Ceza HukukuTEFECİLİK SUÇU VE CEZASI (TCK 241. MADDE)

Tefecilik, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu‘nda, topluma karşı suçlar başlıklı üçüncü bölümün içinde yer alır ve ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar adlı dokuzuncu bölümde tanımlanmış bir suçtur. Türk Ceza Kanunu 241. Maddede düzenlenen tefecilik suçu 2 fıkradan oluşmaktadır. Kanun, birinci fıkrasında temel suç tipini düzenlerken ikinci fıkrasında tefecilik suçunun nitelikli halinden bahsetmektedir. Bu yazımızda tefecilik suçunu, ceza hukukunun temel ilkelerinden biri olan “suçta ve cezada kanunilik ilkesi” çerçevesinde incelemek amaçlanmaktadır ve suçun oluşumu için gerekli unsurları bu bağlamda “suçun hareket unsurları” bölümünde ayrıntılı olarak açıklanmıştır. 

 Tefecilik suçu, TCK 241. Maddede, kazanç elde etmek maksadıyla bir kişiye ödünç para vermek şeklinde düzenlenmiştir. Fakat Yargıtay kararlarınca “senet kırdırmak” veya “pos cihazından para çekmek” suretleriyle de tefecilik suçlarının işlenebildiği göz önünde bulundurulmalıdır. 

Tefecilik suçu, 3 şekilde işlenebilir;

  • Ödünç Para Verme Yoluyla Tefecilik: Bir veya birden fazla kişiye, kazanç sağlama amacıyla ödünç para vermek suretiyle işlenmektedir. Yani, bir kimseye daha sonrasında faizli olarak geri ödemesi üzerine ödünç para verme yoluyla işlenmektedir. 
  • Senet veya Çek Kırdırma Suretiyle Tefecilik: Kazanç elde etme maksadıyla ileri tarihli bir senedin veya çekin vadesi gelmeden önce belli bir iskonto uygulamak suretiyle bozdurmaktır.
  • Pos Makinesi Kullanmak Suretiyle Tefecilik: Pos Cihazı Tefeciliği olarak da bilinen bu yöntem, kazanç sağlama amacıyla pos cihazından para çekerek belli bir tutarın komisyon olarak kesilmesi suretiyle yapılmaktadır.

TEFECİLİK SUÇUNUN ŞARTLARI

TEFECİLİK SUÇUNUN ŞARTLARI

Tefecilik Suçunun Konusu: Öncelikle söylemek gerekirse, Ödünç olarak verilen her şey tefecilik suçunu oluşturmaz. Tefecilik suçunun konusu paradır. Pek tabii her ödünç verilen para da tefecilik konusunu oluşturmayacaktır. Yukarıda değinmiş olduğumuz suçun işleniş şekillerine baktığımız zaman, altı çizili ifadelerde “kazanç elde etmek maksadı” vurgulanmaktadır. Suçun manevi unsurlarının içerisinde değerlendirilmesi gereken “kast” düzenlemesine suçun konusunu daha doğru tespit edebilmek adına burada değinilmelidir. Burada bir özel kast türü vardır. Bu kast, kanunun 241. Maddesinde de yer aldığı üzere “kazanç sağlama amacı” olarak düzenlenmektedir. Dolayısıyla, suçun konusu kazanç sağlama amacıyla ödünç verilen para şeklinde söylenebilir. 

   Peki, kazanç sağlama amacıyla nasıl ödünç para verilir? Örneğin (A), paraya ihtiyacı olan ve kendisinden ödünç para isteyen (B)’ye, 1000 TL ödünç para verir ve 1 ay sonra 1500 TL olarak geri ödemesini aldığında tefecilik suçu meydana gelmiş olmaktadır. Belirtmek gerekir ki para birimlerinin suçun oluşup oluşmaması açısından bir önemi yoktur. Önemli olan kazanç sağlama maksadıyla ödünç para vermektir. Dolayısıyla paranın dolar, euro, sterlin, İsviçre frangı veya Türk lirası olmasının suçun oluşumu açısından herhangi bir önemi olmayacaktır.  Maddi değeri yüksek olan takılar, ziynet eşyaları, mücevher gibi değerli madenler ise tefecilik suçuna konu olamayacaktır. Fakat uygulamada, bazı sarraf ve kuyumcuların altın satmış gibi gözükerek karşılığında çek, senet gibi kıymetli evraklar alıp, gerçekte satmadığı altını faturalandırdığı ve daha sonra söz konusu altını ikinci el almış gibi aynı kişiden satın aldığı görülebilmektedir. Bu tarz durumlarda konu altın satışı değildir. Zira herhangi bir altın alım satım işlemi gerçekte yapılmamıştır. Yargıtay uygulamalarında bu durumun da tefecilik unsurunu oluşturduğu görülmektedir. “Kuyumculuk yapan sanığın, mağdurlar Z.. B.. ve D.. A..’ın ödünç para talep etmeleri üzerine, herhangi bir altın alım satımı olmadığı halde, altın satmış gibi mağdurlardan çek aldıktan sonra, bu kez sattığı altını hurda altın olarak geri alıyormuş gibi hesap yaparak, çek bedelinden daha az bir parayı mağdurlara verme biçimindeki eyleminde…” Ceza Genel Kurulu 2014/655 E. 2015/152 K.

Tefecilik Suçunda Kazanç: Yukarıda bahsettiğimiz gibi, failin özel kastla hareket etmesi ve bu kastın kazanç sağlama amaçlı olması gerekmektedir. Suçun oluşması için kazancın fiilen gerçekleşmiş olması zorunlu değildir. Kazanç elde etmek maksadıyla ödünç para vermek, tefecilik suçunun oluşması için yeterlidir. Bu kazanç, genel olarak faiz olsa da başka bir malvarlığı değeri de olabilmektedir.

Tefecilik Suçunun Hareket Unsuru: Yargıtay, 765 Sayılı eski Türk Ceza Kanunu dönemi ve 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nun ilk yıllarında tefecilik suçunun oluşması için iki temel şart koymaktaydı. Bu şartlardan ilki tefecilik suçunun meslek edinilmesi, yani kişinin kazanç elde etmek maksadıyla ödünç para vererek geçimini sürdürmesiydi. Diğer şart ise bu şartla bağlantılı olarak aynı anda birden fazla kişiye ödünç para verilmesiydi. Fakat günümüz uygulamasında suçun meslek edinilmesi tekerrür hükümlerini gündeme getirmektedir ve tek bir kişiye dahi unsurların işlenmesini tefecilik suçu için yeterli bulmaktadır. Birden fazla kişiye kazanç amaçlı ödünç verme eylemini yapan kişiye ise, TCK’nin 43. Maddesinde yer alan Zincirleme Suç hükümleri gereği ceza artırımına gidilecektir. 

Suçun hareket unsuru, kazanç sağlama amacıyla ödünç verme eylemidir. Suçun oluşması için, ödünç para verme işlemini yapan kişinin kanunen yetkili organlardan izin almamış ya da izninin iptal edilmiş olması gerekmektedir. Dolayısıyla izin alınarak faiz karşılığı ödünç para verme işlemi tefecilik suçunu oluşturmayacaktır. 

Suçun Mağduru: Tefecilik suçu bir karşılaşma suçudur. Yani çok failli bir suçtur. Karşılaşma suçları öğretide en az iki tarafın karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle işledikleri suçlardır. Tefecilik suçunda 2 taraf olur; Kazanç elde etmek maksadıyla ödünç para veren ve bu parayı alan. Fakat, ceza hukukunda mağdur, konusu olduğu suçtan cezalandırılamaz. Yargıtay uygulamalarında ödünç parayı alan kişi mağdur olarak konumlandırılmaktadır. (Yargıtay 5.CD- Karar: 2014/5447)

Peki, yukarıda sayılan çek veya senet kırdırma ve pos cihazı tefeciliği nedir?

Çek veya Senet Kırdırma Yoluyla Tefecilik: Ticaret Kanunu’na göre birer ödeme aracı sayılan Kambiyo Senetleri (Çek, Bono-Senet vb…) ticari hayat içerisinde yalnızca ödeme aracı olarak kullanılmamaktadır. Örneğin bir çek, herhangi bir alacağın teminatı olarak da verilebilir. İcra hukukunca tahsil edilmesi daha kolaydır. Bu sebeple birlikte tefecilik suçunda da sıkça kullanılmaktadır. Günlük hayat uygulamasında, çek veya senetler ciro edilerek tefecilik suçunu işleyen kişiye verilmektedir. Özetle gerçek bir borç ilişkisine dayanan vadeli bir çekin veya senedin alacaklısı tefeciye gider ve söz konusu alacağını birnevi satmaktadır. Tefeci ise, senetteki para miktarını düşer ve kalanını vadesinden önce öder. Kendisi de vadesi geldiğinde çek üzerinde borçlu gözüken kişiden talep eder. Örneğin, (A) 500 bin Tl alacağını 6 ay vadeli bir senede bağlar ve bu senedi (B)’ye kırdırıp karşılığnda 450 bin Tl almışsa, (B) burada 50 bin Tl kazanç sağlamış olur. (B)’nin gerçekleştirmiş olduğu bu eylem tefecilik suçunu meydana getirmektedir.  

Esasen kanunda yer almasa da bu yöntem, yerleşik Yargıtay kararlarında yer almakta olup, “çek-senet kırdırma yoluyla tefecilik suçu” olarak isimlendirilmiştir. 

Pos Cihazı Tefeciliği: Tıpkı çek senet kırdırma yoluyla tefecilik suçu gibi pos cihazı tefeciliği de kanunda yer almamakta olup, Yargıtay tarafından “Pos Cihazı Tefeciliği” şeklinde isimlendirilmiştir. Günlük ticari hayatın artık en sık kullanılan ödeme aracı olan pos cihazları, tefecilik suçunun konusuna bir araç haline gelebilmektedir. Uygulamada fail, borç paraya ihtiyacı olan mağdura borç olarak nitelendirdiği bir miktar parayı verir ve mağdurla yaptığı anlaşma içerisinde verdiği paraya bir miktar faiz ekler ve toplam ödemeyi pos cihazı üzerinden çeker. Böylece fail, faizli para çekmek suretiyle kazanç elde etmiş olurken mağdur ise nakit ihtiyacını karşılamış olacaktır. 

TEFECİLİK SUÇUNUN CEZASI

TEFECİLİK SUÇUNUN CEZASI

Tefecilik suçunun cezası 241/1 ve nitelikli halinin düzenlendiği 241/2 maddelerinde düzenlenmektedir. Maddeye göre, 

Kazanç elde etmek maksadıyla başkasına ödünç para veren kişi, 2 yıldan 6 yıla kadar hapis ve 500 günden 5000 güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. (241/1)

Suçun bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza 1 kat artırılır. (241/2)

Türk Ceza Kanunu 242. Maddesi ise, tefecilik suçunun failinin tüzel kişi olması durumunu düzenlemektedir. Bilindiği üzere tüzel kişilere karşı ancak güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Buna göre;

Tefecilik suçunun işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. (242)

Kanun koyucu, cezalar için madde içerisinde “… Hapis ve 500 günden… adli para cezasıyla cezalandırılır.” İfadesini kullanmıştır. Buradaki “ve” bağlacı kanunun lafzından her iki cezanın da birlikte uygulanacağı sonucu çıkmaktadır. Dolayısıyla, tefecilik suçunu işleyen kişi, cezanın bireyselleştirilmesi (TCK-61) gereği 2-6 yıl hapis cezasıyla birlikte 500 ila 5000 gün adli para cezasıyla cezalandırılacaktır. 

TEFECİLİK SUÇU YARGILAMA AŞAMASI

TEFECİLİK SUÇU YARGILAMA AŞAMASI

Tefecilik suçu, savcılık tarafından re’sen soruşturulacak bir suç tipidir. Dolayısıyla şikâyete tabi bir suç değildir. Fakat, tefecilik suçuyla ilgili bir davaya müdahil olmak isteyen taraf, hazineye mutlaka bildirimde bulunmalıdır. 

Tefeciden para aldım, suç işledim mi? Uygulamada çok sık karşılaşılan bir soru da “tefeciden para almanın cezası var mıdır” şeklindedir. Yukarıda “Suçun Unsurları” başlıklı bölümde, Suçun Mağduru bahsinde yer aldığı gibi, bir kimse, mağduru olduğu suçtan ötürü cezalandırılamaz. Nitekim bir kişi aynı suçun hem mağduru hem faili olamaz. Yargıtay, suçun mağdurunu tefeciden “borç para alan kişi” olarak değerlendirmektedir. Dolayısıyla, tefecilik suçunda yalnızca kazanç elde etmek maksadıyla borç para veren kişi, yani fail cezalandırılır. Borç para alan kişi ise suçun mağduru olma özelliği taşımasından ötürü cezalandırılamaz. 

Tefeci, ödünç verdiği parayı zor kullanarak alan kişi midir?

 Tefecilik, 241. Maddede düzenlendiği üzere kazanç elde etmek maksadıya borç para veren kişidir. Bu kasıtla borç veren kişi zaten tefecilik suçunu işlemiş sayılmaktadır. Tefecinin zor kullanarak alacağını tahsil etmesi ise farklı suçların oluşumuna sebebiyet verebilir. Örneğin, bir kimse faize bağlayarak vermiş olduğu borcu tahsil etmek için tehdit veya cebir kullanma yoluna giderse, bu kişi tefecilik suçunun yanı sıra yağma (TCK 148 vd.) suçunu da işlemiş olacaktır. Burada yağma suçunun hafifletici unsuru olan Türk Ceza Kanunu’nun 150. Maddesi akıllara gelebilir. 

  1. Maddeye göre, hukuki ilişkiye dayanan bir alacağını tahsil etmek amacıyla tehdit veya cebir kullanan kişiye, ancak tehdit suçu (TCK 106) veya kasten yaralama (TCK 86) hükümleri uygulanacaktır. Ayrıca yağma suçunun konusu olan malın değerinin azlığı nedeniyle de verilecek olan ceza üçte birinden yarı oranına kadar indirilecektir. 

 Kanunu dikkatli yorumladığımız zaman hukuki ilişkiye dayanan bir alacaktan bahsedilmektedir. Hukuki ilişkiye dayanan alacaklar aynı zamanda hukuken de korunan malvarlıkları sayılır. Fakat tefecilik suçuna konu olan alacak, hukuk düzenince korunan bir alacak değildir. Zira kanun açıkça kazanç elde etmek maksadıyla ödünç verme işlemini yasaklamıştır. Dolayısıyla bahse konu olan alacak, hukuk düzenince korunmaz. Bu sebeple TCK 150’de yer alan hafifletici sebepten yararlanılması mümkün değildir. 

 Bununla birlikte, TCK 148/2’de yer alan “senet yağması” olarak adlandırılan bu hüküm gereği de cezalandırılır. Böyle bir durumda fail, hem tefecilik suçunu hem de yağma suçunu işlemiş sayılır ve ayrı ayrı cezalandırılır. 

Sanık ve suç arkadaşının tefecilik yoluyla para verdikleri mağdurdan tehdit yoluyla senet alıp para tahsil etmye yönelik eylemlerinin bir bütün halinde yağma suçunda aranan cebir ve şiddet boyutuna ulaştığı anlaşılmakla yağma suçunun unsurları oluşmuştur (Y6CD-K.2023/9239).

Sanıkların katılana tefecilik yolu ile verdikleri ödünç paraları tahsile yönelik 09.10.2010 ve 10.10.2010 tarihlerindeki eylemlerini aynı malvarlığına yönelik olarak aynı kasıt altında gerçekleştirmeleri nedeniyle eylemlerin bütün halinde tek bir yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeyerek yazılı şekilde iki ayrı yağma suçundan mahkumiyet hükümleri kurulması, bozma nedenidir (Y6CD-K.2023/9981).

TEFECİLİK SUÇUNDA İSPAT

TEFECİLİK SUÇUNDA İSPAT

 Tefecilik suçunun re’sen soruşturulduğunu yukarıda belirtmiştik. Fakat, Yargıtay’ın tefecilik suçunun oluşumu hakkında belirlemiş olduğu bazı kıstaslar yer almaktadır. Bunlardan en önemlisi, hayatın olağan akışı içerisinde suçun mağduru ile faili arasında, para alışverişi dışında bir ilişki olup olmadığıdır. Bu bağlamda fail ile mağdur arasındaki yakın akrabalık ilişkisi, uzun yıllarca tanışıklık (komşuluk, arkadaşlık vb…) ilişkileri olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. 

Şüphe uyandıran hallerin olması halinde, örneğin tefecilik suçundan yargılanan bir kişinin işyerinde başkası tarafından imzalanan senetlerin bulunması halinde faile bu durum sorulur. Gerekirse Vergi Dairesinden vergi inceleme raporu istenebilir. 

HARBİYE HUKUK BÜROSU

Ahmet Eren SOLMAZ 

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak Gerekli alanlar işaretlendi *

Yorum Yap