Şirketler Hukuku

Adi ortaklığın sona erme sebepleri ve özellikle de sona erme anı birçok bakımdan önem arz eder. Sözgelimi adi ortaklığın bitmesi vesilesiyle söz konusu ortaklığın mallarının nasıl tasifye edileceği oldukça önemlidir. Zira ortaklığın malları pek tabii ki de mantık olarak esasında ortakların getirdiği mal veya sermayelerdir. Bu anlamda adi ortaklığın sona ermesi önem arz eden bir konudur.

ADİ ORTAKLIĞIN SONA ERME SEBEPLERİ

Adi ortaklığın sona erme sebepleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 639.maddesinde sıralanmıştır. Söz konusu sebepler şu şekilde listelenebilir:

Ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin

imkânsız duruma gelmesiyle.

Sözleşmede ortaklığın mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa,

ortaklardan birinin ölmesiyle.

Sözleşmede ortaklığın devam edeceğine ilişkin bir hüküm yoksa, bir ortağın

kısıtlanması, iflası veya tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesiyle.

Bütün ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle.

Ortaklık için kararlaştırılmış olan sürenin bitmesiyle.

Ortaklık sözleşmesinde feshi bildirme hakkı saklı tutulmuş veya ortaklık belirsiz bir

süre için ya da ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulmuşsa, bir ortağın fesih bildiriminde bulunmasıyla.

Haklı sebeplerin bulunması hâlinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih

istemi üzerine mahkeme kararıyla.

ORTAKLIĞIN SONA ERMESİNİN DOĞURDUĞU SONUÇLAR

– Ortakların yöneticilerinin görevleri aksi saklı tutulmadıkça sona ermiş olur. Bu anlamda eğer ortaklar tarafından aksi kararlaştırılmamışsa yönetici olarak tayin edilen kimselerin ortaklık bakımından bu yöneticilik sıfatları sona ermiş olur.

– Ortaklık, ortaklardan birinin vefatı dolayısıyla bitmişse ölen ortağın mirasçısı veya mirasçıları durumu vakit kaybetmeden diğer ortaklara bildirmek mecburiyetindedir. Buradaki temel amaç diğer ortakların faydalarının korunmasıdır.

– En önemli sonuçlardan biri de ortaklığın tasfiye aşamasına girmesidir. Bu yönüyle ortaklık sona erdikten sonra söz konusu mallar ve sermaye tasfiye aşamasına girer ve bu usul uyarınca adeta bir paylaştırma yapılır. TBK m.644/1’e göre tasfiye kural olarak ortakların el birliğiyle yapılır. Adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin hükümler ve tasfiye usulü TBK m.642 vd.maddelerinde aşağıdaki şekilde hükme bağlanmıştır:

Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.

Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.

Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür. Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir. Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.

Son olarak şunu da belirtmek gerekir ki TBK m.645’e göre ortaklığın sona ermesi 3.kişilere karşı sorumluluklar bakımından herhangi bir değişiklik yaratmaz.

YARGITAY KARARLARI

YARGITAY KARARLARI

YARGITAY KARARLARI

Dava konusu uyuşmazlık 818 Sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olduğu dönemde meydana gelmiş ise dosya temyiz aşamasında iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK’nun yürürlüğüne dair kanunun 1. maddesi son cümlesi uyarınca “…sona erme ve tasfiye” konusunda 6098 Sayılı TBK hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Bu nedenle adi ortaklığın sona ermesi ve tasfiyesine dair 6098 Sayılı TBK’nun 639, 642, 643 ve 644. maddelerinin dikkate alınması gerekir. Şu durumda, mahkemece yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan hesap istenmeli, tarafların tasfiye konusunda anlaşıp anlaşamadıkları tespit edilmeli, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmelidir. Taraflar anlaşamadıkları takdirde, mahkemece öncelikle ortaklığa ait malların tespitinin yapılması gerekir. Bu hususta taraflardan delil ve karşı delilleri alınarak değerlendirme yapılmalı, bu hususun belirlenmesinin ardından yukarıda belirtildiği üzere yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan hesap istenerek tayin olunacak görevli marifetiyle ortaklığa ait mallar satılmalı, öncelikle varsa ortaklığın borçları ödenmeli, bilahare ortaklardan her birinin ortaklık için yaptıkları masraflar hesaplanmalı ve her birinin ortaklıktan olan alacağı düşüldükten sonra geriye birşey kalır ise bu meblağın, var ise zararın paylaştırılmasına karar verilmelidir. Anılan yön gözetilmeksizin verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Şu halde davalı ile dava dışı K3’nun adi ortaklık şeklinde çalışıp çalışmadıklarının araştırılması gerekmektedir. Ne var ki, yargılama sırasında bu konuda herhangi bir inceleme yapılmış değildir. Bilindiği üzere adi ortaklık iştirak kurallarına tâbi olup BK’nın 534. ve TMK’nın 702. maddesi hükümlerince kural olarak adi ortaklık tarafından açılacak davaların bütün ortaklar tarafından birlikte açılması, yine adi ortaklığa karşı açılacak davaların da tüm ortaklar hasım gösterilerek açılması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta ise taraf teşkilinin sağlanması açısından öncelikle davalı ile dava dışı K3 arasında adi ortaklık ilişkisi bulunup bulunmadığı belirlenmelidir. Bu amaçla taraflara davalı ile dava dışı K3 arasında adi ortaklık ilişkisi olup olmadığı yönünde delillerini sunma imkânı tanınmalı, toplanacak delillere göre aralarında adi ortaklık ilişkisinin varlığı saptandığı takdirde adi ortakların zorunlu dava arkadaşı olmaları karşısında, davacıya K3’nu davaya katması için uygun süre verilmeli, bu suretle taraf teşkili sağlandıktan sonra iş yerinin kapatılmasının adi ortaklığın sona ermesi anlamına gelmeyeceği hususu da dikkate alınarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir hükme varılmalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak Gerekli alanlar işaretlendi *

Yorum Yap