İdare Hukuku İDARENİN HİZMET KUSURUNDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARI

Kamu hizmetlerinin eksiksiz, düzenli ve hukuka uygun şekilde yürütülmesi, idarenin en temel sorumluluklarından biridir. Ancak hizmetin hiç işlememesi, geç ya da hatalı şekilde yerine getirilmesi durumunda bireylerin zarara uğraması söz konusu olacaktır. Bu gibi hallerde idarenin hizmet kusurundan doğan tazminat davası, kişilerin uğradıkları maddi ve manevi zararların giderilmesi için başvurabilecekleri en etkili yollardan biridir. Şimdi sizinle bu hususların detaylarını inceleyelim.

İDARENİN HİZMET KUSURU NEDİR?

İdarenin hizmet kusuru, kamu hizmetinin hiç işlememesi, geç veya aksak işlemesi ya da yanlış işlemesi sonucunda kişilerin zarar görmesi hâlinde ortaya çıkan bir idari sorumluluk türüdür. İdareye yüklenmiş olan bir kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında hizmetin gereklerine uygun davranılmaması nedeniyle kişilerin uğradığı zararlar idarenin hizmet kusuru kapsamındadır.

Hizmet kusuru kavramı idarenin kusursuz sorumluluğundan farklı olarak kusura dayalı bir sorumluluk türüdür. Burada idarenin davranışında bir eksiklik, ihmal veya dikkatsizlik söz konusudur. İdarenin hizmet kusuru, hizmetin gecikmesi, hiç işlememesi, yanlış işlemesi veya düzensiz işlemesi şeklinde ortaya çıkabilir.

Danıştay içtihatlarına göre kamu hizmetinin normal, düzenli ve kesintisiz biçimde yürütülmesi idarenin yükümlülüğüdür. Bu yükümlülüğün ihlali sonucu kişisel veya maddi zarar doğmuşsa idarenin hizmet kusurundan bahsedilir. Anayasa’nın 125/7. maddesi uyarınca, idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları gidermekle yükümlüdür. Bu kapsamda, idarenin hukuka aykırı işlem veya eylemleri sonucunda zarara uğrayan kişiler, uğradıkları zararların tazmini amacıyla idareye karşı dava açabilirler. Söz konusu zarar hem maddi hem de manevi nitelikte olabilir. İdarenin hizmet kusurundan kaynaklanan bu tür tazminat talepleri ise idare mahkemelerinde açılan tam yargı davalarının konusunu oluşturur.

HANGİ DURUMLAR HİZMET KUSURUDUR?

Hizmet kusurunun varlığından söz edilebilmesi için kamu hizmetinin yürütülmesinde idarenin gerekli özen, dikkat ve düzeni göstermemesi gerekir. Bu kapsamda hizmetin hiç işlememesi, geç işlemesi veya yanlış işlemesi durumlarında hizmet kusuru ortaya çıkar.

Aşağıda hizmet kusurunu oluşturan temel durumlara yer verilmiştir:

  1. Hizmetin Hiç İşlememesi: İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir kamu hizmetini hiç yerine getirmemesi hâlidir. Örneğin, belediyenin çöp toplama hizmetini uzun süre yapmaması sonucu çevre kirliliği ve sağlık sorunlarının doğması hizmetin hiç işlememesi olarak kabul edilir.
  2. Hizmetin Geç veya Aksak İşlemesi: Kamu hizmetinin zamanında, düzenli ve etkin biçimde yerine getirilmemesi de hizmet kusuru sayılır. Örneğin, karla mücadele çalışmalarının gecikmesi nedeniyle yolların kapanması ve ulaşımın durması durumunda idarenin hizmet kusuru bulunduğu kabul edilir.
  3. Hizmetin Yanlış İşlemesi: Hizmetin yanlış yöntemlerle veya hatalı biçimde yürütülmesi hâlinde de hizmet kusuru doğar. Örneğin, kamu hastanesinde doktorun ihmali sonucu hastanın zarar görmesi veya belediyenin hatalı kamulaştırma işlemi yapması hizmetin yanlış işlemesi sayılır.
  4. Hizmetin Düzensiz İşlemesi: Kamu hizmetinin belirli bir plan, program veya organizasyon eksikliği içinde yürütülmesi hâlidir. Örneğin, okulda gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması nedeniyle öğrencinin yaralanması veya parkta güvenlik görevlisi bulundurulmaması sonucu meydana gelen zararlar bu kapsamdadır.

Danıştay kararlarında da hizmet kusurunun, idarenin yürüttüğü hizmetin kuruluş, işleyiş veya denetimindeki aksaklıklardan kaynaklanan zararlar için uygulanacağı açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle her somut olayda idarenin kusurunun olup olmadığı hizmetin gereklerine göre ayrı ayrı değerlendirilir.

İDARENİN HİZMET KUSURUNDAN DOĞAN TAZMİNAT DAVASININ ŞARTLARI

İdarenin hizmet kusuruna dayanarak tazminat talep edebilmek için belirli şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar gerçekleşmeden açılan davalarda idarenin sorumluluğuna hükmedilemez. Hizmet kusuruna dayalı tazminat davaları, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12. ve 13. maddeleri uyarınca tam yargı davası olarak açılır.

İdarenin hizmet kusurundan doğan tazminat davasının şartları şu şekildedir:

  1. Bir Kamu Hizmetinin Mevcut Olması: Öncelikle zararın idarenin yürüttüğü veya yürütmekle yükümlü olduğu bir kamu hizmetiyle bağlantılı olması gerekir. Kamu hizmeti niteliği taşımayan faaliyetlerde hizmet kusurundan söz edilemez.
  2. Hizmet Kusurunun Bulunması: Kamu hizmetinin hiç, geç, aksak ya da yanlış işlemesi nedeniyle idarenin kusurlu davranması gerekir. Bu kusur, hizmetin kuruluşu, işleyişi veya denetiminde ortaya çıkabilir.
  3. Zararın Meydana Gelmesi: Hizmet kusurunun bir sonucu olarak kişinin maddi veya manevi bir zarar görmesi gerekir. Zarar, somut delillerle ispat edilmelidir.
  4. Nedensellik Bağı: Meydana gelen zarar ile hizmet kusuru arasında doğrudan bir illiyet bağı bulunmalıdır. Zarar, idarenin kusurlu davranışı dışında başka bir sebepten kaynaklanıyorsa idare sorumluluğuna gidilemeyecektir.
  5. Süresi İçinde Başvuru: İdari bir eylem nedeniyle zarara uğrayan kişiler, doğrudan dava açmadan önce belirli bir süre içinde idareye başvurmak zorundadır. Buna göre, zarar verici eylemin idarece yazılı olarak bildirilmesi veya kişinin eylemi başka bir yolla öğrenmesinden itibaren bir yıl, her hâlükârda ise eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini talep etmeleri gerekir. İdare bu başvuruyu tamamen ya da kısmen reddederse, ret kararının tebliğinden itibaren yasal dava süresi içinde tam yargı davası açılabilir.

Öte yandan, kişilerin haklarını ihlal eden bir idari işlem söz konusuysa, 60 gün içinde doğrudan tam yargı davası açmaları da mümkündür.

TAZMİNAT DAVASI NE ZAMAN AÇILIR? (SÜRELER)

İdarenin hizmet kusurundan doğan zararların tazmini için açılacak davalarda süreler,  İdari Yargılama Usulü Kanunu ile belirlenmiştir. Bu süreler, hak kaybı yaşanmaması açısından büyük önem taşır; çünkü idari yargıda süreler kesin niteliktedir.

  1. Ön Başvuru Süresi (İdareye Başvuru)

Zarar gören kişi, öncelikle ilgili idareye başvurarak uğradığı zararın tazminini talep etmelidir. Bu başvuru, zararın öğrenilmesinden itibaren 1 yıl ve her hâlde eylemin gerçekleşmesinden itibaren 5 yıl içinde yapılmalıdır. Bu süreler hak düşürücü niteliktedir; süresi içinde başvuru yapılmazsa dava hakkı ortadan kalkar.

  1. İdarenin Cevap Süresi

İdare, yapılan başvuruya 30 gün içinde cevap vermek zorundadır.

  • İdare bu süre içinde olumsuz yanıt verirse, cevabın tebliğinden itibaren 60 gün içinde dava açılabilir.
  • İdare hiç cevap vermezse, 30 günün bitiminde zımni ret oluşur ve bu tarihten itibaren yine 60 gün içinde dava açma süresi başlar.
  1. Sürelerin Başlangıcı

Dava açma süresi, idarenin kesin cevabının tebliğ edildiği tarih veya zımni ret süresinin dolduğu tarih itibarıyla işlemeye başlar. Bu tarihten itibaren 60 günlük süre içinde idari yargıda tam yargı davası açılması gerekir.

  1. Sürelerin Özeti
İşlemSüreBaşlangıç
İdareye tazminat başvurusu1 yıl (zararın öğreniminden), 5 yıl (fiilin tarihinden)Zararın öğrenildiği veya eylemin gerçekleştiği tarih
İdarenin cevap süresi30 günBaşvuru tarihi
Dava açma süresi60 günİdarenin olumsuz cevabı veya zımni ret tarihi

NEREYE VE NASIL BAŞVURULUR?

İdarenin hizmet kusurundan doğan zararların tazmini için doğrudan dava açılmadan önce idareye başvuru zorunluluğu bulunmaktadır. Bu zorunluluk, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesi ile düzenlenmiştir.

  1. Öncelikle İlgili İdareye Başvuru

Zarar gören kişi, önce zarara neden olan idareye yazılı başvuruda bulunmalıdır.
Bu başvuruda:

  • Zararın nasıl meydana geldiği,
  • Zararın miktarı
  • Hizmet kusurunun dayandığı olay veya işlem,
  • Tazminat talebi açıkça belirtilmelidir.

Başvuru ilgili kurumun genel evrak servisine elden verilebilir

  1. İdarenin Cevabı Beklenir

İdare, başvuruya 30 gün içinde cevap vermekle yükümlüdür.

  • Olumsuz cevap verilirse, tebliğ tarihinden itibaren 60 gün içinde dava açılabilir.
  • Hiç cevap verilmezse, 30 günün sonunda zımni ret meydana gelir ve bu tarihten itibaren yine 60 gün içinde dava açılması gerekir.
  1. Yetkili ve Görevli Mahkeme

Hizmet kusuruna dayalı tazminat davaları, idari yargının görev alanına girer.

  • Dava, zarara neden olan idari işlemi veya eylemi yapan idarenin bulunduğu yer idare mahkemesinde açılır.
  • Büyükşehirlerde bu görev idare mahkemeleri, bazı durumlarda ise vergi mahkemeleri tarafından yerine getirilir (konuya göre değişiklik gösterir).
  1. Dava Dilekçesinde Bulunması Gerekenler

İdari yargıda açılacak tüm dava türlerinde (ister iptal davası ister tam yargı davası olsun) dilekçede bulunması gereken zorunlu unsurlar İYUK’un 3. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Bu madde, idari davaların usulüne ilişkin genel çerçeveyi belirler. Dolayısıyla, her dava türüne göre bazı unsurların dilekçede yer alması zorunlu olmayabilir; örneğin tam yargı davalarında, maddede belirtilen bazı hususların (örneğin vergiye ilişkin bilgiler gibi) yer alması gerekmez.

Ancak yine de, idari yargıda dava açarken 3. madde dikkate alınmalı; dilekçenin bu hükme uygun şekilde hazırlanması, davanın şekil yönünden reddini önlemek bakımından son derece önemlidir. Bu nedenle, tam yargı davası açmadan önce mutlaka gözden geçirilmesi gereken temel bir madde niteliğindedir.

İYUK Madde 3’e göre, idari davalar Danıştay, idare mahkemesi veya vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçeler ile açılır.

Dilekçede şu hususların yer alması zorunludur:

  • Tarafların (ve varsa vekil ya da temsilcilerinin) ad, soyad veya unvanları, adresleri ve gerçek kişiler için T.C. kimlik numarası,
  • Davanın konusu, dayandığı sebepler ve deliller,
  • Dava konusu işlemin yazılı bildirim tarihi,
  • Vergi, resim, harç gibi mali yükümlülüklere veya tam yargı davalarına ilişkin uyuşmazlıklarda tartışmalı miktar,
  • Vergi davalarında ayrıca ilgili verginin veya cezanın türü, yılı, ihbarnamenin tarih ve numarası ve varsa mükellef hesap numarası.

Ayrıca, dava konusu edilen kararın veya belgenin aslı ya da örneği dilekçeye eklenmelidir.
Dilekçe ve eklerinin sayısı ise, karşı taraf sayısından bir fazla olacak şekilde düzenlenir.

GÖREVLİ/YETKİLİ MAHKEME

İdarenin hizmet kusurundan doğan zararların tazmini istemiyle açılacak davalar, idari yargının görev alanına girer.

  1. Görevli Mahkeme

İdarenin hizmet kusuruna dayalı tazminat talepleri, idari yargı mercilerinde, özellikle idare mahkemelerinde görülür.

  • Hizmet kusuru bir idari işlem veya eylemden kaynaklandığı için adli yargının değil idari yargının görevi kapsamındadır.
  • Sadece idarenin özel hukuk ilişkilerinden kişilerle yaptıkları özel sözleşmelerden kaynaklı uyuşmazlıklarda örnek vermek gerekirse kira sözleşmesi, satış vb. gibi durumlarda adli yargı görevlidir.

Dolayısıyla, idarenin kamu gücünü kullanarak yürüttüğü hizmetlerde meydana gelen zararlar için açılacak tazminat davaları idare mahkemelerinde görülür.

  1. Yetkili Mahkeme

Yetkili mahkeme kanun maddesinde açıkça düzenlenmiştir.

İYUK

İdari davalarda genel yetki:

Madde 32 – 1. Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.

Kısaca,

  • Hizmet kusuruna neden olan idari eylem nerde gerçekleşmişse, o yer idare mahkemesi yetkilidir.
  • Eğer zarar birden fazla yerde meydana gelmişse, davacı bunlardan herhangi birinin bulunduğu yer idare mahkemesinde dava açabilir.

Örneğin bir belediyenin yürüttüğü yol yapım hizmetindeki eksiklik nedeniyle meydana gelen kazada zarar gören kişi, kazanın olduğu yerdeki idare mahkemesinde dava açar.

  1. Yetki Kuralları Kamu Düzenindendir

İdari yargıda görev ve yetki kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkeme bu hususları kendiliğinden gözetir. Yani, taraflar anlaşma yoluyla yetkili mahkemeyi belirleyemezler. Yetki, yetkisizlik itirazı, taraflarca ileri sürülmese bile mahkemece kendiliğinden dikkate alınır. Yanlış mahkemede dava açılması hâlinde dava dilekçesi görevli ve yetkili mahkemeye gönderilir.

İDARENİN HİZMET KUSURUNDAN DOĞAN TAZMİNAT DAVASINDA İSPAT YÜKÜ DELİLLER

Hizmet kusuruna dayalı tazminat davalarında, ispat yükü genel ilkelere göre davacıya aittir. Zarar gören kişi, idarenin kusurlu davranışı ile uğradığı zarar arasındaki nedensellik bağını somut delillerle ortaya koymak zorundadır.

  1. İspat Yükü Kime Aittir?

İdari yargıda ispat yükü kural olarak iddiasını ileri sürene aittir. Bu nedenle:

  • Zarar gören kişi, zararın idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığını,
  • Zararın gerçekleştiğini ve miktarını,
  • Zarar ile idarenin eylemi arasında nedensellik bağı bulunduğunu,
    ispat etmekle yükümlüdür.

Ancak bazı durumlarda, olayın özelliğine göre idarenin kusuru karine olarak kabul edilebilir. Özellikle idarenin yürütmekle yükümlü olduğu hizmetin açıkça aksadığı veya tehlike doğurduğu hallerde, Danıştay kararlarıyla idarenin kusurlu olduğu yönünde karine oluşturulmuştur. Bu tür durumlarda idarenin kusursuz sorumluluğu ortaya çıkar ki bu tür haller daha detaylı başka bir makale konusu oluşturacak niteliktedir.

  1. İspat Araçları (Deliller)

İdarenin hizmet kusurunu ve bu kusurdan doğan zararı ispatlamak için davacı çeşitli delillere başvurabilir. Olayın niteliğine göre bu deliller değişmekle birlikte, genellikle resmi belgeler ve tutanaklar en önemli kanıt niteliğini taşır. Kaza, yangın, patlama veya hizmetin aksaması gibi durumlarda düzenlenen tutanaklar, raporlar ve idari yazışmalar olayın resmî boyutunu ortaya koyar. Bunun yanında mahkemece alınan uzman ya da bilirkişi raporları, kusur oranının ve zararın boyutunun tespiti açısından belirleyici öneme sahiptir.

Olayın nasıl meydana geldiğini açıklayan tanık beyanları da hizmetin eksik veya hatalı yürütüldüğünü destekleyebilir. Fotoğraf, kamera kaydı veya benzeri görsel deliller, idarenin hizmetinde aksama olduğunu somut biçimde ortaya koyar. Fiziksel zararlar açısından sağlık raporları, tedaviye ilişkin faturalar ve ödeme belgeleri kullanılabilir. Ayrıca, idareye yapılan başvurular, verilen cevaplar ve taraflar arasındaki yazışmalar da hizmet kusurunun varlığını ve idarenin tutumunu belgeleyen önemli yazılı deliller arasındadır.

  1. İdarenin Savunması

İdareye karşı bir iddia ileri sürdüğümüzde, idare, kusurunun bulunmadığını veya zararın hizmetin yürütülmesinden değil, mücbir sebep, üçüncü kişilerin davranışı veya zarar görenin kendi kusuru nedeniyle meydana geldiğini ileri sürebilir.

Bu durumda mahkeme tarafların sunduğu delilleri birlikte değerlendirir ve idarenin sorumluluğuna gidilip gidilmeyeceğine karar verir.

Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre, idarenin hizmet kusurunun varlığını ispat yükü esasen davacıya ait olsa da; kamu hizmetinin açık biçimde aksadığı, gerekli tedbirlerin alınmadığı veya denetim eksikliğinin bulunduğu durumlarda kusur karinesi idare aleyhine işletilmektedir.

TAZMİNAT KALEMLERİ (MADDİ–MANEVİ)

İdarenin hizmet kusurundan doğan zararların giderilmesi amacıyla açılan tazminat davalarında, zarar gören kişi hem maddi hem de manevi tazminat talebinde bulunabilir. Mahkeme, somut olayın özelliklerini dikkate alarak her iki kalemi ayrı ayrı değerlendirir.

Maddi tazminatın miktarı; bilirkişi raporları, resmi belgeler ve faturalar dikkate alınarak hesaplanır. Manevi tazminat ise hakkaniyet ve adalet ilkeleri çerçevesinde takdir edilir. Danıştay içtihatlarına göre, hizmet kusurundan doğan zarar tam olarak giderilmelidir; eksik veya sembolik tazminata hükmedilmesi doğru değildir.

  1. Maddi Tazminat

Maddi tazminat, hizmet kusuru sonucunda kişinin malvarlığında meydana gelen ekonomik kayıpların karşılanmasıdır. Bu kapsamda talep edilebilecek başlıca kalemler şunlardır:

  • Tedavi giderleri
  • Kazanç kaybı
  • Eşya ve mal zararları
  • Bakım giderleri
  • Diğer doğrudan zararlar
  1. Manevi Tazminat

Manevi tazminat, hizmet kusuru nedeniyle kişinin bedensel veya ruhsal bütünlüğünün zedelenmesi, onur ve haysiyetinin zarar görmesi durumlarında talep edilir.
Amaç, çekilen acı, üzüntü ve elem duygularının kısmen de olsa hafifletilmesidir.

Bu kapsamda mahkemeler, olayın ağırlığına, tarafların durumuna ve zararın niteliğine göre hakkaniyet gereği uygun bir miktar manevi tazminata hükmeder.

 İDARENİN HİZMET KUSURUNDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARI

İDARENİN HİZMET KUSURUNDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARI

MÜTERAFİK KUSUR (MAĞDUR KUSURU)

Müterafik kusur ilkesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde yer alır ve idari yargı tarafından da hakkaniyet gereği uygulanır. Bu maddeye göre, zarar görenin kendi kusuru zararın doğumuna veya artmasına neden olmuşsa, hâkim tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.

İdarenin hizmet kusuruna dayalı tazminat davalarında da müterafik kusur önemli bir değerlendirme unsurudur. Eğer zarar gören kişi dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak zarara katkıda bulunmuşsa, idarenin tazmin sorumluluğu oransal olarak azaltılır.

Bu durumun daha iyi anlaşılması için birkaç örnek vermek gerekirse,

  • Belediyenin yeterli uyarı levhası koymaması hizmet kusurudur; ancak kişi “inşaat alanına girilmez” yazan yere girip zarar görmüşse müterafik kusur söz konusudur.
  • Trafik kazasında, yolun bakım eksikliği idarenin hizmet kusurudur; fakat sürücünün hız sınırını aşması da zarara katkı sağladığından tazminat indirilebilir.
  • Kamu hastanesinde tedavi hatası idarenin kusuru iken, hastanın hekimin önerdiği tedaviyi uygulamaması durumunda zarara kendi kusuruyla katkısı vardır.

Müterafik kusur tespit edildiğinde:

  • Tazminat miktarı kusur oranına göre azaltılır,
  • Zarar tamamen mağdurun kendi davranışından kaynaklanmışsa, tazminata hükmedilmez.

UYGULAMADAN ÖRNEKLER (BELEDİYE, HASTANE, OKUL)

İdarenin hizmet kusuruna ilişkin en somut örnekler, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde sıkça karşılaşılan belediye, sağlık ve eğitim alanlarında görülür. Aşağıda bu alanlardan bazı uygulama örneklerine yer verilmiştir:

  1. Belediye Hizmetlerinden Kaynaklanan Hizmet Kusuru

Belediyeler; yol, altyapı, temizlik, park düzenlemesi, trafik düzeni gibi birçok kamu hizmetini yürütür. Bu hizmetlerin gereği gibi yerine getirilmemesi, idarenin hizmet kusuru olarak değerlendirilir. Örneğin;

  • Yolda bulunan çukur veya rögar kapağının uzun süre onarılmaması sonucu meydana gelen kazalar,
  • Kaldırımın bakım ve onarımının yapılmaması nedeniyle yayaların düşüp yaralanması,
  • Yağmur suyu kanallarının tıkanıklığı sonucu ev ve iş yerlerinde meydana gelen su baskınları,
  • Gerekli uyarı levhalarının konulmaması nedeniyle oluşan trafik kazaları.
    Bu tür olaylarda belediyenin kamu hizmetini düzenli ve güvenli şekilde yürütmemesi, hizmet kusuru sayılır.
  1. Hastane (Sağlık Hizmetleri) Kaynaklı Hizmet Kusuru

Kamu hastanelerinde verilen sağlık hizmetlerinde meydana gelen aksaklıklar da idarenin hizmet kusuru kapsamında değerlendirilir. Örneğin;

  • Doktorun tanı veya tedavi sırasında açık tıbbi hata yapması,
  • Ameliyat sonrası bakım hizmetlerinin yetersiz olması,
  • Acil serviste gerekli müdahalenin zamanında yapılmaması,
  • Tıbbi cihaz veya ilaç eksikliği nedeniyle hastanın zarar görmesi.
    Bu durumlarda idare, sağlık hizmetini özen ve dikkatle yürütmediği için tazminatla sorumlu tutulabilir.
  1. Okul (Eğitim Hizmetleri) Kaynaklı Hizmet Kusuru

Eğitim kurumlarında öğrencilerin güvenliği ve sağlıklı bir ortamda eğitim görmesi devletin sorumluluğundadır. Okul yönetimi veya öğretmenlerin ihmali sonucu öğrencilerin zarar görmesi hâlinde hizmet kusurundan söz edilir. Örneğin;

  • Okulda gerekli denetimin yapılmaması sonucu öğrencinin yaralanması,
  • Denetimsiz bırakılan laboratuvar veya spor alanında yaşanan kazalar,
  • Servis taşımacılığının yetersiz denetimi nedeniyle meydana gelen trafik kazaları,
  • Okulda meydana gelen şiddet olaylarına karşı gerekli önlemlerin alınmaması.

Bu tür durumlarda idare, hizmetin gerektirdiği özen yükümlülüğünü yerine getirmediği için idarenin hizmet kusuru sorumluluğu doğar.

İdarenin hizmet kusurundan doğan zararların giderilmesi, hem bireylerin hak arama özgürlüğünün bir gereği hem de idarenin hukuka bağlılığının bir sonucudur. Kamu kurumlarının yükümlülüklerini eksik veya hatalı yerine getirmesi sonucunda ortaya çıkan zararların tazmini, ancak doğru hukuki yollar izlenerek mümkündür.

Hizmet kusurundan kaynaklı maddi veya manevi bir zararınız olduğunu düşünüyorsanız, süreci başlatmadan önce hukuki danışmanlık almanız, hak kaybı yaşamamanız açısından son derece mühimdir.

SIKÇA SORULAN SORULAR (SSS)

Hizmet Kusuru Nedir?

Hizmet kusuru; kamu hizmetinin hiç işlememesi, geç veya yanlış işlemesi nedeniyle kişilerin zarara uğraması hâlidir. İdarenin kamu hizmetini gereği gibi yürütmemesi, kusurlu davranış olarak değerlendirilir.

Önce İdareye Başvuru Şart Mı?

Evet. İdareye karşı açılacak tazminat davasından önce, zararın giderilmesi talebiyle öncelikle ilgili idareye başvurmak zorunludur. İdare, başvuruya 30 gün içinde cevap vermezse veya olumsuz cevap verirse, bu sürenin bitiminden itibaren dava açma süresi başlar.

Süreler Nedir: 1 Yıl, 5 Yıl, 60 Gün Nasıl İşler?

Zararı ve sorumluyu öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl, olay tarihinden itibaren en geç 5 yıl içinde idareye başvuru yapılmalıdır. İdareye yapılan başvuruya cevap verilmezse 30 günün sonunda, olumsuz cevap verilirse cevap tarihinden itibaren 60 gün içinde dava açılabilir.

Hangi Mahkemede Dava Açılır?

İdarenin hizmet kusurundan doğan tazminat davaları, idare mahkemelerinde açılır.
Yetkili mahkeme, zararın meydana geldiği yerin veya idarenin bulunduğu yerin idare mahkemesidir.

Hangi Deliller İşimi Güçlendirir?

Tazminat talebini destekleyen deliller;

  • Olay tutanakları, fotoğraflar, kamera kayıtları,
  • Tanık ifadeleri,
  • Uzman veya bilirkişi raporları,
  • Sağlık raporları veya faturalar gibi zarar miktarını gösteren belgelerden oluşur.
    Bu deliller, hizmet kusurunun ve zararın boyutunun ispatında büyük önem taşır.

Belediye Yol Çukuru Kazasında Tazminat Alabilir Miyim?

Belediyenin bakım ve onarım yükümlülüğünü yerine getirmemesi hizmet kusurudur.
Yoldaki çukur veya bozukluk nedeniyle kaza meydana gelmişse, idare bu zarardan kusurlu hizmeti nedeniyle tazminatla sorumlu tutulabilir.

Manevi Tazminat Talep Edilebilir Mi?

Evet. Hizmet kusuru sonucu kişinin bedensel, ruhsal veya manevi bütünlüğü zarar görmüşse, manevi tazminat talep edilebilir. Mahkeme, olayın ağırlığına ve mağdurun yaşadığı elem ile üzüntüye göre hakkaniyet ölçüsünde bir miktara hükmeder.

Mağdurun Kusuru Tazminatı Düşürür Mü?

Zarar gören kişi olayın meydana gelmesinde kısmen kusurluysa, bu durum müterafik kusur olarak değerlendirilir. Mahkeme, mağdurun kusur oranına göre tazminat miktarını indirebilir veya tamamen kaldırabilir.

Av.Nuri ALTAY

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Yorum Yap