İdare HukukuPOLİSİN ZOR KULLANMA YETKİSİ VE SINIRIN AŞILMASI

Polisin zor kullanma yetkisinin kullanılması, kişinin temel hak ve özgürlüklerine müdahalenin en somut örneklerinden biri olarak günlük hayatta en çok karşılaşılan durumlardan biridir. Bu noktada kamu ve toplum düzenini korumaya yönelik kolluk faaliyetlerinin icra edilmesi esnasında kişilerin temel hak ve özgürlükleri ile uygulanan kolluk faaliyeti arasında bir denge kurulması zorunludur, nitekim bu hukuk devletinin de gereklerinden biridir. Bu sebeple kamu düzeninin sağlamak amacıyla alınacak tedbirler, kişi hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıracak ölçüde olmamalı ve orantılı olmalıdır.

Temel hak ve özgürlüklere gelecek sınırlamaların kanunla yapılması bir anayasal zorunluluktur. Bu bağlamda polisin zor kullanma yetkisi, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun 16. maddesinde düzenlenmekte olan bir yetki türüdür. Madde hükmüne göre hangi durum ve koşullarda zor kullanma yetkisine başvurulabileceği düzenlenmektedir. Fakat polisin zor kullanma yetkisinin kanuni dayanağa sahip olması, bu yetkiyi kullanırken keyfilik yapma ve aşırıya kaçma imkânı sağlamayacaktır. Nitekim polisin zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması durumunda uygulanacak cezai yaptırım da 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’muzun 256. maddesinde “Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması” başlığı ile hükme bağlanmaktadır.

POLİSİN ZOR KULLANMA YETKİSİ NEDİR?

Polisin zor kullanma yetkisi Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu madde 16 uyarınca “Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir. Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.” denilmiştir. Buna göre polis tarafından görevi icra edilirken bir direnişle karşılaşması durumunda bunu etkisiz hale getirmek amacıyla zor kullanma yetkisini haizdir, keza bu direnişin etkisiz hale getirilmesi için kademeli olarak artmak suretiyle bedeni kuvvet, maddi güç ve şartların oluşması koşuluyla silah kullanabileceği de hükme bağlanmıştır.

Zor kullanma yetkisi esasında toplum düzenini ve asayişi koruma, suç işlenmesini önleme veya işlenmiş bir suç varsa bunun soruşturulması esnasında kullanılmakta olan bir yetkidir. Zira toplumsal huzur ve düzenin sağlanmadığı bir yerde kişisel hak ve özgürlüklerin de gereği gibi kullanılması mümkün olmayacaktır. Bu sebeple toplum düzeni ve asayişin korunması amaçlarına hizmet eden zor kullanma yetkisi, kişi hak ve özgürlükleriyle çatışan bir yetki olarak kabul edilmemektedir.

Polisin zor kullanma yetkisi bir nevi son çare olarak görülmesi gereken bir yetkidir. Öncelikle polis faile gerekli uyarıları yapmalı, ardından kademeli ve orantılı bir şekilde güç kullanmalı ve son aşamada hiçbiri işe yaramamışa polisin zor kullanma yetkisine başvurulmalıdır. Özetle polisin zor kullanma yetkisi şartlar oluşmadan kullanılmamalı ve aynı zamanda ölçülülük ilkesini de çiğnemeyecek şekilde kullanılmalıdır.

Zor kullanma yetkisi sınırları içerisinde direnişin mahiyetine ve derecesine bakılarak ve direnenleri etkisiz hale getirmeye yönelik olarak artan nispette öncelikle bedeni kuvvet kullanmalı, sonrasında maddi güç kullanmalı ve en sonunda da şartların oluşmasına bağlı olarak silah kullanmalıdır. Belirtmek gerekir ki burada önemli olan kademeli olarak artan nispette zor kullanılması gerekliliğidir. Fakat hiçbir surette orantılılık ilkesinin çiğnenmesi söz konusu olamaz, her koşulda orantılılığa dikkat edilerek hareket edilmek zorundadır. Orantılılık basit tabirle, ulaşılmak istenen amaç ile kullanılacak aracın uyumlu olması halidir.

Belirtildiği gibi polisin silah kullanma yetkisi son çare niteliğindedir ve çok zaruri olmadıkça kullanılması mümkün olmamalıdır. Nitekim kanunlarda da kolluk kuvvetlerinin hangi koşullarda silah kullanabileceği sınırlandırılmıştır. Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun 16. Maddesinde içerik itibariyle polisin hangi durumlarda silah kullanabileceği ya da kullanamayacağına ilişkin sınırlar belirtilmiştir. Buna göre polisin üç temel halde silah kullanma yetkisinin bulunduğu kabul edilir:

  1. Türk Ceza Kanunu kapsamında belirtilen meşru savunma hakkının kullanılması halinde,
  2. Sırasıyla bedeni kuvvet ve maddi güç kullanmaya rağmen saldırı ve direnişin engellenemediği durumlarda son çare olarak ve dengeli bir biçimde kullanmak şartıyla,
  3. Yakalanması zorunlu olan birinin yakalanmasını sağlayacak ölçüde olmak koşuluyla

Polisin silah kullanma yetkisini haiz olduğu Türk ceza hukuku sistemimizde kabul edilmektedir.

Polisin zor kullanma yetkisi kapsamında silah kullanma yetkisine değinmişken belirtmekte fayda vardır ki silah kullanmada kolluk kuvvetlerinin uyması gereken yasal bir prosedür vardır. Buna göre öncelikle direnişe devam edilmesi durumunda silah kullanılacağına dair sözlü şekilde ihtar yapılmalı, ardından silahla havaya atış yapılmalı, buna rağmen yine de direniş engellenememişse ve tehlike hali varlığını koruyorsa sonrasında öldürücü olmayacak bir vücut bölgesine silah ile atış yapılmalıdır.

ZOR KULLANMA YETKİSİNİN SINIRLARI NELERDİR?

MEŞRU SAVUNMA KAPSAMINDA GÜÇ KULLANIMI

Meşru savunma, diğer bir deyişle meşru müdafaa; kendisine veya bir başka kişiye yönelmiş haksız bir saldırı halinde koşullar ve imkanlar dahilinde saldırıyı engellemek amacıyla orantılı bir şekilde icra edilen fiili açıklamak için kullanılan bir kavramdır. Bir fiilin Türk Ceza Kanunu’nun “Meşru savunma ve zorunluluk hali” başlıklı 25. Maddesi kapsamında meşru savunma olarak kabul edilebilmesi için belirli koşulları barındırması gerekmektedir. Buna göre meşru savunmanın koşulları ikiye ayrılarak açıklanır: 1) Saldırıya ilişkin koşullar, 2) Savunmaya ilişkin koşullar.

Saldırıya ilişkin koşullar şu şekilde sıralanmaktadır:

  1. Meşru savunma fiilini doğuracak bir saldırı olmalıdır.
  2. Meşru savunma fiilini doğuracak saldırının haksız bir saldırı olması gerekmektedir.
  3. Saldırının, meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelmesi gerekmektedir.
  4. Saldırı ile meşru savunma fiili eş zamanlı olarak gerçekleştirilmelidir.

Savunmaya ilişkin koşullar şu şekilde sıralanmaktadır:

  1. Meşru müdafaa için savunma fiilinin icra edilmesi zorunlu olmalıdır.
  2. Meşru savunma fiili, saldıran kişiye karşı icra edilmelidir.
  3. Meşru savunma fiili ile saldırı arasında orantı bulunmalıdır.

Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun “Zor ve silah kullanma” başlıklı 16. Maddesinin 7. Fıkrasında belirtildiği üzere “Polis, meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında silah kullanmaya yetkilidir.” Denilmiştir. Buna göre meşru savunmanın koşulları oluşması durumunda polisin zor kullanma yetkisi kapsamında silah kullanılmasına izin verilmektedir.

Polisin zor kullanma yetkisi kapsamında silah kullanmasının meşru müdafaa ile ilişkilendirilebilmesi için hem silah kullanılmasına ilişkin koşulların hem de meşru müdafaa koşullarının oluşması gerekmektedir. Silah kullanılabilmesi için öncelikle bedeni kuvvet ve maddi güce başvurulmalı, devamında direniş etkisiz hale getirilemediyse silah kullanılmalıdır. Keza bir fiilin meşru savunma kapsamında kabul edilebilmesi için hem meşru müdafaanın saldırıya ilişkin koşullarının hem de meşru müdafaanın savunmaya ilişkin koşullarının gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Her aşamada orantılılık ilkesi çiğnenmeden hareket edilmesi ise unutulmaması gereken bir koşul olarak karşımıza çıkmaktadır.

HUKUKA UYGUN YAKALAMA VE KAÇMAYI ÖNLEME AMAÇLI GÜÇ KULLANIMI

Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun 16. Maddesinin 7. Fıkrasında “Polis, hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silah kullanmaya yetkilidir.” Denilmiştir.

Buna göre hukuka uygun olarak çıkartılmış bir yakalama emri doğrultusunda aranan kişinin yakalanması bakımından polisin zor kullanma yetkisini kullanması mümkün olacaktır. Polisin zor kullanma yetkisinin toplum düzeni ve asayişiyle doğrudan ilişkili olduğunu belirtmiştik, bu durumda bir suç bakımından hakkında ceza muhakemesi süreci işletilen kişinin yakalanmasında polisin zor kullanma yetkisini kullanması pekâlâ beklenilecek bir durumdur.

Fakat Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu madde 16 fıkra 7 kapsamında belirtilmekte olan asıl yetki polisin silah kullanımına ilişkindir. Madde hükmünde açıkça polisin hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı ya da yakalama emri doğrultusunda aranan bir kişi bakımından onun yakalanması amacına hizmet etmek şartıyla ölçülü biçimde silah kullanma yetkisini haiz olduğu belirtilmiştir.

Madde hükmünde bir detay ise polise suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla silah kullanma yetkisi verilmiş olmasıdır. Burada açıkça bir hukuki karar veya emir doğrultusunda hareket edilmemekle birlikte, toplum düzeninin gerekleriyle bağlantılı olarak suçüstü halindeki şüphelinin yakalanması için polisin zor kullanma yetkisi kapsamında silah kullanımına izin verilmiştir. Fakat aynı şekilde burada da şüphelinin yakalanması amacı güdülerek ölçülü biçimde silah kullanılması açık bir biçimde şart koşulmuştur.

İSYAN VE BENZERİ OLAYLARI BASTIRMAYA YÖNELİK GÜÇ KULLANIMI

Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun 16. Maddesinin 7. Fıkrasında “Polis, bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde silah kullanmaya yetkilidir.” Denilmiştir.

Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu madde 16 fıkra 7’nin b bendindeki ‘direniş’ kavramı geniş bir anlam skalasına sahiptir. Bu bağlamda direniş kavramı yalnızca bireysel direnişi kapsar nitelikte değildir. Nitekim kitlesel hareketler bağlamında gerçekleştirilen isyanlar, toplumsal gösteriler ve benzeri olaylar da direniş kavramı kapsamında değerlendirilmektedir.

Polisin zor kullanma yetkisi kapsamında silah kullanılması istisnai bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira silah kullanılması son çare olarak başvurulması gereken bir yetkidir. Madde hükmünde de açıkça ifade edildiği gibi, direnişler öncelikle bedeni kuvvet etkisiyle durdurulmaya çalışılmalıdır. Bunun etkisiz kalması halinde maddi güce başvurulmalı, ancak bunun da etkisiz kalması halinde polisin zor kullanma yetkisi kapsamında silah kullanılması mümkün kabul edilmektedir.

Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun 16. Maddesinin 7. Fıkrasının b bendi kapsamında düzenlenen isyan ve benzeri olayları bastırmaya yönelik güç kullanımı, silah kullanımının meşrulaştığı hallerden biri olmakla birlikte burada da silah kullanımına dair yasal prosedürün işletilmesi ve orantılılık ilkesinin aşılmaması gerektiği unutulmamalıdır. Yani polis önce direnişin durdurulmaması halinde silah kullanacağına dair sözlü ihtarda bulunmalı, sonrasında havaya uyarı atışı atmak suretiyle en son raddede hiçbirinin durdurucu etkisi olmazsa öldürücü olmayacak bir vücut bölgesine atış yaparak direnişi engellemelidir.

POLİSİN ZOR KULLANMA YETKİSİ VE SINIRIN AŞILMASI

POLİSİN ZOR KULLANMA YETKİSİ VE SINIRIN AŞILMASI

POLİSİN ZOR KULLANMA SINIRINI AŞMASI HALİNDE NE OLUR?

Polisin zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması halinde ne tür bir yaptırım uygulanacağı konusunda Türk Ceza Kanunu hükümlerine gidilmesi gerekmektedir. Burada gidilmesi gereken hüküm, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’muzun “Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması” başlıklı 256. Maddesidir. Buna göre “Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” Denilmektedir.

Bir diğer bilinmesi gereken hüküm ise yine Türk Ceza Kanunu’muzun “Sınırın aşılması” başlıklı 27. Maddesidir. Bu maddeye göre ise “(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur. (2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.” Denilmiştir.

Burada değerlendirilmesi gereken birkaç ihtimal karşımıza gelmektedir. Sınırın kusur olmayacak şekilde aşılması, kasten aşılması ve taksirle aşılması ihtimalleri değerlendirilmelidir. Kusur olmaksızın sınırın aşılması halinde ceza hukukuna hâkim ilkelerden ‘kusursuz ceza olmaz’ ilkesi gereği failin cezalandırılması mümkün olmamalıdır. Sınırın taksirle aşılması halinde ise Türk Ceza Kanunu madde 27 hükümlerine gidilmesi gerekmektedir. Buna göre suçun taksirle cezalandırılıyor olması halinde uygulanacak yaptırımda altıda birden üçte bire kadar indirim uygulanmak suretiyle cezalandırılması yoluna gidilecektir. Sınır kasten aşıldıysa bu durumda kişinin hukuka uygunluk nedenlerinden yararlanması mümkün olmayacak ve yargılama sonucunda verilecek yaptırımda failin kastı da göz önünde bulundurularak Türk Ceza Kanunu madde 256 kapsamında cezalandırma yoluna gidilecektir.

Türk Ceza Kanunu madde 256 kapsamında değerlendirme yapıldığında ise polisin zor kullanma yetkisini görevini yaptığı sırada görevinin gerektirdiği ölçünün dışına çıkarak kuvvet uygulaması halinde yaptırımın ne olacağı sorusunun cevabı, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanması şeklinde verilmiştir. Buna göre Türk Ceza Kanunu’nun “Kasten yaralama” başlıklı 86. Maddesindeki hükme ve bu hüküm kapsamındaki yaptırıma atıf yapılmaktadır.

ZOR KULLANMA YETKİSİNE İLİŞKİN SINIRIN AŞILMASI SUÇU NEDİR?

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 256. Maddesi zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunu açıkça düzenlemektedir. Maddeye göre “Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” Denilmiştir.

Genel kolluk kuvvetleri olarak bilinen polis ve jandarmanın görevini icra ettiği esnada zor ve silah kullanma yetkisine ilişkin sınırlar Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu ve Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliğinde düzenlenmektedir. Polis ve jandarmanın zor ve silah kullanma yetkisinde sınırı aşması durumunda hangi suçun oluşacağının cevabı ise Türk Ceza Kanunu madde 256’da düzenlenmekte olan “Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması” suçunun oluşacağı kabul edilmektedir.

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu; Türk Ceza Kanunu’nun “Özel hükümler” başlıklı ikinci kitabının, “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde düzenlenmektedir. Suçun düzenlendiği yer de dikkate alınırsa bu suç bakımından korunan hukuki değerin esas olarak kamu idaresinin güvenilirliği ve toplumun kamu görevlilerine karşı hissetmesi gereken güven duygusu olduğu söylenebilir. Hatta daha geniş bir çerçeveden bakılırsa bu suç bakımından toplumun devletin işleyişine karşı duyduğu güven de korunmaya çalışmaktadır.

ZOR KULLANMA YETKİSİNE İLİŞKİN SINIRIN AŞILMASI SUÇUNUN UNSURLARI

Türk ceza hukuku sistemimizde bir suçun unsurları, esasında suçun tipikliğine ilişkindir. Her suç bakımından suçun tipikliği değişmektedir. Tipiklik kavramıyla açıklanmaya çalışılan şey suçun kanuni tanımıdır. Bir hareketin suç teşkil edebilmesi için kanuni tanımında bulunan unsurları barındırması gerekmektedir. Bu unsurlar maddi unsurlar ve manevi unsurlar olarak ikiye ayrılmaktadır.

ZOR KULLANMA YETKİSİNE İLİŞKİN SINIRIN AŞILMASI SUÇUNUN MANEVİ UNSURU

Manevi unsur, suçun failin kastıyla mı işlendiği yoksa suçun taksirle mi işlendiğine ilişkin cevapları barındıran unsurudur. Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunun manevi unsuru kasttır. Zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçu kasten işlenebilen bir suçtur, yani polisin zor kullanma yetkisini kullanırken sınırı bilerek ve isteyerek aşması halinde bu suçtan bahsedilebilecektir. Bu durumda zor kullanma yetkisini haiz bir kamu görevlisi (konumuz bakımından genel kolluk olarak polis ve jandarma) görevini ifa ettiği esnada zor kullanma yetkisini kullanırken bu yetkinin sınırlarını bilerek ve isteyerek aşmadıysa, zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçu oluşmayacaktır.

ZOR KULANMA YETKİSİNE İLİŞKİN SINIRIN AŞILMASI SUÇUNUN MADDİ UNSURLARI

Suçun maddi unsurları; fail, mağdur, suçun konusu, fiil ve suçun nitelikleri olarak sayılmaktadır. Zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçu bakımından maddi unsurları tek tek incelemek gerekirse:

  1. FAİL: Zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçunun faili, Türk Ceza Kanunu madde 256 kapsamında açıkça ‘kamu görevlisi’ olarak düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu bakımından kamu görevlisinin geniş yorumlandığı söylenebilir. Yazımız bakımından kamu görevlisi kavramına polislerin ve hatta jandarmaların da dahil olduğunu belirtebiliriz. Zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçunun düzenlenmesindeki amaç da hukuka uygunluk sebebi olarak düzenlenen zor kullanma yetkisinde belirlenen sınırların görev esnasında aşıldığı hallerde kamu görevlilerine de uygulanacak bir yaptırımın bulunmasını sağlamaktır. Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu madde 16 uyarınca tanınan polisin zor kullanma yetkisinin orantılı ve ölçülü bir şekilde kullanılması şart görülüp bu ölçünün aşılması durumunda polisin Türk Ceza Kanunu madde 256 bağlamında yargılanacağı öngörülmüştür.
  2. MAĞDUR: Zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçunun mağduru bakımından Türk Ceza Kanunu madde 256 bağlamında bir özellik öngörülmemiştir. Bu bakımdan söylenebilir ki polisin zor kullanma yetkisinde sınırın aşılarak zarar verdiği her kes bu suçun mağduru olabilir.
  3. FİİL: Zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçu kanunumuzda serbest hareketli bir suç olarak düzenleme bulmuştur. Yalnızca madde kapsamında suç fiilinin ‘kamu görevlisinin görevini ifa ettiği sırada ve görevinin gerektirdiği ölçünün üzerinde zor kullanmak’ şeklinde düzenlendiği görülmektedir. Bu bakımdan söylemek gerekir ki Türk Ceza Kanunu madde 256’da düzenlenen suçun oluşabilmesi için fiilin kamu görevlisi tarafından görevini ifa ettiği esnada icra edilmesi şarttır. Fail kamu görevlisi olsa bile zor kullanma içeren suç fiili görevin ifa edildiği esnada icra edilmiyorsa, burada koşulların değerlendirilmesine göre kasten yaralama suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekecektir.
  4. KONU: Suçun niteliği gereği polisin zor kullanma yetkisini direniş gösteren, kaçma tehlikesi bulunan veya hakkında yakalama emri bulunan kişi üzerinde kullanılması mümkündür. Bu bağlamda bu suçun konusunun insan olduğu kabul edilmektedir.
  5. NİTELİKLİ HAL: Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu bakımından özel olarak düzenlenmiş bir nitelikli hal bulunmamaktadır. Fakat madde hükmünde kasten yaralama suçuna atıf yapılmaktadır. Bu durumda Türk Ceza Kanunu’nun “Kasten yaralama” başlıklı 86. Maddesinin 3. Fıkrasında düzenlenen nitelikli haller, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu bakımından da uygulama bulacaktır.

ZOR KULLANMA YETKİSİNE İLİŞKİN SINIR HANGİ HALLERDE AŞILMIŞ SAYILIR?

Polisin zor kullanma yetkisini kullandığı sırada zor kullanma yetkisinde sınırın hangi hallerde aşılmış sayılacağı ve Türk Ceza Kanunu madde 256 uyarınca suç teşkil edeceği bakımından değerlendirme yapmak gerekecektir. Nitekim bir fiilin zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunu oluşturabilmesi için suç teşkil edecek fiilin kamu görevlisi tarafından görevin ifa edildiği esnada icra edilmesi gerekmektedir. Fakat belirtmek gerekir ki kanunun verdiği zor kullanma yetkisi sınırları içerisinde kalan bir fiil söz konusuysa, bu fiilin hukuka uygun olduğu kabul edilecektir.

İcra edilen fiilin zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçunu oluşturması için mutlaka kanunun verdiği yetkinin sınırları dışına çıkması, yani ölçülülüğü ihmal eden bir fiil olması gerekmektedir. Yine belirtmekte fayda vardır ki zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, kasten işlenebilen bir suç olduğundan mütevellit suçun oluşması için polisin zor kullanma yetkisinin sınırlarını bilerek ve isteyerek aşması gerekmektedir.

ZOR KULLANMA YETKİSİNE İLİŞKİN SINIRIN AŞILMASI SUÇUNUN MUHAKEMESİ, ŞİKÂYET VE ZAMANAŞIMI SÜRESİ

Zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçu bakımından şikâyet koşulu aranmamaktadır. Dolayısıyla bu suçun şikâyete tabi bir suç olmaması nedeniyle soruşturulabilmesi için şikâyetin bulunması gerekmemektedir. Bu durumda belirtmek gerekir ki mağdur kişi şikâyet etmiş olsa dahi soruşturmaya başlandıktan sonra mağdurun şikayetini geri çekmesi soruşturma sürecinin sona erdirilmesine neden olmayacak, soruşturma ve kovuşturmaya devam edilecektir.

Zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçuna ilişkin dava zamanaşımı süresinin ne olacağı sorusunun yanıtını Türk Ceza Kanunu madde 66 vermektedir. Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar bakımından dava zamanaşımı sekiz yıl olarak belirlenmiştir.

Görevli mahkemenin belirlenmesi bakımından ağır ceza mahkemesinin görev alanına girmeyen suçlar bakımından asliye ceza mahkemesi sorumludur. Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu bakımından muhakemenin kovuşturma aşamasını hangi mahkemenin gerçekleştirileceğine bakmak gerekirse; suç ağır ceza mahkemesinin görev alanı içerisine girmediğinden ötürü görevli mahkemenin Asliye Ceza Mahkemesi olduğunu söylemek mümkündür.

polis zor kullanma yetkisi

polis zor kullanma yetkisi

ZOR KULLANMA YETKİSİNE İLİŞKİN SINIRIN AŞILMASI SUÇUNUN CEZASI NEDİR?

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 256 hükmünde suça uygulanacak yaptırım bakımından kasten yaralama suçuna ilişkin hükme atıf yapılmaktadır. Kasten yaralama suçu, Türk Ceza Kanunu madde 86 hükmünde düzenlenmektedir.

Bu durumda polisin zor kullanma yetkisinde sınırı aşması halinde sınırı aşacak fiil başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olacak nitelikteyse 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilir.

Eğer sınırı aşacak fiil basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte bir fiilse şikâyet üzerine 4 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası şeklinde seçimlik yaptırıma tabiidir. Fakat bu fiil bir kadına karşı işlendiyse alt sınır bakımından artırım yoluna gidilecek verilecek ceza 6 aydan az olamayacaktır.

Türk Ceza Kanunu madde 86 fıkra 3’te sayılan nitelikli hallerden birinin gerçekleşmesi halinde ise verilecek ceza şikâyet aranmaksızın yarı oranında, f bendi bakımından ise bir kat artırılarak uygulanacaktır.

ZOR KULLANMA YETKİSİNE İLİŞKİN SINIRIN AŞILMASI SUÇUNA YÖNELİK ÖRNEK YARGITAY KARARLARI

Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2016/5141 E., 2016/7987 K.

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;

6217 sayılı Kanunun 26. maddesiyle 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 2. madde gereğince sanıklar hakkında …’a yönelik zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle yaralama eylemleri ile hakaret eylemlerinden dolayı tayin olunan adli para cezalarının miktarlarına göre kesin nitelikte olup temyizi kabil bulunmadığından, bu hükümlere ilişkin sanıklar müdafin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 317. maddesi uyarınca reddiyle, temyiz incelemesinin her iki sanık hakkında Tayfun’a yönelik zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle yaralama eylemleri nedeniyle kurulan mahkumiyet hükümleriyle sınırlı yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Sanıkların eylemi kemik kırığına neden olacak şekilde kasten yaralama kabul edilerek TCK’nın 87/3. maddesi uyarınca arttırım yapılmasına rağmen kanun maddesinin hüküm fıkrasında 87/1. olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak görülmüş, katılanlar hakkında sanıklara yönelik görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret eylemleri nedeniyle … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/684 Esasına kayden görülen kamu davasında verilen beraat hükmünün kesinleştiğinin anlaşılması karşısında tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.

Delillerle iddia ve savunma duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen sanıklar müdafin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükümlerin ONANMASINA, 27/09/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2017/1268 E., 2019/6009 K.

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Sanıklara yüklenen zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı itibarıyla 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesine göre 8 yıllık asli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu, zamanaşımını kesen son işlem olan 27/05/2011 tarihli sorgu ile inceleme günü arasında bu sürenin gerçekleştiği, zamanaşımını kesen başka sebebin de bulunmadığı anlaşıldığından hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilmek suretiyle CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanunun 322/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince sanıklar hakkında açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE 10/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/36873 E., 2022/5838 K.

… 2-Sanık … hakkında hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından kurulan mahkûmiyet, hakaret suçundan kurulan beraat hükümleri ile sanık … hakkında zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair hükme yönelik temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,

a-Sanık …’ın eylemine ve yükletilen zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçuna yönelik, sanık …’ın temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,…”

HARBİYE HUKUK BÜROSU OLARAK CEZA HUKUKUNA YÖNELİK HİZMETLERİMİZ

Harbiye Hukuk Bürosu olarak ceza hukuku ve ilgili diğer alanlarda her anlamda donanımlı bir kadro oluşturmuş olup, bu ekip ile işe koyularak müvekkillerimize her türlü ceza davasında yeterlilik sağlamak amacıyla işimizi aksatmamak gayreti içerisinde hizmet ve yardım sunmayı gaye edinmekteyiz.

Ceza davası sürecinde müvekkillerimizi haklarını anlamaları ve iyi bir şekilde öğrenmeleri bağlamında uygun şekilde bilgilendirmekte, uzman kadromuzla bu hakları korumak ve sağlamak için etkili ve düzenli bir savunma stratejisi belirlemek suretiyle ilerlemekte ve bu süreçte hukukun ve yasaların gerektirdiklerini öncelik saymakla, müvekkillerimize adil bir yargılanma süreci sağlamak için gereken her şeyi yapmaya hazır durumdayız. Dava süreci konusunda müvekkilleri her aşamada bilgilendirmekle ve en iyi şekilde hizmetlerimizi sunmakla, müvekkillerimize bekledikleri desteği ve bilgilendirmeyi sağlamaktan memnuniyet duymaktayız.

SIKÇA SORULAN SORULAR

Zor kullanma yetkisinin en son aşaması nedir?

Polisin zor kullanma yetkisinin direnişin mahiyetine ve derecesine bakılarak direnenleri etkisiz hale getirme amacıyla kademeli olarak artan nispette kullanılması gerekmektedir. Buna göre öncelikli olarak polisin bedeni kuvvet kullanarak direnmeye engel olması beklenir. Bedeni kuvvetin yeterli olmadığı noktada maddi güç kullanılmasına izin verilmiştir. En son aşamada maddi gücün de yeterli gelmemesi halinde polisin zor kullanma yetkisi kapsamında silah kullanma yetkisini haiz olduğu düzenlenmektedir.

Polisin zor kullanma yetkisi hangi kanunlarda var?

Polisin zor kullanma yetkisi esas olarak 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununda düzenlenmektedir. Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun “Zor ve silah kullanma” başlıklı 16. Maddesi, polisin zor kullanma yetkisine ilişkin açık düzenleme içeren bir norm olarak karşımıza çıkmaktadır.

Zor kullanmanın aşamalarından olan maddi gücün araçları nelerdir?

Polisin zor kullanma yetkisi kapsamında maddi güç kullanılması, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu madde 16 kapsamında düzenlenmektedir. Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu madde 16 fıkra 3’ün b bendi kapsamında maddi gücün araçları olarak kelepçe, cop, basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar, göz yaşartıcı tozlar, fiziki engeller, polis köpekleri ve sair araçlar sayılmıştır. Maddi gücün araçları örnekleme yoluyla bu şekilde açıkça düzenlenmiştir ama bu araçlara benzer araçların da maddi gücün aracı olarak kullanılabileceği kabul edilmektedir.

Maddi güç kullanımı nedir?

Maddi güç kullanımı, polisin zor kullanma yetkisi bakımından bedeni kuvvetin yeterli gelmediği noktada kademeli olarak artan nispette mümkün olmaktadır. Buna göre direnmeye engel olmak amacıyla bedeni kuvvetin yeterli gelmediği noktada bazı güç araçları yardımıyla direnişi bastırmaya çalışma fiiline maddi güç kullanımı denilmektedir. Örnek olarak kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gaz kullanılarak direnmenin engellenmeye çalışılması maddi güç kullanımıdır.

Jandarma zor kullanma yetkisini hangi kanundan alır?

Polisin zor kullanma yetkisinin olması gibi jandarmaya da zor kullanma yetkisi verilmiştir. Jandarma, zor kullanma yetkisini Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği’nden almaktadır. Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği’nin 38. Maddesi “Zor kullanma yetkisi” başlığını taşırken, aynı yönetmeliğin 39. Maddesi “Silah kullanma yetkisi ve bu yetkinin kullanılacağı durumlar” başlığını taşımakla jandarmanın zor kullanma yetkisine değinmektedir.

Polisin zor kullanma yetkisini aşması nedir?

Polisin zor kullanma yetkisi belirli sınırlar içerisinde kullanılması gereken bir yetkidir. Polisin zor kullanma yetkisinin sınırlarını Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu düzenlemektedir. Buna göre polis önce bedeni kuvvet, sonra maddi güç ve en son aşamada da silah kullanma yetkisini haizdir. Polisin zor kullanma yetkisi kullanılırken görevinin gerektirdiği ölçüyü ve oranı aşmayacak şekilde kullanılması koşuluyla bu yetki tanınmıştır. Bu ölçü ve oranın aşılması hali ise Türk Ceza Kanunu madde 256 kapsamında yargılanmasını gerektirecek şekilde yaptırım yoluna gidilmiştir.

Zor kullanma yetkisine izin veren kanunlar nelerdir?

Zor kullanma yetkisi genel kolluk olarak bilinen polis ve jandarmayla birlikte çarşı ve mahalle bekçilerine de tanınmış bir yetkidir. Polisin zor kullanma yetkisinin kaynağı olan kanun Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu, jandarmanın zor kullanma yetkisinin kaynağı Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği, çarşı ve mahalle bekçilerinin zor kullanma yetkisinin kaynağı ise Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu olarak bilinmektedir.

Beyza Sultan Türkmen

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment