Aile HukukuDÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR KİME AİTTİR

Boşanma davalarında sıkça karşılaşılan sorunlardan biri, düğünde takılan ziynet eşyalarının (düğün takıları) hangi eşe ait olacağı ve bu eşyaların kime iade edileceğidir. “Düğün takıları” kavramı; düğün töreninde, gelin ve damada akraba, yakın dost ve davetliler tarafından takı merasiminde takılan altın, bilezik, kolye, küpe, takı seti, para ve döviz gibi parasal değeri olan her türlü hediyeyi ifade eder. Gelenekler gereği evlilik birliğine maddi destek amacıyla hediye edilen bu ziynet eşyaları, boşanma sürecinde hukuki statüsü tartışmalı hale gelebilmektedir. Son dönemlerde basında ve sosyal medyada paylaşılan bazı Yargıtay kararları da, düğün takılarının boşanma halinde kime ait olacağı konusunda yoğun tartışmalara yol açmıştır.

Türk Medeni Kanunu’nda düğün takılarının aidiyetine dair açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu boşluğu yargı içtihatları doldurmaktadır. Yargıtay’ın geleneksel yaklaşımına göre düğünde takılan tüm takı ve paralar, kim tarafından ve kime takılırsa takılsın, kural olarak kadına bağışlanmış sayılır ve kadının kişisel malı kabul edilirdi. Ancak toplumdaki gelenek ve göreneklerin zamanla değişmesi ve düğünlerde her iki eşe de ekonomik katkı sağlama amaçlı farklı tür hediyelerin takılması, bu yaklaşımın eleştirilmesine yol açmıştır. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2024 yılında içtihat değişikliğine giderek düğün takılarının “kime takıldıysa onun malı” olacağı yönünde yeni bir kural benimsemiştir. Bu makalede, boşanma halinde düğün takılarının kime ait sayılacağı ve bu konuda ortaya çıkan uyuşmazlıkların nasıl çözümlendiği, güncel Yargıtay kararları ışığında detaylı şekilde incelenecektir.

DÜĞÜN TAKILARI NASIL TALEP EDİLİR?

Düğün takılarını geri almak isteyen eş, bunu hukuken ayrı bir ziynet alacağı davası ile talep etmelidir. Bu dava, boşanma davasıyla birlikte açılabileceği gibi boşanma davası sonuçlandıktan sonra da açılabilir. Boşanma davasıyla eşzamanlı ziynet talebinde bulunulursa, ziynet alacağı talepleri ayrı bir dava olarak değerlendirilecek ve bu talepler için ayrıca harç yatırılması gerekecektir. Hakim, davaların birlikte görülmesinin yargılamayı geciktireceğini düşünürse, ziynet davasını boşanmadan tefrik ederek ayrı bir dosyada inceleyebilir.

Ziynet (düğün takıları) davasında, mümkünse takıların aynen iadesi, mümkün değilse bedelinin ödenmesi talep edilir. Örneğin, altınlar bozdurulmuşsa ve aynen geri verme imkânı kalmamışsa, dava değeri olarak altınların güncel piyasa değeri istenebilir. Boşanma kararı kesinleştikten sonra ziynet davası açılacaksa, kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde dava açılması gerektiği unutulmamalıdır (zira ziynet alacağı taleplerinde 10 yıllık zamanaşımı uygulanır).

Not: Bu makale, düğün takılarıyla ilgili genel dava süreçlerinden ziyade, bu takıların hangi tarafa ait olduğuna odaklanmaktadır. Ziynet eşyalarının dava yoluyla geri alınmasıyla ilgili daha teknik bilgiler için ayrıca uzman görüşlerine başvurulabilir.

BOŞANMA AVUKATA SOR

BOŞANMA AVUKATA SOR

DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR KİME AİTTİR?

Yasal mevzuatta düğün takılarının kime ait olacağı net bir şekilde düzenlenmediğinden, bu konuda yargı kararları ve örf-âdet kuralları belirleyici olmuştur. Aşağıda, Yargıtay’ın geçmişten günümüze bu husustaki yaklaşımı ve güncel içtihadı özetlenmektedir.

YARGITAY’IN ÖNCEKİ GÖRÜŞÜ

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre düğünde takılan ziynet eşyaları ve paralar, kural olarak kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilirdi. Bu yaklaşım uyarınca, düğün sırasında erkeğe takılan altın ve takılar dahi (aksine bir anlaşma veya örfî kural ispat edilmedikçe) kadına ait kabul edilmekteydi. Örneğin Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018 tarihli bir kararında, “evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları, kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır ve onun kişisel malı niteliğini kazanır; eğer bu takıların iade edilmemek üzere erkeğe verildiği ispatlanırsa, erkek bunları iade yükümlülüğünden kurtulur” şeklinde hüküm kurmuştur. Bu anlayışla, kadına takılan her tür takı ve para kadının malı, erkeğe takılan takılardan yalnızca kadına özgü olanlar (örneğin bir altın gerdanlık gibi) yine kadının malı, diğer tür takılar ise erkeğe ait sayılabiliyordu. Ancak uygulamada çoğu karar, takının kimden geldiğine veya kime takıldığına bakmaksızın tüm takıları kadına ait kabul etmekteydi.

Bu yaklaşımın altında yatan temel düşünce, geçmiş yıllarda kadının ekonomik olarak daha zayıf olması ve boşanma sonrası yeni hayatını kurarken düğün takılarıyla kendini güvenceye alması gerektiği inancıydı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 13.04.2021 tarihli bir kararında (E.2017/1038, K.2021/458), “düğün sırasında takılan tüm ziynet eşyası ve paralar, kim tarafından kime takılırsa takılsın, eğer aksine bir anlaşma veya örf-âdet yoksa kadına bağışlanmış sayılır ve kadının kişisel malı kabul edilir” diyerek bu genel kuralı teyit etmiştir. Bu kararda, düğünde erkeğe takılan takı ve paraların da aksi kanıtlanmadıkça kadına ait olduğu, zira bu takıların kadının geleceğinin teminatı olarak takıldığı vurgulanmıştır. Sonuç olarak 2021 yılına gelindiğinde Yargıtay, önceki farklı kararları birleştirerek içtihat birliği sağlamış ve açık bir istisna ispatlanmadıkça düğün takılarının kadının malı sayılacağı prensibini yerleşik hale getirmiştir.

YARGITAY’IN GÜNCEL GÖRÜŞÜ (2024 İÇTİHAT DEĞİŞİKLİĞİ)

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 04.04.2024 tarihli ve E.2023/5704, K.2024/2402 sayılı kararında yukarıdaki yerleşik uygulamadan köklü bir dönüş yapmıştır. Bu ilke kararında, toplumun gelenek ve göreneklerindeki değişim, ekonomik ilişkilerin dinamik yapısı ve düğünlerde artık sadece kadına özgü takılar değil, ortak yaşamı kurmaya maddi katkı sağlayan para, döviz gibi hediyelerin de takıldığı vurgulanarak eski içtihadın güncellenmesi gerektiği belirtilmiştir. Yeni içtihada göre, aksine bir anlaşma veya yerel örf-âdet kuralı ispatlanmadığı takdirde düğünde takılan ziynet eşyaları ve paralar şu esaslara göre paylaştırılmalıdır:

  • Hangi cinse özgü ise o eşe verilir: Takı eşyası eğer belirli bir cinsiyete özgü ise, o cinsten olan eşe ait sayılır. Örneğin, bilezik, kolye, set, küpe gibi kadınlara özgü takılar kural olarak kadına ait olacaktır. Erkek kol saati veya erkek yüzüğü gibi erkeklere özgü takılar ise kime takıldığına bakılmaksızın erkeğe ait kabul edilecektir.
  • Diğer takılar kime takıldıysa ona ait olur: Cinsiyet bakımından özel bir niteliği olmayan (her iki eşe de takılabilecek nitelikteki altın, para, bilezik vb.) tüm takılar, hangi eşe takıldıysa onun malı sayılır. Yani gelinin üzerine takılan altın ve paralar gelinin; damadın üzerine takılanlar damadın kişisel malı olacaktır.
  • Takı sandığına atılan hediyeler ortak sayılır: Takı töreninde taraflara takılmayıp bir sandık veya torbaya toplu şekilde atılan altın, para gibi hediyeler bakımından, eğer içlerinde belirli bir cinsiyete özgü nesneler yoksa bu tür takılar eşlerin ortak mülkiyetinde kabul edilir. (Şayet sandığa atılan hediye belirgin şekilde sadece kadının ya da erkeğin kullanabileceği türde bir eşya ise yine yukarıdaki kural gereği o cinse ait eşe verilmesi gerekir.)

Yargıtay kararında ayrıca, bir takının “karşı cinse özgü” olup olmadığı hususunda taraflar arasında çekişme çıkarsa bilirkişi incelemesi ile bunun belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Uzman incelemesi sonucunda takının her iki cins tarafından da takılabileceği (unisex) anlaşılırsa, o takı kime takılmışsa ona ait sayılacaktır.

Bu yeni içtihat uyarınca özetle: Damadın takıları damada, gelinin takıları gelinin şahsına ait kabul edilecektir. Önceki genel kural (tüm takılar kadına ait) terk edilmiş, erkeğe takılan takılar konusunda da erkeğe aidiyet tanınmıştır. Kararda vurgulanan bir diğer önemli nokta, eşler arasında bu konuda bir anlaşma bulunması veya bölgeye özgü farklı bir örf-âdet uygulanması hâlinde, yukarıdaki kuralların geçerlilik kazanmayacağıdır. Yani taraflar evlenmeden önce veya düğün sırasında takılar hakkında farklı bir paylaşım üzerinde anlaşmışlarsa ya da bulundukları yörede farklı bir gelenek uygulanıyorsa, bunlar ispatlandığı takdirde anlaşmaya veya örf-âdete göre karar verilecektir.

Önemli: Her ne kadar Yargıtay içtihatlarında yöresel örf ve âdetler ile eşler arası anlaşmalar teorik istisna olarak belirtilse de, uygulamada bu istisnaların nasıl ispatlanacağı net değildir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021 tarihli bir kararında, düğün takılarının yerel bir gelenek gereği erkeğe verildiği iddiasıyla köy muhtarının tanık gösterilmesi yeterli görülmemiş; tek tanık beyanının bu örfün varlığını ispatlamaya elverişli olmadığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla, yöresel adet veya anlaşma iddiaları mahkemeye sunulsa bile, somut ispatı oldukça güç olabilmektedir. Mevcut durumda, istisnai bir örf-adet durumu ortaya konmadıkça, Yargıtay’ın güncel genel kuralı geçerli olacaktır.

Ayrıca belirtmek gerekir ki Yargıtay’ın yeni yaklaşımında bahsi geçen “cinsiyete özgü takı” kavramının kapsamı da ileride netleşmeye muhtaçtır. Örneğin bazı takıların kadın mı erkek mi kullanımına özgü olduğunun belirlenmesi tartışma yaratabilir. Bu gibi durumlarda mahkemelerin bilirkişi aracılığıyla karar vermesi gerekecektir. İleride Yargıtay’ın bu konuda vereceği yeni kararlar, uygulamada yol gösterici olacaktır.

Düğün takılarının kime ait sayılacağında, takının kim tarafından takıldığının değil, kime takıldığının esas alındığını vurgulamak da önemlidir. Yani hediyeyi takan kişinin gelinin ailesinden veya damadın ailesinden olması sonuca etkili değildir. Eskiden de yeni içtihatta da, önemli olan o altın veya takının kimin üzerinde takıldığıdır. Örneğin damadın ailesinin geline taktığı bilezik, genel kural olarak geline ait olur; gelinin ailesinin damada taktığı bir saat ise (erkek eşyası olduğundan) damada ait kabul edilir.

ERKEK EŞ DÜĞÜN TAKILARINI TALEP EDEBİLİR Mİ?

Önceki uygulamada koca, düğün takılarını ancak istisnai durumlarda (örneğin yerel bir âdet gereği takıların erkeğe ait olduğunun ispatı veya eşler arası özel bir anlaşma) talep edebilmekteydi. Güncel Yargıtay içtihadı ile birlikte ise erkek eşin de düğün takıları için talepte bulunabilmesinin önü açılmıştır. Artık koca, düğünde kendisine takılan altın, para ve diğer hediyeleri, bunların kendi kişisel malı olduğunu ileri sürerek geri isteyebilir. Yani kadın eş nasıl ziynet alacağı davası açabiliyorsa, yeni içtihat uyarınca erkek eş de aynı şekilde ziynet alacağı talebinde bulunma hakkına sahiptir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2024 kararı, özel bir sözleşme veya örf iddiasına gerek olmaksızın “erkeğe takılan her şey erkeğe aittir” ilkesini getirmiş olduğundan, kocanın ziynet talebi artık istisnai değil genel kuralın uygulanması kapsamındadır.

DÜĞÜN TAKILARI MAL PAYLAŞIMINA KONU EDİLEBİLİR Mİ?

Türk hukukunda kişisel mallar, boşanmada mal paylaşımına tabi olmaz. Yasal mevzuata göre ziynet eşyaları (düğün takıları), aksi ispatlanmadıkça kadının kişisel malı sayıldığı için, kural olarak edinilmiş malların tasfiyesi (mal paylaşımı) hesabına dahil edilmez. Bu nedenle düğün takıları, boşanma sırasında mal rejiminin tasfiyesi davasında paylaştırılmak yerine, ayrı bir ziynet alacağı davasıyla talep edilmelidir.

Örneğin, evlilik sürecinde düğün takıları bozdurulup bir ev veya araba satın alınmışsa, bu durumda satın alınan malın değeri içinde kadının kişisel malı olan ziynetlerin katkısı bulunmaktadır. Böyle bir senaryoda, ev veya arabanın değerinden ziynetlerin katkı payı kadına iade edilir; kalan kısım ise eşler arasında yarı yarıya paylaştırılır. Bu uygulama, ziynetlerin kişisel mal niteliğini korumasından ileri gelir. Yani altınlar ortak bir mala dönüştürülmüş olsa bile, kadın o altınların karşılığı olan değeri öncelikle ve münhasıran talep edebilir.

Uygulamada her ne kadar ziynetlerin mal rejimi davasından ayrı tutulması genel kural olsa da, Yargıtay’ın bazı kararlarında ziynet alacağı ile mal paylaşımının aynı davada görülebileceği yönünde örnekler mevcuttur. Ancak güvenli yaklaşım, düğün takıları için ayrıca talepte bulunulmasıdır. Özetle: Düğünde takılan altınlar ve takılar, bir eşin kişisel malı kabul edildiği için mal rejiminin tasfiyesine doğrudan konu olmaz; bunlar için ayrı bir hukuki talep yolu izlenir.

SATILAN YA DA HARCANAN DÜĞÜN TAKILARI GERİ İSTENEBİLİR Mİ?

Evlilik birliği içerisinde düğün takıları sıklıkla bozdurulup evin ihtiyaçları veya borçlar için harcanabilmektedir. Peki bu durumda takılar daha sonra geri istenebilir mi? Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, kadın eş düğün takılarını dava yoluyla aynen (aynı şeklinde) veya bedel olarak geri isteyebilir. Koca, bu takıları harcamış olsa bile, kadının kendisine takıları geri verilmemek üzere bağışladığını kanıtlayamadığı sürece, iade yükümlülüğünden kurtulamaz.

Başka bir deyişle, ziynet eşyalarının evlilikte ortak giderler için kullanılmış olması, tek başına erkeği sorumluluktan kurtarmaz. Eğer kadın bu takıları “iade almamak üzere” eşine verdiğine dair bir rıza göstermemişse, koca takıları satarak harcamış bile olsa, bunların değeri kadına ödenmek zorundadır. Yargıtay içtihadına göre kocanın kurtulması için gerekli tek yol, ispat yükünü yerine getirerek, kadının altınları kendi isteğiyle ve bir daha geri istememek üzere verdiğini ortaya koymaktır. Bu ispat ise uygulamada son derece zordur ve genellikle tanık beyanı gibi delillerle tek başına başarılamamaktadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da bir kararında, koca tarafından bozdurulan ziynetlerin kadının onayıyla verildiğini ispat etme yükümlülüğünün kocada olduğunu açıkça vurgulamıştır. Sonuç olarak, erkek ziynetleri harcamış olsa dahi, kadın talep ettiğinde bunların bedelini ödemekle yükümlü olmaya devam eder (aksini ispat edemediği müddetçe).

HANGİ DURUMLARDA DÜĞÜN TAKILARI İSTENEMEZ?

Boşanma halinde genel kural, düğün takılarının hak sahibi eş tarafından geri istenebilmesidir. Ancak bazı özel durumlarda ziynet alacağı talebi dinlenmez. Başlıca durumlar şunlardır:

  • Takıların Zaten Aynı Eşte Bulunması: Düğünde takılan ziynet eşyaları ve paralar hâlihazırda kime ait ise (örn. kadın eşin elinde bulunan takılar için kadın tekrar dava açamaz) o eş, bunlar için karşı taraftan talepte bulunamaz. Kısaca, kişi kendi elindeki altınları karşı taraftan tekrar isteyemez.
  • Takıların Üçüncü Kişilerce Çalınması: Düğünde takılan altın ve paraların, eşlerden bağımsız şekilde üçüncü kişiler tarafından çalınması halinde, eşlerin birbirinden ziynet talep etme imkânı genellikle yoktur. Bu durumda takılar ne kadında ne erkekte olduğundan, hukuken eşe yüklenebilecek bir iade sorumluluğu doğmayabilir. (Çalınma gibi durumlarda, ceza soruşturması veya hırsızlığa karşı sigorta kapsamı değerlendirilebilir.)
  • Kadının Takıları Kendisi İçin Harcaması: Yargıtay uygulamasına göre kadının kişisel malı sayılan düğün takıları, bizzat kadın tarafından bozdurulup kendi kişisel ihtiyaçları için harcanmışsa, artık bunları sonradan eşinden talep edemez. Örneğin kadın altınları bozdurup kendine ziynet eşyası veya kişisel bir mal almışsa, bunların bedelini boşanma sonrası kocadan istemesi mümkün olmaz.
  • Aykırı Örf ve Âdetin İspatı: Davalı konumundaki eş (genelde koca), bulundukları yörede düğün takılarının erkeğe ait olduğuna dair bir yerel âdet bulunduğunu öne sürer ve bunu güçlü delillerle ispat ederse, mahkeme bu örf kuralını uygulayabilir. Böyle bir ispat gerçekleşirse, kadın eşin genel kurala dayanarak takıları isteme hakkı sınırlanabilir. (Ancak yukarıda da değinildiği gibi, böyle bir örfün varlığını ispat etmek oldukça zordur ve uygulamada pek rastlanmamaktadır.)
  • Eşler Arası Özel Anlaşma: Taraflar düğün takılarının paylaşımına dair kendi aralarında yazılı veya sözlü özel bir anlaşma yapmış olabilir. Örneğin evlenmeden önce “düğünde takılan tüm altınlar ortak kullanılacak” şeklinde bir mutabakat varsa ve bu anlaşma ispatlanabilirse, mahkeme takıların bu anlaşmaya göre paylaştırılmasına karar verebilir. Bu durumda kadın lehine genel kuralın uygulanması yerine, önceden yapılan anlaşma geçerli olur ve kadın eş genel kural kapsamında ziynet talebinde bulunamaz.

Yukarıdaki durumlar dışında, kural olarak hak sahibi eş (çoğunlukla kadın eş), düğün takılarına ilişkin alacak talebinde bulunabilir.

DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR KİME AİTTİR

DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR KİME AİTTİR

DİNİ (DİYANET) GÖRÜŞÜ VE MEHİR KAVRAMI

Hukuki değerlendirmelerin yanında, düğün takıları konusunda dini bakış açısı da merak edilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fetvalarına göre, düğünde takılan altın ve takılar kime takılmışsa onun malı olur. Yani İslam hukukuna göre de, bir kimseye hediye edilen ziynet eşyası artık ona aittir ve hediye geri alınamaz. Bu kapsamda, örneğin damadın veya ailesinin geline taktığı bilezikler ve altınlar artık gelinin malıdır; bunlar evlilik sonrası mehir niteliğinde kabul edilir ve geri istenemez. Keza düğün davetlilerinin getirdiği hediyeler de, onları hangi eşe takmışlarsa o eşe ait sayılır. Bu, dinen hediyenin karşı tarafa mülkiyetinin geçtiği ve geri dönüşünün olamayacağı prensibine dayanmaktadır.

Burada mehir kavramını da ayrıca açıklamak gerekir. Mehir, İslam hukukunda evlilik sırasında erkeğin kadına vermesi gereken zorunlu bir maddi güvencedir ve nikâh akdinin şartlarından biridir. Düğünde takılan takılar ise genellikle davetlilerin hediyesi olup, mehirden farklı bir olgudur. Diyanet’in açıklamalarına göre düğün takıları, önceden kararlaştırılan mehir yerine geçmez. Mehir, evlenmeden önce veya nikâh esnasında belirlenir ve kadının talep edebileceği bir haktır. Düğünde takılan altınlar ise mehir dışında, misafirlerin veya ailelerin hediyesi niteliğindedir. Dolayısıyla düğünde takılan ziynet eşyaları, mehir yerine sayılamaz ve bu iki kavram birbirinden ayrı değerlendirilmelidir.

NİŞANDA TAKILAN TAKILARIN DURUMU

Evlilik öncesi yapılan nişan törenlerinde de karşılıklı takı ve hediye merasimleri olmaktadır. Nişan sırasında erkeğe ve kadına takılan takıların akıbeti de merak edilen konulardandır. Hukuken, nişanda taraflara takılan ziynet eşyaları da büyük ölçüde düğün takılarıyla benzer şekilde ele alınır.

Nişan merasiminde erkeğe takılan takılar, eğer kadına özgü bir nitelikte değilse (örneğin genel adet olarak erkeğe takılan çeyrek altın, saat, zincir gibi hediyeler), kural olarak erkeğe ait kabul edilir. Benzer şekilde kadına takılan nişan takıları da kadının kişisel malı sayılır. Nişan aşamasında takıları takan kişiler genellikle aile büyükleri olmakla birlikte, hediyenin kime takıldığı esas alınır. Yani nişanda damat adayına takılan saat veya altın, erkeğin; gelin adayına takılan takı seti, kadının malıdır.

Çift nişanlıyken ayrılırsa, bu takıların iadesi konusu Türk Medeni Kanunu m.122’ye göre değerlendirilir ve genelde nişan bozulduğunda karşılıklı takılar iade edilir (özellikle aynen duruyorsa). Ancak burada asıl konumuz evlilikle sonuçlanmış nişanlar olduğundan, nişanlılık evresi geçip evlilik gerçekleşmişse, nişanda takılan eşyalar artık tıpkı düğün takıları gibi değerlendirilir. Dolayısıyla boşanma davası esnasında, geçmişte nişanda takılmış olan ziynet eşyaları da gündeme getirilebilir. Uygulamada, nişan takıları genellikle düğünde takılanlarla beraber bozdurulduğu veya kullanıldığı için ayrı bir kalem olarak ortaya çıkmayabilir. Fakat eğer erkek veya kadın, nişanda kendisine takılıp da diğer eşte kalan bir takı olduğunu iddia ediyorsa, bunu da ziynet alacağı talebine dahil edebilir. Boşanma davasında nişan takılarının iadesi istenebilir ve bu talepler, düğün takılarının iadesi talepleriyle aynı hukuki esaslara tabidir.

SONUÇ

Özetle, Türk yargısının düğün takılarının aidiyeti konusundaki yaklaşımı 2024 itibarıyla önemli bir değişim geçirmiştir. Geçmişte Yargıtay tarafından benimsenen “düğünde takılan tüm takılar kural olarak kadının kişisel malıdır” yönündeki yerleşik içtihat terk edilmiş; yeni içtihatla birlikte damada takılan takıların damada, geline takılanların gelineta ait olacağı, ayrıca düğünde ortak sandığa atılan takılarda erkeğin de payı bulunabileceği kabul edilmiştir. Bu değişiklik, toplum gerçeklerindeki dönüşümün yargı kararlarına yansıması olarak değerlendirilebilir ve boşanma halinde daha adil bir paylaşım sağlamayı amaçlamaktadır.

Yine de uygulamada bazı belirsizlikler devam etmektedir. Özellikle taraflar arasındaki örtülü anlaşmaların ispatı veya yöresel adetlerin geçerliliği konularında Yargıtay’ın gelecekte vereceği kararlar yol gösterici olacaktır. Ayrıca “kadına özgü” veya “erkeğe özgü” takı ayrımının sınırları da zamanla netleşecektir. Tarafların, düğün takılarının paylaşımına ilişkin özel bir istekleri veya anlaşmaları varsa, bunu mümkünse yazılı hale getirmeleri ve anlaşmazlık riskini en aza indirmeleri tavsiye edilir.

Güncel içtihatlar ışığında artık eşler, kendilerine takılan ziynet eşyaları üzerinde hak sahibidir. Boşanma süreçlerinde oluşabilecek takı uyuşmazlıklarında, Yargıtay’ın 2024 ilke kararı rehber alınarak çözüme gidilecektir. Bu alandaki hukuki gelişmelerin takibi, hem evlenecek çiftler hem de uygulayıcılar için önemli olup, yeni içtihat değişikliklerinin ortaya koyduğu hak ve yükümlülükler dikkatlice değerlendirilmelidir. Her somut olayın koşullarına göre mahkeme kararı değişebileceğinden, bu konularda uzman bir boşanma avukatından danışmanlık almak en sağlıklı yol olacaktır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment