İÇİNDEKİLER
- Sanık Nedir?
- Müşteki-Sanık Nedir?
- Sanığın Hakları Nelerdir?
- Sanık Kendini Nasıl Savunmalıdır?
- Sanık ile Şüpheli Arasındaki Fark
- Sanıklık Ne Zaman Sona Erer?
- Sanık Duruşmaya Katılmazsa Ne Olur?
- Farklı Şehirdeki Sanık Duruşmaya Nasıl Katılır?
- Sanığın Evine Tebligat Gelir mi?
- Sanık Tebligatını Alınca Ne Yapmalı?
- Sanık Müdafi Nedir?
- Sanık ve Davalı Aynı Şey midir?
- “Şüpheden Sanık Yararlanır” İlkesi Nedir?
- Sonuç
Sanık Nedir?
Sanık, ceza yargılamasında kovuşturma aşamasının başlamasından hükmün kesinleşmesine kadar suç şüphesi altında yargılanan kişiye verilen addır. Cumhuriyet savcısının soruşturması sonucunda, şüpheli hakkında kamu davası açılmasını gerektirecek yeterli delil ve şüphe bulunursa bir iddianame düzenlenir. Mahkeme bu iddianameyi kabul edip dava açtığında, soruşturma evresinde “şüpheli” olan kişi artık “sanık” sıfatını alır ve hakkında ceza davası yürütülür.
Sanık terimi, günlük dilde suçlu anlamına gelmez. Yargılama sonuçlanıp hüküm kesinleşinceye kadar her sanık masum kabul edilir (masumiyet karinesi). Yani sanık, suçu işlediğine dair bir karar verilene dek sadece suç isnadı altında olan kişidir. Ayrıca, soruşturma sonunda eğer kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (takipsizlik kararı) verilirse kişi hiçbir zaman sanık sıfatını almaz; dava açılması halinde ise sanık konumuna geçer.
Müşteki-Sanık Nedir?
Müşteki (şikayetçi), bir suçtan zarar gören ve bu nedenle yetkili makamlara şikâyette bulunan kişidir. Ceza hukukunda sıkça karşılaşılan müşteki-sanık kavramı ise, bir davada sanık olarak yargılanan kişinin aynı zamanda başka bir suç nedeniyle şikayetçi olması durumunu ifade eder. Yani kişi hem başkasının kendisine karşı işlediğini iddia ettiği bir suçun mağduru (müşteki) hem de başka bir suçun sanığı olarak yargılanmaktadır.
Örneğin, A kişisi B’ye hakaret ettiği iddiasıyla yargılanırken (A bu davada sanık konumundadır), B kişisi de aynı olayda A’nın kendisini darp ettiğini söyleyerek A hakkında şikayetçi olursa A müşteki-sanık sıfatını kazanır. Bu senaryoda A hem sanık hem de müşteki olarak davada yer alır. Müşteki-sanık olabilmek için kişinin gerçekten bir suçtan mağdur olduğuna dair haklı sebeplerinin olması ve bunu kanıtlaması gerekir.
Sanığın Hakları Nelerdir?
Ceza yargılamasında sanığın sahip olduğu temel haklar kanunlarca güvence altına alınmıştır. Başlıca sanık haklarını şöyle sıralayabiliriz:
- Savunma Hakkı: Sanığın en temel hakkı, kendisine yöneltilen suçlamaya karşı savunma yapabilmesidir. Sanık, suçlamalara itiraz edebilir, lehine deliller sunabilir ve mahkemede kendisini ifade edebilir. Anayasa’nın 36. maddesi ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 147. maddesi sanığın savunma hakkını güvence altına almaktadır.
- Suçlamaları Öğrenme Hakkı: Sanık, hakkında ileri sürülen suç isnadını ve bu isnada dayanak olan tüm bilgi ve delilleri ayrıntılı biçimde öğrenme hakkına sahiptir. Kısacası, suç iddiasıyla ilgili tüm bilgiler sanığa açıklanmalıdır.
- Tercümandan Yararlanma Hakkı: Sanık, Türkçe dilini yeterli düzeyde bilmiyorsa duruşmalarda ücretsiz bir tercüman yardımından yararlanma hakkına sahiptir. Bu sayede dil engeli nedeniyle savunma hakkı kısıtlanamaz.
- Dosyayı İnceleme ve Örnek Alma Hakkı: Sanık, yargılandığı ceza davasının soruşturma ve kovuşturma dosyasını inceleyebilir. Avukatı aracılığıyla veya bizzat dosyadaki belgelerin fotokopisini alarak savunmasını hazırlama imkanına sahiptir.
- Lehine Delil Toplanmasını İsteme Hakkı: Sanık, masumiyetini kanıtlayabileceğini düşündüğü lehine delillerin de toplanmasını mahkemeden talep etme hakkına sahiptir. Mahkeme, sadece aleyhte değil sanığın lehine olabilecek delilleri de araştırmalıdır.
- Duruşmada Hazır Bulunma Hakkı: Sanık, ceza mahkemesindeki duruşmada bizzat bulunma hakkına sahiptir. Duruşmada bulunarak kendisine karşı ifade veren tanıkları dinleyebilir, onlarla yüzleşebilir ve doğrudan hakime kendi beyanlarını sunabilir.
- Avukat (Müdafi) Edinme Hakkı: Sanık, kovuşturmanın her aşamasında seçtiği bir avukatın yardımından yararlanma hakkına sahiptir. Eğer kendi seçeceği bir avukatı yoksa ve talep ederse, ilgili baro tarafından sanığa ücretsiz bir müdafi (savunman avukatı) atanır. Bu hak, sanığın hukuki bilgisizlik nedeniyle savunmada zafiyet yaşamaması için önemlidir.
- Adil Yargılanma Hakkı: Sanığın adil yargılanma hakkı, hem ulusal mevzuat hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ile korunan temel bir haktır. Bu hak; makul sürede yargılanma, bağımsız ve tarafsız mahkeme önünde yargılanma, çelişmeli yargılama gibi pek çok unsuru içerir.
- Tanık Dinletme ve Sorgulama Hakkı: Sanığın, kendi lehine tanıkların mahkemede dinlenmesini isteme hakkı vardır. Ayrıca mahkemede dinlenen tanıklara soru sorma (çapraz sorgu) hakkını da kullanabilir. Böylece iddia makamının tanık beyanlarını sorgulama ve çürütme imkanı bulur.
- Susma Hakkı: Sanık, mahkemede veya soruşturma sırasında ifadesine başvurulurken sorulan sorulara cevap vermek zorunda değildir. Susma hakkı olarak bilinen bu hak gereği sanığın konuşmaması, kendi aleyhine değerlendirilemez veya suçluluğuna delil olarak kullanılamaz.
Sanık Kendini Nasıl Savunmalıdır?
Sanık, savunmasının kapsam ve şeklini özgür iradesiyle belirleyebilir. İsterse detaylı bir şekilde kendini savunur, isterse hiç savunma yapmayarak susma hakkını kullanır. Elbette etkili bir savunma için sanığın iddia edilen suçu ve dosya içeriğini iyi anlaması önemlidir. Savunma hazırlanırken konuyla ilgisi olmayan, fayda sağlamayacak detaylara girmekten kaçınılmalıdır. Sanık, üzerine atılı suç isnadını anladıktan sonra neden suçsuz olduğunu mantıklı bir şekilde açıklamalı ve varsa suçsuzluğunu gösteren somut delilleri mahkemeye sunmalıdır.
Sanık savunmasını mahkemede sözlü olarak yapabilir ve gerekirse ek açıklamalarla kendini ifade edebilir. Duruşma sırasında tüm savunmasını sözlü olarak yapan sanık, ayrıca istemesi halinde savunmalarını yazılı bir dilekçe ile de mahkemeye sunabilir. Bu süreçte bir avukatın yardımından faydalanmak, savunmanın etkinliği açısından önemli olabilir. Avukat, hem hukuki bilgi ve deneyimiyle savunmayı güçlendirecek hem de sanığın haklarını tam olarak kullanmasına katkı sağlayacaktır.
Sanık ile Şüpheli Arasındaki Fark
Ceza yargılamasında şüpheli ve sanık terimleri farklı yargılama aşamalarını ifade eder. Şüpheli, soruşturma evresinde suç işlediğinden kuşkulanılan ve hakkında soruşturma yürütülen kişiye denir. Soruşturma aşaması, savcılığın suç şüphesini öğrendiği andan iddianamenin kabulüne kadar geçen süreci kapsar. Bu aşamada kişi resmi olarak sanık değildir; yalnızca hakkında inceleme yapılan şüphelidir.
İddianamenin mahkeme tarafından kabulüyle kovuşturma evresi başlar ve şüpheli artık sanık olarak adlandırılır. Sanık, kovuşturma (dava) sürecinde suç isnadıyla yargılanan kişidir. Kovuşturma aşaması, iddianamenin kabulünden hükmün kesinleşmesine kadar devam eder. Özetle, soruşturma sırasında şüpheli olan kimse, dava açılıp yargılama başladığında sanık sıfatını alır. Eğer soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilirse kişi şüpheli olarak kalır ve hiç sanık olmaz.
Sanıklık Ne Zaman Sona Erer?
Sanık sıfatı, ceza davası sonucunda verilen hükmün kesinleşmesiyle sona erer. Yargılama bitip mahkeme kararını verdikten sonra bu karar kesinleşirse, kişi artık sanık olarak anılmaz. Mahkeme sonucunda eğer mahkumiyet kararı kesinleşirse sanık “hükümlü” statüsüne geçer (suçlu bulunmuş demektir). Beraat veya davanın düşmesi gibi hallerde ise kişi hakkındaki sanık sıfatı ortadan kalkar ve artık suç isnadı altında olmadığı tescillenmiş olur.

Sanık Nedir Ceza Hukukunda Sanık Kavramı ve Hakları
Sanık Duruşmaya Katılmazsa Ne Olur?
Hakkında kamu davası açılan sanığa, duruşma tarihini ve isnat edilen suçu bildiren resmi bir tebligat gönderilir. Belirtilen duruşma günü geldiğinde mahkeme önce sanığın hazır bulunup bulunmadığını kontrol eder. Genel kural olarak (kanunun istisna saydığı durumlar haricinde) sanık hazır olmadan duruşma yapılmaz. Eğer sanık, geçerli bir mazereti olmaksızın duruşmaya gelmezse mahkeme duruşmayı erteleyebilir ve sanığın zorla getirilmesine karar verebilir. Hatta bazen yokluğunda yakalama emri çıkarılması da mümkündür. Çünkü sanığın yokluğu, savunma hakkının kullanılamamasına ve yargılamanın sağlıklı yürümemesine yol açar.
Bununla birlikte bazı istisnai durumlar vardır. Eğer isnat edilen suç yalnızca adli para cezası veya eşya müsaderesi gibi yaptırımları gerektiriyorsa, sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hallerde gönderilen davetiyede sanığın gelmemesi durumunda da duruşmanın görüleceği özellikle belirtilir. Ayrıca sanık, mahkemede bizzat hazır bulunup ifadesi alındıktan sonra, isterse duruşmalardan vareste tutulma (duruşmaya katılmama) talebinde bulunabilir. Mahkeme bu talebi kabul ederse sanık sonraki celselerde bulunmasa da yargılama devam edebilir. Kısacası, sanık ilk duruşmada kendini ifade ettikten sonra mahkeme, sanığı duruşmalara katılmaktan muaf tutabilir ve sanık dilerse davayı uzaktan takip edebilir.
Farklı Şehirdeki Sanık Duruşmaya Nasıl Katılır?
Sanığın yargılamayı yapan mahkemenin bulunduğu ilden uzakta olması halinde, duruşmaya bizzat getirilmesi zorunludur diye bir kural yoktur. Bu durumlar için Türkiye’de SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) adlı video konferans yöntemi uygulanmaktadır. SEGBİS sayesinde sanık, bulunduğu şehirdeki bir adliyede özel donanımlı bir salonda oturarak, duruşmaya anlık görüntü ve ses bağlantısıyla katılabilir. Mahkeme salonunda bulunuyormuş gibi hakim ve diğer taraflarla iletişim kurarak ifade verir. Bu sistem, özellikle uzak mesafeler söz konusu olduğunda yargılamanın hızlanmasını ve gereksiz nakil masraflarının azalmasını sağlar.
Uygulamada, asıl davanın görüldüğü mahkeme, sanığın bulunduğu şehre en yakın mahkemeye bir talimat yazar. Bu talimatla, sanığın belirlenen gün ve saatte o yer mahkemesinde SEGBİS bağlantısı için hazır edilmesi istenir. Sanık böylece kendi bulunduğu ildeki adliyede duruşma zamanı hazır bulunur ve SEGBİS üzerinden merkezi mahkeme ile canlı bağlantı kurulur. Alternatif olarak, sanık isterse bulunduğu şehirden bağımsız olarak doğrudan davanın görüldüğü mahkemeye de gidebilir ve duruşmaya fiziken katılabilir. Yani SEGBİS kolaylığı, sanığın kendi tercihine bağlı olup bizzat duruşmaya gelme hakkını ortadan kaldırmaz.
Sanığın Evine Tebligat Gelir mi?
Ceza davasında sanığın, hakkında açılan davadan ve iddianameden haberdar olması için mahkeme tarafından resmi tebligat gönderilir. Dava açıldıktan sonra genellikle ilk gönderilen tebligat, iddianameyi ve mahkemenin hazırladığı tensip tutanağını (duruşma gün ve esas numarasını içeren belge) içerir. Sanık bu tebligat sayesinde hangi suçlamayla karşı karşıya olduğunu, duruşmanın hangi mahkemede ve ne zaman yapılacağını öğrenmiş olur.
Tebligat, soruşturma sırasında sanığın verdiği adrese yapılır. Eğer sanık adres olarak kendi ev adresini bildirmişse, evine postayla bu tebligat gelir. Sanığın son bildirdiği adresine ulaşılamazsa tebligat ilanen yapılabilir ancak genellikle şüpheli aşamasında alınan adres güncel olduğu için dava tebligatı sanığın evine ulaşır. Dava sürecinde mahkeme tarafından alınan her önemli karar (örneğin mahkemenin gerekçeli kararı) da yine sanığa tebliğ edilir. Ceza yargılamasında tebligatlar çok önemli olup, içerdikleri süreler ve tarihler titizlikle takip edilmelidir. Süreli işlemlerde (örneğin itiraz/temyiz süreleri) bu süreleri kaçırmamak, hak kaybı yaşamamak açısından kritiktir. Bu nedenle tebligatları aldıktan sonra gerektiğinde bir ceza hukuku avukatından tavsiye ve yardım almak faydalı olacaktır.
Sanık Tebligatını Alınca Ne Yapmalı?
Birçok kişi, hakkında ceza davası açıldığını kendisine iddianame ve duruşma gününü bildiren bir tebligat geldiğinde öğrenir. Böyle bir durumda panik yapmak yerine aşağıdaki adımları dikkatlice takip etmek gerekir:
- İddianameyi dikkatlice okuyun: Size yöneltilen suçlamaları ve dayanak delilleri anlamak için iddianameyi baştan sona inceleyin. Suç isnadına ilişkin olayları, tarihleri ve iddiaları tam olarak kavrayın.
- Mahkemenin taleplerini kontrol edin: Mahkemeden gelen tensip zaptı veya diğer belgelerde sizden istenen bir işlem ya da bilgi olup olmadığına bakın. Örneğin, mahkeme savunmanızı yazılı olarak sunmanızı veya tanık bildiriminde bulunmanızı istemiş olabilir. Varsa bu talepleri belirtilen süre içinde yerine getirin.
- İlk duruşmaya hazırlanın: Ceza davaları hızlı ilerleyebildiğinden, ilk duruşmaya kadar savunmanızı hazırlamış olun. Suçlamaya karşı hangi savunma stratejisini izleyeceğinizi belirleyin, lehine olabilecek delillerinizi toplayın ve gerekirse kendi tanıklarınızı belirleyin. İlk duruşmada hazır ve bilgili olmak savunmanız için kritiktir.
- Avukat desteğini değerlendirin: Haklarınızı tam olarak kullanmak ve etkin bir savunma yapmak için bir ceza avukatı ile çalışmayı düşünün. Avukatınız varsa ya da bir avukata danışmayı planlıyorsanız, tebligatla gelen iddianame, tensip tutanağı gibi tüm belgeleri avukatınıza iletin. Uzman bir müdafi, savunmanızı hukuki zeminde güçlendirecek ve süreç boyunca size rehberlik edecektir.
- Dosyanızı elektronik ortamda takip edin: E-Devlet üzerinden Vatandaş UYAP portalına girerek kendi adınıza açılmış ceza davasının dosyasını çevrimiçi olarak görebilirsiniz. Bu sistem sayesinde, soruşturma aşamasında toplanmış ve size fiziken gönderilmemiş belgeler dahil olmak üzere tüm evrakı inceleyebilirsiniz. Davanızla ilgili gelişmeleri UYAP’tan takip etmek, savunmanızı hazırlarken size tam bir bilgi donanımı sağlayacaktır.
Sanık Müdafi Nedir?
Sanık müdafi, ceza davasında sanığın haklarını koruyan ve onun yerine savunma yapan avukattır. Müdafi kavramı, “müdafaa eden” yani savunan kişi anlamına gelir ve sadece avukatlar sanık müdafii olabilir. Sanık müdafinin görevi, müvekkili olan sanığın suçlu olup olmadığına karar vermek değil; yargılama sürecinin adil ve hukuka uygun şekilde yürümesini sağlamaktır. Bu kapsamda müdafi, sanığın lehine delillerin sunulmasını, usul kurallarına uyulmasını ve sanığın haklarının gözetilmesini temin eder. Aynı zamanda sanık için bir yol gösterici olup, karmaşık hukuk süreçlerinde sanığın yanında yer alır.
Adalet sisteminde sanık müdafiinin rolü son derece kritiktir. Çünkü bir ceza davasında sanığın savunma hakkının etkin kullanılması, hem sanığın hakkaniyetli biçimde yargılanması hem de genel olarak hukukun üstünlüğünün korunması açısından önem taşır. Her bireyin adil yargılanma hakkı olduğundan, sanık müdafiinin varlığı ve işini özenle yapması adaletin tesisine yardımcı olur. Bu nedenle ceza yargılamasında müdafi avukatın rolü asla göz ardı edilmemelidir.
Sanık ve Davalı Aynı Şey midir?
Hukuk terminolojisinde sanık ve davalı farklı kavramlardır. Sanık, ceza yargılamasında suç isnadı ile yargılanan kişiyi ifade eder. Yani savcı tarafından hakkında ceza davası açılan kişidir. Davalı ise hukuk (medeni) davalarında, kendisine karşı dava açılan taraftır. Örneğin bir alacak davasında borçlu tarafa davalı denir; boşanma davasında eşlerden biri davalı olabilir. Davalı, davacının taleplerine karşı kendini savunan taraftır.
Sanık ve davalı kavramları yargılandıkları mahkeme türü ve hakları yönüyle ayrılır. Sanık, toplum adına devletin yürüttüğü bir ceza davasının muhatabıdır ve hakkında verilecek hüküm kamu düzenini ilgilendirir. Davalı ise özel hukuk uyuşmazlığında karşı tarafın iddialarına cevap verir ve uyuşmazlık daha çok tarafların kişisel haklarını ilgilendirir. Bu nedenle sanığın ve davalının yargılama sürecindeki hak ve yükümlülükleri farklıdır. Özetle; sanık ceza davasında, davalı ise hukuk davasında yer alan taraftır.
“Şüpheden Sanık Yararlanır” İlkesi Nedir?
Ceza hukukunda “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi (Latincesi in dubio pro reo) evrensel bir hukuk prensibidir ve masumiyet karinesinin bir parçası olarak kabul edilir. Bu ilkeye göre, bir sanığın suçlu olup olmadığı konusunda mahkemede kesin bir kanaat oluşmadığında, yani önemli bir şüphe mevcutsa, bu şüphe sanığın lehine değerlendirilir. Başka bir deyişle, mahkeme tam bir kesinlik elde edemiyorsa sanık beraat etmelidir.
Sanığın cezalandırılabilmesi için suçluluğunun her türlü kuşkudan uzak, kesin ve açık delillerle ispatlanması şarttır. Şüpheli veya tam aydınlatılamamış olaylar, yorumlar ve belirsizlikler sanık aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Bir ceza mahkumiyeti olasılıklara değil, somut ve güçlü kanıtlara dayanmalıdır. Örneğin, mahkeme dosyasındaki deliller suçu sanığın işlediğine yüzde yüz olmasa da yüksek bir ihtimal gösteriyorsa, yine de bu durumda mahkumiyet kararı verilmemelidir. Ceza yargılamasının amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır ve bu gerçek, teorik bile olsa makul bir şüpheye yer bırakmayacak düzeyde ortaya konmalıdır. Kısacası, en ufak makul bir şüphe durumunda bile sanık bu şüpheden faydalanarak beraat etmelidir. Bu ilke sayesinde, suçsuz bir kişinin mahkum olmasının önüne geçilmesi hedeflenir.
Sonuç
Sanık, ceza davasında yargılanan kişi demektir ve hakkında verilen karar kesinleşinceye dek suçlu kabul edilmez. Ceza soruşturması aşamasında şüpheli olarak anılan kişi, iddianamenin kabulüyle sanık sıfatını kazanır ve yargılama süreci başlar. Yargılama sonunda beraat eden sanık aklanırken, mahkum olan sanık ise hükümlü statüsüne geçer. Tüm bu süreçte sanığın sahip olduğu haklar ve ilkeler, adil bir yargılama yapılabilmesi içindir. Suç isnadıyla karşılaşan herkesin, haklarını bilerek davranması ve gerektiğinde hukuki yardım alması, adaletin tecellisi bakımından büyük önem taşır.