Türkiye’de özel sektörde işçinin sır saklama yükümlülüğü, işçinin çalıştığı işyerinde edindiği işverenin ticari ve mesleki sırlarını korumasını ifade eder. İşveren ile işçi arasındaki güven ilişkisi gereği, işçi işini yaparken öğrendiği gizli bilgileri üçüncü kişilerle paylaşmamalı ve kendi çıkarı için kullanmamalıdır. Bu yükümlülük, özel sektör işçi yükümlülükleri arasında en önemlilerinden biri olup işçinin işverene olan sadakat borcunun bir parçasıdır. Makalemizde bu yükümlülüğün kapsamını, dayandığı yasa hükümlerini ve ihlali durumunda işçinin karşılaşabileceği sonuçları anlaşılır bir dille açıklıyoruz.
İÇİNDEKİLER
- İŞÇİNİN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN KAPSAMI
- YASAL DAYANAKLARI
- YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA SIR YÜKÜMLÜLÜĞÜ
- İŞVERENİN TİCARİ VE MESLEKİ SIRLARI NELERDİR?
- İHLAL HALİNDE DİSİPLİN İŞLEMLERİ VE TAZMİNAT SORUMLULUĞU
- SIKÇA SORULAN SORULAR
- İşçinin sır saklama yükümlülüğü ne demektir?
- İşçinin sır saklama yükümlülüğünün yasal dayanağı nedir?
- Hangi bilgiler işverenin ticari veya mesleki sırrı olarak kabul edilir?
- İşçi, işten ayrıldıktan sonra da sır saklamak zorunda mıdır?
- İşçi gizlilik yükümlülüğünü ihlal ederse ne gibi yaptırımlarla karşılaşır?
- İş sözleşmesinde gizlilik maddesi olmasa da işçi sır saklamakla yükümlü müdür?
İŞÇİNİN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN KAPSAMI
İşçinin sır saklama yükümlülüğü, iş sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğar ve iş ilişkisi sürdüğü sürece geçerlidir. İşçi, görevi sırasında öğrendiği her türlü gizli bilgiyi korumak ve bunları ne kendi menfaatine kullanmak ne de başkalarına açıklamak zorundadır. Bu kapsamda özellikle üretim teknikleri, iş planları, müşteri bilgileri gibi işverene ait sır niteliğindeki bilgiler güvence altındadır. İşyeri faaliyetleri sırasında edinilen bu bilgiler, herkesin erişimine açık olmayan ve işverenin meşru menfaatleri gereği gizli tutulması gereken bilgilerdir.
Önemle belirtmek gerekir ki işçinin sır saklama yükümlülüğü, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra da belli ölçüde devam eder. Türk Borçlar Kanunu (TBK) md. 396’de, işverenin haklı menfaatlerinin korunması için gerekli olduğu kadarıyla işçinin hizmet ilişkisi bittikten sonra da sır saklamakla yükümlü olduğu açıkça hükme bağlanmıştır. Yani işçi, işten ayrıldıktan sonra dahi, eğer bilgi hala gizli niteliğini koruyorsa ve işverenin çıkarları bunu gerektiriyorsa, o bilgiyi ifşa edemez. Ancak bu yükümlülüğün sınırları, işverenin korunmaya değer haklı menfaatleriyle çizilir; sır niteliğini yitirmiş veya kamuya mal olmuş bilgiler için geçerli olmaz.
YASAL DAYANAKLARI
İşçinin sır saklama yükümlülüğünün temel dayanakları Türk hukukunda hem borçlar hukuku genel hükümlerinde hem de iş hukuku mevzuatında yer alır. Ayrıca Yargıtay kararları da bu konuda yol gösterici niteliktedir.
- Türk Borçlar Kanunu: 6098 sayılı TBK’nın 396. maddesi, “Özen ve sadakat borcu” başlığı altında, işçinin sadakat yükümlülüğünü düzenler. Bu maddede işçinin, işverenin haklı menfaatlerini korumakla ve iş sırasında öğrendiği üretim ve iş sırları gibi bilgileri gizli tutmakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Kanun hükmüne göre işçi, iş ilişkisinin devamı süresince işverene ait sırları kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz; iş ilişkisi bittikten sonra ise işverenin haklı çıkarlarının gerektirdiği ölçüde bu sırları saklamaya devam eder. TBK 396 ile getirilmiş bu düzenleme, işçi ve işveren arasındaki güven ilişkisinin korunmasını amaçlar ve işçinin sözleşmeden doğan sadakat borcunun önemli bir unsurunu oluşturur.
- İş Kanunu: 4857 sayılı İş Kanunu, işçinin sır saklama yükümlülüğünün ihlalini, işveren açısından haklı fesih nedeni saymıştır. Özellikle İş Kanunu md. 25/II-e bendinde, “İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması” işverene derhal ve tazminatsız fesih hakkı veren haller arasında sayılmıştır. Bu hüküm uyarınca işveren, işçisinin ticari veya mesleki sırlarını ifşa ettiğini öğrendiğinde, iş sözleşmesini derhal ve haklı nedenle feshedebilir. Böyle bir fesih durumunda işçi, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı gibi normal fesih halinde alabileceği haklarını kaybeder, çünkü işverenin güvenini sarsan bu davranış iş hukukunda doğruluk ve bağlılığa aykırı ağır bir ihlal olarak kabul edilmektedir.
YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA SIR YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Yargıtay’ın iş hukuku daireleri ve Hukuk Genel Kurulu, işçinin sır saklama yükümlülüğüne aykırı davranmasını işveren açısından güven ilişkisinin temelinden sarsılması olarak değerlendirmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 27.05.2021 tarihli bir kararında (E.2017/2199, K.2021/637), işçinin sadakat borcuna aykırı davranışları için “işverenin haklı nedenle fesih hakkını kullanabilmesi için bu davranışın mutlaka suç oluşturması gerekmez” demiştir. Yani bir işçi, işverenin sırlarını paylaşarak güveni sarsmışsa, bu eylem suç teşkil etmese bile işveren iş sözleşmesini haklı nedenle sona erdirebilir.
Yargıtay, hangi davranışların sadakat borcuna aykırı olduğunu önceden kesin bir listeyle belirlemenin mümkün olmadığına, her somut olayda iş ilişkisinin temelini oluşturan güvenin sarsılıp sarsılmadığının değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Bu değerlendirme yapılırken işçinin pozisyonu, yaptığı işin ve işyerinin özellikleri gibi unsurlar göz önüne alınarak objektif bir ölçüt uygulanır.
Yargıtay kararlarında sıkça belirtildiği üzere, işçinin doğruluk ve bağlılığa uymayan bu tür davranışlarında işverenin maddi bir zarara uğramış olması şart değildir; zarar gerçekleşmese dahi veya zararın miktarı düşük olsa bile, sır saklama yükümlülüğünün ihlali başlı başına haklı fesih sebebi oluşturur. Örneğin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin bir kararında, işçinin e-posta yoluyla işverene ait pazarlama bilgilerini rakip firmayla paylaşmasının sadakat borcuna aykırı olup işverene haklı fesih imkanı tanıdığı belirtilmiştir. Bu yaklaşım, çalışma yaşamında güvenin ne kadar kritik olduğunu ve sırların ifşasının iş ilişkisinde onarılamaz bir güven kaybına yol açtığını ortaya koymaktadır.
İŞVERENİN TİCARİ VE MESLEKİ SIRLARI NELERDİR?
Ticari sır kavramı, genel olarak bir işletmenin faaliyet alanına dair, işletmeye rekabet avantajı sağlayan ve herkesçe bilinmeyen ekonomik değeri olan her türlü bilgiye işaret eder. Başka bir deyişle, bir şirketin veya işyerinin başarı ve verimliliği için önemli olup rakipler tarafından bilinmemesi gereken bilgileri ticari sır kapsamında değerlendirmek mümkündür. Mesleki sır (iş sırrı) ise, işçinin işi gereği öğrendiği ve işvereni ile işyeriyle ilgili, aleni olmayan bilgiler anlamına gelir. Hukuk sistemimizde ticari sır kavramı Türk Ticaret Kanunu’nda da geçmekle birlikte, iş ilişkileri bakımından TBK ve İş Kanunu hükümleri bu bilgilerin korunmasına yöneliktir.
İşverenin korunması gereken sırlarına bazı örnekler şunlardır:
- Üretim sırları: Üretimde kullanılan özel formüller, teknik yöntemler, fabrikasyon süreçleri, patentlenmemiş yenilikler veya know-how bilgileri. Örneğin bir gıda şirketinin ürün formülü veya bir fabrikanın benzersiz imalat yöntemi üretim sırrı sayılır.
- Ticari ve finansal bilgiler: Şirketin iş planları, pazarlama stratejileri, fiyatlandırma politikaları, mali analizleri, kâr marjları, bütçeleri ve teklif stratejileri. Bu tür bilgiler rakiplerin eline geçtiğinde şirkete ekonomik zarar verebilir.
- Müşteri bilgileri: Müşteri listeleri, müşterilerin iletişim ve sözleşme bilgileri, ihtiyaç ve alışkanlıkları, şirketin müşteriyle yaptığı özel anlaşmalar veya fiyat teklifleri. Özellikle hizmet ve satış sektörlerinde bu veriler çok değerlidir ve rakiplerin eline geçmesi haksız rekabete yol açabilir.
- Tedarikçi ve üretici ilişkileri: Şirketin tedarik zinciri, özel tedarikçi fiyatları, indirim anlaşmaları ve tedarik koşulları gibi bilgiler de gizli tutulması gereken ticari sırlardandır.
- Ar-Ge ve proje bilgileri: Henüz kamuya açıklanmamış yeni ürün geliştirme projeleri, prototipler, araştırma sonuçları, yenilikçi tasarımlar ve fikrî mülkiyet potansiyeli taşıyan veriler. Bu bilgiler sızdırılırsa şirketin rekabet avantajı kaybolabilir.
Yukarıdaki bilgiler, herkesin kolaylıkla erişemeyeceği ve işverenin açıklanmamasında çıkarı bulunan verilerdir. İşveren, bu tür gizli bilgileri çalışanlarıyla paylaşırken onların korunacağı beklentisi içindedir. İşçiler de bu bilgilerin korunması gerektiğinin farkında olmalıdır; zira genellikle iş sözleşmelerinde de açıkça “gizlilik” veya “sır saklama” maddeleri bulunur. Bir bilginin sır sayılması için mutlaka yazılı bir sözleşmeyle belirtilmiş olması gerekmez – kanun gereği işçinin sadakat borcu kapsamında zaten gizlilik yükümlülüğü vardır. Ancak çoğu işveren, hassas bilgiler için ayrıca gizlilik sözleşmeleri (NDA) imzalayarak hukuki korumayı pekiştirmektedir.
İHLAL HALİNDE DİSİPLİN İŞLEMLERİ VE TAZMİNAT SORUMLULUĞU
İşçinin sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmesi, işyerinde ciddi disiplin işlemlerini ve hukuki sonuçları beraberinde getirir. Böyle bir durumda işverenin ilk yapacağı değerlendirme, güven ilişkisinin sürdürülüp sürdürülemeyeceğidir. Çoğunlukla, işverenin ticari sırlarının ifşası veya yetkisiz kullanımı, işverene derhal fesih hakkı tanıyan ağır bir disiplin ihlalidir. İşveren, olayın ağırlığına göre öncelikle bir soruşturma yapıp işçiden savunma isteyebilir. Ancak ihlal sabit görülürse genellikle disiplin cezası olarak iş sözleşmesinin sonlandırılması gündeme gelir.
İş Kanunu m.25/II-e kapsamında haklı nedenle fesih uygulandığında, işçi ihbar veya kıdem tazminatına hak kazanamaz. Ayrıca bu tür haklı fesihler işçinin özlük dosyasına da doğruluk ve bağlılığa aykırı davranış olarak geçeceğinden, ileride işçi açısından olumsuz bir referans teşkil edecektir.
İşçinin gizlilik ihlalinin işverenine maddi zarar vermesi halinde, işçi bu zararı da tazmin etmekle sorumlu olabilir. Türk Borçlar Kanunu genel hükümleri uyarınca, işçinin kusurlu davranışı işverene zarar doğurmuşsa, işveren uğradığı zararların karşılanması için hukuki yollara başvurabilir. Örneğin, bir fabrikada üretim sırrının rakibe sızdırılması nedeniyle işveren pazar payı kaybetmiş veya finansal zarara uğramışsa, işçi hakkında tazminat davası açılarak bu zararın tahsili istenebilir. Tazminat sorumluluğu doğabilmesi için zararın gerçekleşmesi ve ihlal ile zarar arasında illiyet bağının kurulması gerekir. Bunun ispatı halinde mahkeme, zararın boyutuna göre işçiyi tazminata mahkûm edebilir.
Bunun yanı sıra, birçok iş sözleşmesinde veya ek protokollerde cezai şart (sözleşmesel ceza) hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre işçi, gizlilik yükümlülüğünü ihlal ederse önceden kararlaştırılmış belli bir tutarı ceza olarak ödemeyi kabul eder. Yargıtay, somut olayın özelliklerine göre bu cezai şartların geçerli olabileceğini ve ihlal durumunda işçinin cezai şart bedelini ödemesi gerekeceğini belirtmiştir.
Nitekim 2022 tarihli bir Yargıtay 9. HD kararında, iş sözleşmesi devam ederken ticari sırları rakip şirkete sızdırdığı sabit olan işçinin, sözleşmesinde öngörülmüş 25.000 USD cezai şart tutarını ödemekle yükümlü hale geldiği kabul edilmiştir. Burada önemli olan, cezai şart miktarının fahiş olmaması ve TBK m.420’de belirtilen işçi aleyhine tek taraflı ağır yükümlülük yasağını ihlal etmemesidir. Aksi takdirde, mahkeme cezai şartı indirebilir veya geçersiz sayabilir. Ancak makul bir cezai şart maddesi, işverenin sırlarının korunması için caydırıcı bir tedbir işlevi görür.
İşçinin sır saklama yükümlülüğünü ihlali bazı durumlarda ceza hukuku boyutu da kazanabilir. Özellikle işçinin açıkladığı bilgiler, hukuken ticari sır, müşteri sırrı kapsamında ise ve işveren şikâyette bulunursa, Türk Ceza Kanunu md.239 devreye girer. TCK 239, “ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin açıklanması” suçunu düzenlemektedir. Bu suç, şikâyete bağlı olup, failin bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî para cezasıyla cezalandırılmasını öngörür. Ancak pratikte işverenler genellikle ceza yolundan ziyade iş sözleşmesini feshedip maddi tazminat taleplerine yönelmektedir. Yine de, kritik düzeydeki ticari sırların ifşası durumunda ceza soruşturması açılması da mümkündür ve bu da işçi açısından sabıka kaydı gibi ciddi sonuçlar doğurabilir.
Sonuç olarak, işçinin sır saklama yükümlülüğü hem etik hem de yasal açıdan son derece önemli bir yükümlülüktür. Çalışanların, işverenlerinin güvenini sarsmamak ve işyerinin rekabet gücünü tehlikeye atmamak için bu ilkeye riayet etmesi beklenir. İşverenler de çalışanlarını gizlilik konusunda bilgilendirip gerekli sözleşmeleri yaparak önleyici tedbirler almalıdır. Sır saklama yükümlülüğüne uymak, iş ilişkisinin sağlıklı şekilde devamı ve işyerindeki güven ortamının korunması için vazgeçilmezdir.

İŞÇİNİN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
SIKÇA SORULAN SORULAR
İşçinin sır saklama yükümlülüğü ne demektir?
İşçinin sır saklama yükümlülüğü, çalıştığı işyeriyle ilgili gizli bilgileri koruması ve üçüncü kişilerle paylaşmaması anlamına gelir. İşçi, işini yaparken edindiği ticari, mesleki veya teknik sırları kendi çıkarı için kullanmamalı ve hizmet ilişkisi boyunca (gerektiğinde işten ayrıldıktan sonra da) bu bilgileri gizli tutmalıdır.
İşçinin sır saklama yükümlülüğünün yasal dayanağı nedir?
Bu yükümlülüğün yasal dayanağı Türk Borçlar Kanunu md. 396’daki sadakat borcudur. Ayrıca 4857 sayılı İş Kanunu md.25/II-e hükmü, işçinin işverenin meslek sırlarını ifşa etmesini haklı fesih nedeni sayarak bu yükümlülüğü pekiştirir. Yargıtay kararları da işçinin gizlilik ihlalini doğruluk ve bağlılığa aykırı davranış kabul etmektedir.
Hangi bilgiler işverenin ticari veya mesleki sırrı olarak kabul edilir?
Genel olarak, bir işverenin herkesçe bilinmeyen ve şirketine rekabet avantajı sağlayan her türlü bilgisi ticari/mesleki sır olabilir. Örneğin üretim formülleri, imalat yöntemleri, yeni ürün projeleri, müşteri listeleri ve sözleşmeleri, fiyatlandırma stratejileri, pazarlama planları, mali veriler gibi bilgiler gizli sır kapsamına girer. Bu bilgiler işverenin çıkarları gereği gizli tutulur ve çalışanların da bunları koruması gerekir.
İşçi, işten ayrıldıktan sonra da sır saklamak zorunda mıdır?
Evet, belirli şartlarda zorundadır. TBK 396’ya göre iş ilişkisinin sona ermesinden sonra da işçinin, işverenin haklı menfaatinin gerektirdiği ölçüde sır saklama yükümlülüğü devam eder. Yani bilgi hala gizli ve işveren için kritik ise eski çalışan da bu sırrı ifşa edemez. Ancak artık alenileşmiş veya kamuya mal olmuş bilgiler için eski işçinin sorumluluğu yoktur.
İşçi gizlilik yükümlülüğünü ihlal ederse ne gibi yaptırımlarla karşılaşır?
Böyle bir durumda işveren genellikle disiplin yönetmeliği uyarınca hareket eder. İhlalin ağırlığına göre önce uyarı verilebilir ancak çoğu zaman haklı nedenle fesih uygulanır ve işçi tazminatsız olarak işten çıkarılır. Ayrıca işverenin zararı varsa işçi bunu tazmin etmek zorunda kalabilir. Sözleşmede cezai şart varsa, ihlal halinde kararlaştırılan bedeli ödemesi gerekebilir. Çok ciddi vakalarda işverenin şikâyetiyle işçi hakkında TCK 239 kapsamında cezai süreç de başlatılabilir.
İş sözleşmesinde gizlilik maddesi olmasa da işçi sır saklamakla yükümlü müdür?
Evet, sözleşmede yazmasa bile kanunen yükümlüdür. İşçinin sadakat borcu gereği, yazılı bir madde olmasa da işverenine ait gizli bilgileri koruması gerekir. Yine de birçok işveren, gizlilik maddelerini sözleşmelere ekleyerek veya ayrı gizlilik sözleşmeleri imzalatarak bu durumu açıkça düzenler. Ancak düzenlenmemiş olsa bile yasa ve Yargıtay içtihatları, işçinin sırları ifşa etmesini yasaklar ve ihlalini haklı fesih nedeni sayar.