Miras HukukuMİRAS HUKUKU AVUKATI

Miras hukuku avukatı, Medeni Hukuk’un mirasla ilgili düzenlemelerine tam hakim, deneyimli bir hukukçudur. Halk arasında miras avukatı olarak da anılan bu uzmanlar, mirastan kaynaklanan her türlü iş ve davayı müvekkilleri adına yürütürler. Miras hukuku avukatı; veraset ilamı (mirasçılık belgesi) alınmasından mirasın paylaşımına, miras davası süreçlerinin takibinden saklı pay ve tenkis hesaplarının yapılmasına kadar birçok teknik konuda profesyonel hukuki destek sağlar. Miras hukuku avukatının temel amacı, karmaşık miras işlemlerini usulüne uygun şekilde yürütmek ve müvekkilinin mirastan doğan haklarını azami ölçüde korumaktır.

Miras Hukuku Avukatı Ne İş Yapar?

Bir miras hukuku avukatı, miras hukukundan doğan uyuşmazlıkların çözümünde ve miras işlemlerinin planlanmasında müvekkiline yardımcı olur. Miras hukuku avukatının yaptığı işler başlıca şunlardır:

  • Miras Davalarının Takibi: İntikal eden mirasla ilgili her türlü davayı (örneğin vasiyetnamenin iptali, tenkis davası, mirasın reddi, mirasta mal paylaşımı gibi) müvekkili adına açar veya takip eder. Bu davalarda gerekli dilekçeleri hazırlar, delilleri sunar ve mahkeme sürecini yönetir.
  • Danışmanlık ve Uzlaşma: Miras hukuku avukatları yalnızca dava sürecinde değil, uyuşmazlıkların dava yoluna gitmeden çözülmesinde de rol oynar. Mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklarda müzakere ve arabuluculuk yaparak uzlaşma yolları bulur, miras sözleşmeleri veya anlaşmalar hazırlayarak sorunu sulh yoluyla çözmeye çalışır.
  • Vasiyetname ve Ölüme Bağlı Tasarruflar: Miras bırakan kişinin sağlığında yapacağı ölüme bağlı tasarruflarda (örneğin vasiyetname veya miras sözleşmesi hazırlanması) hukuki destek verir. Vasiyetnamenin veya miras sözleşmesinin kanuna uygun ve geçerli şekilde düzenlenmesi için danışmanlık yapar. İstanbul’da deneyimli bir miras hukuku avukatı, vasiyetnamenin resmi şekil şartlarına uygun hazırlanmasından, ileride iptal edilmeyecek sağlam bir tasarruf yapılmasına kadar müvekkiline yol gösterir.
  • Hukuki Danışmanlık: Mirasın vergisel boyutları, veraset ve intikal işlemleri, tereke borçları, mirasçılık belgesinin alınması gibi konularda müvekkillere danışmanlık hizmeti sunar. Bu sayede mirasçıların hak kaybına uğramadan miras işlemlerini tamamlamalarını sağlar.

Miras Hukuku Davalarında Neden Avukat Tutmalıyım?

Miras hukuku, teknik ayrıntıları ve yasal prosedürleri yoğun bir alandır. Örneğin bir vasiyetnamenin iptali davası, mirası bırakan kişi hayatta olmadığı için iptal nedenlerinin ispatı açısından oldukça zorlu bir süreçtir. Bu tür bir davanın, miras hukuku mevzuatına hakim miras davası avukatı ile takip edilmesi ispat yükümlülüğü ve usuli işlemlerin doğru yürütülmesi bakımından hayati öneme sahiptir. Benzer şekilde tenkis davası (saklı payların ihlali durumunda mirasçının hakkını alması için açılan dava) veya redd-i miras işlemleri de teknik yönleri ağır basan hukuki süreçlerdir.

Kişilerin mirastan doğan haklarını tamamen kaybetmeleri veya bu haklardan eksik faydalanmaları riski vardır. Bu riskleri önlemek için tecrübe ve bilgi birikimi yüksek bir İstanbul miras hukuku avukatından destek almak her zaman daha avantajlı ve güvenilirdir. Deneyimli bir miras hukuku avukatı, mirasçıların saklı pay haklarının korunmasını sağlar, terekenin doğru tespit edilip adil paylaşılmasına katkıda bulunur ve müvekkilinin menfaatlerini azami ölçüde gözetir.

2025-2026 İstanbul Miras Hukuku Avukatı Ücretleri

Her yıl avukatlık hizmetleri için geçerli asgari ücret tarifesi, Türkiye Barolar Birliği tarafından yayımlanan bir tebliğ ile belirlenir. Bu resmi tarifede, avukatların sunduğu hizmetlerin alt sınır ücretleri yer alır ve avukatlar, tarifede belirtilen tutarların altında bir ücrete vekillik yapamazlar. Avukatlık asgari ücret tarifesi bir taban oluştururken, üst sınır ise avukatın tecrübesine, uzmanlık düzeyine, kıdemine, davanın türüne ve konusuna göre serbestçe kararlaştırılabilir.

İstanbul miras hukuku avukatı ücretleri de davanın niteliğine, terekenin büyüklüğüne, dava konusunun karmaşıklığına ve taraf sayısına göre değişkenlik gösterebilir. Örneğin bir miras sözleşmesi hazırlanması ile muris muvazaası (mirastan mal kaçırma) davasının ücretlendirmesi aynı olmayacaktır. Güncel avukatlık asgari ücret tarifesine bakarak 2024 yılında geçerli olan miras avukatı ücretleri hakkında genel bir fikir edinilebilir. Bununla birlikte her somut olay farklı olacağı için, miras hukuku alanında uzman avukatınızdan ücretlendirme konusunda detaylı bilgi almanız en doğrusu olacaktır.

Harbiye Hukuk Bürosu İstanbul Miras Hukuku Avukatı Hizmetleri

Miras hukuku davaları ve mirasa ilişkin işlemler, niteliği gereği teknik bilgi gerektiren süreçlerdir. Bu süreçlerde profesyonel bir destek almak, hak kayıplarını önlemek açısından büyük önem taşır. Harbiye Hukuk Bürosu olarak, İstanbul’da miras hukuku alanında uzman ve tecrübeli avukat–arabulucu kadromuzla müvekkillerimize kapsamlı hukuki hizmet sunmaktayız. Amacımız, müvekkillerimizin miras davalarını en hızlı ve etkin şekilde sonuçlandırmak, mirastan doğan hak ve alacaklarını eksiksiz elde etmelerini sağlamaktır.

Harbiye Hukuk Bürosu’nun miras hukuku avukatları, vasiyetname hazırlama ve miras sözleşmesi yapma işlemlerinden miras paylaşım davalarına kadar her alanda profesyonel destek vermektedir. Mirasçılar arasında uyuşmazlık çıkmasını engelleyecek sözleşmelerin düzenlenmesi, muris muvazaası iddialarının ispatı, terekenin tespiti ve hak sahiplerine dağıtımı gibi konularda müvekkillerimizin yanındayız. İstanbul’da miras hukuku konusunda güvenilir danışmanlık ve dava takibi hizmeti almak isteyenler, büromuzla iletişime geçerek detaylı bilgi ve profesyonel destek alabilirler.

Miras Hukuku Nedir?

Miras Hukuku, Medeni Hukuk’un bir alt dalı olup, vefat eden bir kişinin ardında bıraktığı malvarlığının akıbetini düzenleyen hukuk kurallarının bütünüdür. Miras hakkı anayasal güvence altındadır ve mülkiyet hakkının bir uzantısı olarak kabul edilir. Türk Medeni Kanunu’nun üçüncü kitabı (MK m.495 ve devamı), miras hukukuna ilişkin düzenlemeleri ayrıntılı olarak ele almaktadır. Bu hükümler sayesinde, bir kişinin ölümüyle birlikte geride kalan malvarlığının kimlere ve hangi oranlarda geçeceği, mirasçılarının kimler olacağı ve mirasçılık haklarının neler olduğu belirlenmektedir.

Gerçek bir kişi öldüğünde, sahip olduğu malvarlığı ölüm anında kendiliğinden mirasçılarına geçer. Yani mülkiyet hakkı, miras hukuku kuralları çerçevesinde mirasçıya intikal eder. Miras bırakan kişinin (murisin) ölümüyle birlikte terekesi (miras bırakanın aktif ve pasif tüm malvarlığı; yani alacak ve borçlarının toplamı) yasal veya atanmış mirasçılarına geçecektir. Muris terimi miras bırakan gerçek kişi için kullanılırken, mirasçı ise bu kişinin mirasını kanunen veya iradi tasarrufla elde eden kişi ya da kişilerdir. Mirasçılar, kanundan doğan yasal mirasçılar olabileceği gibi miras bırakanın vasiyet veya miras sözleşmesiyle belirlediği iradi mirasçılar da olabilir. Tüzel kişiler ise mirasçı olabilirler (örneğin dernek veya vakfa miras bırakılması mümkündür) ancak tüzel kişiler miras bırakan (muris) olamazlar.

Ölüme Bağlı Tasarruflar Nelerdir?

Ölüme bağlı tasarruf, bir kişinin ölümünden sonra hüküm doğurmak üzere yaptığı hukuki işlemlere verilen addır. Yani bu tasarruflar, ancak tasarrufu yapan kişinin ölümüyle birlikte hukuki sonuç doğurur. Ölüm sonrası geçerli olacakları için, ölüme bağlı tasarrufların mutlaka kanunda öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılması gerekir. Kişi öldükten sonra artık iradesini açıklayamayacağı için kanun, ölüme bağlı tasarruflarda şekil serbestisine izin vermemiştir.

Türk hukukunda ölüme bağlı tasarruflar sadece iki şekilde yapılabilir: vasiyetname ve miras sözleşmesi. Bu iki şeklin dışında, ölüm sonrasına ilişkin yapılan her türlü tasarruf geçersiz sayılır. Şekil şartlarına aykırı yapılan ölüme bağlı tasarruflar, iptal edilebilirlik yaptırımına tabidir. Yani bu tür tasarruflar, dava açılıp iptal edilene kadar geçerliymiş gibi durur ancak iptal davası ile hükümsüz hale gelebilir. Miras hukuku konusunda uzman bir avukata danışarak, yapacağınız ölüme bağlı tasarrufların (örneğin bir vasiyetnamenin veya miras sözleşmesinin) kanuna uygun şekilde hazırlanmasını sağlayabilirsiniz.

Vasiyetname Nedir?

Vasiyetname, bir kişinin (miras bırakanın) son arzularını ve ölümünden sonra malvarlığının nasıl dağıtılacağını belirttiği, tek taraflı ve ölüme bağlı hukuki işlemdir. Vasiyetname ile miras bırakan, kimlerin mirasçısı olacağını, malvarlığının hangi kısmının kime kalacağını veya belirli mal bırakma (lehine vasiyet) gibi tasarruflarını açıklar. Türk Medeni Kanunu’na göre (MK m.502), vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve on beş yaşını doldurmuş olmak gerekir. Bu şartlar, vasiyet yapma ehliyeti açısından zorunludur. Vasiyetname, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır; bu nedenle yasal temsilciler (veli, vasi gibi) bir başkası adına vasiyetname düzenleyemezler.

Türk Medeni Kanunu vasiyetnamenin yalnızca üç şekilde yapılmasına izin vermiştir. Vasiyetnamenin geçerli olabileceği resmi vasiyetname, el yazılı vasiyetname ve sözlü vasiyetname olmak üzere üç şekil vardır:

  • Resmi Vasiyetname: Noter, sulh hâkimi veya kanunla yetkili kılınmış resmi memur tarafından, iki tanığın katılımıyla düzenlenen vasiyetname türüdür. Resmi vasiyetname yapabilmek için miras bırakanın okur-yazar olması gerekir. Resmî memur, miras bırakanın beyanını yazıya geçirir ve okuması için kendisine verir. Miras bırakan okuduğunu ve beyanına uygun olduğunu belirtip imzalar; ardından tanıklar huzurunda memur da imzalar. Bu şekilde düzenlenen vasiyetname en sık tercih edilen ve en güvenilir vasiyet türüdür.
  • El Yazılı Vasiyetname: Miras bırakanın vasiyet metnini tamamen kendi el yazısıyla yazıp imzaladığı vasiyetnamedir. El yazılı vasiyetnamenin geçerli sayılması için kanun bazı şartlar öngörmüştür. Öncelikle vasiyetnamenin baştan sona miras bırakanın el yazısıyla yazılmış olması zorunludur; bilgisayarda yazılan veya başkası tarafından yazılan metinler geçerli değildir. Ayrıca vasiyetnameye, yazıldığı tarih (gün/ay/yıl olarak) ve miras bırakanın imzası Bu şartlar eksikse vasiyetname iptal edilebilir hale gelir.
  • Sözlü Vasiyetname: Olağanüstü durumlar için öngörülmüş istisnai bir vasiyet türüdür. Türk Medeni Kanunu (MK m.539), miras bırakanın yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, savaş, doğal afet gibi olağanüstü hâllerde resmi veya el yazılı vasiyetname yapamadığı durumda sözlü vasiyet yapabileceğini düzenler. Sözlü vasiyetnamede, miras bırakan son arzularını iki tanığa sözlü olarak bildirir ve bu beyanın bir vasiyetname şeklinde yazıya geçirilmesini ister. Tanıklar bu beyanı yazıya geçirip imzalar ve derhal sulh hâkimine teslim ederler. Sözlü vasiyetname de diğer vasiyetler gibi iptale konu olabilir, bu yüzden sadece zorunlu hallerde başvurulan bir yöntemdir.

Eğer bir vasiyetname hazırlamayı düşünüyorsanız, kanunun öngördüğü şekil şartlarına uygun ve geçerli bir vasiyetname düzenlemek için profesyonel yardım almanız önemlidir. Harbiye Hukuk Bürosu’nun deneyimli miras hukuku avukatlarından destek alarak hem isteklerinize uygun hem de yasal olarak sağlam bir vasiyetname hazırlayabilirsiniz.

MİRAS HUKUKU AVUKATI

MİRAS HUKUKU AVUKATI

Miras Sözleşmesi Nedir?

Miras sözleşmesi, miras bırakan ile karşı taraf (mirasçı veya üçüncü kişi) arasında yapılan ve en az bir taraf için ölüme bağlı kazandırma içeren çift taraflı bir hukuki işlemdir. Basitçe söylemek gerekirse miras sözleşmesi, miras bırakanın sağlığında yaptığı ve ancak kendi ölümüyle sonuç doğuracak bir anlaşmadır. Örneğin miras bırakan, bir miras sözleşmesiyle belirli bir malını öldükten sonra bir kişiye bırakmayı taahhüt edebilir veya bir mirasçısıyla anlaşarak onun miras payını garanti altına alabilir.

Miras sözleşmesinin geçerli olabilmesi için kanun koyucu özel bir şekil şartı öngörmüştür. Türk Medeni Kanunu’nun 545. maddesine göre miras sözleşmesi, resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmedikçe geçerli olmaz. Yani miras sözleşmesi de tıpkı resmi vasiyetname gibi noterde veya sulh hâkimi huzurunda, iki tanığın katılımıyla düzenlenmelidir. Sıradan bir yazılı anlaşma şeklinde yapılan miras sözleşmeleri hukuken geçersizdir. Miras sözleşmesi yapılırken, miras bırakan ve karşı taraf aynı anda resmî memur ve tanıklar huzurunda arzularını beyan eder ve düzenlenen sözleşmeyi imzalarlar (MK m.545/2). Uygulamada miras sözleşmeleri genellikle noterlerde önceden hazırlanmış formlar kullanılarak yapılır.

Miras sözleşmesi, miras bırakana tek taraflı olarak vazgeçemediği bazı taahhütler yükleyebileceğinden dikkatle ele alınmalıdır. Eğer bir miras sözleşmesi akdetmeyi düşünüyorsanız, ilerde doğuracağı sonuçları tam olarak anladığınızdan ve sözleşmenin geçerli şekilde düzenlendiğinden emin olmalısınız. Bu konuda Harbiye Hukuk Bürosu uzman miras avukatlarına danışarak kurallara uygun, hukuki sonuç doğuracak bir miras sözleşmesi hazırlayabilirsiniz.

Mirastan Feragat Sözleşmesi Nedir?

Mirastan feragat sözleşmesi, bir miras sözleşmesi türü olup en çok bilinen örneklerinden biridir. Türk Medeni Kanunu’nun 528. maddesinde düzenlenmiştir. Bu sözleşmede, mirasçılardan biri miras bırakanla yaptığı anlaşmayla gelecekte mirasçı olma hakkından vazgeçer, yani mirasçılık sıfatını önceden bırakır. Mirastan feragat sözleşmesi, miras bırakanın ileride özellikle saklı paylı mirasçılarına düşecek miras payını ortadan kaldırmak için başvurulan bir yöntemdir. Uygulamada daha çok saklı pay sahibi mirasçıları mirastan uzaklaştırmak amacıyla yapılsa da, saklı payı olmayan bir mirasçı ile veya hatta mirasçı olmayıp mirasta alacak hakkı bulunan bir vasiyet alacaklısıyla da feragat sözleşmesi yapmak mümkündür. Mirastan feragat sözleşmesi, tıpkı diğer miras sözleşmeleri gibi resmi vasiyetname şeklinde (noter huzurunda iki tanıkla) düzenlenmelidir; aksi halde geçerli olmaz.

Feragat sözleşmesi ivazlı (karşılığında bir bedel/menfaat sağlanarak) veya ivazsız (karşılıksız) şekilde yapılabilir. Sözleşmede feragat eden mirasçı, mirastan pay almayacağını beyan eder. Eğer feragat bir bedel karşılığı (ivazlı) yapılmışsa, mirasçının altsoyu da bu feragatten etkilenir: Yani feragat eden kişinin çocukları da büyükbabanın/dedelerinin mirasına ortak olamazlar. Buna karşılık, eğer feragat hiçbir karşılık almadan (ivazsız) yapılmışsa, feragat eden kişi mirasçı sıfatını kaybeder ancak onun altsoyu (çocukları) varsa, sanki feragat eden vefat etmiş gibi miras bırakanın mirasına kendi pay oranlarıyla mirasçı olabilirler.

Mirasçı olmayı beklediğiniz bir mirastan feragat etmeyi düşünüyorsanız, bu işlemin ileride geçerli olabilmesi ve hak kaybına yol açmaması için işlemin doğru şekilde yapılması çok önemlidir. Harbiye Hukuk Bürosu’nun miras hukuku alanında deneyimli avukatlarına danışarak mirastan feragat konusunda geçerli bir sözleşme hazırlanması ve süreç hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.

Miras Hukukunda Mal Paylaşım Kuralları Nelerdir?

Miras bırakan tarafından aksi bir tasarrufta bulunulmamışsa (örneğin bir vasiyetnameyle farklı bir paylaşım öngörülmemişse), mirasın yasal mirasçılar arasında nasıl paylaştırılacağı Türk Medeni Kanunu’nda belirlenmiştir. Kanun, mirasçı olabilecek yakınlık derecelerini zümre sistemi ile düzenlemiştir. Miras bırakanın yasal mirasçıları üç zümreye ayrılır ve miras her zaman öncelikli zümreye gider (üst zümrede kimse yoksa bir alt zümreye geçilir). Yasal mirasçılar ve miras paylaşım esasları kısaca şöyledir:

  • Birinci Zümre (Altsoy): Miras bırakanın çocukları, torunları ve devamındaki altsoyudur. Birinci derecede mirasçılar, ölenin altsoyudur. Miras bırakanın bıraktığı miras, birinci zümredeki çocukları arasında eşit olarak paylaştırılır. Kaç çocuk varsa her biri eşit pay alır (örneğin iki çocuk varsa mirasın yarısı birine, yarısı diğerine gider). Eğer miras bırakanın vefat etmiş bir çocuğu var ise, o çocuğun yerine kendi altsoyu (torunlar) geçer ve o payı eşit bölüşürler.
  • İkinci Zümre (Ana ve Baba ve Kardeşler): Miras bırakanın anne ve babası ikinci zümreyi oluşturur. Sağ ise anne ve baba mirası eşit olarak paylaşır (her biri 1/2 pay alır). Anne veya babadan biri mirasçı olmadan önce vefat etmişse, ölenin yerine kendi çocukları yani miras bırakanın kardeşleri geçer ve o payı paylaşırlar. İkinci zümrede mirasçılar bulunuyorsa, üçüncü zümreye miras geçmez.
  • Üçüncü Zümre (Büyükanne ve Büyükbaba): Miras bırakanın büyükanne ve büyükbabaları üçüncü zümredir. Bunlar da mirasçılarsa, mirası eşit oranlarda paylaşırlar. Büyükannelerden/büyükbabalardan biri ölmüşse onun yerini kendi çocukları (miras bırakanın amca, dayı, hala, teyzeleri) alır. Onlar da yoksa, pay sağ kalan tarafa geçer. Üçüncü zümrede mirasçılar bulunuyorsa, miras daha uzak akrabalara (dördüncü derece gibi) gitmez.
  • Sağ Kalan Eş: Miras bırakanın eşi, yukarıdaki zümre mirasçıları ile birlikte yasal mirasçı olur ancak kanunda kendisine özel miras payı oranları belirlenmiştir. Sağ kalan eşin miras payı, birlikte mirasçı olduğu zümreye göre değişir. Eş, birinci zümre (çocuklar) ile birlikte mirasçıysa mirasın 1/4’ünü alır. Eş, ikinci zümre (anne-baba/kardeşler) ile birlikte mirasçıysa mirasın 1/2’sini alır. Eş, üçüncü zümre (büyükanne-büyükbaba ve onların altsoyu) ile birlikte mirasçıysa mirasın 3/4’ünü alır. Eğer miras bırakanın hiç zümre mirasçısı yoksa (altsoy, anne-baba ve onların altsoyları yoksa), bu durumda mirasın tamamı sağ kalan eşe kalır.

Yukarıdaki kurallar, miras bırakanın bir vasiyetname ile farklı bir paylaştırma yapmadığı durumlarda geçerli olan yasal miras paylaşımı esaslarıdır. Mirasçıların payları, kanunun öngördüğü bu oranlara göre hesaplanır. Ancak miras bırakan sağlığında bazı malvarlığı değerlerini mirasçılardan birine temlik etmiş veya mirasçılar arasında adaletsizlik yaratacak işlemler yapmış olabilir. Böyle durumlarda mirasçılar arasında denkleştirme (iade) veya muris muvazaası davaları gündeme gelebilir ki bunlar ayrı detaylı konulardır. İstanbul’da miras paylaşımı konusunda sorun yaşayan veya adil bir paylaşım talep eden mirasçılar, bir miras hukuku avukatına başvurarak haklarının korunmasını sağlayabilir.

Saklı Pay Nedir?

Saklı pay (mahfuz hisse), yasal mirasçıların kanunen güvence altına alınmış asgari miras hakkını ifade eder. Miras bırakan kişi, saklı paylı mirasçılarını tamamen miras dışı bırakacak tasarruflarda bulunamaz. Bir başka deyişle, miras bırakan malvarlığının belli bir kısmı üzerinde özgürce tasarruf etme hakkına sahipken, kalan kısmı en yakınlarına (çocukları, anne-baba veya eşine) saklı pay olarak ayrılmıştır. Saklı pay kurumu, miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırmasını önleyerek ailenin korunması amacına hizmet eder. Anayasal güvence altındaki mülkiyet hakkının bir parçası olan miras hakkı, saklı pay düzenlemesi ile denge bulur: Miras bırakan istediği tasarrufu yapabilir ancak bu tasarruflar saklı paylı mirasçıların asgari haklarını ihlal edemez.

Saklı Pay Mirasçıları Kimlerdir?

Saklı pay hakkına sahip olan mirasçılar kanunda sınırlı olarak sayılmıştır. Türk Medeni Kanunu’na göre saklı pay mirasçıları şunlardır:

  • Altsoy: Miras bırakanın çocukları ve onların yerine geçecek olan torunları saklı pay sahibidir. (Örneğin miras bırakanın oğlu/kızı veya ölmüşse onların çocukları.)
  • Ana ve Baba: Miras bırakanın anne ve babası da saklı pay hakkına sahiptir. (Anne veya baba ölmüşse onların yerine geçen kardeşler saklı paylı değildir, sadece yaşayan anne ve baba için geçerlidir.)
  • Sağ Kalan Eş: Miras bırakanın eşi de saklı pay mirasçısıdır. (Eş, hem yasal mirasçı olup hem de kanunen korunan bir paya sahiptir.)

Bunlar dışında, miras bırakanın kardeşleri, yeğenleri veya büyükanneleri/büyükbabaları saklı paylı mirasçı değildir. Yani miras bırakan, kardeşlerini veya daha uzak akrabalarını mirastan tamamen çıkarmak isterse bunu engelleyen bir saklı pay kuralı yoktur. Saklı pay sadece yukarıda sayılan en yakın yasal mirasçıları korumaya yöneliktir.

Saklı Pay Oranları Nelerdir?

Türk Medeni Kanunu m.506’ya göre saklı pay oranları, mirasçıların yasal miras paylarının belli bir yüzdesi olarak belirlenmiştir:

  • Altsoy İçin Saklı Pay: Miras bırakanın çocuklarının (altsoyunun) saklı payı, yasal miras paylarının yarısı (%50) kadardır.
  • Anne ve Baba İçin Saklı Pay: Her bir anne ve baba için saklı pay, yasal miras paylarının dörtte biri (%25) kadardır.
  • Sağ Kalan Eş İçin Saklı Pay: Eş, altsoy veya anne-baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa, yasal miras payının tamamı (%100) saklı pay olarak korunur. Eş, üçüncü zümre (büyükanne-büyükbaba ve altsoyu) ile mirasçı olursa veya miras bırakanın başka mirasçısı yoksa, eşin saklı payı yasal miras payının dörtte üçü (%75)’üdür.

Bu oranlar, miras bırakanın terekesinin ne kadarının saklı paylı mirasçılara ayrılacağını gösterir. Örneğin, miras bırakanın bir çocuğu ve bir eşi varsa, çocuğun yasal payı terekenin yarısı olduğundan bunun yarısı (%50) saklı payıdır yani terekenin %25’i çocuğun saklı payıdır; eşin yasal payı terekenin diğer yarısı olup bunun tamamı (%100) saklı payıdır yani terekenin %50’si de eşin saklı payıdır. Dolayısıyla miras bırakan, bu örnekte terekenin yalnızca kalan %25’lik kısmı üzerinde (saklı payları aşmayan kısım üzerinde) serbestçe tasarruf edebilir.

Saklı Pay Nasıl Hesaplanır?

Miras bırakan, saklı payları hesaba kattıktan sonra kalan kısım üzerinde serbestçe tasarruf hakkına sahiptir. Ancak miras bırakan sağlığında yaptığı bağışlar veya vasiyetname ile bıraktığı kazandırmalar saklı payları ihlal edecek miktardaysa, saklı payı zedelenen mirasçılar tenkis davası açma hakkına sahiptir. Tenkis davası, saklı payların aşılması halinde, aşan kısmın indirilerek saklı paylı mirasçılara verilmesini sağlayan davadır. Bu davada mahkeme, terekenin miras bırakan tarafından serbestçe tasarruf edilebilen kısmını (tasarruf nisabı) aşan tasarrufları iptal ederek bir hesaplama yapar. Tenkis hesaplaması ile her saklı pay sahibinin alması gereken minimum pay belirlenir ve gerekirse vasiyetnameyle veya sağken yapılmış bağışlarla paylaştırılmış malvarlığı bu hesaba göre yeniden dağıtılır.

Özetle, miras bırakanın tasarrufları saklı paylara riayet etmelidir. Eğer miras bırakan, saklı payları aşan oranlarda mal bırakmışsa (örneğin bir mirasçısını tamamen mahrum bıraktıysa veya malvarlığının çoğunu bir kişiye vasiyet ettiyse), saklı paylı mirasçılar yasal süre içinde tenkis davası açarak saklı paylarını geri alabilirler. Böyle durumlarla karşılaşmamak için miras hukuku alanında uzman bir avukattan danışmanlık alarak, miras planlamanızı kanuna uygun şekilde yapmanız tavsiye edilir.

Vasiyetin İptali Davası Nedir?

Vasiyetin iptali davası, miras bırakan tarafından yapılan bir vasiyetnamenin veya diğer ölüme bağlı tasarrufun, kanunda öngörülen belli sebeplerle geçersiz sayılması için açılan davadır. Bir vasiyetname, şeklen veya içerik olarak kanuna aykırıysa ya da miras bırakanın iradesinin sakatlanması sonucunda düzenlenmişse, ilgililer mahkemeden bu vasiyetnamenin iptalini talep edebilirler. Türk Medeni Kanunu m.557, hangi durumlarda vasiyetnamenin veya ölüme bağlı tasarrufun iptal edilebileceğini düzenlemiştir.

Vasiyetin İptali Davası Açma Nedenleri

Türk Medeni Kanunu’na göre bir vasiyetnameye karşı iptal davası açılabilecek başlıca nedenler şunlardır:

  • Tasarruf Ehliyetinin Bulunmaması: Vasiyetname, miras bırakanın tasarruf ehliyetine sahip olmadığı (ayırt etme gücü bulunmadığı veya yaş şartını taşımadığı) bir zamanda yapılmışsa iptal sebebidir. Normalde ehliyetsiz bir kişinin yaptığı hukuki işlem geçersizdir; ancak miras hukukunda vasiyetname, iptaline karar verilinceye kadar geçerliliğini korur. Bu nedenle ehliyetsizken yapılan bir vasiyetnameye karşı iptal davası açılabilir.
  • İrade Sakatlığı (Yanılma, Aldatma, Korkutma veya Zorlama): Miras bırakan, vasiyetini yaparken bir hata sonucu yanılmışsa, aldatıldıysa veya tehdit/zorlama altında vasiyetname düzenlediyse bu durum vasiyetin iptali sebebidir. Bu nedene dayanarak dava açılabilmesi için mirasçının, yanılma veya aldatma halini öğrendiği ya da tehdit etkisinin ortadan kalktığı tarihten itibaren 1 yıl içinde davayı açması gerekir. (Bir yıl geçtikten sonra bu sebebe dayanarak iptal talep edilemez.)
  • Ahlaka veya Hukuka Aykırı Tasarruf: Vasiyetnamenin içeriği veya vasiyete konulan koşul ya da yüklemeler hukuka veya genel ahlaka aykırıysa vasiyetname iptal edilebilir. Örneğin miras bırakanın vasiyetine ahlak dışı bir şart koyması durumunda, bu şart geçersiz olabileceği gibi vasiyetnamenin tamamı da iptale konu olabilir.
  • Şekil Şartlarına Aykırılık: Vasiyetname, kanunda belirtilen şekil şartlarına uyulmadan yapılmışsa iptal nedeni oluşur. Örneğin resmi vasiyetname, yetkili memur ve tanıklar huzurunda yapılmamışsa veya el yazılı vasiyetnamede tarih ve imza yoksa kanuna aykırı şekil nedeniyle iptal davası açılabilir.

Yukarıdaki sebeplerden birinin varlığı halinde, menfaati etkilenen mirasçılar veya vasiyet alacaklıları vasiyetnamenin iptali için dava açma hakkına sahiptir (MK m.558).

Vasiyetin İptali Davasında Zamanaşımı Süresi Var Mıdır?

Vasiyetnamenin iptaline ilişkin davalar belirli sürelere tabidir. Türk Medeni Kanunu m.559 bu süreleri düzenlemiştir. Buna göre iptal davası açma hakkı olan kişiler:

  • İptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde davayı açmak zorundadır. (Örneğin vasiyetname açıldıktan sonra iptal sebebini öğrenmişse, öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde dava açılmalıdır.)
  • Her hâlde, vasiyetnamelerde resmi açılış tarihinden (okunma tarihinden) itibaren 10 yıl geçtikten sonra iyi niyetli kişilere karşı iptal davası açılamaz. Diğer ölüme bağlı tasarruflarda da mirasın geçmesinden (mirasçıların terekeyi edinmesinden) itibaren 10 yıl geçmekle dava hakkı düşer.
  • Eğer vasiyetnameden menfaat sağlayan kişiler kötü niyetli ise (örneğin vasiyetnamenin şekle aykırılığını biliyor fakat saklıyorlarsa), bu kişilere karşı iptal davası açma süresi en geç 20 yıldır.

Yukarıdaki süreler hak düşürücü süre niteliğindedir. Bu süreler geçtikten sonra artık vasiyetnamenin iptali talep edilemez. Vasiyetnamenin iptali davası açmayı düşünüyorsanız, süreleri kaçırmamak ve davayı usulüne uygun şekilde yürütmek için Harbiye Hukuk Bürosu’nun deneyimli miras davası avukatlarından hukuki yardım almanız faydalı olacaktır.

Redd-i Miras (Mirasın Reddi) Nedir?

Redd-i miras, kanuni mirasçıların veya atanmış (vasiyetnameyle belirlenmiş) mirasçıların, kendilerine geçen miras payını reddetmelerini ifade eden bir haktır. Mirasın reddi, mirasçılık sıfatını geçmişe etkili olarak ortadan kaldırır (bir nevi mirastan çıkma beyanıdır). Türk Medeni Kanunu’na göre miras, miras bırakanın ölümüyle birlikte otomatik olarak mirasçılara geçer. Ancak mirasçılar isterlerse bu mirası kabul etmeme hakkına sahiptir. Redd-i miras, bozucu yenilik doğuran bir hakkın kullanımıdır; mirası reddeden kişi, sanki en baştan mirasçı olmamış gibi kabul edilir.

Mirasın reddedilmesi özellikle tereke borca batıksa (yani borçlar, alacaklardan fazlaysa) mirasçıyı sorumluluktan kurtarmak için başvurulan bir yoldur. Mirasçı, mirası reddederek murisin borçlarını ödemekten kurtulabilir. Ancak redd-i mirasın kanunda öngörülen sürede ve usulde yapılması gerekir; aksi takdirde mirasçı mirası kabul etmiş sayılır.

Mirasın Reddi Süresi Nedir?

Mirasçılar için mirası reddetme süresi Türk Medeni Kanunu m.609’da üç ay olarak belirlenmiştir. Bu süre, mirasçının miras bırakanın ölümünü ve kendisinin mirasçı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlar. Çoğu durumda bu süre, miras bırakanın öldüğü tarihten itibaren işlemeye başlar (çünkü mirasçılar genellikle ölümle birlikte mirasçı olduklarını öğrenirler). Üç aylık süre hak düşürücü süre niteliğinde olup, bu süre geçtikten sonra mirası reddetme hakkı kullanılamaz.

Not: Bazı durumlarda mirasçı, mirasçı olduğunu daha sonra öğrenebilir (örneğin daha uzak bir akrabanın mirasçısı olduğunu geç haber almak gibi). Böyle hâllerde süre, fiilen öğrenmeden itibaren işlemeye başlar. Ancak her hâlde miras bırakanın ölümünün üzerinden bir yıl geçtikten sonra mirasçının iyi niyet iddiası zorlaşır, bu nedenle genellikle ölüm tarihine göre değerlendirilir.

Miras Nasıl Reddedilir?

Mirasın reddi işlemi, sulh hukuk mahkemesine yapılacak bir beyanla gerçekleştirilir (MK m.609). Mirası reddetmek isteyen mirasçı, miras bırakanın son ikametgâhının bulunduğu yer sulh mahkemesine giderek sözlü veya yazılı olarak mirası reddettiğini beyan eder. Bu beyan herhangi bir kayıt veya şart içermemelidir; koşullu olarak miras reddi mümkün değildir. Mahkeme, sözlü beyanı bir tutanağa geçirir veya yazılı beyanı tutanak ekine alır. Ret beyanı tutanağa geçirildikten sonra, mirasın açıldığı (miras bırakanın son yerleşim yerindeki) sulh mahkemesinin özel kütüğüne tescil edilir. Mirası reddeden mirasçı isterse, mahkemeden mirası reddettiğine dair bir belge (mirası reddettiğini gösterir şerh veya mazbata) alabilir.

Hangi Durumlarda Mirası Ret Hakkı Düşer?

Türk Medeni Kanunu m.610 uyarınca bazı durumlarda mirasçı, henüz ret süresi dolmadan mirasa kayıtsız şartsız sahip çıkmış kabul edilir ve artık mirası reddedemez. Şu hallerde mirası ret hakkı düşer:

  • Sürenin Kaçırılması: Mirasçı, yasal 3 aylık ret süresi içinde mirası reddetmezse süre geçtikten sonra artık mirası red edemez. (Süre dolduktan sonra miras kesin olarak kazanılmış sayılır.)
  • Tereke İşlemlerine Karışma: Ret süresi henüz dolmadan mirasçı, miras bırakanın malvarlığına ait işleri kendi malı gibi yönetmeye başlar veya terekeyle ilgili tasarruflarda bulunursa mirası kabul etmiş sayılır. Örneğin miras kalan evi satmaya kalkmak, banka hesaplarını kullanmak gibi normal yönetimi aşan işlemler ret hakkını düşürür.
  • Olağanüstü İşlemler Yapma: Mirasçı, ret süresi içinde terekenin olağan yönetimi dışında işler yaparsa veya miras bırakanın işleri için zorunlu olmayan tasarruflarda bulunursa (örneğin miras bırakanın şirketine yeni ortak almak gibi), artık mirası reddedemez.
  • Tereke Mallarını Gizleme veya Mal Edinme: Mirasçı, ret süresi dolmadan terekeye ait malları gizler veya kendi zimmetine geçirirse (örneğin miras bırakanın değerli eşyalarını saklamak, hesabındaki parayı kendi hesabına aktarmak gibi), bu davranış mirasın zımnen kabulü sayılır ve daha sonra mirası reddetme hakkı ortadan kalkar.

Eğer size kalan bir mirası reddetmek istiyorsanız, yasal süresinde ve usulüne uygun şekilde ret beyanında bulunmanız gerekir. Aksi takdirde istemeden mirasçı konumunda kalabilir ve miras bırakanın borçlarından sorumlu olabilirsiniz. Redd-i miras işlemleri konusunda Harbiye Hukuk Bürosu’nun miras hukuku alanında deneyimli avukatlarından hukuki destek alarak, hem süreci doğru işletmeniz hem de hak kaybına uğramamanız mümkün olacaktır.

Miras hukuku, aile içi mal varlığı geçişlerini düzenleyen karmaşık ve teknik bir alandır. Yukarıda bahsedilen miras hukuku avukatı ve miras davaları ile ilgili hususlar, karşılaşılabilecek temel konu başlıklarını içermektedir. Her miras davası ve durumu kendine özgüdür. Bu nedenle mirasla ilgili bir konuda adım atmadan veya dava sürecine girmeden önce uzman bir miras hukuku avukatına danışmak en doğru yoldur. İstanbul’da miras hukuku alanında profesyonel destek almak veya detaylı bilgi edinmek isterseniz Harbiye Hukuk Bürosu ile iletişime geçebilir, tecrübeli miras avukatlarımızdan hukuki danışmanlık ve dava temsil hizmeti alabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment