Şirketler HukukuKollektif Ortaklığın Şartları

Kollektif ortaklıklar, yani kollektif şirketler Türk Hukuk Sistematiği bakımından kişi topluluğu denince akla ilk gelen ortaklıklardan biridir. Dolayısıyla kollektif ortakların bir kişi topluluğu olduğu söylenebilir. Zaten diğer kişi topluluğu da komandit şirketlerdir.

KOLLEKTİF ORTAKLIĞIN UNSURLARI

Kollektif ortaklık Türk Ticaret Kanunu’nun 211.maddesinde tanımlama yapılmak suretiyle şu şekilde düzenlenmiştir:

Kollektif şirket ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla, gerçek kişiler arasında kurulan ve ortaklarından hiçbirinin sorumluluğu şirket alacaklılarına karşı sınırlanmamış olan şirkettir.

Bu tanımda kollektif ortaklığın bazı unsurları çıkmaktadır. Bu unsurlar şöyle sıralanabilir:

  • Amaç Mutlak Suretle Bir Ticari İşletme İşletmek Olmalıdır: Bir ortaklığın kollektif ortaklık olarak nitelendirilebilmesi için mutlaka bir ticari işletme işletmek amacında olmalıdır. Burada amacın gerçekleşip gerçekleşmemesi ortaklığın kurulması bakımından önemli değildir. Ayrıca bir ortaklık ticari işletme değil de esanf işletmesi işletmek amacıyla kurulmuşsa bu ortaklığı kollektif oraklık olarak nitelemek mümkün değildir. 
  • Ticaret Unvanı Kullanmak Zorundadır: Bir ortaklığın kollektif ortaklık olarak nitelendirilebilmesi için 2.unsur bir ticaret unvanı alma ve kullanma yükümlülüğüdür. Bilindiği üzere kollektif ortaklığın da bir tüzel kişiliği vardır ve bu kişilik vasıtasıyla da bir ticaret unvanı kullanır. İşte bu unvan olmadan bir ortaklığın kollektif ortaklık olarak geçerlilik kazanması mümkün değildir. Kollektif ortaklık bir şahıs şirketi olması ve adeta tacirler gibi ticaret unvanı kullanma zorunluluğu altında bulunması aslında doğasının gereğidir. Bu ticaret unvanının TTK m.42/1’e göre bütün ortakların veya ortaklardan en az birinin adı ve soyadıyla ortaklığı ve türünü gösteren ibareyi içermesi zorunludur. Örneğin Mehmet Ekinci ve Ortakları Kollektif Ortaklığı
  • Gerçek Kişilerden Oluşan En Az İki Ortak: Kollektif ortaklığın ortakları mutlak suretle gerçek kişi olmak zorundadır. Bu anlamda tüzel kişiler kollektif ortaklığın ortağı olamazlar. Kişi sayısı bakımından da alt sınır en az 2 kişi olarak belirtilmiş olsa da herhangi bir üst sınır mevcut değildir. Bu yönüyle sınırsız olarak ortak sayısı belirlenebilir. Ancak ortakların sorumluluk derecesi ve birbirlerine güven duyan yakın kişiler olması gerekliliği aslında bu ortaklık türünün doğal bir üst sınırını göstermektedir.
  • KOLLEKTİF ORTAKLIKTA ORTAKLARIN SORUMLULUĞU

Türk Ticaret Kanunu m.211 bakımından ortakların sorumluluğuyla alakalı sadece tek bir nokta belirtilmiştir. Bu da ortakların sorumluluk bakımından herhangi bir sınırlamaya tabi tutulamıyor oluşudur. Öyle ki ortağın sınırsız sorumluluğu, ortaklığın borçlarından dolayı ortaklardan her birinin malvarlığının tamamıyla sorumlu olduğunu belirtir. 

Öte yandan kollektif ortaklıkta ortakların sorumluluğu 2.dereceden ve müteselsilen sorumluluktur. Yani söz konusu ortaklığın borcundan dolayı bir alacaklı önce ortaklığa, daha sonra ortaklara başvurabilir. Ek olarak bu borçlardan ortaklardan her biri müteselsilen sorumludur. Diğer bir ifadeyle alacaklının borcunun tamamı ortaklardan her birinin borcudur.

YARGITAY KARARLARI

YARGITAY KARARLARI

YARGITAY KARARLARI

 

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve YİDK kararının alındığı tarih itibariyle değerlendirilmesinin gerekmesine göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Ancak, yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere, davacı tescili kapsamındaki ürünler bakımından “E.” esas unsurlu başka markaları bulunduğunu ileri sürmüş bulunmaktadır. Davacının belirttiği bu markaların tescil tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin dolmamış olması, koşulları var ise davacının anılan markalarla kazandığı haklarını kullanmasına engel teşkil etmez, bu itibarla mahkemenin bu yöndeki red gerekçesi doğru olmadığı gibi, davacının “E. GOLD” markası ile ilgili kazanılmış hak iddiasının da mahkemece, tartışmasız bırakılması da doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

3- Ayrıca, “E.ler” markası da “E.” kelimesinden türetildiğinden, yine koşulları oluştuğunda davacının “E.ler” markasından kaynaklanan haklarını da kullanabileceği nazara alınmadan bu husustaki talebin reddi de bozmayı gerektirmiştir.

Her ne kadar mahkemece eksik iş bedeli ve kira kaybı tazminatı nedeniyle davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarına yönelik hüküm kurulmuş ise de, davacı vekilinin 29.10.2014 tarihinde sistem üzerinde gönderdiği dilekçesinde davalı şirketle ilgili atiye bırakma beyanı değerlendirilerek usuli işlemler tamamlanmadan, kollektif şirketin cins değişikliği iddiaları değerlendirilmeden bunun sonucuna uygun taraf teşkili sağlanmadan her iki davalı için müştereken ve müteselsilen sorumluluğa gidildiği anlaşılmıştır. Bu halde mahkemece davacının davalı şirketin kapatılmış olduğuna ve atiye bırakma beyanına göre karşılık şirketin devam edip etmediği, devam ediyorsa hangi nam ve sicil adına devam ettiğinin tespiti ile taraf teşkili sağlandıktan sonra hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak Gerekli alanlar işaretlendi *

Yorum Yap