Tazminat HukukuDeprem Sonrası Haklarımız Nelerdir?

Ülkemiz 6 Şubat’ta Kahramanmaraş-Pazarcık merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetinde 2 büyük depremle derinden sarsılmıştır. Tüm ülkeyi yasa boğan ve birçok vatandaşımızı kaybetmemize sebep olan bu deprem bizlere en temel hakkımız olan barınma ihtiyacımızın sağlam temeller üzerinde inşa edilmesi gerekliliğini çok acı bir şekilde öğretmiştir. Depremin sebep olduğu birçok mal ve can kaybı dolayısıyla büyük bir mağduriyet yaşanmakta olup bu kayıpların tam bir telafisi olmayacak olsa da hak kayıplarının yaşanmaması için hak ve sorumluluklarımızın neler olduğunun bilinmesi elzemdir.

  1. Depremden Dolayı İdarenin Sorumlulukları Nelerdir?

Depremden dolayı idarenin sorumlulukları nelerdir sorusunun cevabı, deprem sonucu büyük zararlara uğramış kişiler açısından oldukça önemli bir konudur. Deprem nedeniyle zarara uğrayan kişi, tam yargı davası yoluna başvurarak, uğradığı zararların giderilmesini talep edebilir. Deprem nedeniyle oluşan zararların giderilmesi amacıyla açılan tam yargı davalarında, idarenin bu durumdan sorumlu olup olmadığına ilişkin yapılan değerlendirme oldukça önemlidir.

Devletin depremin oluşturduğu hasarıın zararını karşılaması, hasarın oluşma nedenlerine göre değişiklik arz eder. Eğer deprem sonucu oluşan zayiatın nedeni idarenin depreme ilişkin sorumluluklarını yerine getirmemesi, gerekli önlemleri almaması ise idare bu durum sonucunda oluşan zararları karşılamakla yükümlüdür.

İdare, depremden etkilenecek binaların tespitini yaparak boşaltılmasını, binaların yapım aşamasında depreme dayanıklı inşa edilmesini, hasarlı ve dayanıksız binaların yıkılmasını sağlamalıdır. Ayrıca mevcut fay hatları üzerine bina inşa edilmesine engel olmalı ve bu konularla ilgili vatandaşları bilgilendirmek için eğitimler düzenlemelidir. İdarenin bu yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde hizmet kusuru ortaya çıkar ve idare bu hizmet kusuru kapsamında doğan zararları karşılamak durumundadır.

İdarenin yükümlülüklerini biraz daha açmak gerekirse:

  • Yerleşim yerlerindeki yapıların yapı ruhsatının alınarak, 3194 Sayılı İmar Kanunu’na uygun yapılmasının sağlanması,
  • İdarece Kanun ve Yönetmeliklere aykırı bir yapılaşmanın tespit edilmesi halinde bu inşaatın gecikmeksizin durdurulması,
  • Deprem bölgelerinde yapılacak binaların 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun dikkate alınması,
  • Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik uyarınca, bu bölgelerde yapılacak binaların depreme dayanıklı olarak tasarlanmasının sağlanması,
  • Belediye, mülki idare amirleri ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının mevzuat düzenlemelerine aykırı bina yapılıp yapılmadığına ilişkin denetleme yapması,
  • Depremin meydana gelmesinin ardından gecikmeksizin kurtarma çalışmalarına başlanılması, yaralanmış olanların tedavi edilmesi, yangın meydana geldiyse buna ilişin söndürme çalışmalarına başlanılması,
  • Depremin yaşanmasının ardından Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik hükümlerine uygun davranılması şeklinde idarenin sorumluluklarını belirtmek mümkündür. Ancak bilinmesi gerekir ki sorumluluklar bu durumlarla sınırlı değildir bu nedenle böyle bir olayın vuku bulması halinde hukuki danışmanlık alınması hak kaybının önüne geçilmesi için daha uygun olacaktır.

Aynı zamanda daha önce de belirttiğimiz gibi idarenin bazı durumlarda sorumlulukları ortadan kalkmaktadır. Örneğin zararın oluşmasında etili olan sebep mücbir sebep ise idarenin yükümlülükleri ortadan kalkar. Deprem hasarının idarenin eylemi dışında gelişen bir nedenden olması, önceden tahmin edilmesinin imkânsız olması, gerçekleşmesine engel olmanın mümkün olmaması durumları mücbir sebep kapsamına girer. Bu durumun yanı sıra deprem sonucunda zarar görmüş kişinin veya üçüncü kişinin davranışları, zararın ortaya çıkmasına veya zararın etkilerinin artmasına sebep olmuşsa idarenin sorumluluğunun durumun koşullarına göre tamamen ortadan kalkması veya azalması söz konusu olabilir. Örneğin, bina sahibinin yapı tadilat izni almadan yaptığı bölümlerin, depremde hasar görmesi sonucu binada yaşayan kişilerin eşyalarının zarara uğraması halinde, ortaya çıkan zararlardan idare değil, bina sahibi sorumlu olacaktır. Aynı zamanda depremin şiddeti de idarenin sorumlu olup olmayacağı konusunda belirleyici bir etkendir. Eğer çok şiddetli bir depremdi, idare tüm yükümlülüklerine uysaydı dahi aynı sonuç doğacaktı denilebiliyorsa idarenin hizmet kusuru ortaya çıkmaz. Ancak deprem çok şiddetli olsa dahi idare yükümlülüklerini yerine getirseydi hasar bu denli fazla olmazdı deniyorsa yeniden idare için hizmet kusuru ortaya çıkar.

Deprem nedeniyle zarara uğranılması halinde, zarar gören kişi tarafından açılması gereken dava, tam yargı davasıdır. 2557 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 13’te belirtildiği üzere, tam yargı davasının açılma sebebi idari eylemler olduğundan dava açmadan önce eylemi gerçekleştiren idareye başvurmak zorunludur. İdari merciye başvurulur ve zararın giderilmesi talep edilir. Ancak başvuru süreci sınırlıdır. Depremin zararının öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl içinde veya depremin meydana geldiği zamandan itibaren en geç 5 yıl içinde başvuru yapılmalıdır. İdare 60 günlük süre içerisinde zararın tamamının, bir kısmının veya hiçbirinin karşılanamayacağı yönünde kararlar verebilir ya da başvuruyu hiç cevaplamama durumu da gösterebilir. 60 günlük süre dolduktan sonra hasar sahibi verilen cevaba göre tam yargı davası açabilir. Deprem nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi amacıyla açılan tam yargı davası kabul edilebilir veya reddedilebilir. Mahkemenin red kararı, hasarın idare kaynaklı olmadığını gösterirken kabul kararı hasarın idare kaynaklı olduğunu kesinleştirir. Eğer kabul kararı çıkmışsa zararın ne şekilde giderileceği ayrıntıları ile belirtilir. Ancak ret kararı çıktıysa bir daha aynı zarar sebep gösterilerek tekrar dava açılması mümkün değildir. Bu aşamadan sonra kararı istinaf ve temyiz kanun yoluna taşımak mümkündür. İstinaf incelemeleri Bölge İdare Mahkemeleri, temyiz incelemeleri de Danıştay tarafından gerçekleştirilir.

  1. Deprem Sonrası Haklarımız Nelerdir?

    • Hak sahipliği başvurusu ve kararı

Yıkılan veya ağır hasar gören ya da muhtemel afetlerden etkilenebilecek binalarla olan mülkiyet ilişkilerini belgeleyebilen ve yeniden yapılacak binalardan veya verilecek inşaat kredisinden yararlanabilen afetzede hak sahibidir.

Afet gören yerde hak sahipliği başvuruları için o yerin en büyük mülki amirliğince ilanlar yapılacak ve ilanda belirtilen süre içinde istenilen belgeler valiliklere veya kaymakamlıklara bizzat hak sahibi afetzedeler (veya vekilleri) tarafından teslim edilmelidir. 7269 Sayılı Kanun’un 28-29-30. maddeleri ile Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre mülki amirin veya görevlendireceği memurun başkanlığında oluşturulan Mahalli Hak Sahipliği İnceleme Komisyonunca çalışmalar yürütülür.

  • Afet yönetmeliğine göre yaptırılan konutlarda hak sahipliği

Bu durum incelenirken bazı depremzedeler hak sahipliğine dahil olurken bazıları hak sahipliği kapsamında değerlendirilmez. Depremzedelerin hak sahipliği kapsamında değerlendirilemeyeceği durumlar:

  • Yasal sürede talep taahhütname vermeyen ve borçlandırma işlemini yapmayanlar,
  • Kendisine veya eşine ait aynı cins hasarsız konut, iş yeri ve ahırları olanlar,
  • Kiracı ve misafir durumunda olanlar,
  • Mülkiyeti hasar gören tüzel kişiler (Vakıflar, Dernekler),
  • Kendilerine ait olmayan arsa ve arazi üzerinde inşaat ruhsatı almaksızın konut, iş yeri ve ahır yapanlar,
  • İmar planında sakıncalı olarak belirtilen yerlerde ruhsatsız olarak yapı yapanlar,
  • DASK poliçesi olmayanlar.

Depremzedelerin hak sahibi olabileceği durumlar:

  • Konut, iş yeri ve ahırları ağır-yıkık ve orta derecede hasar gören mülk sahipleri afetten önce ve afet tarihinde mülkiyeti ebeveynine ait hasarlı ikinci ve üçüncü konutta oturanlar,
  • İştirak ve müşterek maliki oldukları konut veya iş yeri hasar görenler,
  • Hak sahiplerine bina yaptırılmak üzere tespit edilip konutları istimlak edilen aileler.

Hak sahipliği talep ve taahhütnamesinin 60 günlük zaman sınırlamasının ardından borçlandırma ilanının gerçekleştiği süre itibarı ile 60 günlük süre içerisinde başkanlıkça kabul edilebilir mazeret dışında borçlandırma yapmayan kişilerin hak sahipliği ortadan kalkar. Borçlandırma sürecinin ardından 15 günlük itiraz süreci başlar.

Konut teslim süresi 45 gündür. Borçlanmasını yapmış olmasına rağmen binayı bakanlıkça mahallinde yaptırılacak duyurudan itibaren 45 gün içinde teslim almayanların hak sahipliği kendiliğinden sona erer. Hak sahiplerine konut sağlanması:

  • TOKİ aracılığıyla,
  • İhale yöntemi ile,
  • Evini yapana yardım yöntemi ile,
  • Hazır konut kredisi yöntemi ile olmak üzere 4 farklı şekilde gerçekleştirilebilir.
  • Depremde anne ve babasını kaybeden küçüklerin hak sahipliği

Yargı kararlarında depremde anne ve babasını kaybetmiş küçüklerin hak sahipliği için anne ve babalarının depremde vefat etmesi ve yaşlarının küçük olması nedeniyle idarece ilan edilen sürede hak sahipliği için başvuramayan küçüklerin, mahkeme kararıyla vasi atandıktan sonra yaptıkları başvurunun (hukuken geçerli bir mazeret olarak) kabulü gerektiği yönünde kararlar mevcuttur.

  • Depremde yakınlarının vefatı halinde hak sahipliği

Hizmet kusuru, idarenin görev alanı içindeki hizmetin hiç yapılmaması, gereği gibi yapılmaması veya geç yapılması olarak nitelendirilebilir. Danıştay’ın yerleşik İçtihatlarına göre, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmeti faaliyeti dışında gerçekleşen ve öngörülemeyen ve/veya önlenemeyen durumlar mücbir sebep olarak değerlendirilmiş, mücbir sebebin idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırdığı kabul edilmiştir. Öte yandan, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetinin doğrudan yerine getirilmesi sırasında idare tarafından beklenilmeyen durumlardan kaynaklanan zararların ise, zararın idarenin doğrudan faaliyetinden kaynaklandığının saptanması, başka bir ifade ile zarar ile idarenin eylemi arasında illiyet bağının tespit edilmesi halinde idarenin kusura dayalı sorumluluğu bulunduğu kabul edilmiştir.

Deprem sonrasındaki arama ve kurtarma faaliyetlerinin gereği gibi yürütülmemesi nedeniyle hizmetin kusurlu ve eksik işletilmesi sonucunda yakınları vefat eden kişilerin hak sahipliği bakımından, arama ve kurtarma faaliyetlerinin yürütülmesini etkileyecek şekilde haberleşme ve ulaşım hizmetlerinde aksaklıkların olması ve depremin, etkilediği coğrafi alanın büyüklüğü, nüfus yoğunluğu ve oluşturduğu hasarın kamu hizmetlerinin deprem sonrası yürütülmesi yönünden arama ve kurtarma faaliyetleri sırasında bu hizmetin gereği gibi işletilememesi nedeniyle doğan zararlardan; ancak, zarar ile idarenin faaliyeti arasında illiyet bağı bulunduğunun saptanması, bir başka ifadeyle, yakınlarını kaybeden kişilerin yakınlarının arama ve kurtarma faaliyetlerinin gereği gibi işletilmemesi sonucunda vefat ettiğinin tespit edilmesi halinde, idarenin tazmin sorumluluğundan söz edilebilir.

Unutulmamalıdır ki hak kayıplarının yaşanmaması adına alanında uzman bir ekibe sahip olan Harbiye Hukuk’a danışmak sizlere büyük fayda sağlayacak olup telafisi güç sorunların ortaya çıkmasına engel olacaktır. Harbiye Hukuk, sizlere deneyimi, çözüm odaklı yaklaşımı ve ilgisi ile her zaman profesyonel hizmet sunmaktadır. Ayrıca depremin ilk anından beri adaletin tesisi adına gerekli girişimleri yapan Türkiye Barolar Birliği, depremzede vatandaşlarımız için bir hukuk rehberi hazırlamıştır. Bu hukuk rehberini  tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Daha fazla hukuki danışmanlık ve sorularınız için WhatsApp hattımızdan veya e-mail adresimizden bize ulaşabilirsiniz.