Sağlık HukukuDOKTORUN AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Gündelik hayatta doktorlardan çok çeşitli ve birden fazla tedavi alınmaktadır. Bu bağlamda tüm tedavilerin kapsamının bir vatandaş olarak bilinmesinin mümkünatı yoktur. Tam olarak bu noktada “doktorun aydınlatma yükümlülüğü” ve “tıbbi müdahalelerde aydınlatma” gibi kavramlar ön plana çıkmaktadır.

Bu makalede de bu konular üzerinde durulacak ve yukarıda sayılı kavramlar açıklanacaktır. Keyifli okumalar dileriz.

TIBBİ LİTERATÜRDE DOKTORUN AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ NE DEMEKTİR?

Bir insanın hayatı boyunca çok çeşitli tedavilerden yararlandığı ve normal bir vatandaşın da doğal olarak her tedavi hakkında bilgisi olmasının mümkün olmamasından yukarıda bahsedilmişti. Bu bağlamda karşımıza doktorun yapmış olduğu tıbbi müdahalelerde aydınlatma hususu ortaya çıkmaktadır.

Doktorun aydınlatma yükümlülüğü kapsamında olan bu husus uyarınca doktorlar; hastaları, yapılacak olan tedavi kapsamında bilgilendirmelidirler. Doktor – hasta ilişkisinin de en temelinde bu husus yatmaktadır. Zira doktorun aydınlatma yükümlülüğü kapsamında söylediği beyanlar doğrultusunda hastalar kendi geleceklerini belirleyeceklerdir.

Doktorun aydınlatma yükümlülüğü aynı zamanda doktor için de sözleşmesel bir yükümlülük oluşturmaktadır. Çünkü doktorun aydınlatma yükümlülüğü kapsamında yapacağı beyanlar hastanın o tedaviyi kabul edip etmeyeceğini belirleyecektir. Bu yüzden tıbbi müdahalelerde aydınlatma yükümlülüğü oldukça önemli bir yükümlülüktür.

DOKTORUN AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN HUKUKİ DAYANAKLARI

Tıbbi müdahalelerde aydınlatma kapsamında doktorun aydınlatma yükümlülüğünün elbette hukuki dayanakları bulunmaktadır. Bu bağlamda doktorun aydınlatma yükümlülüğünün önemini vurgulamak adına bu hakkın anayasada dahi yer bulduğunu söylemek mümkündür. Anayasa madde 17 fıkra 1 uyarınca:

Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

denmektedir. Buradan açıkça anlaşılacağı üzere bu husus bireylerin takdir yetkisine bırakılmaktadır.

Tıbbi müdahaleleri ve tıbbi müdahalelerde aydınlatma hususunu incelediğimizde ise bu durumların doğrudan doğruya yaşama ve maddi manevi varlığın korunması haklarıyla ilişkisi olduğunu görmekteyiz. Doktorun aydınlatma yükümlülüğünün aksine bir davranışının bu bağlamda anayasa hükmüne de aykırılık teşkil edebileceği unutulmamalıdır.

Anayasal düzeyde korunmadan başka yasal düzeyde de doktorun aydınlatma yükümlülüğüne ilişkin hükümler bulabilmek mümkündür. Bir çok yasada doktorun aydınlatma yükümlülüğüne vurgu yapılmıştır.

Bu noktada 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 23. maddesini incelemekte fayda vardır. bu hükümde bireylerin hak ve fiil ehliyetlerinden hiçbir suretle vazgeçemeyeceğinden ve bunları hukuka aykırı olarak sınırlayamayacağından söz edilmektedir.

Türk Medeni Kanun uyarınca unutulmaması gereken hususlardan bir diğeri de doktorun aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmemesi, TMK madde 24/2 uyarınca koruma altına alınmamıştır. Dolayısıyla kişi bu konuda aydınlatılmalıdır.

İnsan üzerinde deneyin suç olarak düzenlendiği Türk Ceza Kanunu’nun 90. maddesinde, bu durumun her zaman ceza gerektirmeyeceğinden, bazı hallerde 90. madde kapsamında olunmadığından bahsedilmektedir. Devamındaki fıkraları incelediğimizde yine deney yapılacak kişinin açıkça aydınlatılması ve rızasının alınması gerektiği görülmektedir. Dolayısıyla bu noktada da doktorun aydınlatma yükümlülüğüne değinilmiştir.

Yönetmelik düzeyinde incelersek de doktorun aydınlatma yükümlülüğünü hüküm altına almış hukuki metinler bulmamız mümkündür. Bu bağlamda Hasta Hakları Yönetmeliği 15. madde doğrudan tıbbi müdahalelerden aydınlatma hususunu ve buna bağlı olarak doktorun aydınlatma yükümlülüğünü düzenlemektedir.

Bu noktada bir de Türk Tabipler Birliği tarafından yayınlanan Meslek Etiği Kuralları uyarınca 26. maddede doktorun aydınlatma yükümlülüğü düzenlenmektedir.

DOKTORUN AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ İLKESİNİN AMACI

Tıbbi müdahalelerde aydınlatma hususundan ve bu bağlamda doktorun aydınlatma yükümlülüğü olduğundan yukarıda bahsedilmiştir. Bu bağlamda akıllara “neden doktorun aydınlatma yükümlülüğü var?” veya “tıbbi müdahalelerde aydınlatma yükümlülüğünün amacı nedir?” gibi sorular gelmektedir.

Her ne kadar farklı görüşler olsa da doktor – hasta ilişkisini bir tür vekalet ilişkisine benzetmek doğru olacaktır. Aynı avukat – müvekkil gibi doktor – hasta ilişkisi de temelinde vekalet sözleşmesine dayanmaktadır. Vekalet sözleşmesinde, sözleşmenin niteliği gereği diğer sözleşmelere kıyasen güven olgusu daha ön plandadır. Bu güven hususunun doktor – hasta ilişkisinde tesis edilmesinin başlıca kuralı da doktorun aydınlatma yükümlülüğüne uymasıdır.

Bu hususta doktorun aydınlatma yükümlülüğü ilkesinin amacını vekalet sözleşmesi kapsamındaki sözleşme edimlerini yerine getirme borcu şeklinde nitelememiz mümkündür.

DOKTORUN AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ İLKESİNİN KAPSAMI

Tıbbi müdahalelerde aydınlatma ve buna bağlı olarak doktorun aydınlatma yükümlülüğüne sahip olduğundan yukarıda bahsedilmişti. Bu bağlamda doktorun aydınlatma yükümlülüğünün kapsamına da değinmek gerekmektedir.

Her şeyden önce doktorun aydınlatma yükümlülüğünün hukuk düzenince belirlenmiş olan net çizgileri yoktur. Dolayısıyla da herhangi bir durumun doktorun aydınlatma yükümlülüğünün kapsamına girip girmediğinin belirlenmesinde somut olay denetimi yapılması gerektiği söylenebilir.

Net çizgilerin olmamasıyla beraber yine de bir ölçüt belirlemek mümkündür. Bu noktada eğer yapılacak tıbbi işlem acele bir işlem niteliğinde değilse doktorun aydınlatma yükümlülüğünün kapsamı da büyümektedir. Yani acele olmayan bir tıbbi işlemin hastaya etkileri ve sonuçları daha geniş bir şekilde anlatılmalıdır.

Bununla beraber bunun zıttı olarak tıbbi işlem acele bir işlem niteliğindeyse doktorun aydınlatma yükümlülüğünün kapsamı küçülmektedir. Bu tür tıbbi müdahalelerde aydınlatma noktasında doktorun aydınlatma yükümlülüğü daha az olmaktadır.

AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ İLKESİ VE TIBBİ MÜDAHALE

Tıbbi müdahaleler ile aydınlatma yükümlülüğü hususu birbiriyle çok yakından ilişkili kavramlardır. Doktorun aydınlatma yükümlülüğüne sahip olmasından bahsedebilmek için her şeyden önce doktor – hasta ilişkisinden bahsedebilmek gerekmektedir. Zaten bu ilişkinin, tartışmalı olmakla birlikte, bir tür vekalet ilişkisine dayandığı hususuna yukarıda değinilmişti.

Bu noktada bir tür vekalet ilişkisinden bahsedebilmek için bir tıbbi müdahale gerekmektedir. Aksi takdirde doktorun herhangi bir aydınlatma yükümlülüğü olduğundan bahsedilemez. Tıbbi müdahalenin varlığı da doktorun aydınlatma yükümlülüğünü birden sınırsız hale getirmemektedir. Doktorun aydınlatma yükümlülüğünün sınırlarını aynı makalenin “DOKTORUN AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ İLKESİNİN KAPSAMI” başlığından okuyabilirsiniz.

TIBBİ MÜDAHALENİN HUKUKA UYGUNLUK ŞARTLARI VE AYDINLATMA

Bir tıbbi müdahalenin hukuka uygun olup olmadığını tespit etmek için ilk yapılması gereken husus tıbbi müdahalenin tanımını bulmaktır. Hasta Hakları Yönetmeliği’nin tanımlar başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının g bendinde bu husus: “Tıp mesleğini icraya yetkili kişiler tarafından uygulanan, sağlığı koruma, hastalıkların teşhis ve tedavisi için ilgili meslekî yükümlülükler ve standartlara uygun olarak tıbbın sınırları içinde gerçekleştirilen fizikî ve ruhî girişimi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.

Yukarıdaki tıbbi müdahale tanımından sonra, yapılan her tıbbi müdahalenin hiçbir şart aranmaksızın hukuka uygun olduğundan bahsedilememektedir. Bu bağlamda tıbbi müdahale bakımından bazı hukuka uygunluk şartları getirilmiştir. Bu şartları:

  • Hastanın aydınlatılması
  • Hastanın rızasının alınması
  • Müdahalede bulunacak kişinin müdahale etmeye yetkisinin olması
  • Müdahalenin hukuk düzenince onaylanması ve hukuk düzenince öngörülen amaçlar doğrultusunda yapılması

şeklinde sıralayabiliriz. Bu bağlamda diğer şartlar bu makalenin konusunun kapsamı dışında kalmakla beraber hastanın aydınlatılması ve aydınlatılmış olan hastanın rızasının alınması kavramları oldukça önemlidir.

Hukuka uygunluk şartlarının başlığından da anlaşıldığı üzere doktorun aydınlatma yükümlülüğünün ihlali yapılan tıbbi müdahaleyi hukuka aykırı hale getirmektedir. Bu da doktor açısından hukuki ve cezai yaptırımların doğabileceği anlamına gelmektedir. Dolayısıyla da tıbbi müdahalelerde aydınlatma yükümlülüğü oldukça önemli bir yükümlülüktür.

KİŞİNİN KENDİ KADERİNİ TAYİN ETME HAKKI VE AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ İLİŞKİSİ

Bireylerin kendi geleceklerini belirleme hakları, belki de en az yaşama hakkı kadar kutsal bir haktır. Bu noktada hukuk düzenimizde kişilerin kendi kaderlerini ve geleceklerini belirleme özgürlüğünün olduğu kabul edilmektedir.

Bu hakkın işletilebilmesinin hiç şüphesiz ki en temel yolu tıbbi müdahalelerde aydınlatmanın düzgün yapılmasıdır. Zira düzgün yapılmayan bir aydınlatma sonucunda hasta da bu eksik aydınlatma kapsamında kararlar verecek dolayısıyla da vermiş olduğu kararlar eksik bilgisinden kaynaklı olarak hatalı olacaktır.

Hastanın kendi benliğine saygı konusu da tıp literatüründe oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda hastanın özerkliğinin kabulü ve buna saygı ancak hastanın doğru şekilde aydınlatılması ile sağlanabilir.

AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ KAPSAMINDA KİŞİSEL VERİLERİN İŞLENMESİ

Hastanın aydınlatılması kapsamında değinilmesi gereken bir diğer husus da elbette kişisel veriler ve bunların işlenmesidir.

Türk hukukunda kişisel verileri düzenleyen 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu bulunmaktadır. Makalenin konusunu oluşturan 6. madde bu bağlamda önemlidir. Maddenin ilk fıkrasında: “Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir.” hükmü yer almaktadır.

Buradan anlamaktayız ki sağlık verileri özel nitelikte verilerdendir. Aynı maddenin 2. Fıkrası da bu özel nitelikteki verilerin ancak ilgilinin açık rızasıyla işlenebileceğinden bahsetmektedir. Açık rızanın verilebilmesi için de elbette öncesinde hastaya düzgün bir aydınlatma yapılmalıdır. Aydınlatmanın şekli açısından bu makalede yer alan “AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ İLKESİNCE AYDINLATMA ŞEKLİ” başlığına bakabilirsiniz.

Bununla beraber aynı kanunun 6. maddesinin 3. fıkrasında hastanın açık rızası olmadan da işlenebilecek bazı istisnai haller düzenlenmiştir.

Aynı kanunun 10. maddesinde de veri sorumlusu olan kişiye birtakım aydınlatma yükümlülüklerinin yüklendiği görülmektedir.

AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ İLKESİNCE AYDINLATILACAK KİŞİ

Tıbbi müdahalelerde aydınlatma kapsamında aydınlatılacak kişi de oldukça önemlidir. Herkesin de tahmin edebileceği üzere aydınlatılacak kişi, kendisine tıbbi müdahale yapılacak olan kişidir. Burada unutulmaması gereken husus bu hakkın kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğudur. Dolayısıyla bilgilendirme, kişinin bizzat kendisine yapılmalıdır.

Bu bağlamda hastanın ayırt etme gücü yerindeyse ve söylenenleri anlayıp idrak edebilecek ve bu bağlamda karar verebilecek bir durumdaysa ve buna rağmen aydınlatma kendisine değil de ailesine yapılıyorsa bu aydınlatma hukuka aykırıdır.

AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ İLKESİNCE AYDINLATMA ŞEKLİ

Tıbbi müdahalelerde aydınlatma yükümlülüğünün öneminden yukarıda çokça bahsedilmiştir. Bu bağlamda aydınlatma yükümlülüğünün nasıl yerine getirileceğinden bahsetmek gerekmektedir.

Bizim hukuk düzenimizde aydınlatmaya ilişkin herhangi bir şekil şartı bulunmamaktadır. Bu yüzden de aydınlatma her şekilde yapılabilir.

Bu noktada karşımıza ispat problemi çıkabileceğinden dolayı aydınlatmanın önce hastaya sözlü ve anlayabileceği bir şekilde yapılması, daha sonra sözlü yapılan bu aydınlatmanın yazılı bir şekilde kaleme alınması ve hastaya imzalatılması en sağlıklı yol olacaktır. İspat hususu için ayrıntılı olarak bu makalenin “HASTANIN AYDINLATILMIŞ RIZASININ ALINDIĞININ İSPATI VE ÖNEMİ” başlığına bakabilirsiniz.

AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ İLKESİNCE AYDINLATMA ZAMANI

Aydınlatmanın zamanı da tıbbi müdahalelerde aydınlatma hususunda önemli bir rol oynamaktadır.

Bu bağlamda hukuk düzenimizde aydınlatma zamanına ilişkin de herhangi bir sınırlayıcı hüküm bulunmamaktadır. Aydınlatmanın zamanı olarak somut olay değerlendirmesi yapılması sürecin sağlıklı işlemesini sağlayacaktır.

Bu noktada örnek vermek gerekirse ortada ciddi ve hastanın sağlık durumunu oldukça etkileyebilecek bir tıbbi müdahale var ise, hasta bu durumda önceden aydınlatılmalıdır ki kendisinin de düşünecek ve karar verecek zamanı olsun.

Bununla beraber bu derece önem arz etmeyen basit müdahaleler içinse zaman aralığını geniş tutmaya gerek yoktur. Tedaviden önce hastanın aydınlatılması bu bağlamda yeterlidir.

AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ İLKESİNİN GEÇERLİ OLMADIĞI DURUMLAR

Tıbbi müdahalelerde aydınlatma ilkesi elbette sınırsız bir ilke değildir. Bazı istisnaları bulunmaktadır.

Bu bağlamda ilk inceleyeceğimiz sınırlama Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 19. maddesinde yer almaktadır. Maddenin 1. fıkrasında: “Hastanın manevi yapısı üzerinde fena tesir yapmak suretiyle hastalığın artması ihtimalinin bulunması ve hastalığın seyrinin ve sonucunun vahim görülmesi hallerinde, teşhisin saklanması caizdir” denmektedir. Bu bağlamda doktora takdir yetkisi tanınmış ve böyle bir durumun varlığının takdiri kendisine bırakılmıştır.

Bir diğer sınırlama ise aynı yönetmeliğin 20. maddesinde yer almaktadır. İlgili maddede: “İlgili mevzuat hükümleri ve/veya yetkili mercilerce alınacak tedbirlerin gerektirdiği haller dışında; kişi, sağlık durumu hakkında kendisinin, yakınlarının ya da hiç kimsenin bilgilendirilmemesini talep edebilir. Bu durumda kişinin kararı yazılı olarak alınır. Hasta, bilgi verilmemesi talebini istediği zaman değiştirebilir ve bilgi verilmesini talep edebilir.” denmektedir.

Oldukça açık olan madde hükmü uyarınca hasta kendisine veya başka birine bilgi verilmesini yasaklayabilir. Hastanın bu şekilde bir isteği olması halinde yazılı onayının alındığı bu durumda hasta her zaman bu talebini geri çekebilir.

Bu bağlamda aydınlatma yükümlülüğünün geçerli olmadığı bir diğer durum ise aynı yönetmeliğin 24. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 6. fıkrası uyarınca: “İlgili mevzuat hükümleri ve/veya yetkili mercilerce alınacak tedbirlerin gerektirdiği haller dışında; kişi, sağlık durumu hakkında kendisinin, yakınlarının ya da hiç kimsenin bilgilendirilmemesini talep edebilir. Bu durumda kişinin kararı yazılı olarak alınır. Hasta, bilgi verilmemesi talebini istediği zaman değiştirebilir ve bilgi verilmesini talep edebilir.” denmektedir.

Bu hükümde de hastaya derhal müdahale yapılma durumları düzenlenmiştir. Böyle bir gereklilik var ise istisnai olarak hastanın aydınlatılmış rızası aranmamaktadır.

HASTANIN AYDINLATILMIŞ RIZASININ ALINDIĞININ İSPATI VE ÖNEMİ

Tıbbi müdahalelerde aydınlatma konusunda ispat kavramı, daha sonrasında hekim aleyhine açılacak davalar bakımından oldukça önem taşımaktadır.

Her şeyden önce mevzuatı incelediğimizde bu duruma ilişkin özel bir hüküm bulamamaktayız. Özel bir hüküm bulunmamasından dolayı genel hükümlere gitmek suretiyle Türk Medeni Kanunu 6. maddeye dayanırsak kendisinin aydınlatılmış olmadığını veya yanlış şekilde aydınlatıldığının ispatı hastada gözükmektedir.

Ancak bu kural hastanın, doktor ve tıbbi müdahale gördüğü hastaneye kıyasla oldukça güçsüz bir konumda olmasından dolayı hakkaniyete uygun düşmemektedir. Nitekim Yargıtay da böyle düşünüyor olacak ki 2016/7094 esas sayılı 2019/3740 karar sayılı kararında “…Aydınlatılmış onamda ise ispat külfeti hekim ya da hastanededir.” şeklinde ispat külfetinin doktorda veya hastanede olduğunu söylemiştir.

AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ İLKESİNİN İHLALİ VE SONUÇLARI

Tıbbi müdahalelerde aydınlatma ilkesinin önemine binaen bu ilkenin ihlalinin de birtakım sonuçları olduğundan bahsedilmesi mümkündür.

Her şeyden önce aydınlatılma işleminin gereği gibi yapılmaması tıbbi müdahaleyi hukuka aykırı bir müdahale haline getirmektedir. Bu bağlamda hukuka aykırı eylem yapan kişi veya kişiler de bunun sonuçlarına katlanmakla mükellef olmaktadırlar. Dolayısıyla da aydınlatma yükümlülüğünün ihlali sonucunda, bu ihlali yapan doktor cezai ve hukuki sorumluluklarla karşı karşıya kalabilir. Bununla beraber mevuzatlarda öngörülen başkaca yaptırımlara da tabi tutulabilirler.

DOKTORUN AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ

DOKTORUN AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ

HARBİYE HUKUK BÜROSU HUKUK & DANIŞMANLIK HİZMETLERİMİZ

Bu makalede tıbbi müdahalelerde aydınlatma ve bu kapsamda doktorun aydınlatma yükümlülüğünden bahsedilmiştir.

Bu noktada hastalara, doktorların aydınlatma hükümlerine aykırı hareket etmiş olmaları noktasında birtakım tazminat hakları doğmaktadır.

Hastaların, halihazırda yaşadığı zor duruma ek olarak bir de hukuki süreçleri takip edip tazminat hakkını talep etmelerinin imkanı çok zordur. Bu noktada Harbiye Hukuk Bürosu olarak bizler devreye girmekteyiz. Sizlere bu noktada profesyonel yardım sunmaktan ve hakkınızı savunmaktan büyük bir gurur duymaktayız.

SIKÇA SORULAN SORULAR

Hekimin Hastayı Aydınlatması Nedir?

Doktorun, hastayı kendisine uygulanacak tedavinin ne olduğunu anlayacak seviyeye getirmesine doktorun hastayı aydınlatması denmektedir.

Hastanın Aydınlatılması Ne Demektir?

Doktorun yapmış olduğu aydınlatma sonucunda hastanın kendisine uygulanacak tedavi hakkında bilgi sahibi olmasına hastanın aydınlatılması denmektedir.

Hastane Aydınlatması ve Aydınlatılmış Onam Nedir?

Hastanenin ve doktorun hastaya uygulayacağı teşhisi hastaya anlatmasına aydınlatma denmektedir. Hastanın kendisine yapılan bu bilgilendirme kapsamında uygulanacak tedaviyi öğrenmesi doğrultusunda vereceği rızaya da aydınlatılmış onam denmektedir.

Aydınlatma Türleri Nelerdir?

Aydınlanma türleri müdahale aydınlatması ve tedavi aydınlatması olarak ikiye ayrılmaktadır. Tedavi aydınlatmasında amaç doktorun, ilgili müdahalenin neden gerekli olduğunu anlatmasıyken müdahale aydınlatmasında amaç yapılacak müdahaleden önce hastadan, bu müdahale hakkında onay alınmasına yönelik hastanın bilgilendirilmesidir.

Aydınlatma Yükümlülüğü Hangi Yollarla Yerine Getirilir?

Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesine dair bir şekil şartı yoktur. İspat açısından yazılı ve imzalı bir onay alınması en sağlıklı yoldur.

Doktorun Risk (Riziko) Aydınlatması Nedir?

Doktorun risk aydınlatması, hastaya seçeceği tıbbi müdahalenin ne gibi riskler doğurabileceğinin anlatılmasıdır.

Otonomi Aydınlatması Ne Demektir?

Otonomi aydınlatması, hastanın riskleri de bilerek seçeceği tedavi doğrultusunda kendi kararını kendi verecek hale getirilmesini ifade eden süreçtir.

Ensar Emin GÜNAY

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak Gerekli alanlar işaretlendi *

Yorum Yap