İş HukukuKazanç Kaybı Nedir?
  1. Kazanç kaybı nedir?

Kazanç kaybı gerçekleşen çift taraflı trafik kazasında tam kusurlu olmayan tarafın aracında oluşan hasar nedeniyle onarımı süresince elde etmesi muhtemel olan ticari kazancı elde edememesi nedeniyle uğramış olduğu maddi kayıp olarak tanımlanabilir. Kazanç kaybı özellikle taksi, kurye motorları, minibüs, servis, dolmuş, otobüs gibi ticari amaçla kullanılan araçların hasar alması ve söz konusu hasarların giderimi süresince ortaya çıkan bir tazminat kalemidir. Gerçekleşen bir çift taraflı kaza neticesinde hasar gören parçaların onarım ve değişimi sırasında araç servis veya tamirhanede kaldığı süre boyunca ticari faaliyetlerde kullanılamayacak ve bu nedenle de ticari bir kazanç kaybı meydana gelecektir. İşte gerçekleşen kaza neticesinde tam kusurlu olmayan taraf araç sahibi serviste/tamirhanede yatan aracının o süre boyunca kendisini yoksun bırakacağı ticari kazancı talep edebilmektedir.

  1. Kazanç kaybı tazminatından kimler sorumludur?

Gerçekleşen bir çift taraflı kaza neticesinde kazanç kaybı oluşan araç sahibi söz konusu kaybın tazminini kusurlu taraf araç sürücüsünden veya ruhsat sahibinden talep edebilecektir. Kazanç kaybı taleplerinde sıklıkla yapılan hata söz konusu tazminatının kusurlu taraf araç trafik veya kasko sigortacısından talep edilmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Hâlbuki poliçede özel olarak düzenlenmediği sürece sigorta şirketlerinden kazanç kaybı tazminatı talep edilemeyecektir. Zira kazanç kaybı kural olarak ne trafik sigortası poliçesinde ne de kasko poliçesinde teminat kapsamı altına alınmamıştır.

  1. Kazanç kaybı tazminatı ne kadar süre içerisinde talep edilebilir? 

Çift taraflı trafik kazası nedeniyle aracı serviste onarım gören ve bu süreçte kazanç kaybı oluşan kişi, kaznaç kaybı tazminatını zararı ve sorumlusunu öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl içerisinde ve herhalde kaza tarihinden itibaren 10 yıl içerisinde sorumlulardan talep edebilecektir. Aksi halde zamanaşımı geçecek ve talep karşısında karşı tarafça zamanaşımı definde bulunulabilecektir. Çift taraflı trafik kazası meydana geldiğinde çoğunlukla taraflarca veya olay yerine intikal eden trafik memurlarınca kaza tespit tutanağı tutulduğundan kaza tarihi itibariyle zarar ve sorumlusu öğrenilmiş olmaktadır. Bu nedenle, kaza tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde sorumlulardan kazanç kaybı tazminatının talep edilmesi gerekecektir. Nitekim bu husus TBK m. 72’de “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar” şeklinde açıkça vurgulanmıştır.

“…Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; KTK’nın 109. maddesindeki iki yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra icra takibi başlatıldığı, davalının süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar veren…” (Yargıtay 17. HD. 2016/1740 E., 2016/5632 K., Sayılı Kararı)

Belirtilmelidir ki iki taraflı trafik kazası nedeniyle talep edilebilecek zarar, ceza kanunlarınca daha uzun süreli bir zamanaşımına tabi kılınmış bir fiil nedeniyle meydana gelmiş ise bu durumda zararın tazmini talebi için uygulanacak zamanaşımı, cezayı gerektiren fiile uygulanan zamanaşımı olacaktır. Nitekim bu husus, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun Zamanaşımı başlıklı 109. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” şeklinde açıkça vurgulanmıştır. Dolayısıyla gerçekleşen çift taraflı trafik kazasında hasarın yanında örneğin yaralanma da gerçekleşmiş ise bu durumda kazanç kaybı talebi için öngörülen zamanaşımı yaralanma fiilinin niteliğine de bağlı olarak kanunda öngörülen ceza zamanaşımı olacaktır ki bu da en az 8 yıl ve bazı durumların varlığı halinde 12 yıl olmaktadır.

  1. Pert olan araç için de kazanç kaybı talebinde bulunulabilir mi?

Kazanç kaybı tazminatının temelinde kişinin aracının onarımı süresince ticari faaliyette bulunamaması nedeniyle mahrum kaldığı kazanç bulunduğundan çift taraflı trafik kazası neticesinde aracı hakkında pert kararı verilen kişi o aracının yerine aynı ticari faaliyetleri sürdürebileceği başka bir araç alabileceği kadarlık makul süre için de karşı taraf araç sürücüsü veya ruhsat sahibinden kazanç kaybı talebinde bulunabilecektir.

  1. Kazanç kaybı tazminatının hesabında dikkat edilecek hususlar nelerdir?

Kazanç kaybı tazminatı yukarıda da bahsedildiği üzere ticari faaliyette kullanılan aracın hasarın onarılması süresince serviste/tamirhanede kaldığı süre boyunca ticari faaliyette kullanılamaması nedeniyle oluşan zararın giderimine yönelen bir tazminat talebi olduğundan bu tazminatın hesabındaki en önemli kriter de araçta oluşan hasarın giderilme süresi, diğer bir ifade ile aracın serviste yattığı süredir. Bu nedenle kazanç kaybı tazminatı talebinde bulunan kişi, gerçekleşen kaza nedeniyle aracının ne kadar süre ile onarım gördüğünü ispat etmesi gerekmektedir. Bu noktada aracın servise girdiği ve servisten çıktığı tarihleri gösterir belgenin ibraz edilmesi son derece önemlidir.

Ticari faaliyette kullanılan aracın serviste yattığı süre boyunca uğranılan kazanç kaybının belirlenmesinde dikkat edilen bir diğer önemli husus ise aracın ticari faaliyette kullanıldığı her bir gün getirdiği kazancı kanıtlar nitelikteki fatura veya sözleşme gibi evraklarıdır. Aracın ticari bir araç olması halinde talepte bulunan kişi tarafından bu nitelikteki evrakların sunulmaması halinde dahi yargılamada ilgili sendika ve kuruluşlara sorularak o nitelikteki bir aracın günlük kazancı belirlenebilmektedir. Ancak kazanç kaybı tazminatının tam olarak hesaplanabilmesi ve zararın tam olarak giderilebilmesi için talepte bulunanın ticari kazancı gösterir belge ve evrakları mahkemeye ibraz etmesi son derece önemlidir.

Son olarak belirtilmelidir ki, kazanç kaybı hesabında aracın ticari faaliyette kullanımı sırasında örneğin yakıt veya amortisman gideri gibi zorunlu olarak yapılan giderler dikkate alınmamaktadır. Zira aksi halde sebepsiz zenginleşmeden bahsedilecektir.

“…Davacı vekili dava dilekçesi ile, aracı tamir süresince çalıştırılmaması nedeniyle uğradıkları kazanç kaybını da talep etmiş, bilirkişi aracın serviste kaldığı süreyi esas alarak 27 gün çalışamadığını kabul etmiş ve 2.700.000.000TL kazanç kaybı belirlemiştir. Ancak kazanç kaybı belirlenirken, davacının aracını çalıştırmaması nedeniyle zorunlu giderleri olan yakıt ve amortisman vs. masrafları yapmadığı dikkate alınarak bu miktarın mahsubu ile net kazanç kaybının tespit edilmesi gerekir. Mahkemece yapılacak iş; bilirkişiden bu hususta ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli görülmemiştir…”  (Yargıtay 17. HD. 14.11.2006 T. 2006/5225 E., 2006/8352 K. Sayılı Kararı )

  1. Kazanç kaybı tazminatı talepli dava açılması durumunda görevli ve yetkili mahkeme hangisi olacaktır?

Görevli Mahkeme

Yukarıda bahsedildiği üzere, kazanç kaybı tazminatı kusurlu taraf araç sürücüsü veya araç sahibinden talep edilebilmektedir. Bu nedenle kusurlu taraf araç sahibinin davanın tarafı olarak niteliğine bağlı olarak görevli mahkeme de değişecektir. Buna göre eğer kazanç kaybı tazminatı talebi yalnızca ruhsat sahibine veya sürücü yanında ruhsat sahibine de yöneltilmiş ise ve ruhsat sahibi bir tacir ise bu durumda görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olacaktır. Ancak ruhsat sahibi gerçek kişi ise bu durumda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olacaktır.

Yetkili Mahkeme

Kazanç kaybı tazminatı talepli davalarda birden çok yetkili mahkeme bulunmaktadır. Zira kanun koyucu bu tür davalar özelinde kesin yetki düzenlememiş; tersine seçimlik yetkili mahkemeler öngörmüştür.

Buna göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) m.6/1 gereği kazanç kaybı tazminatı talepli davalarda genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.

HMK m. 7 gereği, davalı birden fazla ise dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak dava sebebine göre kanununda davalıların tamamı hakkında ortak yetki taşıyan bir mahkeme belirtilmişse davaya o yer mahkemesinde bakılır.

HMK m.16. ya göre haksız fiilden doğan davalarda; haksız fiilin işlendiği veya zararı meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

Ayrıca Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 7. Maddesine göre motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde ya da zarar görenin ikametgahının bulunduğu mahkemelerde de açılabilmektedir.

Dolayısıyla davacı yukarıda sayılan seçimlik yetkili mahkemelerden birini seçip davasını orada açabilecektir.