Borçlar hukukunda müteselsil kefil, diğer adıyla zincirleme kefil, bir borcun ödenmesini güvence altına almak için borçlu ile birlikte aynı borcun tamamından sorumlu olan kişidir. Müteselsil kefil, alacaklıya borcun ödenmemesi halinde borcun tamamını doğrudan talep etme hakkı verir. Yani borçlu borcunu vadesinde ödemezse, alacaklı önce borçluya dava açmak zorunda kalmadan müteselsil kefilden borcu ödemesini isteyebilir. Bu yönüyle müteselsil kefillik, alacaklıya hızlı tahsilat imkânı sağlarken kefil için ciddi bir sorumluluk doğurur. Özellikle kredi sözleşmeleri ve ticari sözleşmelerde, bankalar ve alacaklılar genellikle kefilin sorumluluğunu artırmak için müteselsil kefalet şartını eklerler.
Müteselsil kefil, adi kefil (normal kefil) ile karşılaştırıldığında çok daha geniş bir sorumluluk üstlenir. Adi kefalette alacaklı önce asıl borçludan tahsil yoluna gitmek zorunda iken, müteselsil kefalette alacaklı borçluya hiç uğramadan doğrudan kefile başvurabilir. Bu sebeple müteselsil kefil olan kişi, borçlu gibi borcun birincil sorumlusu durumuna gelir. Müteselsil kefil, borçlu borcunu ödemese de icra takibi ve haciz işlemleriyle karşı karşıya kalabilir. Bu yazıda, müteselsil kefilin ne anlama geldiğini, adi kefil ile farklarını, hukuki şartlarını, sorumluluk süresini, haklarını ve doğurabileceği riskleri detaylı şekilde ele alacağız.
İÇİNDEKİLER
MÜTESELSİL KEFİL NEDİR?
Müteselsil kefil, borçlu ile birlikte alacaklıya karşı zincirleme sorumluluk üstlenen kişiyi ifade eder. Türk Borçlar Kanunu’na göre, bir kefalet sözleşmesinde açıkça “müteselsil kefil” sıfatı belirtilmişse alacaklı, borcun vadesi geldiğinde asıl borçluya başvurmak zorunda kalmaksızın doğrudan kefilden tahsilat yapabilir. Müteselsil kelimesi, birlikte ve ayrı ayrı anlamına gelir; bu da müteselsil kefilin borcun tamamından, borçlu ile beraber ve tek başına sorumlu olduğu anlamına gelir. Uygulamada müteselsil kefil, zincirleme kefil olarak da bilinir ve genellikle banka kredileri, kira sözleşmeleri veya ticari borçlarda karşımıza çıkar.
Müteselsil kefilliğin temel özelliği, alacaklının alacağını zamanında tahsil edememesi durumunda borcun tamamı için doğrudan kefile başvurma hakkıdır. Örneğin bir banka kredisinde borçlu taksitleri ödemezse, banka beklemeden kefilden ödeme yapmasını talep edebilir. Ancak bu hak, borcun hemen ertesi gün kefilden isteneceği anlamına gelmez. Borcun vadesinin geçmiş olması, borçluya yapılan ihtarın sonuçsuz kalması veya borçlunun açıkça ödeme güçlüğü içinde bulunması genellikle müteselsil kefile başvurabilmek için fiili koşullardır. Yani borçlu ödemede gecikmeye düşmüşse ve yapılan uyarılara rağmen ödeme yapılmamışsa, artık müteselsil kefil devreye girer. Sonuç olarak müteselsil kefil, asıl borçlu ile aynı yükümlülüğü taşıyan ve borç ödenmediğinde alacaklı tarafından ilk muhatap alınabilecek kişi demektir.
ADİ KEFİL İLE MÜTESELSİL KEFİL ARASINDAKİ FARKLAR
Adi kefil, kefalet sözleşmesinde aksi kararlaştırılmadığında ortaya çıkan normal kefil türüdür. Adi kefalette kefil, borcun ikincil dereceden sorumlusudur; alacaklı önce asıl borçluya başvurmak ve borcun tahsili için tüm yasal yolları tüketmek zorundadır. Sadece belirli durumlarda adi kefile doğrudan başvurmak mümkün olur. Türk Borçlar Kanunu’na göre alacaklı şu istisnai hallerde doğrudan adi kefile başvurabilir:
- Kesin aciz belgesi (aciz vesikası) alınması: Borçlu hakkında yapılan icra takibi sonucunda borcun tamamını karşılamayan bir aciz vesikası düzenlenmişse, artık alacaklı borcun kalan kısmı için doğrudan kefile yönelebilir.
- Borcun Türkiye’de tahsili imkânsız veya çok zor ise: Örneğin borçlu yurt dışında olup mal varlığı bulunmuyorsa veya borçlu adresi meçhulse, adi kefile başvurma imkânı doğabilir.
- Borçlunun iflası veya konkordato talebi: Borçlu iflas etmişse ya da konkordato (iflas anlaşması) ilan etmişse, alacaklı artık borçlu yerine kefilden ödemeyi talep edebilir.
Yukarıdaki durumlar dışında, adi kefillikte alacaklı öncelikle borçluyu takip etmek zorundadır. Borçluya karşı icra takibi yapılmadan veya bu yollardan sonuç alınmadan adi kefile doğrudan gidilemez. Örneğin, borçlu hakkında icra takibi başlatılmadan adi kefilin mal varlığına haciz konulamaz. Adi kefilin sorumluluğu bu nedenle daha sınırlı ve ikincil niteliktedir.
Müteselsil kefil ise bu süreci alacaklı açısından kolaylaştırır. Eğer kefalet sözleşmesinde müteselsil kefalet öngörülmüşse, alacaklı borçluya karşı dava veya icra yoluna gitmeden kefile başvurabilir. Bu, alacaklı için büyük avantajken müteselsil kefil için ciddi bir risk farkıdır. Müteselsil kefil, borcun tamamından sanki asıl borçluymuş gibi sorumlu hale gelir. Borçlu borcunu hiç ödemese de alacaklı doğrudan kefile ödeme emri gönderebilir ve yasal takibe başlayabilir. Hatta kefil yurt dışında olsa bile, borç Türkiye’de doğduğu için kefilin Türkiye’deki malvarlığına haciz gelebilir.
Özetle, adi kefil ile müteselsil kefil arasındaki en önemli fark, borcun tahsil sürecindeki öncelik sırasıdır. Adi kefilde alacaklı önce borçluyu takibe mecburken, müteselsil kefilde alacaklı istediği takdirde önce kefile yönelebilir. Uygulamada bankalar ve finans kuruluşları genellikle kefillik anlaşmalarını müteselsil kefalet şeklinde düzenlemektedir. Böylece borç ödenmezse zaman kaybetmeden kefilden tahsil yoluna gitmeyi amaçlarlar. Bu nedenle bir sözleşmeye kefil olurken, metinde “müteselsil kefil” ibaresinin bulunup bulunmadığını dikkatle kontrol etmek gerekir.
MÜTESELSİL KEFALETİN ŞARTLARI
Bir kefalet sözleşmesinin geçerli şekilde kurulabilmesi için kanun koyucunun öngördüğü bazı şartlar ve şekil koşulları vardır. Müteselsil kefalet de bir kefalet türü olduğundan, Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nda belirtilen tüm bu şartlara tabiidir:
- Yazılı Sözleşme Şartı: TBK m.583 uyarınca, kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. Sözleşmede kefilin sorumlu olacağı azami borç tutarı ve kefalet tarihi açıkça gösterilmelidir. Özellikle müteselsil kefalet durumunda, kefilin bu sorumluluğu üstlendiğini kanıtlamak için sözleşmede kendi el yazısıyla özel bir beyan yer almalıdır. Kefilin el yazısıyla “müteselsil kefil olduğuna dair” bir ibareyi sözleşmeye eklemesi zorunludur. Örneğin kefil, sözleşmeye “Bu borca müteselsilen kefil olmayı kabul ediyorum” şeklinde kendi el yazısıyla yazarak imzalamalıdır. Bu koşul, kefilin ağır sorumluluğun farkında olduğunu belgelemek amacı taşır. Aksi takdirde, sözleşme şekil şartına aykırı olur ve geçersiz sayılabilir.
- Eşin Rızası Şartı: Eğer kefil olacak kişi evli ise, kanun gereği eşinin yazılı rızasını almak zorundadır (TBK m.584). Kefalette eşin rızası bir geçerlilik şartı olarak düzenlenmiştir; bu onay alınmadan yapılan kefalet sözleşmesi geçersizdir. Uygulamada, evli kefiller sözleşmeye ek olarak eşlerinden “eş muvafakatnamesi” denilen yazılı izin belgesini de alırlar. Bu şartın amacı, aile ekonomisini korumak ve eşlerden birinin habersiz aşırı borç yükü altına girmesini engellemektir. İstisna olarak, ticari işletme sahibi esnafların mesleki faaliyetlerinden doğan kefaletlerinde eş rızası aranmamaktadır. Yine de genel kural, aile konutu veya yüksek tutarlı borçlarda eşin onayının gerektiğidir. Kefil olmadan önce mutlaka eşinizin yazılı iznini alın ve bu belgenin sözleşmeye eklendiğinden emin olun.
- Diğer Şartlar: Kefil olabilmek için kişi fiil ehliyetine sahip olmalıdır. Reşit olmayanlar, kısıtlılar ancak yasal temsilcilerinin izni ile kefil olabilirler. Ayrıca kefalet sözleşmesinde kefilin sorumluluğunun sınırları (azami tutar, süre gibi) belirtilmelidir. Kefalet, adi kefalet, müteselsil kefalet, birlikte kefalet, kefile kefalet gibi türlere ayrılabilir ve bunların her birinin hukuki niteliği sözleşmede açıkça yazılmalıdır. Örneğin aynı borç için birden fazla kişi kefil oluyorsa bunun birlikte (müşterek) kefalet mi yoksa bağımsız kefalet mi olduğu belirtilmelidir. Tüm bu şartlar, kefalet sözleşmesinin geçerli ve ileride alacaklı tarafından sorunsuz icra edilebilir olmasını sağlar. Şekil şartlarına uyulmaz veya eş onayı gibi zorunluluklar yerine getirilmezse, kefil sonradan sözleşmenin geçersizliğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulma imkânına sahip olabilir.
MÜTESELSİL KEFALETİN SÜRESİ
Kefalet sözleşmeleri süreli veya süresiz olarak düzenlenebilir. Bu nedenle müteselsil kefilin sorumluluğu ne kadar süreyle devam edeceği, sözleşmedeki süre kaydına ve kanuni kurallara bağlıdır:
- Belirli Süreli Kefalet: Taraflar kefaletin geçerliliğini belirli bir süre ile sınırlandırabilir. Örneğin bir yıl süreyle veya borcun belirli bir tarihe kadar ödenmemesi durumunu kapsayacak şekilde kefil olunabilir. Belirli süreli kefaletlerde, sözleşmede belirtilen süre dolunca kefilin yükümlülüğü kendiliğinden sona erer. Taraflar anlaşarak süreyi uzatmak isterlerse, bu uzatma da yazılı olmalı ve kefil yeniden kendi el yazısıyla onay vermelidir. Aksi takdirde, sürenin uzatıldığı iddiası geçersiz kalır. Örneğin bir kefalet 31 Aralık 2025 tarihine kadar geçerli kılınmışsa, bu tarihten sonra alacaklı kefile başvuramaz. Ancak taraflar bu tarihten önce anlaşarak sorumluluk süresini uzatabilirler; bu uzatma da yine imzalı ve kefil tarafından el yazısıyla belirtilmiş olmalıdır.
- Belirsiz Süreli (Süresiz) Kefalet: Herhangi bir süre belirtilmeden yapılan kefalet sözleşmeleri, belirsiz süreli sayılır. Kanun, belirsiz süreli kefalette kefili korumak için azami bir süre sınırı getirmiştir. On yıl geçtikten sonra kefil, artık sorumluluktan kurtulabilir. Uygulamada, TBK gereği süresiz bir kefalette kefilin sorumluluğu sözleşmenin kurulmasından itibaren 10 yıl geçince düşer. Eğer borç henüz doğmamış veya muaccel hale gelmemiş olsa bile, on yıllık hak düşürücü süre sonunda kefillik sona erer. Bunun tek istisnası, tarafların karşılıklı rızayla kefaleti devam ettirmek için yeniden yazılı bir anlaşma yapmalarıdır. Örneğin süresiz bir kefalet sözleşmesi 2015’te yapılmışsa, kefil 2025’te sorumluluktan çıkabilir. Alacaklı, kefilin onayı olmadan bu süreyi tek taraflı uzatamaz. 10 yıllık süre, kefilin belirsiz bir süre boyunca belirsiz risklere maruz kalmasını önlemeye yöneliktir.
- Borç Ödendiğinde veya Bittğinde: Elbette, kefaletin en doğal sona erme hali borcun tamamen ödenmesi veya tasfiye edilmesidir. Asıl borçlu borcun tamamını ödediğinde kefilin sorumluluğu da biter. Borç, alacaklı tarafından feragat edilerek veya zamanaşımı nedeniyle tahsil edilemez hale gelirse yine kefalet sona erer. Ancak dikkat: Borcun zamanaşımına uğraması, alacaklının talep hakkını ortadan kaldırsa da eğer kefil borcu bilerek öderse, sonradan “zamanaşımı vardı” diyerek geri isteyemez. Bu nedenle kefiller, sorumluluk sürelerini ve borcun durumunu yakından takip etmelidir. İcra dosyası ne zaman düşer veya borç zamanaşımına uğrar mı gibi konularda bilgi sahibi olmak, kefilin haklarını koruması açısından faydalıdır.
Özetle, müteselsil kefil açısından sorumluluk süresi sözleşmede kararlaştırılan süre ve kanuni sınırlar ile belirlenir. Belirli süreli kefalette süre bitimiyle, süresiz kefalette ise en geç 10 yıl sonunda kefillik ortadan kalkar. Ayrıca borcun ifası, tasfiyesi veya alacaklının alacağını kaybetmesi durumlarında da kefilin yükümlülüğü sona erecektir. Kefil olarak ne kadar süreyle risk üstlendiğinizi bilmek, ileride beklenmedik taleplerle karşılaşmamanız için önemlidir.
MÜTESELSİL KEFİLİN HAKLARI VE SORUMLULUKLARI
Müteselsil kefil olmak, borcun adeta asıl borçlusuymuş gibi sorumluluk üstlenmek demektir. Bununla birlikte, kefilin borcun ödenmesi sürecinde bazı hakları da bulunmaktadır:
- Öncelikle Rehine Başvurma Hakkı: Eğer borcun teminatı olarak bir rehin (ipotek, taşınır rehni vb.) verilmişse ve borçlu iflas etmemişse, müteselsil kefil alacaklıdan önce rehinli malın paraya çevrilmesini talep edebilir. Bu, kefilin kanundan doğan bir def’idir. Örneğin borçlu borcuna karşılık bir evini ipotek göstermişse, kefil “önce bu ipotekli ev satılsın, borç yine ödenmezse bana gelin” deme hakkına sahiptir. Ancak rehinin borcu karşılamayacağı açıkça belliyse veya borçlu iflas halindeyse bu hak kullanılamaz.
- Rücu (Geri Alma) Hakkı: Müteselsil kefil, alacaklıya borcun tamamını veya bir kısmını ödediğinde, ödediği tutar için asıl borçluya ve varsa diğer kefillere rücu edebilir. Yani ödediği parayı onlardan talep etme hakkına sahiptir. Bu, kefilin en önemli hakkıdır çünkü borç aslında borçluya aittir. Ödeme yapmış olan kefil, alacaklının haklarına halef (onun yerine geçen) olur ve asıl borçluya karşı alacaklı konumuna geçer. Örneğin arkadaşınızın borcuna kefil oldunuz ve borcun tamamını siz ödediniz; bu durumda ödediğiniz miktarı arkadaşınızdan yasal olarak isteme hakkınız vardır. Eğer birden fazla müteselsil kefil varsa (birlikte kefalet durumu), iç ilişkide aralarında denge (paylaşım) vardır: Kefillerden biri borcun hepsini öderse, diğer kefillere payları oranında rücu edebilir.
- Borçluya Ait Def’ileri İleri Sürme: Kefil, asıl borçlunun borca ilişkin bazı itiraz ve def’ilerini kendi durumunda da ileri sürebilir. Örneğin borçlu borcun senedinin sahte olduğunu iddia ediyorsa, kefil de alacaklıya karşı bu durumu savunma olarak kullanabilir. Yine borç zamanaşımına uğramışsa, kefil de zamanaşımı def’isini ileri sürüp ödeme yapmaktan kaçınabilir. Ancak kefil, borçlunun sadece kişiye sıkı sıkıya bağlı itirazlarını (örneğin borçlunun ehliyetsizliği gibi) kendi adına kullanamaz. Genel olarak, kefil borcun hukuken geçerli olmadığı ya da ortadan kalktığı durumları alacaklıya karşı savunma olarak ileri sürme hakkına sahiptir.
Müteselsil kefilin sorumlulukları ise oldukça ağırdır:
- Borcun Tamamından Sorumlu Olma: Müteselsil kefil, sözleşmede aksi belirtilmedikçe borcun tamamından sorumludur. Alacaklı, borcun tamamını kefilden tahsil edebilir ve kısmi ödeme yapsa bile kalan kısım için yine kefile dönebilir. Kefilin sorumluluğu, belirlenen azami tutar kadardır; örneğin kefil en fazla 100.000 TL için kefil olduysa, 100.000 TL’ye kadar olan kısım için alacaklı kefile gidebilir. Fakat faizler ve takip masrafları gibi yan borçlar da genellikle kefilin sorumluluk alanına dahildir. Kefil olmadan önce sorumluluk tutarının ve kapsamının net bir şekilde yazıldığından emin olun.
- İcra Takibi ve Haciz Riski: Borç ödenmediğinde alacaklı, icra takibi başlatarak doğrudan müteselsil kefile ödeme emri gönderebilir. Kefil 7 gün içinde borca itiraz etmez veya ödeme yapmazsa icra takibi kesinleşir. Sonrasında alacaklı, kefilin mal varlığına haciz koydurabilir. Bu durumda kefilin maaşının bir kısmına el konulabilir, banka hesapları dondurulabilir veya gayrimenkulleri satılmak üzere haczedilebilir. Haciz işlemleri kefil açısından ciddi sonuçlar doğurur; tıpkı borçlu gibi kefilin de evine haciz gelebilir, otomobiline, arsasına tedbir konulabilir. Özellikle müteselsil kefil, bir borçlu hükmünde olduğu için, borçluya uygulanan pek çok cebri icra işlemi onun için de uygulanabilir. Bu nedenle kefil, alacaklı ile borçlu arasındaki gelişmeleri yakından izlemeli ve gerekirse icra takibine itiraz gibi hukuki haklarını zamanında kullanmalıdır.
- Kredi Siciline Etki: Kefil olunan borcun ödenmemesi, kefilin kredi sicilini ve finansal itibarını da olumsuz etkileyebilir. Özellikle bankalara olan borçlarda, borcun ödenmemesi halinde kefilin de kredi puanı düşebilir. Bankalar, kefilleri de risk grubunda değerlendirdiğinden, ileride kredi almak istediğinizde kefil olduğunuz borç nedeniyle olumsuz bir kayıtla karşılaşabilirsiniz. Bu, kefilliğin genellikle göz ardı edilen ama önemli bir sonucudur.
Müteselsil kefil, bütün bu sorumlulukları göze alarak imza atmış olur. Bu sebeple kefil olmadan önce borcun niteliğini, tutarını, borçlunun ödeme gücünü ve kendi mali durumunuzu gerçekçi şekilde değerlendirin. Unutmayın, kefil olduğunuz anda borç sizin borcunuzmuş gibi hukuki sorumluluk altına giriyorsunuz.
MÜTESELSİL KEFALETİN RİSKLERİ VE SONUÇLARI
Müteselsil kefil olmanın en büyük riski, borcun ödenmemesi halinde birincil muhatap haline gelmektir. Bir an için, kefil olduğunuz borcun hiç ödenmediğini düşünün: Alacaklı tüm yükümlülüğü sizin omuzlarınıza bırakabilir. Bu durumda karşılaşabileceğiniz sonuçlar şunlardır:
- Mali Yükümlülük: Borcun tamamını ödeme yükü kefile kalır. Bu, belki de hiç kullanmadığınız bir kredi tutarını veya size ait olmayan bir borcu kendi cebinizden ödemek zorunda kalmak anlamına gelir. Eğer gerekli nakdi sağlayamazsanız, faizler ve masraflarla birlikte borç katlanarak büyüyebilir. Sonuçta kendi mal varlığınızdan ödemek durumunda kalırsınız ve bu da ciddi mali kayıplara yol açabilir.
- Hukuki Yaptırımlar: Borç ödenmezse alacaklının başlatacağı icra takibi hızlı bir şekilde ilerler. Ödeme emrine itiraz etmez veya borcu ödeyemezseniz, kısa sürede haciz aşamasına geçilebilir. Haciz sonucunda ev eşyalarınızdan arabanıza, maaşınızdan banka hesaplarınıza kadar çeşitli varlıklara el konulabilir. Özellikle aile bireylerinizle paylaştığınız ev eşyalarının hangi kısmının haczedilebileceği gibi konular, Eve Haciz Gelir mi? sorusuyla gündeme gelebilir. Kanun, borçlu ve ailesinin temel ihtiyaç eşyalarını haciz dışında tutsa da, kefil olarak lüks ya da ihtiyaç fazlası görülen birçok eşyanızın satılma riski vardır. Ayrıca haciz kayıtları kamuya açık icra kayıtlarında görüneceği için ticari itibarınız da zedelenebilir.
- Psikolojik ve Ailevi Etki: Müteselsil kefillik, sadece finansal değil, psikolojik bir yük de getirir. Sürekli “ya borç ödenmezse” endişesiyle yaşamak, kişinin stres seviyesini artırır. Hele ki borç ödenmediğinde ve kefile haciz işlemi uygulandığında, aile içinde ekonomik dengeler sarsılabilir. Eşinizin ve ailenizin haberi olmadan kefil olduysanız, sonradan eşin rızası olmadığı için hukuken sorumluluktan kurtulsanız bile (eş rızası yokluğu sözleşmeyi geçersiz kılabilir), aile içinde güven problemi yaşanabilir. Bu nedenle, kefillik kararı aile bireyleriyle de paylaşılmalı ve olası riskler önceden konuşulmalıdır.
- Yurtdışında Olsanız Bile Sorumluluk: Müteselsil kefil olmanın coğrafi sınırı yoktur. Borç Türkiye’de doğmuşsa, siz başka bir ülkede yaşasanız dahi alacaklı Türkiye’deki mallarınıza ulaşabilir. Örneğin yurt dışında yaşayan birçok vatandaş, Türkiye’de akrabalarına kefil olduklarında borç ödenmezse hiç beklemedikleri bir anda haklarında icra takibi başlatıldığını görebilirler. Tebligatların geç ulaşması, itiraz sürelerinin kaçırılması gibi riskler ortaya çıkabilir. Nihayetinde, sırf başka bir ülkede ikamet etmek kefili sorumluluktan kurtarmaz; borç nerede doğduysa oranın hukukuna tabisiniz.
Sonuç olarak, müteselsil kefalet alacaklıya güçlü bir koruma sağlarken, kefil için yüksek riskli bir taahhüt anlamına gelir. Bu riski üstlenmeden önce çok iyi düşünmeli, gerekirse bir hukuk danışmanına danışmalı ve borçluya tam olarak güvenip güvenmediğinizi değerlendirmelisiniz. Unutmayın, kefil olduğunuz kişi borcunu ödemediğinde “neden ödemedin?” diye hesap sorulacak ilk kişi siz olacaksınız. Bu nedenle “asla ödemem gerekmeyecek bir imza atıyorum” düşüncesine kapılmadan, en kötü senaryoya göre hareket etmek gerekir. Müteselsil kefil olmanın riski, doğru yönetilmezse bir imza uğruna yıllarca maddi manevi bedel ödemek zorunda kalmaktır.

MÜTESELSİL-KEFİL-NEDİR
SIKÇA SORULAN SORULAR
Müteselsil Kefil Ne Demek?
Müteselsil kefil, bir borcun ödenmemesi halinde alacaklının doğrudan başvurabildiği kefil türüdür. Müteselsil kelimesi “zincirleme” anlamına gelir; bu kefillikte borçlu ve kefil borca birlikte ve ayrı ayrı zincirleme şekilde sorumludur. Yani alacaklı, asıl borçlu ödeme yapmazsa vakit kaybetmeden kefilden borcun tamamını talep edebilir.
Müteselsil Kefil ile Adi Kefil Arasındaki Fark Nedir?
Adi kefil, alacaklının önce borçluya başvurmak zorunda olduğu, kefilin ikincil derecede sorumlu olduğu kefil türüdür. Müteselsil kefilde ise alacaklı, borçluya uğramadan doğrudan kefilden tahsilat yapabilir. Adi kefalette borçlu hakkında icra takibi ve hukuki yollar tüketilmeden kefile gidilemezken, müteselsil kefalette alacaklı borcun vadesi gelince kefile de başvurabilir. Bu nedenle müteselsil kefil, adi kefile göre çok daha geniş bir sorumluluk üstlenir.
Müteselsil Kefalette Eşin Rızası Gerekir Mi?
Evet, eğer müteselsil kefil olacak kişi evliyse, eşinin yazılı rızası gereklidir. Kefalette eşin rızası, Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesi uyarınca bir geçerlilik şartıdır. Eşin onayı alınmadan yapılan kefalet (müteselsil kefalet dahil) hukuken geçersiz kabul edilebilir. Sadece esnaf gibi belirli ticari durumlarda mesleki kefaletler için eş rızası aranmaması gibi istisnalar vardır, ancak bireysel borçlarda kural olarak evli kefilin eşinden yazılı izin alınması zorunludur.
Müteselsil Kefaletin Süresi Ne Kadardır?
Müteselsil kefaletin süresi, sözleşmede belirlenen süreye veya kanunun koyduğu sınırlara bağlıdır. Eğer sözleşmede kefalet belirli bir süreyle sınırlandıysa o süre sonunda kefilin sorumluluğu biter. Süre belirtilmemiş yani süresiz bir kefalet ise kanunen en fazla 10 yıl geçerlidir. Kefil, 10 yılın sonunda sorumluluktan çıkabilir (hak düşürücü süre). Taraflar anlaşarak bu süreyi uzatmak isterlerse, yeniden yazılı bir uzatma anlaşması yapmaları gerekecektir.
Müteselsil Kefil Borcu Öderse Ne Olur?
Müteselsil kefil, alacaklıya borcun tamamını veya bir kısmını ödediğinde rücu hakkını kazanır. Ödediği tutar için asıl borçluya başvurarak parasını talep edebilir. Yani kefil ödediği meblağ kadar alacaklının yerine geçerek borçluya karşı alacaklı konumuna gelir. Bu noktada kefil, borçluya karşı dava açıp ödediği miktarı faiziyle birlikte isteyebilir. Eğer birden fazla kefil varsa, borcun hepsini ödeyen kefil diğer kefillere de payları oranında rücu edebilir.
Müteselsil Kefil Oldum Borç Ödenmezse Ne Olur?
Eğer müteselsil kefil olduğunuz borç asıl borçlu tarafından ödenmezse, alacaklı borcun tamamı için size yönelecektir. Önce adınıza icra takibi başlatılır ve ödeme emri tebliğ edilir. Ödeme yapılmaz veya itiraz edilmezse borcun tahsili için haciz işlemleri uygulanabilir. Maaşınıza, banka hesaplarınıza veya mal varlıklarınıza haciz konulması gibi durumlar yaşayabilirsiniz. Ayrıca borcun ödenmemesi kefil olarak sizin finansal sicilinizi de olumsuz etkileyebilir. Kısacası, borçlu borcunu ödemezse müteselsil kefil olarak siz aynen borçlu gibi tüm hukuki yaptırımlarla karşılaşır ve borcu ödemekle yükümlü olursunuz.