Şirketler HukukuAnonim Ortaklıkta Temsil

Kanunda istisnai hükümler bulunmadıkça anonim şirketler yönetim kurulu tarafından temsil edilir. Bu kural Türk Ticaret Kanunu’nun 365.maddesinde şöyle hükme bağlanmıştır:

Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Kanundaki istisnai hükümler saklıdır.

Kanun böyle bir ifade kullanmakla bir kural koymakta ve devamında da yine kendi iradesiyle bazı istisnaların olabileceğini vurgulamıştır.

ANONİM ORTAKLIKTA TEMSİL YETKİSİ

Anonim ortkalıklar da ticaret unvanı kullanırlar ve bu ticaret unvanı altında yönetim kuruluna üye kimseler tarafından imza yetkisi kullanılabilir. İşte hem yönetim hem de temsil açısından anonim ortaklıkta imza atmak suretiyle yetkili kişiler yönetim kurulu üyeleridir. 

Anonim ortaklıktaki ortakların tümünün iradesi, yönetim kuruluna üye kişilerin attıkları imzalar doğrultusunda kullanılmaktadır. Bu anlamda yönetim kurulundan çıkan imza veya imzalar anonim ortaklığın tamamının iradesini yansıtmaktadır. Zira bu yetki ortaklığın ortakları tarafından yönetim kuruluna ve oradaki kişilere bırakılmıştır. 

Anonim ortaklıklar bakımından temsil yetkisinin nasıl kullanılacağı TTK m.370 ve 371’de hükme bağlanmıştır. Şöyle ki:

Esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.

Temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için şirket unvanını kullanabilirler. Kanuna ve esas sözleşmeye aykırı işlemler dolayısıyla şirketin rücû hakkı saklıdır. Temsile yetkili olanların, üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi bağlar; meğerki, üçüncü kişinin, işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu bildiği veya durumun gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu ispat edilsin. Şirket esas sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek başına yeterli delil değildir. Temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyiniyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez; ancak, temsil yetkisinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine özgülendiğine veya birlikte kullanılmasına ilişkin tescil ve ilan edilen sınırlamalar geçerlidir. Temsile yetkili kişiler tarafından yapılan işlemin esas sözleşmeye veya genel kurul kararına aykırı olması, iyiniyet sahibi üçüncü kişilerin o işlemden dolayı şirkete başvurmalarına engel değildir. Temsile veya yönetime yetkili olanların, görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden şirket sorumludur. Şirketin rücû hakkı saklıdır. Sözleşmenin yapılması sırasında, şirket tek pay sahibi tarafından ister temsil edilsin ister edilmesin, tek pay sahipli anonim şirketlerde, bu pay sahibi ile şirket arasındaki sözleşmenin geçerli olması sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Bu şart piyasa şartlarına göre günlük, önemsiz ve sıradan işlemlere ilişkin sözleşmelerde uygulanmaz.

Yönetim kurulu, yukarıda belirtilen temsilciler dışında, temsile yetkili olmayan yönetim kurulu üyelerini veya şirkete hizmet akdi ile bağlı olanları sınırlı yetkiye sahip ticari vekil veya diğer tacir yardımcıları olarak atayabilir. Bu şekilde atanacak olanların görev ve yetkileri, 367 nci maddeye göre hazırlanacak iç yönergede açıkça belirlenir. Bu durumda iç yönergenin tescil ve ilanı zorunludur. İç yönerge ile ticari vekil ve diğer tacir yardımcıları atanamaz. Bu fıkra uyarınca yetkilendirilen ticari vekil veya diğer tacir yardımcıları da ticaret siciline tescil ve ilan edilir. Bu kişilerin, şirkete ve üçüncü kişilere verecekleri her tür zarardan dolayı yönetim kurulu müteselsilen sorumludur.

Çift imza kuralının uygulandığı haller bakımından aksi belirtilmedikçe veya kararlaştırılmadıkça Türk Borçlar Kanunu’nun yetkisiz temsile ilişkin hükümleri uygulama alanı bulacaktır.

YARGI KARARLARI

YARGITAY KARARLARI

YARGITAY KARARLARI

Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; davacının şirket ana sözleşmesine göre davalı şirketin ortağı olduğunu, davalı şirket davacının olan …, … ve … isimli üç gerçek kişinin bir araya gelmesi ile … tarihinde Antalya ilinde hayvanat bahçesi ve eğlence dünyası olarak hizmet vermek amacı ile kurulduğunu, şirket ortaklarından … şirketi temsile yetkili ortak olarak seçildiğini, davacının ortağı olduğu davalı şirket, kuruluş amacına yönelik faaliyette bulunmak için … Tanıtım Org Turizm Emlak Gıda Tekstil Yaz Dan İth İhr Tic Ltd Şti isimli şirketten 20 sayfalık kira kontratı ile … tarihine kadar geçerli 20.000 metre karelik alanı kiraladığını, … tarihinde Tarım Orman Bakanlığı Antalya Şube Müdürlüğünden “Tesis Kurma Raporu ve İzni” alındığını, davacının resmi ruhsat ve diğer prosedürleri tamamladıktan sonra işletmenin amacına uygun faaliyetleri için alınan izinler çerçevesinde yaban hayvanlarının temini yoluna gidildiğini, davacının söz konusu iş ve işlemleri tamamlamak için çalışma sergilerken, şirketi temsile yetkili ortak …’ın şirketin 2028 yılına kadar elinde bulundurduğu kiracılık haklarının sonlandırılması için kiraya verenle anlaştığını, işletme ruhsatlarının iptali için Antalya Valiliğine, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığına ve Kepez Belediye başkanlığına dilekçeler verdiğini, davacının söz konusu bilgiyi edindikten sonra davalı şirkete ve temsile yetkili ortağa ihtarname gönderdiğini, derhal genel kurul ve yönetim kurulu toplanması yönünde işlemlerin başlatılmasına yönelik taleplerini ilettiğini, davacının usule uygun azınlık haklarını kullanmalarına rağmen, genel kurul ve yönetim kurulu toplantısı yapılmadığını, davacının yasal süreç başlatmasının üzerine ise ortaklıkla hiçbir bağlantısı olmayan kişilerin tehditlerine maruz kaldığını, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldığını, kaba tabirle davacının 2.000.000,00.-TL’yi aşkın yatırımlarının olduğu işletmeye bir takım şahıslar temsile yetkili ortak ile birlikte davacının ortağı olduğu işletmeye kaba tabirle çöktüklerini, davalı şirketi temsile yetkili ortağın TTK’nun temel ilkesi “basiretli iş adamı gibi davranma” yükümlülüğüne aleni aykırılık teşkil ettiğini, davacının ortakları tarafından uğradıkları zararın aşikar olduğunu, …Sulh Hukuk Mahkemesinde delil tespiti için dava açıldığını, organize ve planlı bir şekilde davacının işletmesini gasp eden kişiler için Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde başvurular tamamlandığını, davacının 2028 yılına değin elinde bulunan kiracılık haklarını ve işletme ruhsatını, genel kurul veya yönetim kurulu olmadan iptal ederek davacının zarar görmesine neden olması, genel kurul ve yönetim kurulu toplantısı için çağrıda bulunulmasına rağmen yerine getirilmemesi, bir takım şahısların yetkili ortakla birlikte hareket ederek davacının zararına iş ve eylemlerde bulunması sebebiyle, eldeki davanın açıldığını, görevlerini yerine getirememesi nedeni ile davacının daha da zarara uğramaması için davayı açma zorunluluğunun hasıl olduğunu, uygun görülmesi halinde …’ın elinde bulunan imza ve temsil hakları dava ile birlikte tedbiren kısıtlanarak, şirket yönetimine kayyum atanmasına karar verilmesini, geçmişe etkili olarak şirketi temsile yetkili ortağın şirket ve ortakları aleyhine yapmış olduğu işlemlerin iptaline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.

Dava, davacının ortağı olduğu davalı anonim şirketin temsil yetkisini kullanan yönetim kurulu üyesi …’ın temsil yetkisinin kısıtlanması, şirkete kayyım atanması ve şirket yetkilisi tarafından şirketi zararlandırıcı nitelikteki bir kısım işlemlerin iptali davasıdır.

6102 Sayılı TTK’nun anonim şirketlerde temsil yetkisini düzenleyen 370 ve devamı maddelerinde temsil yetkisinin çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna ait olduğu, fakat yönetim kurulunun temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebileceği düzenlenmiş olup, davalı şirkette de yönetim kurulu tarafından temsil yetkisinin …’a devredildiği anlaşılmıştır. Yine TTK’nun temsil yetkisini düzenleyen 370 ve devamı maddelerine göre yönetim kurulu temsil yetkisini bir üyeye devredebileceği gibi yasaya uygun bir şekilde yetkili temsilciyi değiştirip, yerine başka birini atayabilecektir. Anonim şirketlerde temsil yetkisini ve yönetim kurulunu düzenleyen hükümlerde mahkemece yetkili temsilcinin azline ve yönetim kurulu kararlarının mahkemece iptaline dair bir düzenleme bulunmadığından yasal düzenlemeye uygun görülmeyen davanın reddine karar vermek gerekmiş…

Davacı K1 vekili Avukat K2 tarafından, davalı F1 Yayıncılık A.Ş. aleyhine 13/05/2001 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; pasif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın reddine dair verilen 19/12/2002 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.

Davacı, X1 Gazetesi’nin 12 Mayıs 2001 tarihli nüshasındaki yayın nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını iddia ederek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davacı davasını F1 Yayıncılık AŞ’ye yöneltmiştir.

Yayın gününde yürürlükte bulunan 5680 sayılı Basın Yasası’nın 16 ve 17. maddelerinde basın yoluyla gerçekleştirilen haksız eylemler nedeniyle oluşan zararlar için kimlere karşı dava açılacağı açıklanmış ve mevkutelerde yazıyı yazan veya haberi yazan kimse ile beraber bu gazetenin ilgili sorumlu müdürü ve sahibinin sorumlu olacağı düzenleme altına alınmıştır.

Dava konusu edilen yayının yapıldığı 12/05/2001 tarihli X1 Gazetesi künyesinde imtiyaz sahibinin X1 Yayıncılık Anonim Şirketi’ni temsilen F2 Holding A.Ş. adına K4 olduğu anlaşılmaktadır. Davacı davasını X1 Gazetesi’ndeki yayın nedeniyle açmış olmakla, hasmın temsilcisinde yanıldığının kabulü gerekecektir. Şu halde davanın doğru hasma yöneltilmesi için davacıya süre verilerek, sonucuna göre hukuki durumun değerlendirilmesi gerekirken istemin husumet yokluğu nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak Gerekli alanlar işaretlendi *

Yorum Yap