Takipsizlik kararı, ceza soruşturması sonunda savcılığın kamu davası açmama kararıdır. Hukuki adıyla “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (KYOK)” olarak bilinen bu karar, savcının soruşturma sonucunda yeterli delil ve yeterli şüphe bulunmadığı ya da hukuken kovuşturma imkânı olmadığı kanaatine varması halinde verilir. Bu karar sayesinde şüpheli hakkında ceza mahkemesinde dava açılmaz; yani dosya iddianame düzenlenmeden kapanmış olur. Halk arasında “takipsizlik” olarak anılan bu müessese, soruşturmanın sonlandığını ve şüpheli hakkında kamu davası açılmasına gerek görülmediğini ifade eder.
Savcı, soruşturma sonunda yeterli delil yoksa “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” (takipsizlik) vererek dosyayı kapatır. Bu karar, ceza soruşturmasında dava açılmayacağı anlamına gelir.
Ceza soruşturması ne olur? Soruşturma evresinin sonunda savcılık genelde iki tür karar alabilir: Ya iddianame düzenleyerek kamu davası açar ya da takipsizlik kararı vererek soruşturmayı sonlandırır. Bir başka deyişle, ceza soruşturması sonucunda ya dava açılır ya da savcılık kararları içinde önemli bir yeri olan takipsizlik kararı ile dosya kapanır. Bu yazıda takipsizlik kararının ne anlama geldiğini, hangi aşamada ve neden verildiğini, sonuçlarını ve bu karara karşı itiraz yollarını herkesin anlayabileceği sade bir dille açıklıyoruz. Ayrıca takipsizlik kararı ile beraat arasındaki farkları, kararın adli sicile etkisini, sonradan kaldırılıp kaldırılamayacağını ve Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi içtihatlarını da ele alacağız. Eğer sizin hakkınızda bir ceza soruşturması varsa veya takipsizlik kararı aldıysanız, hukuki durumunuzu öğrenmek ve sonraki adımları planlamak için Harbiye Hukuk ofisimizden danışmanlık alabilirsiniz.
İÇİNDEKİLER
- Takipsizlik Kararı Hangi Aşamada ve Neden Verilir?
- Savcının Değerlendirme Süreci: Soruşturmadan Karara
- Takipsizlik Kararının Sonuçları Nelerdir?
- Takipsizlik Kararına İtiraz Yolları ve Süreleri
- Takipsizlik Kararı ile Beraat Kararı Arasındaki Fark
- Takipsizlik Kararının Kaldırılması Mümkün müdür?
- Takipsizlik Kararının Adli Sicil Kaydına Etkisi ve Silinme Süreci
- Takipsizlik Kararı Verilen Biri Yeniden Soruşturulabilir mi?
- Türkiye’den Örnekler ve Yargıtay/AYM İçtihatları
Takipsizlik Kararı Hangi Aşamada ve Neden Verilir?
Takipsizlik kararı, ceza soruşturması soruşturma evresi sonunda verilir; yani henüz mahkeme aşamasına (kovuşturma evresine) geçilmeden önce alınan bir savcılık kararıdır. Soruşturma boyunca savcı, suç iddiasıyla ilgili tüm delilleri toplar, tanıkları dinler ve şüphelinin ifadesini alır. Soruşturma sonunda eğer toplanan deliller suçun işlendiğine dair “yeterli şüphe” oluşturmuyorsa, savcı iddianame düzenlemez ve takipsizlik kararı verir. Takipsizlik kararıyla birlikte dosya kapatılır ve şüpheli hakkında kamu davası açılmaz.
Savcının takipsizlik kararı vermesinin iki temel sebebi vardır:
- Yeterli delil ve şüphe elde edilememesi: Soruşturma sonunda suçun işlendiğine dair makul ve yeterli şüphe oluşturacak deliller bulunamazsa, savcı dava açmaz. Örneğin failin tespit edilemediği veya delillerin suç için yetersiz kaldığı durumlarda takipsizlik kararı verilebilir.
- Kovuşturma olanağının bulunmaması: Bazı hallerde fiilen bir suç şüphesi bulunsa bile hukuken davanın açılması mümkün değildir. Türk Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 172. maddesi uyarınca, kovuşturma şartlarının gerçekleşmemesi halinde de takipsizlik kararı verilir. Bu durumlara örnek olarak: suçun takibi şikâyete bağlı olup da şikâyet yapılmaması veya süresinde yapılmaması, şikâyetten vazgeçilmesi (şikâyete tabi suçlarda), suçun dava zamanaşımına uğraması, şüphelinin olay tarihinde yaşının küçük olması (örn. 12 yaşından küçük çocukların cezai sorumluluğunun olmaması), suç hakkında genel af ilan edilmesi, şüphelinin cezai ehliyetinin olmaması (örn. akıl hastalığı nedeniyle ceza sorumluluğunun bulunmaması) gibi hukuken davayı engelleyen durumlar sayılabilir. Bu hallerde savcılık, ortada suç şüphesi bulunsa bile kanun gereği kovuşturma yapamayacağı için takipsizlik kararı (KYOK) verir.
Yukarıda sayılan nedenler dışında, CMK m.171 kapsamında savcının takdir yetkisiyle dava açmadığı bazı özel durumlar da takipsizlikle sonuçlanır. Örneğin, bazı suçlarda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması veya şahsi cezasızlık halleri mevcutsa savcı yine kamu davası açmayıp takipsizlik kararı verebilir. Yine üst sınırı 3 yıl veya daha az hapis gerektiren bazı suçlarda uygulanan kamu davasının açılmasının ertelenmesi müessesesi söz konusudur; eğer şüpheli 5 yıllık erteleme süresinde kasıtlı suç işlemezse sürenin sonunda savcı yeniden takipsizlik kararı verir. Uzlaşma prosedürü uygulanan şikâyete bağlı suçlarda da, mağdur ile fail uzlaştığında savcı davayı açmayıp takipsizlik kararı ile soruşturmayı sonlandırır. Görüldüğü gibi takipsizlik kararı, hem delil yetersizliği hem de belirli hukuki engeller veya özel kurumlar nedeniyle sıkça gündeme gelen bir savcılık kararıdır.
Savcının Değerlendirme Süreci: Soruşturmadan Karara
Savcı, soruşturma sürecinde olayın maddi gerçeğini ortaya çıkarabilmek için titizlikle çalışır. Kendisine ulaşan ihbar veya şikâyet üzerine soruşturmayı başlatan Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve adil bir yargılama yapılabilmesi için gerekli tüm araştırmaları yapar; şüphelinin lehine ve aleyhine olan tüm delilleri toplar. Bu süreçte şüphelinin ifadesi alınır, tanıklar dinlenir, kamera kayıtları, bilirkişi raporları gibi her türlü delil toplanır. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre soruşturma evresinde başlangıçta “basit şüphe” yeterliyken, dava açılması için “yeterli şüphe” düzeyine ulaşılması gerekir.
Savcı, tüm delilleri değerlendirip suçun işlendiğine dair yeterli şüphe oluştuğuna kanaat getirirse bir iddianame düzenleyerek kamu davasını açar. Aksi halde, yani deliller yeterli görülmezse, kamu davası açmama kararı olan takipsizlik kararı verir. Başka bir ifadeyle, savcının ulaştığı deliller akla, mantığa ve bilime uygun şekilde şüphelinin suçu işlediğini göstermiyorsa dava açılmaz.
Savcılık kararını hazırlarken gerekçelerini de yazar. Takipsizlik kararında, olayın yasal nitelendirmesi, elde edilen delillerin neden yeterli görülmediği veya kovuşturma şartının neden gerçekleşmediği açıklanır. Ayrıca karar metninde, itiraz hakkı, süresi ve mercii de belirtilmek zorundadır. Savcılık, kararını verdikten sonra kararı şüpheliye ve suçtan zarar görene (müştekiye) tebliğ eder. Böylece soruşturma evresi, takipsizlik kararı ile resmen sona ermiş olur.
Savcının bu değerlendirme süreci, ceza adalet sistemimizde bir ön filtre işlevi görür. Zira mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmemesi ve yeterli delil olmayan durumlarda insanların yargılanarak mağdur edilmemesi amacıyla kanun, savcıya takipsizlik yetkisi tanımıştır. Örneğin, polise intikal eden birçok olayda fail meçhul kalabilir veya deliller suç için yeterli olmayabilir; savcı böyle dosyalarda iddianame düzenleyip mahkemeye göndermek yerine takipsizlik kararı vererek hem yargıyı gereksiz iş yükünden kurtarır hem de kişinin boş yere sanık sıfatıyla yargılanmasının önüne geçer.
Takipsizlik Kararının Sonuçları Nelerdir?
Takipsizlik kararının en önemli sonucu, hakkınızda ceza davası açılmamasıdır. Savcı bu kararı verdikten sonra şüpheli artık yargılanmaz ve mahkeme süreci başlamaz. Soruşturma evresi kapandığı için şüpheli üzerindeki ceza tehdidi ortadan kalkar. Hatta savcılık takipsizlik verdiğinde, kişinin soruşturma sırasındaki “şüpheli” sıfatı da ortadan kalkar. Artık o kişi, ilgili suçlama yönünden adli makamlarca takip edilmeyen biri haline gelir.
Takipsizlik kararının bir diğer sonucu, aynı olayla ilgili yeniden (tekrar) bir kamu davası açılamamasıdır. Kesinleşmiş bir takipsizlik kararı, o dosyada soruşturmanın sonlandığını gösterir. Kanun gereği, takipsizlik verildikten sonra yeni bir delil ortaya çıkmadıkça ve bu konuda hakimden izin alınmadıkça aynı fiil için yeniden soruşturma açılamaz. Bu yönüyle takipsizlik kararı, şüpheliyi keyfi olarak tekrar soruşturma açılmasına karşı koruyan bir etkiye sahiptir. Yani savcılık bir kez takipsizlik verdikten sonra, ortada yepyeni ve güçlü bir delil yoksa, kişi aynı fiilden dolayı ikinci kez soruşturma baskısı altında kalmaz. Bu durum, masumiyet karinesini ve hukuki güvenliği sağlamaktadır.
Takipsizlik kararı verildiğinde şüpheli hakkında uygulanan koruma tedbirleri de sona erer. Soruşturma sırasında eğer kişi tutuklanmış, gözaltına alınmış ya da adli kontrol gibi tedbirlere tabi tutulmuş ise, takipsizlik ile birlikte bu tedbirler kalkar. Haksız tutuklama veya gözaltı yaşanmışsa, takipsizlik kararı sonrası kişi devletten tazminat talep etme hakkına sahip olabilir. Nitekim Ceza Muhakemesi Kanunu m.141 uyarınca, soruşturma evresinde uğranılan haksız yakalama, tutuklama gibi işlemler sonucunda takipsizlik alan kişi maddi ve manevi tazminat isteme hakkını haizdir. Ancak sadece şüpheli olarak soruşturmaya dahil olmak tek başına tazminat nedeni sayılmaz; somut bir zararın doğmuş olması aranır.
Adli sicil kaydı (sabıka kaydı) açısından da takipsizlik kararının önemli bir sonucu vardır: Bu kararlar adli sicil kaydına işlemez. Yani takipsizlik almış bir kişi, sabıka kaydı sorgusu yaptığında, kaydı temiz çıkacaktır (aşağıda adli sicil başlığı altında detaylı açıklanmıştır). Kişi hakkında mahkeme kararı ile bir mahkûmiyet olmadığı için, resmi sabıka sicilinde bu yönde bir kayıt tutulmaz.
Özetle, takipsizlik kararı yargılanmama sonucunu doğurduğu için kişi açısından olumlu bir karardır. Soruşturma sona erdiğinden, kişi toplumsal açıdan da aklanmış sayılır ve hayatına normal şekilde devam edebilir. Elbette bu durum, yeni ve yeterli deliller ortaya çıkmadığı sürece geçerlidir. Takipsizlik kararınızın anlamını veya sonraki hukuki imkanlarınızı öğrenmek için Harbiye Hukuk uzmanlarımızla iletişime geçerek durumunuzu değerlendirebilirsiniz.
Takipsizlik Kararına İtiraz Yolları ve Süreleri
Savcılığın verdiği takipsizlik kararı her zaman kesin değildir; suçtan zarar gören (müşteki) taraf, bu karara karşı itiraz yoluna başvurabilir. Türk hukukunda şüpheli lehine olan takipsizlik kararına, şikâyetçi/mağdurun itiraz hakkı tanınmıştır. Eğer siz bir suçun mağduru iseniz ve savcılık takipsizlik kararı verdiyse, bu kararı doğru bulmuyorsanız kanunen itiraz edebilirsiniz.
İtiraz mercii ve süresi: Takipsizlik kararına itiraz, kararı veren savcının görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine yapılır. Başvurunun, kararın tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün (iki hafta) içinde gerçekleştirilmesi gerekir. Bu süre hak düşürücüdür; yani 15 gün geçtikten sonra itiraz hakkı kaybedilir. İtiraz dilekçesi, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığı üzerinden ilgili sulh ceza hâkimliğine sunulur.
İtirazı kimler yapabilir? Kanunen, takipsizlik kararına yalnızca suçtan zarar gören (şikâyetçi) taraf itiraz edebilir. Şüphelinin bu karara itiraz etmesine gerek yoktur, zira takipsizlik kararı zaten şüpheli lehine bir karardır (dava açılmaması). Dolayısıyla örneğin bir hırsızlık olayında mağdur, takipsizlik kararına karşı itiraz edebilir; ancak hırsızlıkla suçlanan şüpheli bu karara itiraz etmez (itiraz etmesi için bir sebep de yoktur).
İtiraz dilekçesinde, savcının dava açmama kararının yanlış olduğunu gösteren olgular ve deliller belirtilmelidir. Yani mağdur taraf, savcının gözden kaçırdığı veya eksik değerlendirdiği deliller varsa bunları dilekçesinde vurgulayarak, kamu davası açılmasını gerektirecek nedenler olduğunu ortaya koymaya çalışır.
Sulh ceza hâkimliğinin incelemesi: Mağdurun itirazı üzerine dosya sulh ceza hâkimine gelir. Hâkim, dosya üzerinden inceleme yapabileceği gibi, gerekli görürse soruşturmanın genişletilmesine karar verip ek deliller toplanmasını da isteyebilir. Sulh ceza hâkimi, dosyadaki mevcut delillere göre üç türlü karar verebilir:
- İtirazın reddi: Eğer hâkim, savcının takipsizlik kararının doğru olduğuna kanaat getirirse, itirazı gerekçeli olarak reddeder. Bu durumda takipsizlik kararı kesinleşir ve dosya kapanır; itiraz eden mağdur yargılama giderlerini ödemekle yükümlü olabilir.
- İtirazın kabulü (takipsizlik kararının kaldırılması): Sulh ceza hâkimi, kamu davası açılmasını gerektirecek yeterli delil olduğuna kanaat getirirse itirazı kabul ederek takipsizlik kararını kaldırır. Bu halde, Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenlemek ve kamu davasını açmak zorundadır. Yani dava açılır ve dosya ilgili ceza mahkemesine gönderilir.
- Ek soruşturma kararı: Hâkim, mevcut delillerin karar vermek için yetersiz ancak potansiyel olarak tamamlanabilir olduğunu düşünürse, soruşturmanın genişletilmesine karar verebilir. Bu durumda savcılıktan belirli ek soruşturma işlemlerini yapması istenir (örneğin, bir tanığın yeniden dinlenmesi, yeni bir bilirkişi raporu alınması gibi). Ek soruşturma sonunda dosya tekrar değerlendirilir.
Sulh ceza hâkiminin bu kararları kesindir. Hâkim itirazı reddederse, artık iç hukuk yolları tükenmiş olur ve takipsizlik kararı kesinleşir. Hâkim itirazı kabul edip dava açtırırsa, zaten süreç kovuşturma (mahkeme) evresine geçmiştir. Mağdurun itirazı da reddedildiyse ancak yine de ciddi bir hak ihlali olduğunu düşünüyorsa, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapma hakkı bulunmaktadır (aşağıda değinilmiştir).
Unutmayın: Takipsizlik kararına itiraz, şekli ve hukuki bilgi gerektiren bir süreçtir. Süreyi kaçırmamak ve dilekçeyi sağlam gerekçelerle sunmak önemlidir. Bu noktada uzman bir ceza avukatından yardım almak hak kaybını önleyecektir. Takipsizlik kararına itiraz etmek istiyorsanız, deneyimli ekibimizden destek almak için Harbiye Hukuk ile iletişime geçebilirsiniz. Uzman avukatlarımız, itiraz dilekçenizin hazırlanmasından sürecin takibine kadar yanınızda olacaktır.
Takipsizlik Kararı ile Beraat Kararı Arasındaki Fark
Hukuk dilinde zaman zaman takipsizlik kararı ile beraat kararı karıştırılabilmektedir. Oysa bu ikisi, ceza yargılamasının farklı aşamalarına ait farklı karar türleridir. Başlıca farkları şöyle özetleyebiliriz:
- Aşama farkı: Takipsizlik kararı, yukarıda belirtildiği gibi soruşturma aşamasının sonunda savcı tarafından verilir ve dosya mahkemeye hiç gitmez. Beraat kararı ise kovuşturma aşamasının sonunda, mahkeme tarafından verilen bir karardır. Yani beraatte kişi yargılanmış ve mahkeme huzurunda yargılama yapılmıştır, takipsizlikte ise yargılama yapılmadan dosya kapanmıştır.
- Anlam farkı: Takipsizlik kararı, “şüpheli hakkında yargılamaya değecek yeterlilikte delil bulunamadığı” anlamını taşır. Beraat kararı ise “suçun sanık tarafından işlendiğinin ispat edilemediği veya sanığın suçsuz olduğunun mahkemece kabul edildiği” anlamına gelir. Bir başka deyişle beraatte, yargılama sonucu sanık suçsuz bulunmuştur. Takipsizlikte ise hiç yargılama olmadan, mevcut delillerle dava açmaya gerek olmadığı sonucuna varılmıştır.
- Kesin hüküm etkisi: Beraat kararı, kesinleştiğinde kesin hüküm niteliği taşır ve aynı fiil nedeniyle kişinin yeniden yargılanmasını engeller (çift yargılanmama ilkesi). Takipsizlik kararı ise bir mahkeme kararı olmadığı için beraat kadar güçlü bir kesin hüküm oluşturmaz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu bu konuda, takipsizlik kararının beraat kararındaki gibi kesin hüküm sonuçları doğurmayacağını vurgulamıştır. Yani takipsizlik almış biri hakkında, ileride ortaya çıkan yeni ve güçlü deliller ışığında tekrar soruşturma açılması teorik olarak mümkündür (aşağıda ele alınmıştır). Buna karşılık beraat etmiş biri için kural olarak aynı fiilden yeniden ceza davası açılamaz. Bu, beraat kararının sanık lehine sağladığı bir güvencedir.
- Karara itiraz yolu: Takipsizlik kararına itiraz, yukarıda anlattığımız gibi sulh ceza hâkimliğine 15 gün içinde yapılır ve sadece mağdur tarafından yapılabilir. Beraat kararına ise savcı veya katılan (müşteki) istinaf ve temyiz yoluyla itiraz edebilir; dosya bir üst mahkemece incelenir. Yani beraat kararları, yargılamanın taraflarınca bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay aşamalarında denetlenebilir.
Kısaca özetlemek gerekirse: Takipsizlik, yargılama yapılmadan dava açılmaması; beraat ise yargılama sonunda sanığın suçlu bulunmaması demektir. Her ikisinde de kişi hakkında ceza uygulanmaz, ancak takipsizlikte kişi “şüpheli” iken beraatte “sanık” konumundadır ve beraat kesin yargı sonucudur. Ayrıca takipsizlik kararının ardından (koşullar oluşursa) tekrar soruşturma ihtimali bulunabilirken, beraatte aynı fiilden tekrar yargılama yapılması kural olarak mümkün değildir.

Takipsizlik Kararı Nedir (KYOK)
Takipsizlik Kararının Kaldırılması Mümkün müdür?
Takipsizlik kararı verildikten ve kesinleştikten sonra (yani itiraz edilmemiş veya itiraz reddedilmişse), bu kararın kaldırılması genel olarak mümkün değildir. Savcılık makamı, kesinleşmiş bir takipsizlik kararından keyfi olarak dönemez; aynı olay hakkında kendiliğinden yeniden dava açamaz. Kanun, takipsizlik kararının kaldırılması veya dosyanın yeniden canlandırılması için belirli istisnai durumlar öngörmüştür:
- Sulh ceza hâkimliğinin itiraz üzerine kaldırması: Yukarıda değindiğimiz gibi, mağdurun itirazı üzerine sulh ceza hâkimi takipsizlik kararını kaldırabilir. Bu, takipsizlik kararının ilk anda kaldırılması olup kararın kesinleşmesinden önce gerçekleşen bir durumdur. Hâkim itirazı haklı bulursa karar kaldırılır ve dava açılır. Bu mekanizma, takipsizlik kararının yargısal denetimle iptal edilmesidir.
- Yeni delil ortaya çıkması (CMK 172/2): Takipsizlik kararı kesinleştikten sonra dosya kapanmıştır. Ancak sonradan ortaya çıkan yeni deliller işin seyrini değiştirebilir. CMK m.172/2’ye göre, takipsizlikten sonra kamu davası açılabilmesi için yeterli şüphe oluşturmaya elverişli yeni bir delil ortaya çıkarsa, savcı sulh ceza hâkiminden izin alarak yeniden soruşturma açabilir. Buradaki kritik nokta, delilin gerçekten “yeni” ve daha önce değerlendirilmemiş olması ve kamu davası açmaya yeterli ağırlıkta olmasıdır. Ayrıca sadece yeni delilin varlığı yetmez; sulh ceza hâkimi de kamu davası açılmasına izin vermelidir. Bu şartlar sağlanırsa, daha önce takipsizlikle kapanmış dosya yeniden soruşturularak iddianame düzenlenebilir. Örneğin, faili meçhul bir olayda yıllar sonra ortaya çıkan DNA delili veya itiraf niteliğindeki bir tanık ifadesi, yeni delile örnek olabilir.
- Anayasa Mahkemesi / AİHM kararı (CMK 172/3): Takipsizlik kararına yapılan itiraz da reddedilip iç hukuk yolları tükendiğinde, mağdur taraf Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilir. Anayasa Mahkemesi, eğer soruşturmanın etkin yürütülmediği, adil yargılanma hakkının veya temel hakların ihlal edildiği kanısına varırsa hak ihlali kararı verebilir. Benzer şekilde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de Türkiye aleyhine yapılan bir başvuruda etkin soruşturma yapılmamasını hak ihlali sayabilir. CMK m.172/3 uyarınca, AİHM’in kesinleşmiş kararıyla soruşturmada eksiklik tespit edilirse, takipsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 3 ay içinde başvurulması halinde dosya yeniden açılır. Yani AİHM (veya Anayasa Mahkemesi) ihlal kararı verse bile, dosya otomatik olarak açılmaz; ilgililerin 3 ay içinde yeniden soruşturma talep etmesi gerekir. Bu özel durum özellikle yaşam hakkı veya işkence yasağı gibi kritik konularda devreye girmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM’in bazı kararlarında, örneğin faili meçhul kalan ölümler yahut kolluk görevlilerinin karıştığı kötü muamele iddialarında takipsizlik kararının etkili soruşturma yapılmadan verildiği tespit edilip, soruşturmanın yeniden yapılması sağlanmıştır.
Bu istisnalar dışında, hiçbir makam veya merciin tek taraflı olarak takipsizlik kararını kaldırma yetkisi yoktur. Örneğin, geçmişte Cumhuriyet başsavcılarının takipsizlik kararlarını iade etme veya kaldırma girişimleri olmuşsa da 5271 sayılı CMK ile bu uygulama kaldırılmıştır. Yargıtay da, başsavcının takipsizlik kararını iade ederek savcıya iddianame düzenlettiremeyeceğini açıkça belirtmiştir. Bu düzenlemelerin amacı, kesinleşmiş takipsizlik kararının bir nevi kişi lehine güvence oluşturması ve keyfi şekilde bozulup kişilerin sürekli tekrar soruşturma baskısına maruz kalmasını önlemektir.
Özetle: Takipsizlik kararı kural olarak kesindir ve kaldırılması mümkün değildir. Ancak yeni ortaya çıkan güçlü bir delil veya üst yargı mercilerinin hak ihlali tespiti gibi olağanüstü durumlar var ise dosya yeniden ele alınabilir. Bunlar haricinde, kesinleşmiş takipsizlik kararı şüpheli açısından güvence teşkil eder.
Takipsizlik Kararının Adli Sicil Kaydına Etkisi ve Silinme Süreci
Birçok kişi, soruşturma geçirdiğinde veya takipsizlik aldığında “Bu benim sabıkama işler mi?” diye endişe etmektedir. Adli sicil kaydı (sabıka kaydı), kanunen sadece kesinleşmiş mahkûmiyet kararlarını ve bazı güvenlik tedbirlerini içerir. Takipsizlik kararı ise bir mahkûmiyet olmadığı için adli sicile kayıt edilmez. Yani hakkınızda takipsizlik verilmişse, sabıka kaydınız temiz kalacaktır. Resmî makamdan alacağınız adli sicil belgesinde bu soruşturma görünmez.
Adli sicil kaydına dair kanun (5352 sayılı Adli Sicil Kanunu), sadece kesinleşmiş ceza ve güvenlik tedbiri kararlarının kayıt altına alınacağını belirtir. Takipsizlik, bir mahkeme kararı olmadığı gibi kesinleşmiş bir mahkûmiyet de değildir. Bu nedenle, takipsizlik kararları ne adli sicil kaydında ne de adli sicil arşiv kaydında yer alır. Nitekim uzman hukukçular, ihbar, soruşturma ve takipsizlik bilgilerinin adli sicil ve arşiv kütüklerinde tutulmadığını belirtmektedir. Bu da demektir ki, takipsizlik almış bir kişi iş başvurusu yaparken veya sabıka kaydı istenen bir işlemde, bu durum karşısına çıkmayacaktır.
Silinme süreci: Madem takipsizlik kararları adli sicile hiç işlenmiyor, o halde “silinme” gibi bir süreç de söz konusu olmaz. Sabıka kaydında olmayan bir şeyin silinmesine gerek yoktur. Bazı vatandaşlar, GBT (Genel Bilgi Toplama) kayıtlarında veya arşivlerde takipsizlik bilgisi kalır mı diye merak edebilir. Genel kural olarak, adli sicil belgesinde görünmediği sürece, bu bilgi kamuya açık resmi sicillerde yer almaz. Emniyet’in iç sistemlerinde (GBT) soruşturma geçmişine dair kayıtlar teknik olarak bulunabilir; ancak bunlar sabıka kaydı değildir ve belirli bir süre sonra güncelliğini yitirebilir. Ayrıca kişinin ölümü halinde tüm soruşturma kayıtları ve varsa GBT notları da sistemlerden tamamen silinir. Avukat görüşlerine göre ihbar ve takipsizlik kayıtları resmi sicil ve arşiv kütüklerinde tutulmadığı için, bu kayıtların silinmesi talebine de gerek kalmamaktadır.
Sonuç olarak, takipsizlik kararı adli sicilinizi olumsuz etkilemez. Bu açıdan bir beraat kararı ile aynı sonucu doğurur: Siciliniz temiz kalır. Örneğin bir işe girerken istenen sabıka kaydında takipsizlik almış olmanız çıkmayacaktır. Eğer takipsizlik aldığınız bir dosya ile ilgili hâlâ adli sicil veya GBT konusunda tereddütleriniz varsa, uzman avukatlarımızla görüşerek durumunuzu netleştirebilirsiniz. Harbiye Hukuk bünyesinde sabıka kaydı ve arşiv bilgileri konusunda da müvekkillerimize yol göstermekteyiz.
Takipsizlik Kararı Verilen Biri Yeniden Soruşturulabilir mi?
Takipsizlik kararının kesinleşmesi, normal şartlarda aynı fiil hakkında yeniden bir soruşturma açılmayacağı anlamına gelir. Bu yönüyle, takipsizlik kararı bir bakıma şüpheliyi ikinci bir soruşturmadan korur. Yargıtay’ın da ifade ettiği üzere, takipsizlik kararı verilmiş ve kesinleşmişse, kanunun aradığı anlamda yeni delil bulunmadıkça Cumhuriyet savcısı aynı işe tekrar el atamaz; bu durum, takipsizlik kararına kesin hükme benzer bir etki kazandırır. Dolayısıyla takipsizlik alan biri, aynı olay nedeniyle tekrar ifadeye çağrılıp soruşturma açılması gibi bir durumla genellikle karşılaşmaz.
Ancak yukarıda “kararın kaldırılması” başlığında detaylı bahsettiğimiz istisnai haller burada da geçerlidir. Tekrar soruşturma açılabilmesi için şu şartlar gerekir:
- Yeni ve yeterli delil bulunması: Daha önce bilinmeyen, ortaya çıktığında dosyaya yeni bir boyut kazandıracak nitelikte bir delil ortaya çıkarsa, savcılık sulh ceza hâkiminden izin alarak yeniden soruşturma başlatabilir. Örneğin, kapatılmış bir dosyada yıllar sonra olayın faili olduğunu söyleyen bir kişinin itirafı veya yeni bir DNA eşleşmesi çıkması böyle bir yeni delildir. Bu durumda savcı, dosyayı yeniden açmak için mahkemeden izin talep edecektir.
- AİHM/AYM ihlal kararı: Anayasa Mahkemesi veya AİHM, etkin soruşturma yapılmadığına hükmederse ve ilgili süre içinde talep edilirse, dosya yeniden soruşturmaya konabilir. Bu da bir nevi “yeniden soruşturma” halidir.
Bu iki durum dışında, takipsizlik kararı almış biri için yeniden soruşturma yapılması kural olarak mümkün değildir. Kanun koyucu, kişinin sürekli aynı iddia ile rahatsız edilmemesi ve hukuki güvenliğin sağlanması adına bu sınırlamayı getirmiştir. Aksi halde, takipsizlik kararına rağmen keyfi bir şekilde tekrar soruşturma başlatılması, kişiyi sürekli bir belirsizlikte tutar ve hukuk devleti ilkesine aykırı olurdu.
Özetle, takipsizlik kararından sonra “yeniden soruşturulma” ihtimali çok istisnai olup, yeni delil veya hak ihlali tespiti gibi özel şartlara bağlıdır. Bu şartlar yoksa, aynı konuda yeniden soruşturma açılmaz; şüpheli kişi soruşturmadan kaynaklı baskıdan kurtulmuş sayılır.
Türkiye’den Örnekler ve Yargıtay/AYM İçtihatları
Uygulamada takipsizlik kararlarına dair pek çok örnekle karşılaşılmaktadır. Basit yaralama, hakaret gibi şikâyete bağlı suçlarda şikâyetin geri alınması üzerine savcılar takipsizlik kararı vermekte; yine faili meçhul hırsızlık ve dolandırıcılık olaylarında faile ulaşılamazsa dosyalar takipsizlikle sonuçlanmaktadır. Örneğin, son yıllarda bazı kamuoyu gündemine gelen olaylarda da delil yetersizliği gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği basına yansımıştır. Bu kararlar, şartlar değişmediği sürece ilgili kişiler hakkında dava açılmaması sonucunu doğurmuştur.
Yargıtay içtihatları, takipsizlik kararının hukuki niteliğini ve sınırlarını netleştirmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.03.2019 tarihli bir kararında, takipsizlik kararlarının kesin hüküm sonuçlarını doğurmayacağı ancak bu durumun savcının her zaman keyfi biçimde dosyayı yeniden açabileceği anlamına gelmediği özellikle vurgulanmıştır. Kararda, takipsizlik sonrası yeniden soruşturma yapılabilmesinin “yeni delil ortaya çıkması” ve sulh ceza hâkiminden izin alınması şartlarına bağlandığı belirtilmiştir. Bu vurgular, CMK 172. maddenin 2. fıkrasında yer alan düzenlemeyle uyumludur ve kişiler açısından hukuki güvence oluşturmaktadır. Yine Yargıtay, başsavcılık makamının takipsizlik kararlarını kaldıramayacağını ve itiraz yetkisinin sadece sulh ceza hâkimine ait olduğunu kararlarında ifade etmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararları da takipsizlik konusunda önem arz eder. Özellikle etkin soruşturma yapılmaması sebebiyle yaşam hakkı veya işkence yasağı gibi hakların ihlal edildiği iddialarında, AYM bazı takipsizlik kararlarını incelemiş ve ihlal tespit etmiştir. Örneğin, X konulu bir bireysel başvuruda (örneğin, bir vatandaşın kötü muamele iddiasında takipsizlik verilmesi üzerine yaptığı başvuru), AYM etkin soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmediğine karar vererek yeniden soruşturma yapılmasının yolunu açmıştır. Bu tür kararlar, CMK 172/3 kapsamında dosyaların yeniden açılmasını sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM’in bu içtihatları, özellikle kamu görevlilerinin karıştığı ve cezasız kalma eleştirisi alan vakalarda önemli bir denetim mekanizması sunmaktadır.
Sonuç olarak, takipsizlik kararı ceza soruşturmasında sıkça karşımıza çıkan, hukuki sonuçları itibarıyla hem şüpheliyi koruyan hem de mağdura itiraz imkânı tanıyan bir kurumdur. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, takipsizlik kararıyla ilgili aklınızdaki sorulara yanıt bulmuş olmanızı umuyoruz. Ceza soruşturması süreci teknik ayrıntılar barındırdığından, kendi durumunuza ilişkin en doğru adımları atabilmek için profesyonel hukuki yardım almanız faydalı olacaktır. Soruşturmanızda takipsizlik kararı verilmesi veya itiraz süreçleri hakkında desteğe ihtiyaç duyarsanız, HarbiyeHukuk.com uzman ekibi olarak yanınızda olduğumuzu unutmayın. Hukuki haklarınızı birlikte değerlendirebilir, en iyi stratejiyi belirleyerek hak ve menfaatlerinizi koruma altına alabiliriz.
(Not: Bu blog yazısındaki bilgiler genel nitelikte olup, her somut olayın kendine özgü koşulları olabileceğini unutmayınız. Kendi olayınızla ilgili kesin hukuki değerlendirme için bir uzmana danışmanız tavsiye edilir.)
Kaynaklar:
- CMK 172. madde ve Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2022/8269 K. sayılı kararı.
Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararları (çeşitli, 2018-2023) – Etkin soruşturma yükümlülüğüne dair içtihatlar.