Kayyum, bir malvarlığını yönetmek veya belirli bir işi yapmak üzere mahkeme tarafından geçici olarak görevlendirilen kişiye verilen addır. Bu terim Arapça kökenli olup “icra eden, yöneten” anlamına gelir. Hukuki açıdan kayyum, vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesince atanan ve başkasına ait belirli iş veya malların idaresini üstlenen yasal temsilci konumundadır. Kayyum ataması, ilgili kişinin fiil ehliyetini (hukuki işlem yapma ehliyetini) genel olarak sınırlandırmaz; sadece kayyumun görevlendirildiği belirli iş veya malvarlığı konusunda sınırlama getirir. Bu yönüyle kayyumluk müessesesi, vesayet (vasi atanması) ile benzerlik göstermekle birlikte farklı amaç ve hükümlere sahiptir.
Mahkeme kararıyla atanan kayyum, belirli iş veya malvarlığının idaresini üstlenir. Kayyumluk, vesayet hukukunun bir parçası olup kamu yararı ve kişi menfaatlerini korumayı hedefler.
İÇİNDEKİLER
- Kayyum Atanmasını Gerektiren Durumlar (Kayyum Neden Atanır?)
- Kayyum Nasıl Atanır? (Kayyum Atama Süreci ve Yetkili Mahkeme)
- Kayyumun Görev ve Yetkileri Nelerdir?
- Kayyum ve Vasi Arasındaki Farklar
- Şirketlere ve Kurumlara Kayyum Atanması (Tüzel Kişilerde Kayyum)
- Sıkça Sorulan Sorular
- Kayyum neden atanır?
- Kayyumu kim atar?
- Kayyumun görev süresi ne kadardır?
- Kayyum kararı nasıl sonlanır, kaldırılabilir mi?
- Kayyum atanan kişi haklarını kaybeder mi?
- Kayyum kararına itiraz edilebilir mi?
- Kayyumun ücreti kim tarafından ödenir?
- Kayyum ne gibi yetkilere sahiptir?
- Kayyum ile vasi arasındaki fark nedir?
Kayyum Atanmasını Gerektiren Durumlar (Kayyum Neden Atanır?)
Türk Medeni Kanunu’na göre kayyumluk, üç farklı şekilde ortaya çıkabilir: temsil kayyumu, yönetim kayyumu ve isteğe bağlı (iradi) kayyum. Her bir kayyum türü için kanunda öngörülen belirli şartlar bulunmaktadır. Kayyum ataması, kanunda sayılan zorunlu hallerde re’sen (kendiliğinden) veya ilgililerin talebi üzerine yapılabilir. Aşağıda, kanunda sayılan kayyum gerektiren durumlar özetlenmiştir:
- Temsil Kayyumu Gerektiren Haller: Vesayet makamı (sulh hukuk mahkemesi) tarafından, bir kişinin geçici veya özel bir temsilciye ihtiyaç duyduğu durumlarda temsil kayyumu atanır. Örneğin: (1) Ergin (reşit) bir kişi hastalığı veya başka bir yerde bulunması gibi sebeplerle ivedi bir işini bizzat görüp halledemeyecek ya da bir temsilci atayamayacak durumdaysa, (2) Bir işin yürütülmesinde yasal temsilci (örneğin veli veya vasi) ile temsil olunan küçük veya kısıtlı arasında çıkar çatışması varsa, (3) Küçük veya kısıtlının yasal temsilcisi görevini yerine getiremez durumdaysa mahkeme bir temsil kayyumu atayabilir.
- Yönetim Kayyumu Gerektiren Haller: Türk Medeni Kanunu m.427’de yönetim kayyumu atanmasını gerektiren haller tahdidi (sınırlı) olarak sayılmıştır. Buna göre: (1) Uzun süredir haber alınamayan, bulunamayan ve adresi bilinmeyen bir kimsenin malvarlığını idare etmek için; (2) Vesayet altına alınmasını gerektiren bir sebep bulunmamakla birlikte bir kimse kendi malvarlığını idare etmekten aciz durumda ise (yaşlılık, hastalık, deneyimsizlik gibi nedenlerle) ve kendine temsilci de atayamıyorsa; (3) Bir miras (tereke) söz konusu olup mirasçılar veya miras hakları henüz belli değilse ya da ceninin (anne karnındaki çocuğun) menfaatini korumak gerekiyorsa; (4) Tüzel kişiliğe sahip bir kuruluşun (örneğin şirket, dernek, vakıf) zorunlu organlarından biri mevcut değilse veya faaliyet gösteremiyorsa ve yönetim başka şekilde sağlanamıyorsa; (5) Hayır amaçlı toplanan bir para veya yardımın yönetimi ve harcanması sağlanamamışsa – bu hallerde mahkeme bir yönetim kayyumu atayabilir. Amaç, yönetimi boşlukta kalan malvarlığını koruyup idare edecek bir yasal temsilci sağlamaktır.
- İsteğe Bağlı (İradi) Kayyum: Ergin (reşit) bir kişi, kendi isteğiyle kendisine kayyum atanmasını da talep edebilir. Medeni Kanun m.428 uyarınca, kişi kendisinde bir kısıtlanma (vesayet) sebebi bulunduğunu düşünüyorsa (örneğin ileri yaş, sağlık sorunu, deneyimsizlik gibi), sulh hukuk mahkemesine başvurarak kendine kayyum tayin edilmesini isteyebilir. Mahkeme, talep eden kişinin durumunu değerlendirerek uygun görürse bir kayyum atar. Bu tür kayyum atamasına “iradi kayyum” denir.
Yukarıdaki durumlar, kanun tarafından belirlenmiş zorunlu veya isteğe bağlı haller olup, bu şartlar gerçekleştiğinde kayyum tayini gündeme gelir. Özetle kayyum, bir kişinin veya kurumun tek başına idare edemediği malvarlığı veya işlerinde düzeni sağlamak ve hak kayıplarını önlemek amacıyla devreye giren hukuki bir mekanizmadır.
Kayyum Nasıl Atanır? (Kayyum Atama Süreci ve Yetkili Mahkeme)
Kayyum atama süreci, genellikle mahkemeye yapılan başvuru ile başlar. Vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesi, kayyum atama konusunda görevli ve yetkili mercidir. Kayyum ihtiyacı olan durumlarda ilgili kişiler (örn. kişinin kendisi, aile üyeleri, ilgililer) bulundukları yer sulh hukuk mahkemesine bir dilekçe ile başvurarak kayyum atanmasını talep edebilirler. Başvuru dilekçesinde, kayyum atanmasını gerektiren durum ve buna ilişkin belgeler (örneğin sağlık raporu, nüfus kayıtları, varsa çıkar çatışmasını gösteren belgeler vb.) sunulur.
Mahkeme, yapılan başvuruyu inceler ve eğer kanunda belirtilen koşullar oluşmuşsa kayyum atanmasına karar verir. Bazı hallerde mahkeme re’sen (kendiliğinden) de kayyum atayabilir; örneğin kişinin uzun süredir gaip (kayıp) olduğunu öğrenirse, talep olmasa bile malvarlığını korumak için kayyum atayabilir.
Kayyum olarak atanacak kişi veya kişiler, mahkeme tarafından belirlenir. Herhangi bir kişi kayyum olabilir mi? Kanun, kayyum olacak kişinin ehil (ayırt etme gücüne sahip, reşit) ve görevini yapmaya engel hali olmamasını şart koşar. Uygulamada genellikle güvenilir ve ilgili konuda yeterli bilgiye sahip kişiler kayyum olarak seçilir. Bazen kayyum olarak atanan bir kamu görevlisi olabilir – örneğin, gaiplik durumunda Hazine’nin menfaati söz konusuysa, yerel idarenin mal memuru yönetim kayyumu olarak atanabilir. Mahkeme, uygun gördüğü bir akrabayı, yakın bir tanıdığı ya da uzman bir üçüncü kişiyi de kayyum tayin edebilir.
Yetkili mahkeme kural olarak kayyum atanacak kişinin yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesidir. Ancak konu bir şirket veya ticari işletmeyle ilgiliyse (örneğin şirket yönetimine kayyum atanması talepleri), uygulamada davanın ticaret mahkemesinde görülmesi gerekebilir. Nitekim bir sermaye şirketine kayyum atanması talebi, şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine yapılır; böyle bir mahkeme yoksa asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Bu durumda da mahkeme, Türk Medeni Kanunu hükümlerine dayanarak kayyum atama kararı verir.
Mahkeme kayyum atarken, kayyumun görev süresini, sınırlarını ve ücretini kararında açıkça belirtir. Kayyum ataması geçici bir tedbirdir; sorun kalıcı olarak çözüldüğünde veya kayyumun yerine getireceği iş tamamlandığında, mahkeme kararıyla kayyumluk sona erer. Aşağıda kayyumun görev ve yetkileri ile kayyumluk statüsünün ayrıntıları ele alınmıştır.
Kayyumun Görev ve Yetkileri Nelerdir?
Kayyum, atandığı andan itibaren mahkemenin belirlediği görev ve yetki sınırları içinde hareket etmek zorundadır. Kayyumun temel görevi, kendisini atayan mahkemenin talimatlarına uygun şekilde, görevlendirildiği işi yerine getirmek veya ilgili malvarlığını idare etmektir. Kayyumun yetkileri genel değil, özeldir; yani kayyum, sadece atanma kararında belirtilen konularda temsil ve yönetim yetkisine sahiptir. Bu kapsam dışında kalan konularda kayyum, ne ilgili kişiyi temsil edebilir ne de bağımsız karar alabilir.
Kayyumun uyması gereken bazı kurallar şunlardır:
- Kayyum, kendini atayan mahkemenin talimatlarına aynen uymakla yükümlüdür. Mahkeme kararında kayyumun hangi işleri yapmaya yetkili olduğu belirtilir ve kayyum bu sınırlar dışında faaliyette bulunamaz.
- Belirli bir malvarlığının yönetimi için atanan kayyum, sadece o malvarlığının korunması, gözetimi ve işletilmesi ile ilgili işlemleri yapar. Örneğin, kayyum bir gayrimenkulü yönetmek üzere atanmışsa, o gayrimenkulle ilgili kira toplama, bakım, gerektiğinde satma gibi işlemleri yapabilir; ancak malikin diğer malvarlığına ilişkin kararlar kayyumun yetkisi dışındadır.
- Kayyum, görevi kapsamında olmayan bir işlemi yapmak isterse, temsil ettiği kişinin rızasını almalı veya mahkemeden açık yetki edinmelidir. Aksi takdirde yetki aşımı yapmış olur.
- Kayyumun görev süresi mahkeme kararında belirtilir ve genellikle sorunun niteliğine göre geçici bir süreyi kapsar (örneğin 6 ay, 1 yıl veya görev tamamlanana kadar). Mahkeme gerekli görürse bu süreyi uzatabilir veya kayyumu değiştirebilir.
- Kayyumun alacağı ücret ve varsa masrafları mahkemece belirlenir. Uygulamada, kayyumun ücreti çoğunlukla yönettiği malvarlığından veya ilgili taraflarca karşılanır; bazı durumlarda Hazine bütçesinden ödenmesi de söz konusu olabilir (özellikle kamu görevlisi kayyum atandığında).
Kayyum, yasalar gereği geçici bir yönetici/temsilci olduğundan, kalıcı bir idare kurumu değildir. Örneğin, yönetim organı olmayan bir şirkete kayyum atandığında, kayyumun görevi şirketin genel kurulunu toplayarak yeni yönetim organının seçilmesini sağlamak olmalıdır – kayyum, şirketin yönetim kurulu yerine geçip şirketi sürekli yönetemez. Aynı şekilde, kayyum atamasına sebep olan şart ortadan kalktığında (örneğin gaip kişi döndüğünde, çıkar çatışması çözüldüğünde, küçük reşit olduğunda veya talep eden vazgeçtiğinde) kayyumun görevi sona erer. Mahkeme, re’sen veya ilgililerin başvurusu üzerine kayyumluğu kaldırır.
Kayyumun hukuki statüsü: Kayyumlar, yaptıkları görev nedeniyle hukuken sorumluluk taşırlar. Görevlerini kötüye kullanmaları halinde, tıpkı kamu görevlileri gibi hukuki ve cezai sorumlulukları doğabilir. Nitekim özellikle ceza soruşturmaları kapsamında atanan kayyumlar, Türk Ceza Kanunu anlamında “kamu görevlisi” sayılmaktadır. Bu da, kayyumun görevine ilişkin işlemlerinden dolayı devletin sorumlu tutulabileceği, ancak devletin zararları daha sonra kayyuma rücu edebileceği anlamına gelir. Kısaca, kayyum mahkeme adına ve kamu otoritesi sıfatıyla hareket ettiğinden, hukuka uygun ve hesap verebilir şekilde görev yapmalıdır.
Kayyum ve Vasi Arasındaki Farklar
Hukuk sistemimizde hem vasi (vasiyet altında temsilci) hem de kayyum kurumu, vesayet hukukuna ait müesseselerdir. İkisi de benzer şekilde sulh hukuk mahkemesi tarafından atanır ve bir kişinin menfaatini korumayı amaçlar. Ancak vasi ve kayyum arasında önemli farklar vardır:
- Atanabilecek Kişiler: Vasi, yalnızca gerçek kişiler (yani insan) için atanabilir. Kayyum ise gerçek kişiler yanında tüzel kişiler (şirket, dernek, vakıf gibi) için de atanabilir. Örneğin bir şirketin organları görev yapamaz hale gelirse kayyum atanabilir, fakat vasi atanamaz.
- Kapsam: Vasi, küçüğün (18 yaş altı) veya kısıtlının (mahkeme kararıyla fiil ehliyeti sınırlanmış kişinin) tüm işlerini ve malvarlığını yönetme yetkisine sahiptir. Kayyum ise belli bir iş veya belirli malvarlığı konusunda yetkilidir. Yani vasi geniş kapsamlı ve sürekli bir temsil sağlar, kayyum sınırlı ve geçici bir temsil sağlar.
- Fiil Ehliyeti (Hukuki Ehliyet): Vasi atanan kişi, vesayet altına alınmış olur ve sınırlı ehliyetsiz statüsüne düşer; bu kişinin çoğu hukuki işlemi vasi onayı olmadan geçerli olmaz. Kayyum atanan kişi ise tam tersine, fiil ehliyetini genel olarak korur – sadece kayyumun yetkisine verilen belirli işler konusunda tek başına işlem yapamaz. Yani kayyum atanması, kişiyi tam kısıtlı hale getirmez. Örneğin, bir kişiye malvarlığını yönetemediği için kayyum atansa bile, bu kişi diğer kişisel işlemlerini (evlenme, vasiyet yapma gibi) kısıtlanmadan yapabilir.
- Amaç: Vasi genellikle korunmaya muhtaç kişilerin hem şahsi hem maddi menfaatlerini gözetmek için atanır (örneğin akıl hastalığı nedeniyle kısıtlama, reşit olmayanın anne-babasının olmaması gibi durumlar). Kayyum ise çoğunlukla belirli bir hukuki sorunu çözmek veya malvarlığı yönetimini geçici olarak sağlamak için atanır (örneğin mirasın geçici yönetimi, şirketin geçici idaresi, belli bir davada temsil gibi).
Özetle, vasi tam bir yasal temsilci iken kayyum sınırlı bir temsilcidir. Her iki kurum da vesayet hukukunun unsuru olsa da, uygulama alanları ve sonuçları farklılık gösterir. Bu nedenle, ihtiyaç durumuna göre hangisinin uygun olduğu mahkemece değerlendirilir. Bazı durumlarda aynı kişi için hem vasi hem kayyum atanması gerekebilir (farklı işler için ayrı ayrı), ancak bu istisnai bir durumdur.
Şirketlere ve Kurumlara Kayyum Atanması (Tüzel Kişilerde Kayyum)
Kayyum kavramı, sadece bireyler için değil, şirketler ve diğer tüzel kişiler için de geçerli olabilmektedir. Türk Ticaret Kanunu’nda şirketlere kayyum atanmasına dair özel bir hüküm bulunmamakla birlikte, uygulamada şirketlere kayyum atamaları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre yapılmaktadır. Bir şirkete kayyum atanması, o şirketin vesayet altına alınması anlamına gelir ve kayyum, şirketin yönetimini geçici olarak devralır. Mahkeme, şirket ortaklarının rızasına bakmaksızın şirkete (ya da kuruma) kayyum atayabilir; atadığı kayyumun görev ve yetkilerini, kapsamını ve süresini de kararında açıkça belirler.
Şirketlere kayyum atanmasını gerektiren durumlar, büyük ölçüde Medeni Kanun’daki genel kayyumluk hallerine benzer, ancak şirketlere özgü bazı nedenler de uygulamada görülmektedir. Örneğin:
- Şirket yönetiminin, ortaklar arasındaki ağır anlaşmazlıklar nedeniyle kilitlenmesi ve şirket organlarının oluşamaması (örneğin genel kurulun toplanamaması, yönetim kurulu seçilememesi). Bu durumda mahkeme, şirketin faaliyetlerini sürdürmesi ve organların oluşturulması için bir kayyum atayabilir.
- Şirket malvarlığının veya alacaklıların menfaatlerinin korunması amacıyla – eski uygulamada iflasın ertelenmesi talebi verildiğinde mahkemeler kayyum tayin edebiliyordu. 2018’de iflas erteleme kurumu kaldırılıp konkordato sistemi getirilmiş olsa da, konkordato sürecinde de mahkeme gerektiğinde konkordato komiseri benzeri şekilde şirket yönetimine müdahale edebilir (her ne kadar adı kayyum olmasa da işlevsel benzerlik taşır). Yine de, doğrudan “kayyum” tabiri en çok ceza soruşturmaları veya vesayet kapsamında kullanılmaktadır.
- Şirket sahibi veya önemli bir ortağın gaipliğine karar verilmesi (örn. şirket patronu uzun süre kayıp veya ölmüş fakat mirasçıları belirlenememiş ise). Bu durumda şirketin yönetimi için kayyum atanması gerekebilir.
Özellikle ceza hukuku boyutunda, bazı durumlarda şirketlere kayyum atanması bir koruma tedbiri olarak kullanılmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu m.133, belirli ağır suçlar işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunan durumlarda, soruşturma veya kovuşturma sürecinde şirket yönetimine kayyum tayin edilmesini mümkün kılmaktadır. Bu kapsamda sayılan suçlar arasında; örgütlü suçlar, terör suçları, uyuşturucu ticareti, kara para aklama, zimmet, kaçakçılık gibi suçlar yer alır. Örneğin, bir şirketin terörizmin finansmanı kapsamında kullanıldığı iddiası varsa, mahkeme şirketin yönetimini devralması için kayyum atayabilir. Bu sayede şirket faaliyetlerinin suç teşkil eden kısmı durdurulurken, şirketin ekonomik varlığı tümüyle çökmeden işlemlerine sınırlı şekilde devam edebilir.
Ceza yargılamasında şirkete kayyum atanması, bir tür el koyma tedbiri sayılmaktadır. Bu tedbirde amaç, şirketin suçtan elde edilen gelirlerini engellemek ve delilleri korurken, şirketin çalışanları ve ortakları dahil üçüncü kişilere zararını asgariye indirmektir. Kanun koyucu, bu yöntemi özellikle sayılan belirli suç tiplerinde sınırlı tutmuştur. Örneğin basit bir ticari uyuşmazlıkta değil, ancak kara para aklama, terör örgütüne destek gibi ciddi suç iddialarında savcılık kayyum atanmasını talep edebilir.
Diğer kurumlar ve kayyum: Son yıllarda Türkiye’de vakıf üniversiteleri, dernekler ve belediyeler gibi kurumlara da “kayyum” atanması uygulaması gündeme gelmiştir. Özellikle 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında, terör örgütleriyle ilişkili olduğu iddia edilen bazı vakıf üniversitelerinin yönetimleri değiştirilmiş; YÖK’ün yaptığı düzenleme ile mali sorun yaşayan veya güvenlik tehdidi oluşturan vakıf üniversitelerinin yönetimi geçici olarak bir devlet üniversitesine devredilerek kayyum benzeri bir yöntem uygulanmıştır. Benzer şekilde, belediyelere kayyum atanması da 2016 yılında Olağanüstü Hal döneminde çıkarılan 674 sayılı KHK ile hukuk sistemimize girmiştir. Bu düzenlemeye göre, terör suçları kapsamında hakkında soruşturma açılan veya görevden alınan belediye başkanlarının yerine İçişleri Bakanlığınca vali veya kaymakam “belediye başkan vekili” sıfatıyla görevlendirilmektedir. 2016’dan bugüne kadar çok sayıda (özellikle Güneydoğu’daki) belediyeye bu şekilde kayyum atanmış ve belediyelerin idaresi geçici olarak devlet memurlarına devredilmiştir. Örneğin, 2019 yerel seçimleri sonrasında çeşitli illerde toplam 24 belediyeye kayyum atanmıştır ve takip eden yıllarda da bu uygulama devam ederek, 2024 itibarıyla 160’ı aşkın belediyede kayyum görevlendirmesi yapıldığı bildirilmiştir.
Kurumlara kayyum atanması genellikle siyasi ve idari yönü olan bir uygulama olsa da, özünde yine geçici bir idari tedbir niteliğindedir. Amaç, ilgili kurumun hizmetlerinin aksamaması ve kamu yararının korunmasıdır. Ancak bu konudaki uygulamalar, demokratik temsil ve idarenin sürekliliği açısından zaman zaman tartışmalara da konu olmaktadır. Yine de hukuki çerçevede bakıldığında, kayyum atanan kurumlarda kayyumun yetki ve sorumlulukları, atandığı kurumun mevzuatına ve mahkeme kararına göre belirlenir; kayyum, kurumun rutin işleyişini sağlamak ve hukuka aykırı durumları düzeltmekle yükümlüdür.

Kayyum Nedir Türkiye’de Kayyum Atanması ve Mevzuatı
Sıkça Sorulan Sorular
Kayyum neden atanır?
Kayyum, bir kişi veya kurumun kendi başına yönetemediği işlerini yürütmek ya da malvarlığını idare etmek için atanır. Örneğin bir kişi uzun süre ortadan kaybolmuşsa, mallarını korumak için; bir küçük ile velisi arasında menfaat çatışması varsa küçüğü temsil etmek için; veya bir şirketin yöneticileri kanunen görev yapamaz hale gelmişse şirketi geçici olarak yönetmek için kayyum atanabilir. Kısacası, kayyum ataması mağduriyetleri önlemek amacıyla, zorunlu görülen hallerde başvurulan bir hukukî çözümdür.
Kayyumu kim atar?
Kayyum atama yetkisi, vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesine aittir. İlgili kişiler, sulh hukuk mahkemesine başvurarak kayyum talebinde bulunabilir. Mahkeme, şartların uygun olduğunu tespit ederse bir kişiyi veya birden fazla kişiden oluşan bir heyeti kayyum olarak atar. (Şirketlere kayyum atamada, davaya bakmakla görevli mahkeme genellikle asliye ticaret mahkemesidir, ancak atama kararı yine Medeni Kanun hükümlerine dayanılarak verilir.)
Kayyumun görev süresi ne kadardır?
Kayyumluk görevi geçicidir ve süresi mahkeme kararında belirtilir. Örneğin belirli bir dava sonuçlanana kadar veya belirli bir iş tamamlanana kadar kayyum atanabilir. Kayyumun görev süresi dolduğunda veya atanma sebebi ortadan kalktığında (mesela kayyum atanmasını gerektiren problem çözüldüğünde) mahkeme kararıyla kayyumun görevine son verilir. Mahkeme, gerekli görürse kayyumun görev süresini uzatabilir ya da kayyumu görevden alıp yerine yenisini atayabilir.
Kayyum kararı nasıl sonlanır, kaldırılabilir mi?
Kayyum kararı, kendiliğinden sona erebileceği gibi (görev süresi bitince veya iş tamamlanınca) mahkemece de kaldırılabilir. Eğer kayyum atanmasına sebep olan durum ortadan kalktıysa, ilgili kişiler mahkemeye başvurarak kayyumluğun kaldırılmasını talep edebilir. Mahkeme incelemesi sonucunda şartların normale döndüğüne kanaat getirilirse kayyumluğu kaldıracaktır. Örneğin gaipliği nedeniyle kayyum atanan kişi dönerse veya vesayet altındaki küçük reşit olursa, mahkeme kayyum kararını iptal eder. Kural olarak kayyumluk, geçici bir tedbir olup kalıcı hale gelmez. Ayrıca, kayyum görevini kötüye kullanırsa veya görevini yapamaz hale gelirse de mahkeme re’sen kayyumu görevden alabilir.
Kayyum atanan kişi haklarını kaybeder mi?
Hayır, kayyum atanması, kişinin hak ehliyetini veya fiil ehliyetini genel olarak ortadan kaldırmaz. Kayyum atanan kişi, sadece kayyumun yönetimine verilen konularda tek başına tasarruf yapamaz. Bunun dışındaki konularda kendi haklarını kullanmaya devam eder. Örneğin malvarlığını idare etmek üzere kendisine kayyum atanan bir kişi, hala günlük hayatındaki hukuki işlemleri (alışveriş, sözleşme yapma vb.) yapabilir; sadece kayyumun yönetimine giren malvarlığıyla ilgili işlemlerde kayyumun onayı veya katılımı gerekir. Bu yönüyle kayyumluk, vasilikten farklı olarak kişinin hukuki ehliyetini tümden kısıtlayan bir uygulama değildir.
Kayyum kararına itiraz edilebilir mi?
Evet. Kayyum atanmasına dair mahkeme kararına karşı kanun yolu açıktır. Sulh hukuk mahkemesinin kayyum atama kararına karşı, ilgili taraflar yasal süresi içinde istinaf yoluna (bölge adliye mahkemesine itiraz) başvurabilirler. Özellikle şirketlere ceza soruşturması kapsamında kayyum atanması hallerinde, şirketin ortakları veya yetkilileri karara karşı bir üst mahkemeye itiraz edebilirler. Örneğin, hakkında kayyum atanma kararı verilen bir şirket, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde bir üst mahkemeye itiraz edebilir. Mahkeme, itirazı değerlendirerek kayyum kararını kaldırabilir, değiştirebilir veya onaylayabilir. Sonuç olarak, kayyum tayini kararları kesin değildir ve yargı denetimine tabidir.
Kayyumun ücreti kim tarafından ödenir?
Kayyumun ücreti ve masrafları, kayyum atayan mahkeme tarafından belirlenir. Uygulamada genellikle kayyum, yönetimini üstlendiği malvarlığının gelirlerinden veya fonlarından ücretini alır. Örneğin terekeye atanan kayyum ücreti tereke (miras) malvarlığından, şirkete atanan kayyum ücreti şirket bütçesinden ödenebilir. Eğer kayyum bir kamu görevlisi ise veya özel bir düzenleme varsa, Hazine’den ödeme yapılması da mümkündür. Önemli olan, mahkemenin kayyumun ücret ve giderlerine ilişkin karar vermesidir; kayyum yaptığı iş için onaylanmış ücreti dışında herhangi bir kazanç sağlayamaz.
Kayyum ne gibi yetkilere sahiptir?
Kayyumun yetkileri, atandığı işle sınırlıdır. Mahkeme kararında kayyumun hangi işlemleri yapabileceği belirtilir. Genel olarak kayyum, belirli bir malı yönetmek, korumak, gelirlerini toplamak gibi görevleri yerine getirebilir. Örneğin, bir kira geliri yönetimi için atanan kayyum, kira sözleşmelerini yönetir, kiraları tahsil eder, bakım-onarım yaptırır. Ancak kayyumların genel temsil yetkisi yoktur; sadece yetkilendirildikleri konuda işlem yapabilirler. Kayyum, kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanmak isterse, temsil ettiği kişinin rızasını almak veya mahkemeden izin almak zorundadır. Aksi halde, yetki aşımı yapmış olur ve sorumluluk doğabilir.
Kayyum ile vasi arasındaki fark nedir?
Kayyum ve vasi arasındaki farkları şöyle özetleyebiliriz: Vasi, kısıtlıların veya reşit olmayanların tüm işlerini ve kişisel ihtiyaçlarını kapsayacak şekilde geniş yetkili bir temsilcidir; kayyum ise belli bir iş veya malvarlığı için dar yetkili bir temsilcidir. Vasi sadece gerçek kişiye atanır, kayyum ise gerçek veya tüzel kişiye atanabilir. Vasi atanınca kişi vesayet altına girer ve hukuki ehliyeti büyük ölçüde kısıtlanır; kayyum atanınca kişi vesayet altına girmez, ehliyeti genel olarak devam eder. Bu nedenle, kapsamlı koruma gereken hallerde vasi, belirli bir meseleyi çözmek için ise kayyum tercih edilir. Her ikisi de sulh hukuk mahkemesince atanır ve mahkemeye hesap verme yükümlülüğü altındadır.
Sonuç olarak, kayyumluk kurumu Türk hukukunda bireylerin ve kurumların karşılaştığı özel durumlarda esnek ve koruyucu bir çözüm sunmaktadır. Kayyum, kanunun çizdiği çerçevede hareket eden ve atanma amacına hizmet etmek zorunda olan geçici bir yöneticidir. Doğru uygulandığında kayyumluk, hak kayıplarını önleyen ve düzeni sağlayan faydalı bir araçtır. Ancak her somut olayda şartların dikkatlice değerlendirilmesi ve kayyum kararının gerekçeli şekilde verilmesi önem taşır. Bu sayede hem kayyum atanan kişinin/kurumun hakları korunacak, hem de kamu düzeni ile adalet duygusu zedelenmeden sorunlar çözülebilecektir. İstanbul avukat.