Kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında yapılan ve asıl borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarını kefilin üstlendiği teminat sözleşmelerinden biridir. Bu sözleşmesinin tanımı Türk Borçlar Kanunu’nun madde 581’de şu şekilde yapılmıştır: Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.

Bu sözleşmesinin geçerli olabilmesi işin eğer kişi evliyse eşinin rızasına ihtiyaç duyulur. Yani bu durumda kefalet sözleşmesinin geçerli olması eşin buna onay göstermesine bağlıdır. Kefalette eşin rızası evlilik birliğinin sarsılmasını önlemek ve evlilik birliğinde ekonomik refahın sağlanması içindir. Kanun koyucu bu hususu göz önünde bulundurarak rızayı bu sözleşmenin geçerlilik şartı olarak düzenlemiştir.

KEFALET NEDİR?

Kefalet, birinin borcunu ödememesi durumunda bunun sorumluluğunu üstlenme durumudur. Bunun için yapılan sözleşmeye ise kefalet sözleşmesi denir. Bu sözleşmenin geçerli olabilmesi işin eğer kişi evliyse eşinin rızasına ihtiyaç duyulur. Kefalette eşin rızası bu sözleşmenin geçerli olarak yapılması için gereklidir. Kefalette eşin rızası alınmazsa akdedilen sözleşme geçersiz olacaktır.

KEFALET SÖZLEŞMESİ ŞEKİL ŞARTLARI

Kefalet sözleşmesinde nitelikli şekil şartı öngörülmüştür ve bu nitelikli şekil şatları Türk Borçlar Kanunu’nun 583.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: Bu sözleşme , yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini bu sözleşmede kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Bu sözleşmenin sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.

Bu nedenle bu sözleşmesinin geçerli olabilmesi için aşağıdaki şartların varlığı gerekir:

1)Bu sözleşme yazılı olarak düzenlenmelidir,

2)Kefil kendi el yazısı ile bu sözleşmeyi imzalamalıdır,

3)Kefilin sorumlu olduğu azami miktar kefalet sözleşmesine yazılmalıdır,

4)Kefalet tarihi kefalet sözleşmesine yazılmış olmalıdır.

KEFALET SÖZLEŞMESİ TÜRLERİ

Türk Borçlar Kanunu uyarınca 5 tür kefalet sözleşmesi vardır:

1)Adi Kefalet: Adi kefalet Türk Borçlar Kanunu’nun 585.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez; ancak, aşağıdaki hâllerde doğrudan doğruya kefile başvurabilir: Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması, Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi, Borçlunun iflasına karar verilmesi. Borçluya konkordato mehili verilmiş olması.

2)Müteselsil kefalet: Müteselsil kefalet Türk Borçlar Kanunu’nun 586.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehinini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.

3)Birlikte kefalet: Birlikte kefalet Türk Borçlar Kanunu’nun 587.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: Birden çok kişi, aynı borca birlikte kefil oldukları takdirde, her biri kendi payı için adi kefil gibi, diğerlerinin payı için de kefile kefil gibi sorumlu olur. Borçluyla birlikte veya kendi aralarında müteselsil kefil olarak yükümlülük altına giren kefillerden her biri, borcun tamamından sorumlu olur.

4)Kefile kefil: Kefile kefil Türk Borçlar Kanunu’nun 588.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: Alacaklıya, kefilin borcu için güvence veren kefile kefil, kefil ile, adi kefil gibi sorumludur.

5)Rücua kefil: Rücua kefil Türk Borçlar Kanunu’nun 588.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: Rücua kefil, kefilin borçludan rücu alacağı için güvence veren kefildir.

EVLİLİĞİN KİŞİLERİN HUKUKİ İŞLEM EHLİYETLERİNE ETKİSİ

Türk Hukuku’nda irade serbestliği ilkesi kabul görmektedir. Bu ilke kişilere hukuk düzeninin sınırları içinde serbestçe hukuki işlemlerde bulunabilme yetkisini vermektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 193.maddesi de eşlerin hukuki işlemleri ile ilgili bir hükme yer vermiştir: “Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir. İşte bu aksine hallerden biri kefalet sözleşmesidir. Bu sözleşmenin geçerli olabilmesi işin eğer kişi evliyse eşinin rızasına ihtiyaç duyulur. Kefalette eşin rızasına bu sözleşmesinin geçerli olması için ihtiyaç duyulur. Kefalette eşin rızası alınmadan yapılan sözleşmeler hukuken geçerli olmayacaktır.

KEFALETTE EŞİN RIZASI

Kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında yapılan ve asıl borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarını kefilin üstlendiği teminat sözleşmelerinden biridir. Bu sözleşmenin tanımı Türk Borçlar Kanunu’nun m. 581’de şu şekilde yapılmıştır: Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.

Bu sözleşmenin geçerli olabilmesi işin eğer kişi evliyse eşinin rızasına ihtiyaç duyulur. Yani bu durumda bu sözleşmenin geçerli olması eşin buna onay göstermesine bağlıdır. Kefalette eşin rızası alınmadan yapılan sözleşmeler hukuken geçerli olmayacaktır.

KEFALETTE EŞ RIZASININ AMACI

Kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi işin eğer kişi evliyse eşinin rızasına ihtiyaç duyulur. Yani bu durumda bu sözleşmesinin geçerli olması eşin buna onay göstermesine bağlıdır. Kefalette eşin rızasına dayanılmayarak akdedilen sözleşmeler hukuken geçerli olmayacaktır. Bu sözleşmenin evlilikte eşin rızasına bağlanmasının nedeni evlilik birliğinin sarsılmasını önlemek ve evlilik birliğinde ekonomik refahın sağlanması içindir. Kanun koyucu bu hususu göz önünde bulundurarak rızayı bu sözleşmenin geçerlilik şartı olarak düzenlemiştir.

EŞ RIZASININ HUKUKİ NİTELİĞİ VE ŞARTLARI

Kefalette eşin rızasının hukuki niteliği bir geçerlilik şartı ve izin niteliğinde olmasıdır. Kefalette eşin rızası alınmadan yapılan sözleşmeler geçersiz olacaktır.

Kefalette eşin rızasının şartları ise Türk Medeni Kanunu’nun 584.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Bu sözleşmede sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.

Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.

Kefalette eşin rızasının şartları sonuç olarak şunlardır:

1)Bu rıza sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmelidir,

2)Adi yazılı rıza ile de rıza verilebilir,

3)Rıza veren eş ayırt etme gücüne sahip olmalıdır.

EŞ RIZASININ ŞEKLİ VE ZAMANI

Kefalet sözleşmelerinin kurulmasında nitelikli yazılı şart gerekir. Bu sözleşmesinin geçerliliği için diğer eşin yazılı rızası aranmakla birlikte aranan bu rıza ise adi yazılı rızadır. Verilecek rızada, diğer eşin rıza verdiğini belirten bir beyanının bulunması yeterli olacaktır. Kefalette eşin rızasına dayanılmadan akdedilen sözleşmeler hukuken geçersiz olacaktır.

Kefalette eşin rızasının ne zaman verileceği ise Türk Medeni Kanunu’nun 584.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Bu madde uyarınca, eşin rızasının sözleşme kurulmadan ya da en geç kurulması anında verilmesi şarttır.

KEFALET SÖZLEŞMESİNDE EŞ RIZASININ İSTİSNALARI

Kefalette eş rızasının istisnaları şunlardır:

1)Mahkemece Verilmiş Bir Ayrılık Kararının Olması veya Yasal Olarak Eşlerin Ayrı Yaşama Hakkının Doğması: Ayrılık kararı, Türk Medeni Kanunu madde 167 ve devamında şu şekilde düzenlenmiştir: Boşanma davası açmaya hakkı olan eş boşanma talebinde bulunabileceği gibi ayrılık kararı da isteyebilir. Dolayısı ile hükmedilen ayrılık süresi devam ettiği müddetçe kefalet sözleşmesi akdedecek olan kefil için eşin rızası aranmayacaktır.

2) Kefalet Sözleşmesinde Sonradan Yapılan ve Kefilin Sorumlu Olduğu Miktarı Arttırmayan, Adi Kefaleti Müteselsil Kefalete Dönüştüren ya da Kefil Yararına Olan Güvencelerin Önemli Ölçüde Azalmasına Neden Olmayan Değişiklikler: Kefilin üstlendiği sorumluluğu arttırmayan veya iyileştiren değişiklikler için eşin rızasının alınmasına gerekmez.

3)Türk Borçlar Kanunu 584/III Kapsamında Eşin Rızasının İstisnaları: Ticaret siciline kayıtlı ticarî işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.

4) 27/12/2006 Tarihli ve 5570 Sayılı Kanun Kapsamında Kullanılacak Kredilerde Verilecek Kefaletler: Türk Borçlar Kanunu madde 584/III’te yer alan istisnaya göre, bahsi geçen kredilere başvuranlara, kredi borçlarına verilecek kefaletlerde eşin rızası aranmaz.

5) Tarım Kredi, Tarım Satış, Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kooperatifleri, Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca Kooperatif Ortaklarına Kullandırılacak Kredilerde Verilecek Kefaletler: Türk Borçlar Kanunu madde 584/III’te yer alan son istisnaya göre, tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde eşin rızası gerekmez.

EŞİN RIZASININ ALINMAMASININ SONUÇLARI

Kefalette eşin rızası, kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulabilmesi için eşinin rızası geçerlilik şartı olduğundan, eşin rızası olmadan yani geçerlilik koşullarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesi kesin hükümsüz olacaktır. Sözleşmenin kurulma anında alınmamış olan eşin rızasının sonrasında icazet yoluyla alınması da sözleşmeyi geçerli hale getirmeyecektir. Bu sözleşmesinin kurulduğu sırada evli olan kişinin diğer eşin rızasını almaması ve sonrasında boşanma ya da ayrılık kararı alması durumu da geçersiz olan bu sözleşmeyi geçerli hale de getirmeyecektir.

KEFALETTE EŞİN RIZASINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

1) 12. Hukuk Dairesi         2012/32781 E.  ,  2013/10544 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ: Kastamonu 2. İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ :15/08/2012
NUMARASI: 2012/240-2012/223

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Borçlu tarafından icra mahkemesine yapılan başvuruda, hakkında 05.07.2012 tarihinde başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte, 03.08.2012 tarihinde yokluğunda, eşi tarafından verilen icra kefaletinin iptali istenmiş, mahkemece istemin kısmen kabulü ile diğer borçlu S. için verilen kefaletin iptali ile kefilin eşi olan borçlu yararına verilen kefaletin geçerli olduğu gerekçesi ile talebin reddine karar verilmiştir.
27836 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesinin 1. fıkrasında “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce yada en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.” düzenlemesi; aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına ve adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine yada kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez” düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, borçlu B. K’nin eşi G.K ‘nin 03.08.2012 tarihinde, borçluların yokluğunda, eşi B. ve diğer borçlu S. S.’nun borçlarına karşılık icra kefili olduğu, buna ilişkin tutanağın alacaklı vekili ve icra kefili tarafından imzalandığı görülmektedir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesi uyarınca kefilin, kendi eşinin rızası olmaksızın eşi açısından da vermiş olduğu kefalet geçersizdir. Sözü edilen maddenin 2. fıkrasında belirtilen şekilde bir durum da olmadığı gibi eş için verilecek kefalet yasadaki şekil şartının yerine getirilmesine engel olmaz.
O halde mahkemece, şikayetin tümden kabulü ile borçlu B.K.’nin eşi G K.tarafından eşinin rızası olmaksızın verilen kefaletin de şekil şartı yokluğundan iptaline karar vermek gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ  : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

2) 19. Hukuk Dairesi         2018/2152 E.  ,  2020/230 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ: Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasında görülmekte olan menfi tespit davasının ilk derece mahkemesinde yapılan yargılaması sonunda verilen kararın davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi tarafından verilen davacılar vekilinin istinaf talebinin esastan reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
– K A R A R –
Davacılar vekili, davacıların karı-koca olduklarını, davacı …’in dava dışı borçlu … davalıdan kullandığı krediye kefil olduğunu, söz konusu kefaletin verilmesi sırasında davacı eşinin rızasının alınmadığını, bu durumun aileyi büyük bir borç yükü altına soktuğunu ileri sürerek davacı …’in dava dışı … kullandığı kredi sözleşmesinden dolayı verdiği kefaletin eşinin rızasının alınmamış olması nedeniyle geçersizliği ile davacıların borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı …’in dava dışı kardeşi … kullandığı krediye kefil olduğunu, … kullandığı kredi taksitlerini ödediğini, muaccel hale gelip ödenmemiş taksit borcunun bulunmadığını, bu durumda davacıların dava açmakta hukuki yararlarının olmadığını, TBK’nın 584. maddesi uyarınca esnaf ve sanatkarlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilere verilecek kefaletler için eşin rızasının aranmayacağının düzenlendiğini, bu durumda yasa hükmü gereği verilen kefaletin geçerli olduğunu, davanın kötü niyetle açıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, Türk Borçlar Kanunu’nun 584.maddesi hükmü gereğince söz konusu kefalet sözleşmesinde davacı …’in eşinin rızasının aranmasının gerekmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, kefalet sözleşmelerinde eşin rızası TBK’nın 584.maddesinde “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.(Ek fıkra: 28.03.2013 – 6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu … Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” şeklinde düzenlendiği, somut olayda dava dışı … kullandırılan hazine destekli kredinin anılan maddenin 28.03.2013 tarih, 6455/77 md. ile değişik 3. fıkrası kapsamında olduğu ve bu kredi nedeniyle verilecek kefaletlerde eş rızasının aranmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle muhakeme hukukuna ve maddi hukuka uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 03.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

3)19. Hukuk Dairesi         2017/5481 E.  ,  2019/5112 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasında görülmekte olan menfi tespit davasının ilk derece mahkemesinde yapılan yargılaması sonunda verilen kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine Samsun BAM 3. Hukuk Dairesi tarafından verilen istinaf talebinin kısmen kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
– KARAR –
Davacı vekili, Türkiye Halk Bankası A.Ş. ile dava dışı … arasında 60.000,00 TL limitli kredi sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile birlikte sözleşmeye taraf bankanın kredi borçlusu … davacı … kefil olduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesine göre kefalette eşin rızası olması gerektiğini, davacının kredi sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzaladığını, davaya konu kredinin tarihi olan 14.04.2014 tarihinde davacının evli olup kefalet sözleşmesinde kanunen aranmış bulunan davacının eşinin yazılı rızasının alınmadığını, bu haliyle kefalet sözleşemesinin kefaletin şeklini düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 583. ve 584. maddelerinde belirtilen şartlarda düzenlenmediğini belirterek davacının davalı T. Halk Bankası A.Ş’ye borcu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile takip bedelinin %20’sinden aşağı olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafın ödenmeyen kredi borcu nedeniyle sorumlu olduğunu, kullanılan kredinin ticari kredi niteliğinde olup 6455 sayılı Yasa ile TBK’nın 584/1 maddesinde yapılan değişiklik uyarınca kefalet için eş rızasına gerek bulunmadığını, davacının Terme Esnaf ve Sanatkarlar Odasına 007414 oda sicil numarasıyla kayıtlı esnaf olduğunu, davacının kefaletinin kabul edilmesinin nedeninin esnaf oluşu ve yürüttüğü mesleki faaliyet olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davacı … dava dışı asıl borçlunun kredi sözleşmesi tarihinde esnaf oldukları ve davacının sözleşme tarihinde evli olduğu, TBK’nun 583’ncü maddesine göre kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılması, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın gösterilmesi ve kefalet tarihinin belirtilmesi, ayrıca kefilin, sorumlu olacağı azami miktarı, kefalet tarihini, müteselsil kefillik durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelecek herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesine kendi el yazısı ile yazmış olmasının gerektiği, eşin rızası başlıklı 584. maddenin 3. fıkrasının “….mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkarlar tarafından verilecek kefaletler .. için eşin rızası aranmaz” hükmünü içerdiği, işbu yasal düzenlemeler çerçevesinde dosyadaki kefalet beyanı incelendiğinde kefaletin usulüne uygun ve geçerli yine kefalet tarihi itibariyle asıl borçlu ve davacı kefil esnaf siciline kayıtlı esnaf olduğundan kefaletin geçerli olması için davacının eşinin rızasına gerek olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davacının sicile kayıtlı esnaf olduğu ve esnaf olan asıl borçlunun davalı bankadan çektiği krediye kefil olduğu, bu tür kefaletlerde TBK’nun 584/3 maddesi gereğince eşin rızasının aranmayacağı, bu nedenle kefalet sözleşmesinin bu açıdan geçerli olduğu, davacının kefil olduğuna dair ibare içeren kısımda davacının 60.000,00 TL’ye kadar kefalet sınırını belirlediği, bunun yazılı olduğu, ancak Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinde kefalet tarihinin belirtilmesi gerektiği ve kefalet tarihinin kefil tarafından el yazısı ile açıkça yazılması gerektiği, bunun kanunda yer alan emredici bir düzenleme olduğu, mahkemelerce resen göz önüne alınması gerektiği, kredi sözleşmesi içerisinde yer alan davacının imzalı beyanını içeren kısımda kefalet tarihinin açıkça el yazısı ile belirtilmediği, bu nedenle de davacının kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı, geçersiz kefalet sözleşmesine dayanılarak davalı banka tarafından davalı aleyhine yapılan icra takibinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiği, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine dair verilen kararın yerinde olmadığı anlaşıldığından mahkeme kararının kaldırılması gerektiği, ayrıca davacı taraf her nekadar kötü niyet tazminatı talep etmiş ise de, davalının alacaklı olup olmadığının ancak kredi sözleşmesi ve kefalet beyanının mahkemece yorumlanması sonucunda ortaya çıkabileceği, davacının takibe geçmekte kötü niyetli olduğunun kabul edilemeyeceği, bu nedenle kötü niyet tazminat talebinin de reddi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına ve davacının davasının kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle muhakeme hukukuna ve maddi hukuka uygun bulunan hükmün ONANMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı onama harçlarının temyiz eden taraflardan alınmasına, 13/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

4)11. Hukuk Dairesi         2021/1665 E.  ,  2022/6383 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Samsun Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.09.2020 tarih ve 2017/882 E- 2020/523 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nce verilen 30.12.2020 tarih ve 2020/1309 E- 2020/1712 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili; davalının, davacı banka ile dava dışı … arasında imzalanan 11.10.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin kefili olduğunu, kredi borcunun geri ödenmesinde gecikmeler yaşanması üzerine hesabın kat edilip borçlu ve kefile tebligat çıkarıldığını ve akabinde Samsun 9. İcra Dairesi’nin 2016/141000 Esas sayılı takip dosyası üzerinden davalı aleyhine takibe girişildiğini ancak itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamını, davalının icra-inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; kredi sözleşmesine şahsi kefalet vermediğini, sadece adına kayıtlı taşınmazın ipoteği için imza verdiğini, ipotek sözleşmesi dışındaki imzaları kabul etmediğini, ayrıca kefalete eşinin rızasının bulunmadığını zira sözleşmedeki imzanın eşine ait olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; 6098 sayılı TBK’nın 584. maddesine göre sözleşmede eş rızasının mutlak surette bulunması gerektiği, davalının kefaletteki eş rızası imzasının eşine ait olmadığı yönündeki iddiası üzerine Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alındığı, raporda imzanın davalının eşine ait olup olmadığı konusunda bir sonuca varılamadığı yönünde bir tespit yapıldığı, davalı, kefaletteki eş rızası imzasının sahteliğini ileri sürdüğünden imzanın aidiyeti konusundaki ispat yükünün davacıya ait olduğu, kefalete eş rızası koşulunun gerçekleşmediği ve kefalet sözleşmesinin davalıyı bağlamayacağı gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı davacı Banka vekili istinaf etmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi’nce; davaya konu sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesinde yer alan “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır” düzenlemesi gereğince, kefaletin geçerliği için kefilin eşinin rızasının alınmasının zorunlu olduğu, kefilin eşinin kredi sözleşmesine rızasının bulunduğu hususun davacı tarafça kanıtlanması gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı Banka vekili temyiz etmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davacı banka harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 28/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

5)11. Hukuk Dairesi         2020/6973 E.  ,  2022/1327 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Diyarbakır 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05.11.2019 tarih ve 2017/488 E- 2019/486 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nce verilen 18.06.2020 tarih ve 2020/95 E- 2020/459 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davacı banka ile dava dışı …arasında genel nakdi ve gayrınakdi kredi sözleşmesi akdedildiğini, davalıların genel kredi sözleşmelerini müşterek borçlu ve müşterek müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, bu sözleşmelere dayalı olarak dava dışı Mustafa Mut’a kredi kullandırıldığını, hesabın kat edilerek borçlulara gönderilen ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibinin davalıların itirazı sebebiyle durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali, takibin devamı ile davalılar aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, davacı banka ile dava dışı …arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine davalıların kefil olduğunu, ancak kredi sözleşmesinin eş rızası beyan kısımları boş ve imzasız olduğundan kefaletin ve sözleşmenin geçersiz olduğunu, kredi sözleşmesinin her bir sayfasının davalı kefiller tarafından imzalanması gerektiği halde sadece bir sayfanın imzalandığını, sözleşmedeki ad soyad, kefalet miktarı ve müteselsil kefil ibaresinin, kefil olanın kendi el yazısı ile yazılması gerektiğinden, bu zorunluluğa uyulmaması nedeniyle de sözleşmenin geçersiz olduğunu belirterek, davanın reddine ve davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

İlk derece mahkemesince, yapılan yargılama, toplanan deliller ve mahkemece benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı …’ın nüfus kayıt örneğine göre 15/05/2010 tarihinde evlendiği, kefalet sözleşmesinin tanzim edildiği 27/01/2014 tarihi itibariyle evli olduğu, eş rızası alınmadığından kefalet sözleşmesinin bu davalı yönünden geçerli olmadığı, davalı …’nin nüfus kayıt örneğine göre, 05/04/2014 tarihinde evlendiği, kefalet sözleşmesinin yapıldığı 27/01/2014 tarihi itibariyle bekar olduğu, geçerli kefalet sözleşmesi nedeniyle davacı bankaya borcunun bulunduğu, 17/09/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre davanın davalı … yönünden kısmen kabulüne, davalı borçlunun Diyarbakır 1. İcra Müdürlüğü’nün 2016/8131 esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın kısmen iptaline, takibin, 225.000 TL asıl alacak, 1.830,82 TL akdi faizi, 91,54 TL BSMV, 20.305,48 TL gecikme faizi, 1.015,27 TL BSMV olmak üzere takip tarihi itibariyle toplam 248.243,11 TL alacak üzerinden devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalı … yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı …’ın aile nüfus kayıt tablosundan kefalet tarihinde evli olduğunun anlaşıldığı, 6098 sayılı TBK’nın 584. maddesinin 3. fıkrasında sayılan istisnalar arasında dava konusu kredinin ticari kredi olması halinde eş rızası aranmayacağına dair bir düzenlemeye yer verilmediği, ticari işletme sahiplerinin veya ortaklarının veya yöneticilerinin şirketle veya işletme ile ilgili olarak verecekleri kefalette eşlerinin rızasının aranmayacağının düzenlendiği, dosyada davalı kefilin ticari işletme sahibi veya şirket ortağı ya da yöneticisi olduğu ve kefaletin de şirket veya işletme sebebiyle verildiğine dair bir belge bulunmadığı, yargılama aşamasında davacı vekilince, davalının ticaret siciline kayıtlı bir ticari işletme sahibi olduğunun ileri sürülmediği, sadece asıl borçlu ile davalının bir ticari iş ortaklığı bulunduğunun beyan edildiği, bu hususta herhangi bir bilgi veya belge ibraz edilmediği gibi ticaret sicilinden araştırma yapılmasının da talep edilmediği, davacı vekilince yargılama aşamasında ileri sürülmeyen hususların istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceği, tarafların kredi ilişkisindeki durumuna göre güçlü konumda olan ve basiretli davranma yükümlülüğünde olan davacı bankanın, davalının kefaletinin geçerliliğinin eşinin yazılı muvafakatının alınmasına bağlı olduğunu bilecek durumda olduğu, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 28/02/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

6)11. Hukuk Dairesi         2020/2904 E.  ,  2021/242 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Avanos Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 29.03.2018 tarih ve 2017/251 E. – 2018/230 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nce verilen 06.03.2019 tarih ve 2018/3464 E. – 2019/433 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacılar vekili, dava dışı …’in 24/08/2015 tarihli kredi sözleşmesi gereğince davalı kooperatiften almış olduğu kredi sözleşmesini kefil olarak imzaladıklarını, ödemelerin aksaması üzerine davalı tarafından aleyhlerine ilamsız icra takibi başlatıldığını, sözleşmede sorumlu olacakları azami miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefalet durumunda bu anlama gelecek el yazılı bir beyanlarının bulunmadığını, yine 6098 sayılı BK’nın 584. maddesi gereğince eşlerin de yazılı rızasının alınmadığını, bu nedenlerle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek, takip dosyası nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine ve takipte haksız ve kötü niyetli olan davalı hakkında takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.

Davalı vekili, davacıların her ikisinin de kendi el yazıları ile 24/08/2015 tarihinde 125.000,00 TL kadar dava dışı borçluya müteselsil kefil olmayı kabul ettiklerini, dolayısıyla kefalet sözleşmesinin geçerli olduğunu, yine 11/04/2013 tarihinden sonra verilecek kredilerde eş rızasının aranmadığını, yapılan işlemlerde usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, dava konusu kefalet sözleşmesinin incelemesinde davacı olan kefillerin TBK 583. maddede belirtildiği üzere kendi el yazıları ile sorumlu oldukları azami miktarı yazmadıklarının görüldüğünü, TBK 584. madde 3.fıkra da bazı durumlarda verilen kefaletlerde eş rızasının aranmayacağının düzenlendiğini, Esnaf ve Sanatkarlar Odasına ve Nevşehir Ticaret Odasına yazılan müzekkere cevaplarına göre davacıların herhangi bir kayıtlarının olmadığı ve dava dışı … ile de bir ortaklıklarının olmadığı birlikte dikkate alındığında söz konusu kefalet sözleşmesinde eş rızasının da bulunması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, takip dosyasında davacıların borçlu olmadığının tespitine, kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş, karar karşı davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince, dava dışı borçlunun Halk Bankası’ndan kredi kullandığı açık olmasına rağmen dava konusu kredi ve kefalet sözleşmesine ilişkin belgelerin ilgili bankadan istenmeden sadece davacı tarafından sunulan belgeler dikkate alınarak inceleme yapıldığı, davalı tarafından sunulan ve aslı Halk Bankası’nda bulunan kefalet sözleşmesinin mahkemece dikkate alınmadığı, Halk Bankası ile yapılan sözleşmede dava dışı borçlunun kullanmış olduğu kredinin 125.000,00 TL tutarına müteselsil kefil olmayı kabul ettiklerine dair 24/08/2015 tarihinde el yazıları ile beyanda bulundukları ve beyanlarının altını imzaladıkları, TBK’nın 584. maddesine 28/03/2013 tarihinde eklenen 3. fıkra ile “27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz” hükmünün getirildiği, somut olayda da dava dışı borçlunun davalı kooperatifin ortağı olduğu, bu nedenle Esnaf ve Sanatkar Kooperatifi olan davalının ortağına kullandırmış olduğu dava konusu kredi için verilecek kefaletlerde de eşin rızasının aranmayacağı, mahkemenin yanılgılı ve yazılı şekilde eşin rızasının bulunması gerektiği yönündeki saptaması usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davalının istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle maddi hukuka ve muhakeme hukukuna uygun bulunan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2018/3464 E. 2019/433 K. sayılı, 06.03.2019 günlü hükmünün ONANMASINA, dosyanın Avanos Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, Dairemiz ilamından bir örneğin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 14,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 21/01/2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

HARBİYE HUKUK BÜROSU SÖZLEŞME HAZIRLANMASI HİZMETLERİMİZ

Sözleşme hazırlanması hakkındaki her türlü sorularınız ve sorunlarınız için bize ulaşın!

Harbiye Hukuk Bürosu avukatları müvekkillerinin haklarını tam anlamıyla koruyan onlara her konuda destek veren bir hukuk bürosudur. Harbiye Hukuk bürosuna güvenerek haklarınızın güvenle korunduğundan emin olabilirsiniz. Zira Harbiye Hukuk Bürosu her alanda olduğu gibi bu alanında da uzman avukatlarla beraber müvekkillerine en iyi ve kaliteli hizmeti sunmaktadır. Siz de Harbiye Hukuk sayfasında bulunan iletişim sütununa tıklayarak bu hizmetlerden faydalanabilirsiniz. Harbiye Hukuk bürosu alanında uzman kadrosuyla, çözüm odaklı, hızlı ve etkili çözümleriyle sizlere hizmet vermeye her zaman hazırdır.

SIKÇA SORULAN SORULAR

Kefalette Eşin Rızası Ne Zaman Geldi?

Kefalette eşin rızası 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile gelmiştir.

Kefalette Eşin Rızası Nasıl Alınır?

Kefalette eşin rızası, Türk Borçlar Kanunu madde 584 gereği yazılı olarak verilir ve kefaletin adi yazılı şekilde olması yeterlidir. Kefalette eşin rızasında, diğer eşin rıza verdiğini belirten bir beyanının bulunması yeterli olacaktır.

Kredi Çekiminde Eşin Rızası Gerekir Mi?

Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak eş rızası ile kefil olunabilir. Bu nedenle kredi çekiminde eşin rızası gereklidir.

Ticari İşlerde Eş Rızası Gerekir Mi?

Esnaf ve Sanatkârlar Siciline kayıtlı esnaf ve sanatkârlar için mesleki faaliyetleri ile ilgili olan kefalette eşin rızası aranmamaktadır.

Eşler Birbirinden Habersiz Kefil Olabilir Mi?

Kefalette eşin rızasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle eşler birbirinden habersiz istisnai haller dışında kefil olamazlar.

Eş Muvafakatnamesi Ne Demek?

Eş muvafakatnamesi, kredi alırken kişinin eşinin rızası olduğunu gösteren bir belgedir.

Kefalet Sözleşmesini Kimler Yapabilir?

Bu sözleşmeyi kanunen yetkili olan kişiler yapabilir. Yasal ehliyeti olanlar ve yasal temsilcinin izni ile küçükler de bu sözleşmeyi yapabilirler.

Kefalette Eşin Rızası Kalktı Mı?

Kefalette eşin rızası 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile gelmiştir. Kefalette eşin rızası sonuç olarak kalkmamıştır.

KEFALETTE EŞ RIZASI ÖRNEĞİ

…’nin (lehine kefalet verilen borçlunun adı, soyadı ya da şirket unvanı)  … Bankası’dan kullandığı kredilerden  doğacak borçlarına eşim …’nin (kefilin adı, soyadı) mevcut ve gelecekteki diğer kefillerden bağımsız olarak aşağıda belirtilen tutar ile sınırlı olmak üzere anılan borçlu ile beraber müteselsil kefil olmasına rızam olduğunu kabul ve beyan ederim.

Kefalet Tutarı: … TL/USD/€

(Yalnız …)

Adı Soyadı

İmza

 

EŞLERİN SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ VE İHLALİ – 2 (harbiyehukuk.com)

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Nedir, Nasıl Yapılır? (Arsa Payı) – Harbiye Hukuk

TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ BAŞVURUSU NASIL YAPILIR? – 2 (harbiyehukuk.com)

 

                                                                                                                   NİSANUR CEBECİ

 

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak Gerekli alanlar işaretlendi *

Yorum Yap