Yabancılar HukukuAyrılık Davası Nedir Şartları, Süresi, Sonuçları

Ayrılık davası, eşlerin evlilik birliğini tamamen sonlandırmadan belirli bir süre ayrı yaşamalarına imkan tanıyan hukuki bir süreçtir. Evliliklerinde ciddi sorunlar yaşayan ancak hemen boşanmak istemeyen çiftler için düşünülmüş bir çözüm yoludur. Bu dava türünde amaç, eşlere evliliklerini toparlamaları ve yeniden değerlendirmeleri için zaman tanımaktır. Günümüzde çok sık başvurulan bir yol olmasa da (çoğu çift anlaşmazlık durumunda doğrudan boşanmaya yönelmektedir), Türk Medeni Kanunu aile birliğini koruma amacıyla ayrılık davası seçeneğini hukukumuzda düzenlemiştir.

AYRILIK DAVASI NEDİR?

Ayrılık davası, eşlerin ayrı yaşamasına izin veren ancak evliliği hukuken sona erdirmeyen bir mahkeme kararıdır. Bu davayı genellikle evliliklerinde boşanma sebebi sayılabilecek sorunlar bulunan fakat evliliği bitirmek istemeyen çiftler açar. Türk Medeni Kanunu madde 167 uyarınca, boşanma davası açma hakkı olan eş, tercihine göre boşanma yerine ayrılık talep edebilir.

Boşanma davası ile ayrılık davası arasındaki temel fark, verilen kararın evliliğe etkisidir. Boşanma kararı evlilik bağını tamamen bitirirken ayrılık kararı evliliği sona erdirmez, sadece eşlerin ortak yaşamına belirli bir süre ara verilmesini sağlar. Yani mahkeme, evlilik birliğinin şimdilik devam etmesinde fayda gördüğü durumlarda, boşanma yerine evliliğin 1 ile 3 yıl arasında askıya alınmasına (tatil edilmesine) hükmedebilir. Bu süre boyunca eşler ayrı yaşar ancak hâlâ evli sayılır.

Ayrılık davası açılabilmesi için normalde boşanma davası açmaya hakkı olacak bir sebebin (örneğin şiddetli geçimsizlik, zina, terk gibi) mevcut olması gerekir. Yani ortada eşlerin birlikte yaşamasını zorlaştıran haklı bir neden yoksa mahkeme ayrılık kararı vermez. Hakim, davacı eşin öne sürdüğü boşanma sebeplerinin hukuken geçerli ve ispatlanmış olduğuna kanaat getirmelidir. Ancak hakim, boşanma sebebi bulunsa bile çiftin barışma ihtimali olduğunu görürse evliliği tamamen bitirmek yerine ayrılık kararıyla onlara bir şans tanıyabilir.

Özetle, ayrılık davası evlilik birliğini korumaya yönelik bir ara çözümdür. Eşler arasındaki sorunlar boşanmayı gerektirecek düzeyde olsa bile, evliliğin toparlanma ihtimali bulunuyorsa ayrılık kararı yoluyla çiftlere düşünme ve uzlaşma süresi verilir. Bu süreçte çiftler ayrı yaşar, sorunlarını değerlendirir ve ya barışarak evliliklerine devam eder ya da sürenin sonunda boşanma yoluna gider.

AYRILIK DAVASININ ŞARTLARI

Türk Medeni Kanunu ayrılık davası için özel şartlar öngörmemiş; bunun yerine boşanma sebeplerinin varlığı, ayrılık kararı için temel dayanak kabul edilmiştir. Ayrılık kararı verilebilmesi için üç temel koşuldan söz edilebilir:

  • Boşanma sebeplerinin gerçekleşmiş olması: Eşlerin ayrı yaşamasına yol açan ve normalde boşanmaya neden olabilecek haklı sebeplerin mahkemede ispatlanmış olması gerekir. Örneğin evlilik birliğinin temelinden sarsılması, aldatma, terk, akıl hastalığı gibi yasal boşanma nedenlerinden en az biri mevcut olmalıdır. Bu şart gerçekleşmezse, ortada hukuken geçerli bir neden olmadığından dava reddedilir.
  • Ortak hayatın yeniden kurulma olasılığı: Eşler arasındaki sorunlar her ne kadar ciddi olsa da, evlilik birliğinin onarılma ihtimali bulunmalıdır. Eğer hakim, sunulan delillerden ve tarafların durumundan yola çıkarak çiftin ileride barışabileceğine, evliliklerine devam etme ihtimaline inanırsa ayrılık kararı yoluna gider. Aksi halde, tekrar bir araya gelme olanağı hiç yoksa ayrılık yerine boşanma kararı vermek daha doğru olacaktır.
  • Ayrılık süresinin uygun belirlenmesi: Kanun, ayrılık kararının süresini en az 1 yıl, en fazla 3 yıl olarak sınırlandırmıştır. Hakim bu aralığı aşamaz. Dolayısıyla, hakim ayrılık kararı verirken evlilikteki sorunların niteliğine ve çözülme ihtimaline göre 1 ila 3 yıl arasında bir süre takdir etmelidir. Belirlenen süre, karar kesinleştikten sonra işlemeye başlar. Süre dolduğunda ayrılık kararı kendiliğinden sona erer.

Yukarıdaki koşullar gerçekleşse bile, ayrılık kararı verip vermemek hakimin takdirindedir. Hakim, olayın özeline göre ayrılığın faydalı olup olmayacağını değerlendirir. Önemli bir detay: Ayrılık davasını bizzat talep eden eş sadece ayrılık istediği için mahkeme boşanmaya karar veremez; dava ayrılık talebiyle açılmışsa hakim boşanma kararı veremez. Ancak dava boşanma talebiyle açılmışsa ve hakim ortak hayatın devamı ihtimalini görürse, boşanma yerine resen (kendiliğinden) ayrılık kararı verebilir. Bu durumda da hakim neden ayrılık kararı verdiğini karar gerekçesinde açıklar.

Bazı boşanma sebeplerinde ayrılık kararı genellikle tercih edilmez. Örneğin hayata kast (can güvenliğine tehdit), pek kötü veya onur kırıcı davranış gibi çok ağır durumlarda eşler arasında barışma ihtimali kalmadığı düşünüldüğünden doğrudan boşanma kararı verilmesi yaygındır. Ayrılık davası daha çok şiddetli geçimsizlik, ilgisizlik gibi evlilik birliğini sarsan ancak tamiri de mümkün olabilecek hallerde gündeme gelir.

AYRILIK DAVASI NASIL AÇILIR?

Ayrılık davası açmak isteyen eş, gerekli şartlar mevcutsa Aile Mahkemesi’ne bir dava dilekçesi ile başvurmalıdır. Dilekçede, ayrılık talebinin dayandığı boşanma sebebini ve eşinden neden ayrı yaşamak istediğini somut olaylarla anlatmalı; iddialarını mümkünse tanık, belge gibi delillerle desteklemelidir. Yani dilekçe, klasik bir boşanma dilekçesine benzer şekilde hazırlanır ancak sonuç olarak boşanma yerine belirli süre ayrılık istenir.

Görevli mahkeme, aile hukukundan kaynaklanan bu davalarda aile mahkemesidir. Her il veya ilçede aile mahkemesi bulunmayabilir; böyle durumlarda Asliye Hukuk Mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakar. Yetkili mahkeme ise, tıpkı boşanma davalarında olduğu gibi eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesi veya son altı ay birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Örneğin eşlerin son olarak Ankara’da 6 aydan uzun bir süre birlikte yaşadığı evleri varsa, ayrılık davasını Ankara’daki ilgili Aile Mahkemesi’nde açabilirler.

Davanın açılmasıyla birlikte mahkeme, tensip zaptı düzenleyerek gerekli tebligatları yapar ve tarafları duruşmaya davet eder. Ayrılık davası görülürken hakim, davanın devamı süresince geçici önlemler alabilir. Kanun gereği, davanın açılmasıyla hakim kendiliğinden eşlerin barınması, geçimi, malların yönetimi ve çocukların bakımı konusunda tedbir kararı alır. Örneğin eşlerden birine müşterek konutun tahsis edilmesi, çocuklar varsa geçici velayet ve kişisel ilişki (görüş günleri) düzenlemesi, ihtiyaç halinde nafaka bağlanması gibi kararlar verilebilir. Taraflar da bu konularda özel taleplerde bulunabilir (örneğin tedbir nafakası talebi).

Ayrılık davası, usul ve yargılama bakımından boşanma davasına benzer şekilde ilerler. Duruşmalarda taraflar iddia ve savunmalarını sunar, tanıklar dinlenir, deliller incelenir. Hakim sonunda ya davayı reddeder (şartlar oluşmadıysa) ya da kabul ederek ayrılığa karar verir. Hakim ayrılık talebini kabul ederse, kararında ayrılık süresini de belirtir. Bu süre 1 ile 3 yıl arasında olmalıdır (örneğin 1 yıl 6 ay gibi). Kararın kesinleşmesiyle birlikte ayrılık süresi işlemeye başlar

AYRILIĞIN SÜRESİ NE KADAR?

Mahkemenin verdiği ayrılık kararı en az bir, en fazla üç yıl için olabilir. Bu süre, hakim tarafından evliliğin durumuna göre takdir edilir. Hakim süreyi belirlerken, evlilik birliğinin ne derece sarsıldığına ve tarafların yeniden bir araya gelmesi için ne kadarlık bir zamana ihtiyaç olabileceğine bakar. Örneğin ufak anlaşmazlıklar için 1 yıl yeterli görülebilecekken, daha karmaşık sorunlar için 2-3 yıl gerekebilir.

Kanunen hakim, 1 yıldan kısa veya 3 yıldan uzun ayrılık süresi belirleyemez. Örneğin 6 ay ya da 5 yıl gibi bir süreye karar verilemez. Ayrılık süresi, kararın kesinleşmesiyle başlar. Karar temyiz edilirse Yargıtay süreci de göz önüne alınarak kesinleşme tarihi hesaplanır; kesinleştikten sonra süre işlemeye başlar. Sürenin takibi önemlidir çünkü süre bitiminde bazı haklar doğar.

Ayrılık kararı sürenin dolmasıyla kendiliğinden sona erer. Yani mahkeme kararında belirtilen süre (örneğin 2 yıl) bittiğinde, taraflar tekrar mahkemeye gitmese bile ayrılık hali hukuken sona ermiş kabul edilir. Süre bitiminde çift ya evlilik hayatına kaldığı yerden devam eder ya da bu gerçekleşmemişse tarafların boşanma davası açma hakkı doğar. Aşağıda ayrılık süresi sonunda neler olabileceği ayrıca ele alınmıştır (Bkz: Ayrılık süresi sonunda ne olur? başlığı).

Ayrılık süresinin uzatılması veya ikinci kez ayrılık kararı verilmesi mümkün değildir. Kanun, en fazla 3 yıllık bir düşünme süresi öngörmüştür. Bu süre sonunda hala ortak hayat kurulamadıysa, artık evlilik birliğinin sarsılmış olduğu kabul edilir. Aynı nedenle tekrar ayrılık verilmesi, süreyi fiilen uzatmak anlamına geleceğinden hukuken yoluna gidilmez. Ya evlilik devam ettirilir ya da boşanmaya gidilir.

AYRILIK KARARININ SONUÇLARI

Ayrılık kararı verildiğinde eşlerin evlilik bağı devam etmekle birlikte gevşetilmiş olur. Eşler farklı konutlarda, ayrı bir hayat sürmeye başlayabilirler. Fakat ayrılık kararı boşanma demek olmadığı için evlilikten kaynaklanan bazı hak ve yükümlülükler aynen sürer. Ayrılık kararının başlıca sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz:

  • Evlilik bağının devam etmesi: Eşler hala evli statüsündedir. Bu nedenle başka biriyle evlenemezler; ayrılık sırasında hiçbir eş yeni bir evlilik yapamaz. Kadın eş evliyken aldığı kocasının soyadını taşımaya devam eder. Yine eşler, birbirlerinin yasal mirasçısı olmayı sürdürürler. Evlilik sona ermediği için, boşanma halinde talep edilebilecek yoksulluk nafakası veya tazminat gibi hususlar ayrılık kararıyla gündeme gelmez (bunlar ancak boşanma kararıyla istenebilir).
  • Eşlerin yükümlülüklerinin devamı: Evlilikten doğan sadakat, saygı, yardımlaşma gibi temel yükümlülükler ayrılık süresince de geçerlidir. Özellikle sadakat yükümlülüğü ayrılıkta da sürer; zira evlilik birliği hukuken devam etmektedir. Eşlerin bu dönemde üçüncü kişilerle duygusal/cinsel ilişkiye girmesi sadakat borcuna aykırıdır ve boşanma sebebi oluşturabilir. Ayrılık döneminde eşini aldatan taraf, sonradan açılacak boşanma davasında kusurlu sayılır ve diğer eşe manevi tazminat ödeme yükümlülüğü doğabilir.
  • Ayrı yaşama hakkı: Ayrılık kararıyla birlikte mahkeme, eşlerin farklı konutlarda yaşamasına izin vermiş olur. Artık bir arada yaşama yükümlülüğü kalkar ve birlikte yaşamama durumu hukuka aykırılık teşkil etmez. Eşler bu süreçte dilerse şehirlerini veya evlerini ayırabilir, her biri ayrı bir düzen kurabilir. Ayrı yaşama izni, mahkemenin belirlediği süreyle sınırlıdır; sürenin bitiminde evlilik birliğinin akıbetine göre ya birlikte yaşamaya geri dönülür ya da boşanma gerçekleşir.
  • Çocukların durumu (velayet ve nafaka): Eşlerin ortak çocukları varsa, ayrılık kararı sırasında çocukların velayeti geçici olarak eşlerden birine verilir. Mahkeme, çocuğun menfaatine göre anne veya babadan birini velayet sahibi yapar ve diğer ebeveyn için uygun bir kişisel ilişki (görüşme) takvimi belirler. Ayrılık halinde çocuklar için iştirak nafakası (çocuk nafakası) normalde hükmedilmez; çünkü iştirak nafakası ancak boşanma durumunda talep edilebilen bir nafaka türüdür. Ancak uygulamada, çocuğun velayeti kendisine verilmeyen eş, ayrılık süresince çocuğun masraflarına katılmak zorunda olduğundan, fiilen bir ödeme yapar. Bu genellikle tedbir nafakası şeklindedir. Yani mahkeme, ayrılık süresinde çocukların bakımı ve korunması için gerekli giderlere katkı olarak, geliri olmayan eş ve çocuklar lehine diğer eşin tedbir nafakası ödemesine karar verebilir. Tedbir nafakası, ayrılık süresince ödenen geçici nafakadır ve eşlerin gelir durumuna göre belirlenir.
  • Malların yönetimi: Evlilik birliği devam ettiği için, mal rejimi prensipte aynen sürer. Yani ayrılık kararıyla eşlerin evlilik sırasında edindikleri mallar anında paylaştırılmaz, boşanmada olduğu gibi kesin mal paylaşımı yapılmaz. Ancak hakim, gerek görürse ayrılık süresince tarafların mallarının yönetimiyle ilgili önlem alabilir. Örneğin ortak konutun bir eşe tahsisi, bankadaki paraların çekilmemesi için tedbir konulması gibi. Hatta hakim, ayrılık süresine ve eşlerin durumuna göre, tarafların talebi olmasa bile mevcut mal rejimini değiştirmeye karar verebilir. Uygulamada nadir olsa da, hakim gerekli görürse eşlerin mal rejimini (örn. edinilmiş mallara katılma rejimi yerine mal ayrılığı rejimi) ayrılık süresi boyunca ayrı yaşamaları kolaylaşsın diye değiştirebilir. Eğer ayrılık döneminde eşler barışır ve tekrar bir araya gelirlerse, talep halinde eski mal rejimine dönüş de mümkündür. Bu konular teknik ayrıntı olup, genellikle avukatlar vasıtasıyla talep ve takip edilir.
  • Nafaka ve maddi destek: Yukarıda değinildiği gibi, ayrılık döneminde yoksulluk nafakası veya tazminat söz konusu değildir çünkü evlilik bitmemiştir. Ancak geliri olmayan veya az olan eş ile çocuklar için tedbir nafakası bağlanabilir. Tedbir nafakası, ayrılık süresiyle sınırlı geçici bir destektir. Miktarı tarafların mali durumuna göre hakim tarafından belirlenir ve ayrılık süresi sona erince kendiliğinden kalkar (boşanma olursa, yeniden değerlendirilip yoksulluk nafakasına dönüştürülebilir).

Özetle, ayrılık kararı evlilik bağını koparmadan geçici bir ayrılık durumu yarattığı için, boşanmanın sonuçları (soyadı değişimi, miras hakkının bitmesi, kesin mal paylaşımı gibi) ortaya çıkmaz. Eşler halen evli kabul edilir ve yükümlülüklerine kısmen devam ederler, ancak fiilen ayrı yaşarlar. Mahkeme de bu ayrı yaşam sürecinde çocukların ve tarafların mağdur olmaması için gereken geçici düzenlemeleri yapar.

AYRILIK SÜRESİNCE EŞLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Ayrılık süresince eşlerin evlilikten doğan bazı yükümlülükleri devam etmektedir. Özellikle sadakat yükümlülüğü bu dönemde çok önem taşır. Eşler her ne kadar ayrı evlerde yaşasa da evlilik birliği hukuken sona ermediği için sadakat borcu sürmektedir. Bu, ayrılık sırasında eşlerin üçüncü kişilerle flört etmemesi, duygusal veya cinsel bir ilişkiye girmemesi gerektiği anlamına gelir. Aksi halde, bu davranışlar boşanma davasında zina veya haysiyetsiz hayat sürme gibi boşanma sebebi sayılabilir ve ayrılık sürecinde kurallara uymayan taraf kusurlu addedilir. Nitekim Yargıtay kararları da ayrılık döneminde eşin sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesini boşanma gerekçesi olarak kabul etmektedir.

Sadakatin yanı sıra, eşlerin saygı ve yardımlaşma yükümlülüğü de kağıt üzerinde devam eder. Ancak ayrı yaşamaları nedeniyle fiilen birlikte hareket etmeleri gerekmediğinden, bu yükümlülük daha çok ciddi destek durumlarında önem kazanır. Örneğin ayrılık sırasında bir eşin acil bir sağlık sorunu olsa, diğeri imkanlar dahilinde yardımcı olmalıdır; bu tür insani yükümlülükler evlilik sürerken ortadan kalkmaz.

Eşlerin mal rejimine uyma yükümlülüğü de devam eder. Eğer yasal mal rejimi içindelerse (edinilmiş mallara katılma), ayrılık döneminde de kazanılmış mallar ortak kabul edilir. Fakat hakim kararıyla mal ayrılığına geçilmişse, o dönemde herkes kendi kazancının sahibi olur. Bu nedenle ayrılık süresince mal kaçırma, ortak mallara zarar verme gibi eylemler de kanuna aykırıdır.

Sonuç olarak, ayrılık süresince eşler sadece birlikte yaşama yükümlülüğünden muaf tutulurlar. Bunun dışındaki evlilik yükümlülüklerine (sadakat, çocuklara bakma, temel ihtiyaçlarda destek olma gibi) uymaya devam etmelidirler. Bu kurallara uyulmaması, ileride boşanma söz konusu olursa hak kayıplarına yol açabilir (örneğin sadakatsiz eşin tazminat ödemesi, kusurlu sayılması gibi).

AYRILIK SÜRESİ SONUNDA NE OLUR?

Mahkemenin belirlediği ayrılık süresi bitiminde birkaç ihtimal söz konusudur:

  • Eşler barışıp ortak hayatı yeniden kurabilir: Ayrılık süresi dolduğunda çift sorunlarını çözmüş ve tekrar bir araya gelmeye karar vermişse, fiilen evlilik hayatına kaldıkları yerden devam edebilirler. Bu durumda ayrı yaşama dönemi biter ve evlilik normal seyrine döner. Hukuken yapmaları gereken özel bir işlem yoktur; süre kendiliğinden sona erdiği için evlilik birliği eskisi gibi sürer. Eğer ayrılık kararı sırasında mal rejiminde bir değişiklik yapıldıysa, eşler anlaşarak eski rejime dönebilir veya mevcut rejimi devam ettirebilirler. Barışma halinde ayrılık kararının herhangi bir yaptırımı yoktur; amaç zaten evliliğin kurtarılmasıydı ve bu gerçekleşmiştir.
  • Eşler hala bir araya gelmemiş (anlaşmazlık devam ediyorsa): Ayrılık süresi bitmiş ancak eşler birleşmemişse, kanun eşlere boşanma davası açma hakkı tanımaktadır. Taraflardan biri, ayrılık döneminin sonunda evlilik birliğinin devam etmediği gerekçesiyle boşanma davası açabilir. Hatta çoğunlukla bu durumda boşanma kaçınılmaz görülür. Hakim, ayrılık sonrası açılan boşanma davasında artık ikinci kez ayrılık kararı veremez. Çünkü taraflar bir kez daha denemiş ancak evliliklerini yürütememişlerdir, bu nedenle evliliğin temelinden sarsılmış olduğu kabul edilir. Boşanma davasında hakim, ilk (ayrılık) davasında ortaya konan ve ispatlanan hadiseler ile ayrılık süresinde meydana gelen yeni olayları birlikte değerlendirir. Bu iki veri ışığında evlilik birliğinin sürdürülemeyeceğine kanaat getirirse boşanmaya hükmeder. Uygulamada, ayrılık süresi sonunda hala bir araya gelinmemişse hakim mutlaka boşanma kararı verir demek pek yanlış olmaz; zira kanun da bu yönde görüş belirtmektedir. Böylece evlilik yasal olarak sona erer.
  • Süre bittikten sonra da ayrı yaşamaya devam edip dava açmama: Bazı durumlarda eşler ayrılık süresi dolsa bile ne barışır ne de boşanma davası açar halde kalabilir. Bu durum resmi olarak evliliğin devam ettiği ancak fiilen ayrı yaşandığı belirsiz bir süreç yaratır. Ayrılık kararı sona erdiği için artık mahkemenin denetimi yoktur. Taraflar dilerse bu şekilde yaşamaya devam edebilir; fakat bu sağlıklı bir durum değildir. Genellikle taraflardan biri er ya da geç boşanma davası açacaktır. Çünkü ne evlilik tam anlamıyla yaşanmakta ne de hukuken son bulmaktadır. Bu süreçte örneğin 3 yıl ayrılık kararı verilmiş ve dolmuşsa, eğer hala bir araya gelinmediyse artık evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ortadadır ve açılacak boşanma davası büyük olasılıkla kabul edilecektir.

Sonuç itibariyle, ayrılık süresi sonunda evliliğin geleceği konusunda tarafların bir karar vermesi gerekir. Ya evliliğe devam edilip sorunlar geride bırakılır, ya da evlilik sonlandırılır. Kanun koyucu, ayrılık süresi sonunda hala ayrı olan eşlere kolaylaştırıcı bir hüküm de getirmiştir: Eylemli ayrılık nedeniyle boşanma (TMK m.166/4). Buna göre, önceden açılan bir boşanma davası reddedilmiş ve bu karardan itibaren 3 yıl geçmesine rağmen eşler ortak hayatı kuramamışsa, doğrudan boşanmaya karar verilir. Bu özel durum, fiilen 3 yıl ve daha fazla ayrı kalan eşlerin yeniden birleşemediğinin kanıtı sayıldığı için getirilen bir kolaylaştırmadır. Ayrılık davasından bağımsız bir hüküm olmakla birlikte, ayrı yaşama süresinin uzaması halinde boşanmayı kolaylaştıran bir kural olduğu için burada anmaya değerdir.

BOŞANMA DAVASI VE AYRILIK DAVASI ARASINDAKİ FARKLAR

Ayrılık davası ve boşanma davası bazı yönleriyle benzer olsa da sonuçları itibariyle önemli farklılıklara sahiptir:

  • Evliliğe Etkisi: Boşanma davası kabul edilirse evlilik tamamen sona erer, eşler bekâr statüsüne döner. Ayrılık davasında ise evlilik devam eder, sadece ortak yaşam askıya alınır.
  • Yeni Evlilik İmkanı: Boşanma kararı kesinleştikten sonra taraflar başka kişilerle evlenebilir. Ayrılık kararı sırasında ise evlilik sürdüğünden, taraflar başka biriyle evlenemezler.
  • Süre: Boşanma kararı süreye tabi değildir, kesindir. Ayrılık kararı ise 1-3 yıllık bir süre ile sınırlıdır ve geçici bir durumdur.
  • Maddi Sonuçlar: Boşanmada eşler arasında mal rejimi tasfiye edilir, mal paylaşımı ve nafaka/tazminat gibi konular kesin hükme bağlanır. Ayrılıkta mal rejimi prensipte devam eder (hakim gerekli görürse geçici değişiklikler yapabilir) ve nihai mal paylaşımı yapılmaz. Boşanmada yoksulluk nafakası, tazminat, iştirak nafakası gibi sonuçlar doğabilir; ayrılıkta ise sadece tedbir nafakası gibi geçici önlemler alınabilir.
  • Psikolojik ve Sosyal Durum: Boşanma, tarafların kesin ayrılığı demek olduğundan toplumsal statülerini değiştirir (örneğin kadın evlenmeden önceki soyadına döner). Ayrılıkta ise taraflar evli kalmaya devam eder, bu da çevre açısından evliliğin bitmediği anlamına gelir. Ayrılık, çiftlere düşünme fırsatı verdiği için sosyal baskıyı bir nebze azaltabilir, ancak belirsizlik de yaratabilir.
  • Hukuki Prosedür: Her iki dava da aile mahkemesinde benzer usullerle görülür. Ancak ayrılık davasında hakim boşanma kararı veremez (ya reddeder ya ayrılık verir), boşanma davasında ise hakim gerek görürse ayrılık kararı verebilir. Boşanma davası reddedilirse aynı sebeple 3 yıl içinde tekrar boşanma davası açılamaz; ayrılık davası reddinde ise taraflar dilerse boşanma davası açabilir (tabii şartlar oluşmuşsa).

Özetle, boşanma kalıcı bir ayrılık iken ayrılık davası geçici bir ayrılık sağlar. Ayrılık davası, boşanmanın bir alternatifi değil, evlilik birliğini kurtarmak için tanınmış fırsat sürecidir. Bu fırsat başarısız olursa boşanma gündeme gelir. Dolayısıyla iki dava arasındaki en kritik fark, evliliğin bitip bitmediğidir.

Ayrılık Davası Nedir Şartları, Süresi, Sonuçları

Ayrılık Davası Nedir Şartları, Süresi, Sonuçları

SIKÇA SORULAN SORULAR

AYRILIK DAVASI İLE BOŞANMA ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?

Ayrılık davası, evlilik devam ederken eşlerin belli bir süre ayrı yaşamasına olanak tanır; boşanma davası ise evliliği tamamen bitirir. Ayrılık kararı sırasında eşler hala evli sayılır (başka biriyle evlenemezler, mirasçılık hakları sürer), boşanmada bu bağlar kopar. Ayrıca ayrılık belirli bir süre (1-3 yıl) için verilirken boşanma kalıcıdır. Boşanmada mal paylaşımı ve kalıcı nafaka gibi konular çözülür; ayrılıkta mal paylaşımı yapılmaz, sadece geçici önlemler alınır. Kısaca, ayrılık davası evliliğe ara vermek gibidir, boşanma ise evliliği sonlandırmaktır.

AYRILIK DAVASI AÇMAK İÇİN NE YAPMAK GEREKİR?

Ayrılık davası açmak isteyen kişi, bir dilekçeyle eşinin yerleşim yerindeki veya son birlikte oturdukları yerdeki Aile Mahkemesi’ne başvurmalıdır. Dilekçede ayrılık talebinin dayanağı olan olaylar ve boşanma sebebi (örn. şiddetli geçimsizlik, zina vb.) anlatılmalı, deliller sunulmalıdır. Mahkeme harcı yatırılıp dava açıldıktan sonra süreç başlar ve duruşmalar yapılır. Eğer mümkünse bir avukat yardımı almak dilekçenin doğru hazırlanması ve hakların korunması açısından faydalı olacaktır.

AYRILIK DAVASI HANGİ ŞARTLARDA AÇILABİLİR?

Ayrılık davası açabilmek için öncelikle boşanma davası açmayı haklı kılacak geçerli sebepler olmalıdır. Yani eşlerin ayrı yaşamasını haklı gösterecek ciddi evlilik sorunları bulunmalıdır (örn. güven sarsıcı davranışlar, geçimsizlik, terk). Ayrıca eşlerin ileride barışma ihtimali olması gerekir. Eğer barışma ihtimali hiç yoksa ayrılık yerine boşanmaya gidilmesi beklenir. Kısacası, boşanma sebepleri mevcut ama evlilik bir şansı daha hak ediyor diyorsanız, şartlar var demektir. Hakim de bu şartların oluşup oluşmadığını değerlendirerek ayrılık kararı verir.

MAHKEME AYRILIK KARARI VERİRSE NE KADAR SÜREYLE AYRILIK OLUR?

Hakim, ayrılık kararı verirken 1 yıl ile 3 yıl arasında bir süre belirler. Bu süre içinde eşler ayrı yaşar. Süreyi hakim, evlilikteki sorunların durumuna göre takdir eder; örneğin 1 yıl, 2 yıl veya 3 yıl gibi. Kararda belirtilen süre dolunca ayrılık kararı kendiliğinden sona erer. Süre sonunda çift ya barışarak evliliğe devam eder ya da barışma olmazsa boşanma davası açılabilir.

AYRILIK SÜRESİ DOLMADAN BOŞANMA DAVASI AÇILABİLİR Mİ?

Evet, ayrılık süresi devam ederken de boşanma davası açılabilir. Ayrılık kararı eşlerin boşanma hakkını tamamen engellemez. Örneğin 2 yıllık ayrılık süresi verilen bir çift, eğer 1 yıl sonunda barışamaz ve sorunlar daha da artarsa, beklemek istemiyorsa boşanma davası açabilir. Bu durumda hakim, yeni açılan boşanma davasını genel hükümlere göre değerlendirir. Ancak ayrılık kararına dayanarak boşanma davası açılması için sürenin bitimi beklenir. Yani ayrılık süresi dolmadan da boşanma davası açılabilir, fakat bu dava ayrılık kararından bağımsız, ayrı bir boşanma gerekçesine dayanmalıdır (örneğin yeni gelişen olaylar).

AYRILIK DÖNEMİNDE NAFAKA ÖDENİR Mİ?

Ayrılık döneminde eşlerin mali durumuna göre tedbir nafakası ödenebilir. Mahkeme, ayrı yaşayan eşlerin ve çocukların mağdur olmaması için geliri az olana, işsiz kalana veya çocuklara, diğer eşin mali gücüne uygun bir nafaka bağlayabilir. Bu nafaka geçici tedbir niteliğindedir ve ayrılık süresi boyunca ödenir. Boşanmada hükmedilen yoksulluk nafakası veya iştirak nafakası (çocuk nafakası) ayrılık kararında genelde verilmez; bunlar ancak boşanma gerçekleşirse devreye girer. Özetle, ayrılık sırasında ihtiyaç halinde tedbir nafakası talep edilebilir, fakat ayrılık kararı tek başına sürekli bir nafaka hakkı doğurmaz.

AYRILIK DÖNEMİNDE ÇOCUKLARIN VELAYETİ NASIL DÜZENLENİR?

Mahkeme, ayrılık kararı verirken mevcut çocukların velayetini geçici olarak eşlerden birine bırakır. Hangi ebeveynde kalacağına çocuğun menfaati gözetilerek karar verilir. Velayeti alan eş, çocuğun bakımını üstlenir; diğer eş için de uygun bir görüş (kişisel ilişki) takvimi belirlenir. Örneğin diğer ebeveynin çocukla her hafta sonu veya belirli aralıklarla görüşmesi kararlaştırılır. Ayrıca velayet kendisine verilmeyen eş, çocuğun masraflarına katkı için nafaka (tedbir nafakası şeklinde) öder. Bu şekilde ayrılık süresince çocukların düzeni ve bakımı mahkeme kararıyla güvence altına alınmış olur.

AYRILIK DÖNEMİNDE EŞLERİN SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ DEVAM EDER Mİ?

Evet, kesinlikle devam eder. Ayrılık kararı evliliği sona erdirmediği için eşler hala evlidir ve sadakat yükümlülüğü aynen geçerlidir. Bu dönemde eşlerden biri başka biriyle duygusal veya cinsel ilişki yaşarsa bu, evlilik yükümlülüklerine aykırı bir davranış olur ve diğer eş için boşanma sebebi teşkil edebilir. Yani ayrılık sırasında “nasılsa ayrı yaşıyoruz” diyerek aldatma veya benzeri bir eyleme girilirse, bu durum ileride boşanma davasında kusurlu davranış sayılır. Bu yüzden ayrılık sürecinde de eşlerin birbirine sadık kalması beklenir.

AYRILIK SÜRESİ BİTİNCE TEKRAR BİRLEŞMEZSEK NE OLUR?

Eğer ayrılık için belirlenen süre sona erdiğinde eşler hala bir araya gelmemişse, taraflardan biri boşanma davası açabilir. Kanun, ayrılık süresi bitiminde ortak hayat kurulamadıysa evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğunu varsayar. Bu durumda açılacak boşanma davasında hakim, ilk ayrılık davasında ortaya konan olaylar ile ayrılık süresindeki gelişmeleri değerlendirerek büyük olasılıkla boşanmaya hükmedecektir. Bu noktada hakim artık ikinci kez ayrılık kararı vermez. Kısacası, süre bitiminde barışma olmadıysa evlilik genellikle boşanmayla sona erer. (Not: Taraflar dilerse süre biter bitmez değil, daha sonra da boşanma davası açabilir. Süre bitmiş olması boşanma için bir ön şart değil, sadece boşanmayı kolaylaştıran bir durumdur.)

AYRILIK KARARI ALINDIKTAN SONRA EŞLER BARIŞIRSA NE OLUR?

Ayrılık kararı devam ederken eşler aralarındaki sorunları çözüp barışırlarsa, fiilen yeniden birlikte yaşamaya başlayabilirler. Bu durumda ayrılık süresi dolmadan fiili olarak sona ermiş olur. Hukuken ayrılık kararı sürenin sonuna dek varlığını korusa da, eşlerin tekrar bir araya gelmelerine engel yoktur. Barışan eşler durumu mahkemeye bildirmek zorunda değillerdir, ancak genellikle avukatları aracılığıyla dosyaya bir dilekçe sunup ayrılık kararının işlevsiz kaldığını belirtmeleri iyi olur. Eşler birleştiğinde, eğer ayrılık kararı sırasında hakim mal rejimiyle ilgili bir değişiklik yaptıysa, talep üzerine eski mal rejimine dönülebilir. Sonuç olarak barışma halinde ayrılık süreci fiilen bitmiş sayılır ve evlilik kaldığı yerden devam eder; ayrılık kararının öngördüğü süre dolmasa bile birlikte yaşama yeniden başladığından artık ayrılığın bir anlamı kalmaz.

Av. Ayşe Demir

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment