Aile HukukuÇocuk Teslimi ve Çocukla Kişisel İlişki Kurulması

18 yaşını doldurmamış ve ergin olmayan kişiler hukuken çocuk statüsünde yer almaktadırlar. Çocuğun velayet hakkının anneye veya babaya bırakılması halinde velayet hakkına sahip olmayan tarafın çocukla kuracağı ilişkinin kararı mahkemece belirlenir. Boşanma sonucunda velayet hakkına sahip olmayan ebeveynin velayet hakkı sona erse de çocukla kişisel bağ kurma hakkı Türk Medeni Kanunu 182’nci madde de açıkça öngörülmüştür. Bu hükme göre velayete sahip olmayan tarafla çocuğun ilişkisini hâkim resen düzenlemek zorundadır. Hâkim bu kararı verirken sadece çocuğun üstün yararını gözetir.

Türk Medeni Kanunu 323’üncü maddesi uyarınca velayet hakkına sahip olan fakat çocuğun başkasının koruması ve gözetimine bırakılmış olması halinde de anne veya baba hâkimden çocukla ilişkisinin düzenlenmesini talep edebilir. Bu durumda talep aranmaktayken TMK 182’nci madde hükümlerine göre hâkim resen düzenler. Hâkim çocukla anne baba arasındaki kişisel ilişkiyi düzenlemeden önce anne babayı ve çocuk vesayet altındaysa vesayet makamının görüşünü dinler. Bunlar hâkimin takdirini bağlayıcı nitelikte değildir, yardımcı olacak niteliktedirler.

Kanunun 324’üncü maddesinde ise, ana babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Aksi durumlarda kişisel ilişki kurma hakları reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir. 

30 Kasım 2021 tarihli 31675 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7343 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin tüm maddeler (İİK m. 25, 25/a, 25/b, 341) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’ndan çıkarılarak, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’na konuya ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Bu kapsamda yapılan değişiklikleri ve konunun kapsamını aşağıdaki başlıklar halinde inceleyeceğiz.

  1. Çocuk Teslimi ve Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasına Yönelik İlamlarda Görevli ve Yetkili Birim Neresidir?

04.08.2022 tarihli ve 31913 sayılı Resmî Gazete’de “Çocuk Teslimi ve Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasına İlişkin İlam ve Tedbir Kararlarının Yerine Getirilmesine Dair Yönetmelik” yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte yönetmeliğin 10’uncu maddesi “Çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair aile mahkemelerince verilen ilam veya tedbir kararları, çocuğun üstün yararı esas alınarak Bakanlıkça kurulan müdürlüklerce yerine getirilir”, “Müdürlük bulunmayan yerlerde bu görevler, Bakanlıkça belirlenen hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğü tarafından yerine getirilir.” ve 11’nci maddesinde Çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilam ve tedbir kararları çocuğun yerleşim yeri müdürlüğünce yerine getirilir. Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayan çocuklar bakımından çocuğun Türkiye’de bulunduğu yerdeki müdürlük yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.

Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların icrası eskiden İcra ve İflas Kanunun 25, 25/a ve 25/b maddelerinde düzenlenmekteydi. 24.11.2021 tarihinde bu hükümler İcra ve İflas Kanunundan kaldırılarak 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nda madde 41/A ve devamında düzenlenmiştir.

Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların icraya konulabilmesi için mahkemece verilmiş kararın nihai karar olması gerekmektedir. Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin yargılamaları yerine getirme yetkisi Aile Mahkemesi, bunların bulunmadığı yerlerde ise Aile Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemelerine aittir.

Çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların çeşitli mahkemelerden dava sonucu elde edilmiş olması mümkündür. Bu çerçevede, kişisel ilişkiye ilişkin hüküm, boşanma ve ayrılık ilamlarında, evlilik dışı doğan çocukla kişisel ilişki kurulmasında, çocuklarla üçüncü kişiler arasındaki kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamda yer alabilir.

  1. Çocuk Teslimine Dair İlam veya Tedbir Kararları Nasıl Yerine Getirilir?

İlam ve tedbir kararları müdürlükçe görevlendirilen uzmanlar tarafından yerine getirilir. Uzman sayısının yeterli olmadığı yerlerde ise ilam ve tedbir kararları öğretmen marifetiyle yerine getirilir. Müdür ve müdür yardımcısının psikolog, pedagog veya sosyal çalışmacı olması durumunda ilam ve tedbir kararları bu kişiler tarafından da yerine getirilebilir.

Uzman veya öğretmen tarafından çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin iş ve işlemler yürütülürken koruyucu ve destekleyici tedbir uygulanması gerektiği yönünde bir kanaate varılması hâlinde durum aile ve sosyal hizmetler il müdürlüğüne bildirilir.

Teslim gün, saat ve yerinin belirlenmesinde çocuğun üstün yararı gözetilir. Yükümlüyle irtibat kurulamaz veya yükümlü çocuğu getirmeyeceğini beyan ederse yahut yükümlü çocuğu belirlenen yere getirmezse müdürlükçe derhâl yükümlüye, çocuğun teslimine dair teslim emri tebliğ edilir. Hak sahibinin ilam veya tedbir kararının yerine getirilmesi için çocuğun yerleşim yeri dışındaki bir müdürlüğe başvurması hâlinde bu müdürlük tarafından başvuruya esas olan ilam veya tedbir kararının ibrazı istenir.  Hak sahibinin adres ve iletişim bilgileri ile bilinmesi hâlinde yükümlünün en son adres ve iletişim bilgilerinin bildirilmesi istenerek bu husus tutanak altına alınır. İbraz edilen ilam veya tedbir kararı ile tutulan tutanak dosyaya eklenir ve derhâl çocuğun yerleşim yeri müdürlüğüne gönderilir.

Müdürlüğün belirlediği yere yükümlü tarafından getirilen çocuk hak sahibine teslim edilir. Yükümlü, emrin gereğini yerine getirmezse görevli uzman veya öğretmen tarafından çocuğun bulunduğu adrese gidilerek alınan çocuk hak sahibine teslim edilir.

Çocuğun örselenmesine neden olabilecek durumların önlenmesi amacıyla gerekmesi hâlinde ilgili uzman veya öğretmen tarafından, teslim işlemi öncesinde hak sahibi, yükümlü ve çocukla görüşme yapılır.

Hak sahibi veya yükümlü hakkında gizlilik kararı ya da başka bir tedbire karar verilmesi hâlinde çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulması işlemleri bu kararlar dikkate alınarak yerine getirilir.  Yükümlü tarafından ilam veya tedbir kararı rıza ile yerine getirilmediği takdirde; hak sahibinin, bu Yönetmelikteki hizmet ve desteklerden faydalanabilmesi için müdürlüğe başvurması ve iş birliği içerisinde hareket etmesi gerekir.

  1. Çocuğun Görüşmeyi Reddetmesi Hâlinde Yapılacak İşlemler Nelerdir?

Kişisel ilişki kurma sürecinde çocuğun hak sahibi ile görüşmeyi reddetmesi hâlinde hak sahibi ile çocuğun görüşebilmesini temin etmek amacıyla uzman veya öğretmen tarafından öncelikle çocukla ve taraflarla ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirilir. Buna rağmen çocuğun görüşmeyi kabul etmemesi hâlinde bu durum gerekçeleri ile birlikte ayrıntılı şekilde tutanak altına alınır.

Çocuğun görüşmeyi kabul etmemesine neden olan sorunların tespiti ile bu sorunlara ilişkin çözüm önerileri geliştirilmesi amacıyla uzman veya öğretmen tarafından çocuk, hak sahibi ve yükümlü ile görüşmeler yapmak üzere bir plan hazırlanır. Hazırlanan plan hak sahibi ve yükümlüye bildirilir.

Hazırlanan plan uyarınca en geç bir sonraki kişisel ilişki tarihine kadar uzman veya öğretmen tarafından çocuk, hak sahibi ve yükümlü ile görüşmeler gerçekleştirilir. Ancak bu süre on beş günü geçemez.

Bu süreçte taraflara çocuğun sağlıklı gelişimi açısından sorumlulukları hatırlatılarak, çocuk ile tarafların iletişim becerilerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilir. Çocuk ve hak sahibi arasındaki kişisel ilişkinin sonraki dönemde uygun şekilde gerçekleşmesi için uzman veya öğretmen tarafından gerekli mesleki müdahalelerde bulunulur.

Uzman veya öğretmen tarafından yapılan gözlem ve tespitler neticesinde çocuğun üstün yararı uyarınca çocuk, hak sahibi veya yükümlü hakkındaki önerilere hazırlanan değerlendirme raporunda yer verilir.

Teslim emrinin yükümlüye tebliğinden sonraki dönemde hak sahibi, teslim saatinden en az kırk sekiz saat önce çocuğu teslim almaya geleceğini müdürlüğe bildirdiği hâlde haklı bir mazeret olmaksızın art arda iki kez veya bir yılda üç kez gelmezse ilgili uzman veya öğretmenin bildirimi üzerine dosyanın işlemden kaldırılmasına ve teslim emrinin hükümsüz hâle gelmesine müdür tarafından karar verilir. Bu karar hak sahibi ve yükümlüye tebliğ edilir.

Teslim emrinin tebliğinden sonraki dönemde yükümlü en az bir yıl boyunca emrin gereğini usulüne uygun bir şekilde yerine getirir ve müteakip dönemde de kişisel ilişki kurulmasına dair mahkeme kararına uygun olarak hareket edeceğini taahhüt ederse, son teslim işlemini gerçekleştiren ilgili uzman veya öğretmenin kanaati de alınmak suretiyle dosyanın işlemden kaldırılmasına ve teslim emrinin hükümsüz hâle gelmesine müdür tarafından karar verilebilir. Bu karar hak sahibi ve yükümlüye tebliğ edilir. Yükümlü bu taahhüdünü yerine getirmezse hak sahibinin talebi üzerine yükümlüye doğrudan teslim emri tebliğ edilir.

Dosya açıldıktan sonraki herhangi bir dönemde hak sahibinin müdürlükten dosyanın işlemden kaldırılmasını talep etmesi hâlinde, müdür tarafından dosyanın işlemden kaldırılmasına ve teslim emrinin hükümsüz hâle gelmesine karar verilir. Bu karar hak sahibi ve yükümlüye tebliğ edilir.

  1. Teslim Mekanları Nasıl Olmalıdır?

Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilam veya tedbir kararlarının yerine getirilmesine ilişkin işlemler müdürlükçe belirlenen teslim mekânlarında gerçekleştirilir. Teslim mekânlarının belirlenmesinde çocuğun üstün yararı uyarınca fiziksel ve ruhsal gelişimine uygun yerlerin seçilmesine özen gösterilir.

Müdürlüğün başsavcılık aracılığıyla talebi üzerine, kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelerin çocuk teslimine elverişli yerlerinde mekan belirlenir, yoksa oluşturulur.

  1. Çocuk Teslimi ve Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair İlam veya Tedbir Kararlarının Yerine Getirilmesine Engel Olanlara Karşı Yapılacaklar Nelerdir?

Çocuk teslimine ilişkin ilam veya tedbir kararları yükümlüsü bu yükümlülüğü rızasıyla yerine getirmediği takdirde hak sahibi, kararın yerine getirilmesi için müdürlüğe başvurabilir. Başvuru esnasında çocuk teslimine ilişkin ilam veya tedbir kararının müdürlüğe ibrazı zorunludur. Başvuru esnasında hak sahibi kendisi ile hangi iletişim vasıtasıyla irtibat kurulabileceğini müdürlüğe bildirir, bu husus tutanak altına alınır.

Çocuk teslimine dair ilam veya tedbir kararlarının yerine getirilmesine ilişkin teslim emrine aykırı hareket edenler ile emrin gereğinin yerine getirilmesini engelleyenler, bir ay içinde yapılacak şikâyet üzerine, fiil suç teşkil etse dahi, üç aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır.

Çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilam veya tedbir kararlarının yerine getirilmesine ilişkin teslim emrine aykırı hareket edenler ile emrin gereğinin yerine getirilmesini engelleyenler, bir ay içinde yapılacak şikâyet üzerine, üç günden on güne kadar disiplin hapsiyle cezalandırılır.

Kişisel ilişki kurulması için kendisine çocuk teslim edilen hak sahibi, ilam veya tedbir kararında belirtilen sürenin bitiminde çocuğu belirlenen yere getirmezse, bir ay içinde yapılacak şikâyet üzerine, fiil suç teşkil etse dahi, üç aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır.

Şikâyete bakacak görevli ve yetkili mahkeme, işlemi yapan müdürlüğün bulunduğu yer aile mahkemesidir.

İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 2021/7529 E. , 2021/8628 K. Sayılı Kararı;

Kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun yüksek yararı, yaşı ve anne ve babalık duygusunun tatmini ve infaz edilebilir nitelikte olması hususları birlikte değerlendirilerek çocuğun kişisel gelişimine en uygun düzenleme tercih edilmelidir. Çocuk ile ana ve babası, düzenli kişisel ilişki elde etme ve bu ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir. Ana ve babası ayrı olan çocuğun ebeveynleriyle düzenli kişisel ilişki kurması ve bu ilişkiyi sürdürmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de haktır. Kişisel ilişki sadece çocuğun yüksek yararı gerektirdiği takdirde kısıtlanabilir veya kaldırılabilir. Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde çocuğun bedeni ve fikri gelişimi yanında ana ve/veya babalık duygularını tatmin de önemlidir. Çocuk ile babası arasında yeterli kişisel ilişki kurulamadığı taktirde güven duygusunun oluşamayacağı açıktır. Çocukla baba arasında tesis edilen kişisel ilişki süresi, babalık duygularını tatmine elverişli olmadığı gibi, çocuğun da baba sevgi ve şefkatini tatmasına da yeterli değildir.  Bu sebeple çocuk ile baba arasında daha uzun ve uygun süreli kişisel ilişki düzenlenmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/2548 E. , 202/4137 K. Sayılı Kararı;

Asıl dava, çocukla kişisel ilişki kurulması, karşı dava ise kişisel ilişkinin kaldırılmasına ilişkin olup, mahkemece asıl davanın kısmen kabulü ile karşı davanın reddine, ortak çocuk Defne ile babası arasında yatılı kalmayacak şekilde kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir. Dosya incelendiğinde, dosya arasında bulunan 18.01.2018 tarihli pedagog ve 25.06.2018 tarihli psikolog raporlarında, yatılı kişisel ilişki kurulmasının uygun olduğu bildirilmiştir. Ayrıca, ortak çocuğun Bursa’da, babanın ise Ankara’da yaşadığı gözetildiğinde özellikle ara tatilleri ve yaz tatillerinde düzenlenen kişisel ilişkinin kurulması ve gece saat 22:00’de kişisel ilişkinin sona ermesi şeklindeki kişisel ilişki düzenlemesi, tarafların ve ortak çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. TMK’nın 182/2 gereğince; velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Anılan düzenleme gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2019/ 4980 E. , 2019 / 12318 K. Sayılı Kararı;

Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları, boşanmadaki kusurları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Somut olayda; karar velayetler yönünden kesinleşmeden Diyarbakır 2. Aile Mahkemesi’nin ….karar sayılı dosyası ile, ortak çocuklar …… ve …’in velayetlerinin davacı-davalı babaya verildiği, bu kararın 12.12.2017 tarihinde kesinleştiği, bu dosyada yapılan yargılama sırasında alınan sosyal inceleme raporuna göre çocukların velayetlerinin babaya verilmesinin uygun olduğu, annenin velayet talebinden vazgeçtiği, kaldı ki ortak çocukların babanın yanında fiilen yaşamaya başladıkları, babanın yanındaki yaşam koşullarına alıştıkları ve babaları ile kalmak istediklerini beyan ettikleri anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle ve değişen koşullara göre her zaman velayet düzenlemesi yapılabileceğinden ortak çocuklar 2010 doğumlu …… ve 2011 doğumlu …’in velayetlerinin Türk Medeni Kanunu’nun 182 ve 336/2 maddeleri uyarınca davacı-davalı babaya bırakılmasına karar verilmesi isabetlidir. Açıklanan gerekçe ile davacı-davalı babanın karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 26.06.2018 tarih 2016/20732 esas 2018/8068 karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına ve hükmün açıklanan sebeple onanmasına karar vermek gerekmiştir. Yukarıda gösterilen sebeple davacı-davalının karar düzeltme isteğinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440-442. maddeleri gereğince kabulüne, …sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA ve hükmün gösterilen sebeple ONANMASINA, karar verilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2010/ 20742 E. , 2010 / 20871 K. Sayılı Kararı;

Olayda, davacının halen çocukları anneye teslimden kaçındığı, davalı annenin velayet görevini yerine getirmekte ihmalinin bulunduğu kanıtlanamamıştır. Bu durumda davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiştir.

Karar: Taraflar, 13.01.2009 tarihinde kesinleşen kararla boşanmış ve müşterek çocuklar 13.03.2001 doğumlu Emine, 27.04.2002 doğumlu İrem, 24.02.2007 doğumlu Şevket’in velayetleri anneye verilmiştir. Davalı annenin, 29.02.2009 günlü çocuk teslimi için İzmir 10. İcra Müdürlüğü’nün 2009/4004 sayılı dosyası ile takip yaptığı, 29.04.2009 tarihli tutanakta davacı babanın hazır olduğu çocukların bulunmadığı anneye teslim edilmediği anlaşılmaktadır. Davacının halen çocukları anneye teslimden kaçındığı, davalı annenin velayet görevini yerine getirmekte ihmalinin bulunduğu kanıtlanamamıştır. Bu durumda davanın reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulü doğru görülmemiştir.