Şirketler HukukuAnonim Şirketlerde Hukuki Sorumluluk

ŞAHIS VE SERMAYE ŞİRKETLERİNE GÖRE  ORTAKLARIN MALİ SORUMLULUĞU

   Şahıs şirketlerinde ortaklar alacaklılara karşı bütün mal varlıkları ile sınırsız sorumludurlar. Buna karşılık sermaye şirketlerinin ortakları şirket alacaklılarına karşı ancak şirkete getirmeyi taahhüt ettikleri sermaye payı kadar sorumlu olurlar. Buna bağlı olarak sermaye şirketi ortağı taahhüt ettiği sermayenin tamamını getirmişse kural olarak sorumluluğu ortadan kalkacaktır. 

    Sermaye şirketi ortakları açısından adi sorumluluk, şahıs şirketleri açısından ise müteselsil sorumluluk ilkesi geçerlidir. Müteselsil sorumluluk; ortakların her birinin ayrı ayrı borcun tamamından sorumlu olmaları demektir. Ancak anonim şirketler ile limited şirketlerin sermaye şirketi olmaları nedeniyle bu şirket ortaklarının sorumluluğu adi sorumluluk olup, şirket borçlarına karşı yalnızca taahhüt ettikleri sermayenin eğer varsa ödenmeyen kısmı kadar sorumlulukları söz konusu olacaktır.

ANONİM ŞİRKETLERDE GENEL ANLAMDA HUKUKİ SORUMLULUK 

     TTK 329 hükmüne göre; anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir. Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur. 

    TTK’nın bu düzenlemesine göre A.Ş. ortakları taahhüt etmiş oldukları sermaye borcunu ödedikleri takdirde özel ve kamu borçlarından kural olarak sorumlu değildirler. 

    Anonim Şirket kurucu ortaklarının sorumluluğu Hukuki Sorumluluk başlıklı TTK 549-563 maddelerinden kaynaklanır. Hukuki Sorumluluk başlıklı TTK düzenlemesinin 553.maddesinde; Kurucu Ortakların, Yönetim Kurulu Üyelerinin, Yöneticilerin ve Tasfiye Memurlarının genel hukuki sorumluluğu hükümlendirilmiştir. Kaldı ki Hukuki Sorumluluk başlıklı düzenlemeler aksi anlaşılmadıkça şirkete, şirket ortaklarına veya şirket alacaklılarına maddi zarar vermiş veya verecek fiili gerçekleştiren kişiler hakkında da uygulanır.

   Özel sorumluluk sebepleri ise 549-552 maddeleri arasında dört(4) başlıkta düzenlenmiştir. Bunun dışında denetçilerin hukuki sorumluluğu ise Denetçilerin Sorumluluğu başlığı altında 554. Maddede düzenlenmiştir.

TTK 553’e Göre  Sorumluluk

    • Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
    • Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar. 
  • 3. Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.
  •  Genel Sorumluluk

      Kanundan yalnızca TTK’da kurucu ortak, yönetici, yönetim kurulu, tasfiye memurları ve denetçiler için öngörülen yükümlülükler anlaşılmamalıdır. Diğer kanun, tüzük, yönetmelik ve hatta bakanlık, kurum vs.tarafından yayımlanan tebliğlerden doğan yükümlülükler de anlaşılmalıdır. Bu bağlamda kurucu ortak, yönetim kurulu üyeleri, tasfiye memurları ve denetçilerin herhangi bir sorumluluğu doğmaması açısından genel kanun, tüzük ve yönetmeliklere ek olarak özellikle eğer sermaye şirketinin faaliyeti ile ilgili ise BDDK, SPK, Rekabet Kurumu vs. gibi ticaret şirketlerini ilgilendiren tebliğlere dikkat ederek hareket etmeleri de gerekir veya sermaye şirketinin faaliyetlerini ilgilendiren hukuki bir düzenleme de özenli bir şekilde takip edilmeli ve faaliyetler bu düzenlemeye göre yürütülmelidir ki kanuna aykırılık sebebiyle hukuki sorumluluk doğmasın.

      Yönetim kurulu üyelerinin TTK 553 Genel Hukuki Sorumlulukları bakımından, onların ortak veya üçüncü şahıs olmalarının herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Yine ortaklığa murahhas müdür atanmışsa o müdür de yaptığı işlemlerden dolayı yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin kurallara tabidir. Ayrıca TTK 553/1’deki “yöneticiler” ibaresiyle kastedilen gizli yönetim kurulu üyeleridir. “Ortaklıkta pay çoğunluğunu elinde bulundurup yönetim kuruluna şekli bir kişiyi seçen yöneticiler” şeklinde açıklanmıştır.

     Sermaye Şirketleri açısından kanundan ve ana şirket sözleşmesinden yönetim kurulu üyeleri için pek çok yükümlülük ortaya çıkmaktadır. Örneğin yönetim kurulu üyeleri, ortaklığın borca batıklığını tespit ederlerse durumu ortaklık merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine bildirerek ortaklığın iflasını istemeleri gerekir. Bu yükümlülüğe uyulmadığı takdirde hukuken sorumluluk ortaya çıkar. 

   Yönetim kurulunun tutması gereken defterler vardır, bu defterler usulüne göre tutulmaz veya hiç tutulmaz ise meydana gelen zararları gidermekle yükümlüdürler.

    Anonim şirket yönetim kurulu üyeleri özen yükümlülüklerini ihlal ettiklerinde “yönetim kurulu üyesi şirket işlerini görürken şirketin ve ortakların menfaatlerine uygun bir şekilde hareket etmek, gerekli dikkat ve özeni göstermek zorundadır” sorumlulukları meydana gelecektir.

    Şirketle işlem yapma yasağını delerek sadakat borcunu ihlal eden yönetim kurulu üyeleri de sorumludur. Yönetim kurulu üyelerinden biri genel kuruldan izin almadan, kendi veya başkası namına bizzat veya dolayısıyla şirketle bir işlem yapamaz. Aksi halde şirket yapılan işlemin batıl olduğu iddia edilebilir. Bunun için genel kurul kararıyla, geçersizlik iddiasında bulunması gereklidir.

     Yönetim Kurulu üyelerinin rekabet yasağını da ihlal etmeleri halinde sorumlulukları meydana gelecektir. Yönetim kurulu üyelerinden biri genel kuruldan izin almadan şirketin işletme konusuna giren bir konuda ticari bir işlemi kendi veya bir başkası adına yapamaz. Bununla birlikte, yönetim kurulu üyelerinden biri kendi şirketi ile aynı neviden işletme konusuna sahip bir şirkete sorumluluk sahibi bir ortak sıfatı ile de ortak olamaz.

     Yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları kusursuz bir sorumluluk değildir. Ancak yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulabilmesi için mutlaka kasti bir davranış içinde bulunmaları da gerekmez. Hafif kusurlu bir davranışla da hukuki sorumluluk doğar. Yargıtay içtihadı da bu yöndedir. 

     Yönetim Kurulu üyeleri, kusurlarının olmadığını genel hükümlere göre ispatlayabilir. Ancak kusurlu olmamanın ispatı bakımından, sorumluluk doğuran yönetim kurulu kararına olumsuz oy vermek önemlidir. Bu durum yönetim kurulu üyesinin sorumluluğunu engeller. Ayrıca gerçek bir mazeret nedeniyle yönetim kurulu toplantısına katılamayan üye de o toplantıda alınan ve şirkete, ortaklara veya ortaklık alacaklılarına zarar verdiği takdirde alınan bu kararlar sebebiyle sorumlu olmazlar.

    Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun oluşabilmesi için şirket, şirket ortakları veya şirket alacaklılarının bir zarar görmesi gerekir. Ayrıca bu zararla yönetim kurulu üyesinin fiili arasında illiyet bağı olması gerekir. 

    Ortaklar ya da şirket alacaklıları doğrudan bir zarara uğramış iseler, bu durumda ortaklık nezdinde herhangi bir zarar ortaya çıkmaz bu sebeple açılacak olan davada tazminatın kendilerine verilmesini isteyebilirler. Örneğin bir anonim ortaklıkta yönetim kurulu üyeleri ve denetçiler birlikte gerçeği yansıtmayan finansal tablolar düzenleyerek bir bankadan kredi çekerler ve şirket bu kredi borcunu ödeyemezse bu durumda ortaklık alacaklısı banka doğrudan zarara uğramış olacaktır. 

    Yine örnek olarak ortakların bireysel bir hakkı ihlal edilirse, rüçhan hakkını kullanması yönetim kurulu tarafından ihlal edilirse, kar veya tasfiye payı ödenmezse ortak doğrudan zarar görür. Bu hallerde zarar gören taraf zararın tazmini için Şirketi taraf göstererek gördüğü zararın tazmini için ”SORUMLULUK DAVASI” açabilir. 

   Ancak dolaylı olarak zarar gören ortak veya şirket alacaklısı, ortaklığın malvarlığı bizzat zarara uğradığı için; meydana gelen zararın şirkete ödenmesini talep edebilirler. Bu durumda ortaklık kendisi de sorumluluk davası açabilir. “Genel Kurul Kararı” “Temsil Yetkisi Yönetim Kurulu” “Yönetim kurulu tek üyeden oluşuyorsa temsil kayyımı atanmalı ve davanın bu kişi tarafından açılması gerekir.”

    TTK’ya göre yönetim kurulu üyeleri görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek zorundadır. Bu bağlamda tedbirli yönetici, objektif ve ideal bir değeri temsil etmeli, ortaklığın menfaatlerini dürüstlük kurullarına uyarak gözetmelidir. Bu kurallara uymaksızın yönetim kurulu üyelerinin aldığı kararlar dolaylı veya doğrudan bir zarar meydana getirirse her üyenin sorumlu olduğu miktar FARKLILAŞTIRILMIŞ TESELSÜLE göre hesap edilecektir.

    Kanun koyucu TTK 557’de yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bakımından farklılaştırılmış teselsül ilkesini kabul etmektedir. Bu düzenlemeye göre, birden fazla kişinin aynı zararı tazminle sorumlu olmaları halinde bunlardan her biri kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar kendisine yükletilebileceği ölçüde bu zarardan müteselsilen sorumludur.

    Dış ilişkide zarar gören davacı sorumluluk davasını birden çok sorumlu kişiye karşı açabilir. Hakim aynı davada her bir davalının kusuruna ve durumun gereklerine göre tazminat borcunu belirler. Ancak bazı durumlarda farklılaştırılmış teselsül uygulanamaz. Iç ilişkide yani yönetim kurulu üyelerinin zararlarını birbirlerine rücu etmede bu ilke uygulanmaz. TTK 557’ye göre iç ilişkide rücu için yapılan başvuruda hakim durumun bütün gerekliliklerini dikkate alarak tazminat miktarı açısından belirleme yapar. (somut olaya göre yalnızca kusur değil, YK üyelerinin ücreti, hiyerarşik durumu ve sair durumlar da göz önünde bulundurulur.

ANONİM ORTAKLIKTA ÖZEL SORUMLULUK HALLERİ 

     Özel sorumluluk sebepleri TTK 549 ile 552.maddelerinde dört başlık altında düzenlenmiştir. Özel sorumluluk sebepleri kısaca;

 ■ 549. Maddede kuruluş, sermaye artırımı/azaltımı, birleşme, bölünme, menkul kıymet çıkarma gibi işlemlerle ilgili kanuna aykırılık, 

■ 550. Maddede sermaye hakkında yanlış beyan ve ödeme yetersizliğinin başkalarınca bilinmesi, 

■ 551. Maddede Ayın olarak getirilecek sermayelere değer biçilmesinde yolsuzluk, 

■ 552. Maddede ise halktan para toplamaktır.

■ TTK 549 “Şirketin kuruluşu, sermayesinin artırılması ve azaltılması ile birleşme, bölünme, tür değiştirme ve menkul kıymet çıkarma gibi işlemlerle ilgili belgelerin, izahnamelerin, taahhütlerin, beyanların ve garantilerin yanlış, hileli, sahte, gerçeğe aykırı olmasından, gerçeğin saklanmış bulunmasından ve diğer kanuna aykırılıklardan doğan zararlardan, belgeleri düzenleyenler veya beyanları yapanlar ile kusurlarının varlığı hâlinde bunlara katılanlar sorumludur.” 

■ TTK 550 “Sermaye tamamıyla taahhüt olunmamış veya karşılığı kanun veya esas sözleşme hükümleri gereğince ödenmemişken, taahhüt edilmiş veya ödenmiş gibi gösterenler ile kusurlu olmaları şartıyla, şirket yetkilileri, bu payları üstlenmiş kabul edilirler ve payların karşılıkları ile zararı faiziyle birlikte müteselsilen öderler.

 ■ Sermaye taahhüdünde bulunanların ödeme yeterliliğinin bulunmadığını bilen ve buna onay verenler, söz konusu borcun ödenmemesinden doğan zarardan sorumludurlar. “

TTK 551 “Ayni sermayenin veya devralınacak işletme ile ayınların değerlemesinde emsaline oranla yüksek fiyat biçenler, işletme ve aynın niteliğini veya durumunu farklı gösterenler ya da başka bir şekilde yolsuzluk yapanlar, bundan doğan zarardan sorumludur. ” 

■ TTK552 “Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bir şirket kurmak veya şirketin sermayesini artırmak amacıyla yahut vaadiyle halka her türlü yoldan çağrıda bulunularak para toplanması yasaktır.” 

■ Yukarıda bahsedilen haller gerçekleştiği takdirde şirket kurucu ortaklarının hukuki ve cezai sorumluluğu gündeme gelecektir. Bu duruma örnek vermek gerekirse örneğin bir ortak tarafından sermaye olarak getirilecek kamyonun değeri ve niteliği farklı gösterilirse bundan doğacak olan zarardan o kurucu ortağın ve bu hileli davranışa neden olan kişilerin şirketin zarar gördüğü ölçüde sorumluluğu olacaktır. Bu durumda açılacak olan dava da “Sorumluluk Davasıdır”. Bu davalar bir tazminat davası niteliğindedir. Bu davalar kurucu ortaklar, yönetim kurulu üyeleri, yönetici ve tasfiye memurlarının kanundan ve ana sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmeleri halinde açılır. Bu davaların davacıları ise bizzat zarar gören şirket, ortaklar veya ortaklık alacaklılarıdır.

4.DENETÇİLERİN SORUMLULUĞU

TTK 554 “Şirketin ve şirketler topluluğunun yılsonu ve konsolide finansal tablolarını, raporlarını, hesaplarını denetleyen denetçi ve özel denetçiler; kanuni görevlerinin yerine getirilmesinde kusurlu hareket ettikleri takdirde, hem şirkete hem de pay sahipleri ile şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarar dolayısıyla sorumludur.” 

■ TTK 404 “Denetçi ve özel denetçi, bunların yardımcıları ile denetleme yapmasına yardımcı olan temsilcileri, denetimi dürüst ve tarafsız bir şekilde yapmak ve sır saklamakla yükümlüdür. Faaliyetleri sırasında öğrendikleri, denetleme ile ilgili olan iş ve işletme sırlarını izinsiz olarak kullanamazlar. Kasten veya ihmal ile yükümlerini ihlal edenler şirkete ve zarar verdikleri takdirde bağlı şirketlere karşı sorumludurlar. Zarar veren kişi birden fazla ise sorumluluk müteselsildir.”

 ■ TTK 404’üncü maddede düzenlenen sorumlulukla, 554’üncü maddede yer alan sorumluluğu karıştırmamak gerekmektedir. 404’üncü madde denetçilerin sır saklama yükümünü ihlal etmeleri halinde uygulanacaktır. 554’üncü madde ise kural olarak 404’üncü maddenin kapsamına giren ihlallerde uygulanmayacaktır. Bu ayrım önemlidir ve denetçi açısından sır saklama sorumluluğu dışında kalan asıl sorumluluk 554 ve 557’nci maddelerde düzenlenmiştir.

SORUMLULUKLARIN SONA ERMESİ.

Anonim Şirket Kurucu Ortak ve Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluklarının Sona Ermesi

   TTK 559’a göre, kurucuların ortaklığın kuruluşundan doğan sorumlulukları, ortaklığın tescili tarihinden itibaren dört yıl geçmedikçe sulh ve ibra yoluyla kaldırılamaz. Şirketler hukukundaki ibra ortaklıklar hukuku bakımından teknik bir kavram olup TBK 132 vd’daki borcu kısmen veya tamamen ortadan kaldıran İBRA’dan farklıdır. Öncelikle ibra kararı ve onayı şirketlerde GENEL KURUL’a aittir ve devredilemez bir haktır.

    Şirketler hukukunda ibra, menfi borç ikrarıdır. Yani şirket genel kurulu verdiği ibra oyları ile kurucu ortaklar(kuruluş ve sermaye artırımı gibi işlemler için), yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin bir hesap dönemi içindeki bütün işlemlerini ekonomik ve hukuki sonuçları itibariyle onaylamakta, borçlu olmadıklarını kabul etmektedir. İbra, ortaklık dışındakiler için bağlayıcı olmayan, tamamen ortaklık içi bir hukuki işlemdir. İbra son iş yılındaki ( bilanço dönemindeki) yönetim kurulunun ve denetim kurulunun bütün işlemlerini kapsar.

   Kurucu ortakların sorumlulukları yukarıda bahsedilen ve TTK 549-552. Maddelerdeki düzenlemelerden doğar. Bunlardan bir kısmı özel sorumluluk halidir. Buna karşılık TTK 553’te kurucu ortakların genel sorumlulukları düzenlenmiştir. Kanundan, şirket esas sözleşmesinden doğan yükümlülükleri ihlal ettikleri takdirde sorumluluklarının devam edeceği aşikardır. TTK 553.’deki genel sorumluluk kurucuların kuruluş işlemlerinden dolayı sorumluluklarının olduğunu da düzenler. Kurucuların kuruluş sebebiyle ortaya çıkan sorumlulukları iki yolla ortadan kalkar. ZAMANAŞIMI VE İBRA. TTK 560’da öngörülen zamanaşımı süreleri 2 ve 5 yıldır. Ancak fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da uzamış zamanaşımı uygulanır. 

    Kuruluş ve Sermaye Artırımında İbra TTK 559’a göre; “Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, denetçilerin, şirketin kuruluşundan ve sermaye artırımından doğan sorumlulukları, şirketin tescili tarihinden itibaren dört yıl geçmedikçe sulh ve ibra yoluyla kaldırılamaz. Bu sürenin geçmesinden sonra da sulh ve ibra ancak genel kurulun onayıyla geçerlilik kazanır. Bununla beraber, esas sermayenin onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri sulh ve ibranın onaylanmasına karşı iseler, sulh ve ibra genel kurulca onaylanmaz. ” Eğer bu yönde bir karar alınırsa YOK HÜKMÜNDEDİR.

AŞ’lerde YK Üyelerinin Sorumluluklarının Sona Ermesi

    • Zamanaşımı
  • İBRA; Yukarıda da ifade edildiği gibi ibra kararı menfi borç ikrarıdır. Genel kurul YK üyelerinin bir kısmını ibra edebileceği gibi, tamamını da ibra edebilir. İbra kararı genel toplantı ve karar nisabıyla alınabilir. Şirket ana sözleşmesi ile ağırlaştırılabilir. TTK 418’e göre Sermayenin ¼’üne karşılık gelen pay sahipleri toplantı yeter sayısını sağlamış olur. Ilk toplantıda toplantı yeter sağlanamazsa ikinci toplantıda aranmaz. Karar oy çokluğu ile alınır.
  • Yine yukarıda bahsedildiği gibi ibra kararı iç ilişki ile ilgilidir bu nedenle alacaklıların açacakları sorumluluk davalarına herhangi bir etkisi yoktur. Ayrıca ibra kararının alınmaması için olumsuz oy kullanan ortakların dava hakları, ibra tarihinden itibaren ALTI AY devam eder. Ayrıca ortak doğrudan zarar gördüğü bir konu hakkında ibra kararına olumlu oy kullansa dahi, DOĞRUDAN zarar gördüğü için YK üyelerine başvurabilir. Çünkü ibra kararıyla yalnızca şirketin tazminat alacağından vazgeçilir. 
  • Genel Kurul kararıyla verilen ibra kararının geri alacak nitelikte bir karar almak mümkün değildir; İbra bir genel kurul kararı olduğundan ancak ticaret mahkemesinde açılacak olan iptal davasına konu olabilir

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak Gerekli alanlar işaretlendi *

Yorum Yap