Evliliğin iptali, Türk Medeni Kanunu’na göre belirli koşullar altında evlilik birliğinin başından beri geçersiz sayılması için açılan bir davadır. Bu dava, hukuki niteliği bakımından boşanma davasından farklıdır. Boşanmada mevcut ve geçerli bir evlilik, eşlerin belli sebeplerle ayrılmak istemesi üzerine sona erdirilir. Oysa evliliğin iptalinde, aslında kanuna uygun şekilde kurulmamış ve en baştan itibaren geçerli olmaması gereken bir evliliğin, mahkeme kararı ile yok hükmünde olduğunun tespit edilmesi söz konusudur.
İptal davası sonuçlanıp mahkeme evliliğin iptaline karar verene kadar, tartışmalı evlilik geçerli sayılır ve evlilik birliğinin tüm hukuki sonuçları aynen devam eder. Bu nedenle iptal davası süresince taraflar evli kabul edilir, çocuklar evlilik içinde sayılır ve mal rejimi gibi hükümler işlemeye devam eder. Mahkeme kararı kesinleştiğinde ise evlilik hukuken sona erer. Bu yazıda, hangi durumlarda evliliğin geçersiz sayılarak iptal edilebileceğini, hangi hallerde evlilik birliğinin geçersiz sayılamayacağını ve iptal davasının çocuklar ile eşler bakımından sonuçlarını tüm detaylarıyla ele alacağız. Ayrıca, evliliğin iptali davası ile ilgili sıkça sorulan sorulara da yanıtlar vereceğiz.
İÇİNDEKİLER
- Evliliğin Geçersizliği Nedeniyle İptal Edilmesi (Genel Bakış)
- Evliliğin Mutlak Butlanla Geçersiz Olması
- Evliliğin Nispi Butlanla Geçersiz Olması
- Evliliğin İptali Davasının Sonuçları
- Evliliğin İptali Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme
- Sıkça Sorulan Sorular
- Soru: Evliliğin iptali ile boşanma arasındaki fark nedir?
- Soru: Aynı dava içinde, evliliğin iptali talebi kabul edilmezse boşanma talep edilebilir mi?
- Soru: Evliliğin iptali davası ne kadar sürer?
- Soru: Evliliğin iptali davasını evlendikten yıllar sonra açabilir miyim?
- Soru: 18 yaşından küçüklerin yaptığı evlilikler iptal edilir mi?
- Soru: Evliliğin iptali davası nasıl açılır? Gerekli belgeler nelerdir?
- Soru: Evlilik iptali durumunda mal paylaşımı nasıl yapılır?
- Soru: Evliliğin iptali davası sonucunda nafaka veya tazminat alınabilir mi?
Evliliğin Geçersizliği Nedeniyle İptal Edilmesi (Genel Bakış)
Kanunda sayılan belirli durumların varlığında, evlilik hukuken geçersiz kabul edilir ve bu duruma dayanarak evlenmenin iptali davası açılabilir. Evliliğin iptali davasında davacı, söz konusu evliliğin kanunen geçersiz olduğunu ileri sürer ve evliliğin ortadan kaldırılmasını talep eder. Türk Medeni Kanunu (TMK) m.145-160 arasında bu dava türünün koşulları ve sonuçları düzenlenmiştir.
Özetle, evliliğin iptali davası; evlenme sırasında yasal koşulların eksik olması veya kanuna aykırı bir durum bulunması nedeniyle evlilik birliğinin geçersiz sayılması amacıyla açılır. Mahkeme, davayı haklı bulursa evlilik iptal edilir ve böylece evlilik baştan itibaren geçersiz sayılır. İptal kararı sonrasında, hukuken evlilik hiç kurulmamış gibi değerlendirilse de, karar öncesinde evlilik birliği geçerliymiş gibi tüm sonuçlarıyla işlemeye devam ettiği için, iptalin geriye ve ileriye dönük etkilerini iyi anlamak gerekir.
Evliliğin Mutlak Butlanla Geçersiz Olması
Evliliğin iptaline ilişkin nedenler iki gruba ayrılır: mutlak butlan ve nispi butlan sebepleri. Mutlak butlan, evliliğin geçersizliğinin kamu düzenini ilgilendiren ve ciddi hukuka aykırılık hallerini ifade eden durumları kapsar. Bu tür geçersizliklerde süre sınırlaması yoktur ve ilgilenen herkes davayı ileri sürebilir. Mutlak butlan durumunda, evlilik hukuken kesin olarak geçersizdir ancak yine de mahkeme kararıyla iptal edilmesi gerekir. Hakim kararıyla evlilik iptal edildiğinde, karar ileri tarihli etkisini gösterir (yani karar kesinleşene kadar evlilik geçerli kabul edilir, iptal kararıyla birlikte sona erer).
Mutlak Butlan Şartları (TMK m. 145)
Türk Medeni Kanunu’na göre aşağıdaki haller, mutlak butlan sebepleri olarak düzenlenmiştir. Bu şartlardan en az birinin varlığı halinde evlilik mutlak butlanla sakattır ve iptal davası açılabilir:
- Çok Eşlilik (Tekrar Evlenme Yasağı): Eşlerden biri evlenme sırasında halen başka bir evlilik bağında ise yeni yapılan evlilik geçersizdir. Kanunumuzda tek eşlilik esastır. Önceki evlilik sona ermeden yapılan ikinci evlilik mutlak butlan nedenidir. Ancak, evliyken tekrar evlenen kişinin önceki evliliği, ikinci evlilik hakkında iptal kararı verilmeden önce sona ererse (örneğin ilk eşin ölümü veya boşanma gerçekleşirse) ve ikinci evlilikteki diğer eş bu durumu bilmiyorsa (iyi niyetli ise), artık bu ikinci evlilik iptal edilemez. Yani önceki evlilik sonlanmış ve karşı taraf iyi niyetli ise, ikinci evlilik geçerli kabul edilir.
- Sürekli Ayırt Etme Gücü Yoksunluğu: Eşlerden biri evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun ise (akıl zayıklığı, akıl hastalığı gibi kalıcı bir durum nedeniyle temyiz kudretine sahip değilse) yapılan evlilik mutlak butlanla hükümsüzdür. Kanunen ayırt etme gücü olmayan kişi evlenemez. Burada önemli olan, bu ehliyetsizliğin geçici değil sürekli olmasıdır. Evlenme anında geçici bir akli melekelerin yitimi söz konusu ise (örneğin o sırada sarhoşluk veya geçici baygınlık), bu durum mutlak değil nispi butlan kapsamında değerlendirilir.
- Akıl Hastalığı: Eşlerden birinde, evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması da mutlak butlan nedenidir. Bu durumun sağlık kurulu raporu ile tespit edilmesi gerekir. Eğer kişi evlilik sırasında ciddi bir akıl hastalığına sahipse ve kanun bu hastalığı evlenmeye engel olarak görüyorsa (örneğin ileri derecede psikiyatrik rahatsızlıklar), bu evlilik geçersiz sayılır.
- Yasak Derecede Hısımlık (Yakın Akrabalık): Eşler arasında kanunen evlenme yasağı bulunan derecede akrabalık ilişkisi varsa evlilik mutlak butlanla sakattır. Üstsoy ile altsoy (anne-baba ile çocuklar, büyükanne/dede ile torunlar), kardeşler arasında evlilik yapılamaz. Aynı şekilde amca, dayı, hala veya teyze ile yeğenleri arasında da evlenme yasağı vardır. Evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu (örneğin boşandığınız eşinizin annesi, babası veya çocuğu) arasında evlilik yasaktır. Ayrıca evlat edinen ile evlatlık veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ya da eşi arasında da evlilik yapılamaz. Bu sayılan akrabalık durumlarından birine rağmen yapılmış olan evlilikler, mutlak butlan nedeniyle geçersizdir.
Yukarıdaki mutlak butlan sebeplerinden en az biri mevcut değilse, evliliğin iptali davası açılamaz. Bu sebepler dışında kalan nedenlerle (örneğin evlenme sonrası ortaya çıkan sadakatsizlik gibi, ki bu iptal değil boşanma sebebidir) evliliğin geçersizliği ileri sürülemez. Eğer sayılan geçersizlik sebeplerine dayanmadan bir evlilik iptali davası açılırsa, mahkeme davayı reddedecektir.
Mutlak Butlan Davasında Dava Hakkının Sınırlanması
Mutlak butlan sebepleri kamu düzenine ilişkin olduğu için prensipte herkes tarafından ileri sürülebilir ve süreye tabi değildir. Ancak kanun, bazı özel durumlarda dava açma hakkını sınırlamış veya ortadan kaldırmıştır:
- Evliliğin Sona Ermesi: Geçersiz olduğu ileri sürülen evlilik, dava açılmadan önce ölüm veya boşanma ile zaten sona ermişse, artık mutlak butlan davası açılamaz. (Örneğin, ikinci evlilik iptal davası açılmadan önce ilk eş öldüyse ve ikinci eş de iyi niyetliyse yukarıda değinildiği gibi dava açılamaz.) Ancak dava açıldıktan sonra eşlerden birinin ölmesi, davayı kendiliğinden ortadan kaldırmaz; iptal davası mirasçılar tarafından sürdürülebilir.
- Akıl Hastalığında İyileşme: Evlilik sırasında akıl hastalığı olduğu için iptal sebebi bulunan eş, sonradan iyileşirse ve evlilik fiilen devam ediyorsa, artık mutlak butlan davasını sadece iyileşen eş açabilir. Diğer eş veya başkaları bu nedenle dava açamaz. Kanun burada, hastalığı geçen ve evliliğe devam etme iradesi gösteren eşin korunmasını amaçlamıştır.
- Ayırt Etme Gücünü Sonradan Kazanma: Eşlerden biri evlenme anında sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun iken (örneğin akıl zayıflığı nedeniyle) sonradan ayırt etme gücünü kazanırsa, mutlak butlan davasını yalnızca bu kişi açabilir. Diğer kişiler bu sebebe dayanarak dava açamaz. Yani evlilik sırasında ehliyetsiz olan eş, sonradan ehliyet kazanıp evliliğe rıza gösteriyorsa, başkalarının bu evliliği geçersiz saydırmak için dava açması engellenmiştir.
Mutlak Butlan Davasını Kimler Açabilir?
Mutlak butlan sebepleri doğrudan kamu düzenini ilgilendirdiğinden, kanun dava açma hakkını geniş tutmuştur. Eşlerin her biri bu davayı açabileceği gibi, Cumhuriyet savcısı da re’sen (kendiliğinden) veya ihbar üzerine iptal davası açabilir. Ayrıca eşlerin anne, baba, kardeş gibi yakın akrabaları ve evlilikten etkilenen diğer ilgililer (örneğin mirasçıları) da mutlak butlan nedeniyle evliliğin iptali davası açma hakkına sahiptir.
Ancak, evlilik zaten sona ermişse (örneğin eşlerden biri vefat etmişse veya boşanma gerçekleşmişse), savcı kendiliğinden dava açamaz. Bu durumda geriye dönük iptal davasını ancak ilgili kişiler (örneğin ölen eşin mirasçıları gibi menfaati olanlar) açabilir. Özetle, evlilik devam ettiği sürece herkesin dava açma hakkı varken, evlilik bittikten sonra bu hak sadece ilgili kişilere münhasırdır.
Mutlak Butlan Davasında Süre Sınırı
Mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptalini istemede herhangi bir süre sınırı yoktur. Kanun, kamu düzenine ilişkin bu ağır geçersizlik hallerinde davayı belli bir süre ile kısıtlamamıştır. Evlilik birliği devam ettiği sürece, üzerinden ne kadar zaman geçtiğine bakılmaksızın mutlak butlan sebeplerine dayanarak iptal davası açılabilir. (Örneğin, 20 yıllık bir evlilikte bile eşlerden birinin evlenme anında hala başka biriyle evli olduğu ortaya çıkarsa, bu ikinci evlilik için iptal davası açılabilir.)
Ancak yukarıda belirtildiği gibi, evlilik zaten sona erdiyse dava açılamaz. Bunun dışında, zaman aşımı veya hak düşürücü süre mutlak butlan davaları için geçerli değildir.
Evliliğin Nispi Butlanla Geçersiz Olması
Nispi butlan, evlilikteki geçersizlik sebeplerinin daha hafif olup sadece eşlerin iradesine ve menfaatine ilişkin olduğu durumlardır. Nispi butlan hâllerinde, evlilik yine mahkeme kararıyla iptal edilebilir ancak bu davayı sadece ilgili eş(ler) açabilir. Ayrıca nispi butlan sebepleri için kanun belirli süreler öngörmüştür; bu süreler içinde dava açılmazsa iptal hakkı düşer ve evlilik geçerli sayılmaya devam eder.
Mutlak butlanla benzer şekilde, nispi butlan sebepleri var oldukça evlilik mahkeme kararı verilene dek geçerli kabul edilir ve hüküm doğurur. Yani dava sürerken evlilik tüm sonuçlarıyla devam eder, iptal kararı çıkarsa evlilik sona erer.
Nispi Butlan Şartları (TMK m.148–151)
Kanunda sayılan nispi butlan (iptal edilebilirlik) halleri şunlardır:
- Geçici Ayırt Etme Gücü Yoksunluğu: Evlenme töreni sırasında eşlerden biri geçici olarak ayırt etme gücünü kaybetmişse evlilik iptal edilebilir. Örneğin nikâh sırasında eşin aşırı alkollü veya şuursuz hale gelmesine yol açan geçici bir durum varsa, bu kişi evliliğin iptalini talep edebilir. Önemli olan, bu bilinç kaybının kalıcı değil geçici olmasıdır. Kendi kusuruyla bu hale düşmüş olsa bile (örneğin alkol alarak) evliliği istemediği bir anda gerçekleştiği için iptal hakkı doğar.
- Yanılma (Hata): Eşlerden biri evlenme iradesini sağlıklı oluşturamamış, bir hata sonucunda evlilik gerçekleşmişse nispi butlan söz konusu olur. Kanun üç tür yanılma halini örneklemiştir:
- Kişi, aslında evlenmek istemediği halde bir yanlışlık sonucu evlenmeye razı olmuşsa (örneğin bir gösteri veya şaka sanarak resmi nikâh kıyılması),
- Evlendiği kişinin kimliği konusunda hataya düşmüşse (örneğin evlenmek istediği kişi yerine ikiz kardeşiyle karıştırarak evlenmesi gibi bir kimlik karışıklığı),
- Karşı tarafın kendisi için evliliği çekilmez kılacak derecede önemli bir niteliği konusunda yanılmışsa (örneğin eşinin daha önce yüz kızartıcı bir suç işlediğini bilmeden evlenmesi, ya da evlilik için esaslı sayılacak başka bir hususta yanılma).
Bu tür yanılma hallerinde, yanılan eş evliliğin iptalini talep edebilir.
- Aldatma (Hile): Eşlerden biri, evlenme iradesini oluştururken diğer eş veya onun bilgisi dahilinde üçüncü bir kişi tarafından kasten aldatılmışsa evlilik iptal edilebilir. Aldatma da birkaç şekilde gerçekleşebilir:
- Bir eş, diğerinin namus ve onuru ile ilgili konularda yanlış bilgi vererek veya yalan söyleyerek onu evlenmeye ikna ettiyse (örneğin geçmişinde çok önemli ahlaki bir durumu gizlemesi gibi),
- Eşlerden biri, diğerinden veya onun altsoyundan (çocuklarından) birinde bulunan ve evlilik için önemli bir hastalığı gizlediyse (örneğin bulaşıcı veya kalıtsal ciddi bir hastalık).
Bu durumlarda aldatılan eş, gerçeği öğrendiğinde evliliğin iptali için dava açabilir.
- Korkutma (İkrah, Tehdit): Eşlerden biri, evlenmeye zorlanmışsa yani kendisinin veya yakınlarının hayatına, sağlığına, namusuna ya da şerefine yönelik ciddi ve yakın bir tehdit altında evlilik yapmışsa bu evlilik nispi butlanla sakattır. Örneğin bir kişinin, “Benimle evlenmezsen seni öldürürüm” şeklinde tehdit edilerek nikâha zorlanması bu kapsamdadır. Korkutma altında evlenen kişi, bu baskı ortadan kalktıktan sonra iptal davası açabilir.
Yukarıda sayılan nispi butlan sebeplerinden biri nedeniyle evlilik kurulmuşsa, kanun bu mağdur eşe evliliği iptal ettirme hakkı tanır. Ancak bu hak sonsuza dek sürmez; belirli süreler içinde kullanılmalıdır.
Nispi Butlan Davasında Hak Düşürücü Süre
Nispi butlan halleri için Türk Medeni Kanunu, hak düşürücü süreler öngörmüştür. Bu süreler içinde dava açılmazsa, ilgili eşin iptal talep hakkı düşer ve evlilik devam eder. İlgili maddelere göre:
- İptal sebebinin öğrenilmesinden veya etkisinin ortadan kalkmasından itibaren 6 ay içinde dava açılmalıdır. Örneğin, ayırt etme gücünü geçici yitiren eş, bu gücünü yeniden kazandığı andan; aldatılan eş, hileyi öğrendiği andan; tehdit altında evlenen eş, korkunun etkisinin kalktığı andan itibaren 6 ay içinde iptal davası açmalıdır.
- Her hâlde evlenmenin üzerinden 5 yıl geçtikten sonra nispi butlan sebebiyle iptal davası açılamaz. Yani evlilik tarihi üzerinden 5 yıl geçmesi, bu davalar için mutlak bir son süredir.
Bu iki süre kuralı birlikte uygulanır. Sebebi öğrenmeden yıllar geçse bile evlilik 5 yılı doldurmamışsa öğrenmeden itibaren 6 ay vardır; ancak sebebi öğrenseniz bile eğer evlilik 5 yılı aşmışsa hak düşmüştür. Örneğin: Evlilikte gizlenen bir hastalık 4 yıl sonra öğrenilirse, öğrenme anından itibaren 6 ay içinde dava açılabilir. Fakat evlilik 6 yıl sonra öğrenilirse, 5 yıllık toplam süre aşıldığı için artık dava açılamaz.
Nispi Butlan Davasını Kimler Açabilir?
Nispi butlan durumlarında iptal davası açma hakkı, sadece evliliğin tarafı olan mağdur eşe veya bazı durumlarda yasal temsilcilere aittir. Bu kapsamda:
- Ayırt etme gücünü geçici olarak kaybetmiş olan eş, gücünü yeniden kazandığında bizzat kendisi dava açabilir (örneğin nikâh sırasında bilinci yerinde olmayan kişi, sonradan ayıldığında).
- Yanılma, aldatma veya korkutma nedeniyle evlenen eş, iptal davasını açma hakkına sahiptir. İradesi sakatlanan taraf dışındaki kişiler bu davayı açamaz.
- Yaşı küçük veya kısıtlı (vesayet altındaki) kişi, yasal temsilcisinin izni olmadan evlenmişse; bu evliliğin iptalini, izni alınmamış olan anne, baba veya vasi gibi yasal temsilci dava edebilir. (Örneğin 17 yaşındaki biri ailesinin onayı olmadan evlendiyse, anne-baba bu evliliğin iptalini isteyebilir.) Küçüğün reşit olmasından (18 yaşını doldurmasından) sonra ise, henüz 5 yıllık süre dolmamışsa kendisi de iptal davası açabilir.
Özetle, nispi butlan davalarında üçüncü kişiler doğrudan dava açamaz; hak sadece haksızlığa uğrayan eşe veya sınırlı durumlarda onun yasal temsilcisine tanınmıştır.
Evliliğin İptali Davasının Sonuçları
Bir evlilik ister mutlak butlan ister nispi butlan sebebiyle sakat olsun, ancak mahkeme kararıyla sona erer. Mahkeme iptal kararı verene kadar evlilik geçerliliğini korur. Karar kesinleştikten sonra evlilik birliği sona erer. İptal edilen evliliğin sonuçlarını iki başlıkta incelemek gerekir: çocuklar yönünden ve eşler yönünden ortaya çıkan sonuçlar.
Çocuklar Yönünden
Evliliğin iptal edilmesi, çocukların hukuki statüsünde herhangi bir olumsuzluk yaratmaz. Kanun, çocukların haklarını korumak için özel bir düzenleme getirmiştir. Türk Medeni Kanunu m.156’ya göre, evlilik geçersiz olsa bile iptal edilen evlilikten doğan çocuklar evlilik içinde doğmuş kabul edilir. Bu sayede çocuklar, evlilik birliğinin geçersiz olmasından etkilenmez ve anne-baba evliymiş gibi haklara sahip olurlar. Bu konuda dikkat edilmesi gereken hususlar şöyledir:
- Soybağı ve Nesep: İptal kararı sonrası çocuklar, babaları açısından evlilik içi çocuk statüsündedir. Yani baba ile çocuk arasında soybağı, sanki anne ve baba evliymiş gibi kurulur. Babanın ayrıca çocuğu tanımasına gerek kalmaz; çocuk, babasının nüfusuna evlilik içi çocuk olarak kayıtlı kalır.
- Velayet: Evlilik iptal olunca çocukların velayeti, tıpkı boşanma durumunda olduğu gibi hakim tarafından belirlenir. Anne ve babanın durumuna ve çocuğun üstün yararına bakılarak velayetin hangi ebeveynde kalacağına karar verilir. Hakim, gerekli gördüğünde velayeti anneye veya babaya verebilir; gerektiğinde velayet konusunda ek tedbirler alabilir.
- Nafaka (İştirak Nafakası): İptal edilen evlilikten doğan çocuk, aynen boşanmada olduğu gibi nafaka hakkına sahiptir. Çocuğun bakım, eğitim ve sağlık giderlerine katkı için velayeti almayan ebeveyn iştirak nafakası ödemekle yükümlüdür. Mahkeme, çocuğun ihtiyaçları ve anne-babanın maddi durumuna göre uygun bir nafaka miktarı belirler.
- Miras Hakkı: Çocuklar, evlilik iptal edilmiş olsa bile miras hukuku açısından evlilik içinde doğan çocuk sayılırlar. Bu nedenle babalarının (ve elbette annelerinin) yasal mirasçısı olurlar. İptal kararı, çocuğun babasından miras alma hakkını etkilemez. Çocuk, evlilik içinde doğmuş gibi miras payına sahip olacaktır.
Görüldüğü üzere kanun, evliliğin geçersiz olmasından kaynaklanabilecek tüm olumsuzlukları çocuklar açısından bertaraf etmektedir. Amaç, çocukların hukuki güvencesini sağlamak ve anne-baba arasındaki evlilik birliğinin durumundan çocukları zarar görmeyecek şekilde korumaktır.
Eşler Yönünden
Evliliğin iptal edilmesi, eşler bakımından da çeşitli sonuçlar doğurur. Bu sonuçlar, özellikle eşlerin iyi niyetli olup olmamasına göre farklılık gösterebilir. Türk Medeni Kanunu m.158, bu konuda özel hükümler içerir. İlgili maddeye göre, evliliğin geçersiz olduğunu bilmeden evlenmiş olan (iyi niyetli) eş, kişisel durumu açısından geçerli bir evlilik yapmış gibi haklar kazanır. Kötü niyetli eş ise iptal kararının sonuçlarından tam olarak yararlanamaz. Buna rağmen, iptal edilmiş evlilikte de eşler arasında malların paylaşımı, nafaka ve tazminat gibi hususlar boşanma hükümlerine kıyasen çözümlenir. Başlıca sonuçları şöyle özetleyebiliriz:
- Mal Rejiminin Tasfiyesi: İptal kararına kadar, eşler arasında yasal mal rejimi (edinilmiş mallara katılma rejimi) uygulanmış kabul edilir. Mahkeme, evlilik iptali durumunda mal paylaşımını tıpkı boşanmada olduğu gibi yapar.
- İyi niyetli eş (evliliğin geçersiz olduğunu bilmeyen taraf) için, evlilik süresince edinilen mallar normal bir evlilikte olduğu gibi paylaştırılır. Yani iyi niyetli eş, edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan haklarını talep edebilir.
- Kötü niyetli eş (evliliğin baştan geçersiz olduğunu bilen veya bilmesi gereken taraf) için hakim, hakkaniyet gereği bu eşin mal rejiminden doğan bazı haklarını sınırlayabilir. Örneğin, kötü niyetli eşin edinilmiş mallara katılma payı azaltılabilir veya tamamen kaldırılabilir. Bu şekilde, dürüst olmayan tarafın haksız kazanç elde etmesi önlenir.
- Tazminat Hakkı: İyi niyetli eş, evliliğin geçersiz çıkması nedeniyle uğradığı maddi veya manevi zararın tazmini için karşı taraftan tazminat talep edebilir. Özellikle diğer eşin kusuru veya kötü niyeti söz konusuysa, hakim boşanma davalarındaki hükümlere benzer şekilde manevi tazminat (örneğin onur kırıcı bir durum için) ve maddi tazminat (örneğin düğün masrafları, evlilik nedeniyle yapılan harcamalar için) ödenmesine karar verebilir.
- Yoksulluk Nafakası: Evliliğin iptal edilmesi, iyi niyetli eşi ekonomik olarak zor durumda bırakacaksa, bu eş lehine yoksulluk nafakası bağlanabilir. Boşanmaya dair hükümler kıyasen uygulandığından, evlilik iptali sonrası da şartları varsa nafaka talep edilebilir. Hakim, iyi niyetli ve kusursuz eşin iptal sonrasında yoksulluğa düşecek olmasını dikkate alarak, diğer eşin nafaka ödemesine karar verebilir. Nafakanın miktarı ve süresi belirlenirken, boşanma davalarındaki gibi, tarafların mali durumları ve eşin ihtiyaçları göz önünde bulundurulur.
- Soyadı Kullanımı: Evlilik iptal edilince, kadın evlilik nedeniyle almış olduğu eşinin soyadını kaybeder ve tekrar bekârlık soyadını kullanmaya başlar. Ancak, boşanma durumunda olduğu gibi kadının, eski eşinin soyadını kullanmaya devam etme talebi mahkemeye sunulabilir. Eğer kadın, eski eşin soyadını kullanmakta meşru bir menfaate sahipse (örneğin iş hayatında o soyadıyla tanınıyorsa veya çocukların soyadıyla aynı kalmasını istiyorsa), mahkeme bu talebi değerlendirebilir. Hakim uygun görürse, kadının evlilik soyadını korumasına izin veren bir karar verebilir.
Yukarıdaki sonuçlardan da görüleceği üzere, evliliğin iptalinde iyi niyetli eş mümkün olduğunca korunmakta, kötü niyetli eş ise haksız menfaat elde etmekten alıkonulmaktadır. Çoğunlukla iptal davasının pratik sonuçları, boşanma davasına benzer şekilde gerçekleşir; mal paylaşımı, nafaka, velayet, tazminat gibi konular benzer esaslara göre çözülür.
Evliliğin İptali Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme
Görevli mahkeme: Evliliğin iptaline ilişkin davalarda görevli mahkeme, Aile Mahkemesidir. Eğer davanın açılacağı yerde aile mahkemesi yoksa, bu durumda Asliye Hukuk Mahkemesi, aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakar. Yani, her halükarda bu davalar için özel olarak aile mahkemelerinin yargılama yapması esastır.
Yetkili mahkeme: Davanın hangi yer mahkemesinde açılacağı konusunda ise kanun, boşanma davalarına paralel bir düzenleme getirmiştir. Buna göre:
- Eşlerin son altı aydan beri birlikte oturdukları yer (son ortak konutun bulunduğu yer) mahkemesi, veya
- Eşlerden birinin yerleşim yeri (ikametgah) mahkemesi,
evliliğin iptali davasında yetkilidir. Davacı eş bu yerlerden birindeki Aile Mahkemesi’ne başvurabilir.
Mutlak butlan sebeplerine dayalı ve Cumhuriyet savcısı, yasal temsilci veya diğer ilgililer tarafından açılan davalarda ise kanun, davalının yerleşim yeri mahkemesini özellikle yetkili kılmıştır. Örneğin, savcı veya anne-babanın açacağı bir iptal davası, karşı taraftaki eşin ikamet ettiği yerdeki Aile Mahkemesi’nde görülmelidir.

Evliliğin İptali Davası Nedir Şartları ve Sonuçları
Sıkça Sorulan Sorular
Soru: Evliliğin iptali ile boşanma arasındaki fark nedir?
Cevap: Evliliğin iptali, evlenme anındaki ciddi bir hukuka aykırılık veya geçersizlik sebebiyle evliliğin baştan itibaren geçersiz sayılmasıdır. Yani iptal davasında, aslında hiç kurulmamış sayılması gereken bir evlilik söz konusudur. Boşanma ise geçerli bir evlilik birliğinin sonlandırılmasıdır; evlilik boyunca ortaya çıkan geçimsizlik, kusur veya belli sebepler nedeniyle geleceğe yönelik olarak evlilik bitirilir. İptal durumunda evlilik, mahkeme kararıyla yok hükmünde sayılır ancak iptal kararına kadar evlilik geçerli gibi sürer. Boşanmada ise evlilik baştan geçerliydi, sadece boşanma kararıyla ileriye dönük sona erer. Bir başka fark, evliliğin iptalinde kanunda sınırlı sayıda sayılan butlan sebepleri gerekirken, boşanmada evlilik birliğinin sarsılması gibi daha genel sebepler yeterli olabilir.
Soru: Aynı dava içinde, evliliğin iptali talebi kabul edilmezse boşanma talep edilebilir mi?
Cevap: Evet, Türk hukukunda buna terditli dava (kademeli talep) denmektedir. Bir dilekçede öncelikle evliliğin iptalini, alternatif olarak da boşanmayı talep etmek mümkündür. Bu durumda mahkeme öncelikle iptal sebeplerinin olup olmadığını inceler. Şayet iptal talebiyle ileri sürülen geçersizlik şartlarından biri mevcutsa, mahkeme evliliğin iptaline karar verir ve dava bu şekilde sonuçlanır; artık boşanma talebini incelemesine gerek kalmaz. Ancak hakim, kanunda sayılan iptal (butlan) sebeplerinin hiçbiri olmadığını tespit ederse, iptal talebini reddeder. Bu durumda dava otomatik olarak boşanma talebine geçer ve hakim bu kez boşanma sebeplerini değerlendirir. Özetle, aynı dava içinde iptal talebi kabul edilmezse, ikinci talep olan boşanma değerlendirilebilir ve şartları varsa tarafların boşanmasına karar verilir.
Soru: Evliliğin iptali davası ne kadar sürer?
Cevap: Bu davanın süresi, mahkemelerin iş yüküne, delillerin toplanmasına ve davanın çekişmeli olup olmamasına göre değişebilir. Genel olarak, evliliğin iptali davaları ortalama 6 ay ile 1,5 yıl arasında sonuçlanabilmektedir. Eğer taraflar önemli konularda anlaşmışlar ve dava çok karmaşık değilse (örneğin gerekli belgeler sunulmuş ve itiraz yoksa) dava birkaç duruşmada, belki yarım yılda bitebilir. Ancak dava çekişmeli ise, tanıklar dinlenecek, raporlar alınacaksa ve mahkeme yoğun ise süreç uzar. Bazı durumlarda 1 yılı aşması da mümkündür. Unutulmamalıdır ki her davanın şartları farklıdır; somut olayın özellikleri, mahkemenin yoğunluğu gibi etkenler sürede belirleyici olur.
Soru: Evliliğin iptali davasını evlendikten yıllar sonra açabilir miyim?
Cevap: Bu, iptal sebebinin niteliğine bağlıdır. Eğer mutlak butlan sebebine dayanıyorsanız (örneğin eşinizin evlenirken başkasıyla evli olduğunu yeni öğrendiyseniz), kanunda herhangi bir süre kısıtlaması yoktur. Evlilik üzerinden kaç yıl geçmiş olursa olsun mutlak butlan nedeniyle iptal davası açabilirsiniz. Ancak nispi butlan sebeplerinde (örneğin aldatılma, korkutulma, yanılma gibi) sıkı süre sınırları vardır. Bu sebeplerde, durumu öğrendiğiniz tarihten itibaren 6 ay ve evlenme tarihinden itibaren en fazla 5 yıl içinde davayı açmanız gerekir. Aksi takdirde iptal hakkınız düşer. Örneğin, evlilikten 7 yıl sonra öğrenilen bir aldatma için artık iptal davası açılamaz (5 yıllık süre aşıldığı için); ama evlilikten 10 yıl sonra önceki eşinden boşanmadığını öğrendiğiniz biriyle evliyseniz iptal davası açabilirsiniz (mutlak butlan olduğu için süre yoktur).
Soru: 18 yaşından küçüklerin yaptığı evlilikler iptal edilir mi?
Cevap: Türk Medeni Kanunu’na göre evlenme yaşı kural olarak 18’dir. 17 yaşını dolduranlar anne-baba izniyle, 16 yaşını dolduranlar ise mahkeme kararıyla istisnai olarak evlenebilir. Eğer yasal izin olmadan, reşit olmayan biri evlenmişse bu evlilik için iptal davası açılabilir. Örneğin, 17 yaşındaki bir genç ailesinin rızası olmadan evlendiyse, anne veya babası bu evliliğin iptalini talep edebilir. Bu durum nispi butlan kapsamına girer ve kanunda belirtilen 6 ay/5 yıl süre şartlarına tabidir (süre, ilgili kişinin durumu öğrenmesiyle işlemeye başlar). Evlilik sırasında 15 veya daha küçük yaşta olan birinin resmi nikah yapması ise zaten kanunen mümkün değildir; böyle bir evlilik işlemi yapılmışsa, mutlak butlan kapsamında geçersiz sayılır. Kısaca, reşit olmayanların yaptığı evlilikler gerekli yasal onaylar yoksa geçersizdir ve iptal edilebilir.
Soru: Evliliğin iptali davası nasıl açılır? Gerekli belgeler nelerdir?
Cevap: Evliliğin iptali davası açmak için öncelikle yetkili Aile Mahkemesi’ne bir dava dilekçesi ile başvurmak gerekir. Dilekçede, evliliğin iptalini gerektiren hukuki sebep açıkça belirtilmeli ve dayandığınız olaylar anlatılmalıdır (örneğin eşin evli olduğunu sonradan öğrendiğinizi belirtmek gibi). Mümkünse bu iddiaları destekleyen belgeler veya bilgiler de eklenmelidir. Gerekli belgeler duruma göre değişir: – Nüfus kayıt örneği ve evlilik cüzdanı gibi evliliğin varlığını gösteren belgeler, – İptal sebebine ilişkin kanıtlar: Örneğin sağlık raporu (akıl hastalığı iddiasında), önceki evliliğe dair belge, aldatma varsa yazışmalar, tanık beyanları gibi deliller. – Davacı vekille temsil edilecekse vekaletname.
Dava, eşe karşı açılır ve dilekçe ile ekleri mahkemeye sunulur. Yargılama sırasında hakim gerekli gördüğü takdirde ek deliller isteyebilir veya tanıkları dinleyebilir. Sürecin sağlıklı yürütülmesi ve hak kaybı olmaması için bu alanda deneyimli bir avukatla hareket etmek faydalıdır, çünkü usul kuralları ve ispat yükümlülüğü önem taşır.
Soru: Evlilik iptali durumunda mal paylaşımı nasıl yapılır?
Cevap: İptal edilen evlilikte de, tıpkı boşanmada olduğu gibi, mal rejiminin tasfiyesi gündeme gelir. Eşler arasında aksi bir sözleşme yoksa, evlilik süresince edinilen mallara ilişkin edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanır. Geçersiz olduğu sonradan tespit edilen evlilik sırasında alınan ev, araba, birikim gibi edinilmiş mallar mahkeme kararıyla paylaştırılır. Mal paylaşımında genellikle her eş, diğerinin edinilmiş mallarının yarısı üzerinde hak iddia edebilir (boşanmada olduğu gibi). Ancak burada eşlerin iyi niyetli olup olmadığı da rol oynar. İyi niyetli eş, evlilik süresince edinilen mallardan kendi payını alırken, evliliğin geçersizliğini bilen kötü niyetli eşin mal rejiminden doğan hakkı hakim tarafından hakkaniyete uygun biçimde kısıtlanabilir. Örneğin kötü niyetli eş, normalde alacağı payın tamamını alamayabilir. Sonuç olarak, iptal davası sonucunda mallar genellikle adil bir şekilde bölüştürülür ve haksız kazanç önlenir.
Soru: Evliliğin iptali davası sonucunda nafaka veya tazminat alınabilir mi?
Cevap: Evet. Evliliğin iptali davası her ne kadar teknik olarak boşanma davasından farklı olsa da, nafaka ve tazminat konularında benzer hükümler uygulanır. İptal davası devam ederken hakim, gerektiğinde eş ve çocuklar için tedbir nafakası (geçici nafaka) bağlayabilir. Dava sonunda ise:
– Çocuklar için iştirak nafakası: Çocuklar, iptal sonrası da evlilik içinde doğmuş kabul edildiğinden, velayeti almayan ebeveyn çocuk nafakası ödemeye devam eder.
– Eş için yoksulluk nafakası: İyi niyetli ve kusuru bulunmayan eş, iptal sonrası yoksulluğa düşecekse diğer eşten yoksulluk nafakası talep edebilir. Mahkeme, boşanmaya benzer şekilde, bu koşullar oluşmuşsa nafaka bağlar.
– Maddi ve manevi tazminat: Eğer evliliğin iptaline neden olan durumda karşı tarafın kusuru veya kötü niyeti varsa, mağdur eş maddi ve/veya manevi tazminat isteyebilir. Örneğin, evliliğin geçersizliği sebebiyle kişilik hakları zedelenen eş manevi tazminat, maddi kayba uğrarsa maddi tazminat talep edebilir. Hakim, boşanma davalarındaki kriterlere göre uygun bir tazminata hükmedebilir.
Özetle, evlilik iptali halinde de mağdur eşin maddi olarak korunması için nafaka ve tazminat talepleri değerlendirilmektedir. Kanun, iptal durumunda dahi evliliği baştan beri geçerli gibi kabul ederek özellikle iyi niyetli eşin ve çocukların mağdur olmaması için bu imkanları tanımıştır.