Anlaşmalı boşanma sürecinde eşler, boşanma protokolü imzalayarak mal paylaşımı dahil birçok konuda anlaşmaya varırlar. Bu protokolde bir taşınmazın (ev, arsa vb.) devri kararlaştırılmışsa ve boşanma sonrasında bu taahhüt yerine getirilmezse, protokole dayalı tapu iptal ve tescil davası gündeme gelir. Bu dava, aile hukuku ile gayrimenkul hukuku kesişiminde olduğundan özel uzmanlık ve dikkat gerektirir. Aşağıda, anlaşmalı boşanma protokolü nedeniyle açılan tapu iptali ve tescili davalarının hukuki temelleri ve uygulamadaki önemli noktaları açıklanmaktadır.
İÇİNDEKİLER
- BOŞANMA PROTOKOLÜNDEN KAYNAKLANAN DAVADA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
- ANLAŞMALI BOŞANMA SONRASI TAPU DEVRİ YAPILMIYORSA NE YAPILMALI?
- PROTOKOLÜN DELİL DEĞERİ
- DAVA ŞARTLARI
- MAHKEMELERİN DEĞERLENDİRME KISTASLARI
- ÖZEL DURUMLAR
- SONUÇ
- SIKÇA SORULAN SORULAR
- Anlaşmalı boşanma protokolünde kararlaştırılan mal devri yapılmazsa ne olur?
- Tapu iptal ve tescil davası nedir?
- Protokolden doğan tapu iptal davasına hangi mahkeme bakar?
- Dava, taşınmazın bulunduğu yerdeki mahkemede mi açılmalıdır?
- Boşanma protokolü hakim tarafından onaylanmazsa ne olur?
- Protokoldeki taşınmaz devri bir şarta bağlıysa dava açılabilir mi?
- Eşim protokole rağmen taşınmazı başkasına sattı, ne yapabilirim?
- Taşınmaz üzerinde ipotek varsa tapu iptal davası açılabilir mi?
- Tapu iptal ve tescil davasında harç ne kadardır?
- Bu davayı açmak için bir süre sınırı var mı?
- Anlaşmalı boşanma protokolü ile normal mal paylaşımı davası farklı mı?
BOŞANMA PROTOKOLÜNDEN KAYNAKLANAN DAVADA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Görevli mahkeme: Protokolden doğan tapu iptal ve tescil davalarında kural olarak görevli mahkeme Aile Mahkemesi’dir. Yargıtay uygulamasına göre uyuşmazlık, Türk Medeni Kanunu’nun aile hukukuna ilişkin hükümlerinden kaynaklandığı için davanın aile mahkemesinde görülmesi gerekir. (Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde bu davalara aile mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi bakar.) Görev hususu kamu düzenine dair olduğu için mahkemece re’sen dikkate alınır ve yanlış mahkemede açılan davalarda görevsizlik kararı verilebilir.
İstisna: Eğer protokol, boşanma davası sırasında hakime sunulmamış veya hakim tarafından onaylanmamış ise, bu belge artık bir aile hukuku protokolü sayılmaz. Onaylanmamış protokol, taraflar arasındaki normal bir sözleşme niteliğine geçer ve Borçlar Kanunu hükümlerine tabi olur. Bu durumda görevli mahkeme aile mahkemesi değil, Asliye Hukuk Mahkemesi olacaktır. Nitekim Yargıtay’ın içtihatları, protokol boşanma ilamının eki haline gelmemişse “özel hukuk hükümlerine tabi bir belge” sayılacağını ve uyuşmazlığın genel hükümlere göre çözülmesi gerekeceğini vurgulamıştır. Özetle, protokolün boşanma hükmüne dahil olup olmaması, davanın hangi yargı kolunda görüleceğini belirlemede kritiktir.
Yetkili mahkeme: Normalde taşınmazın aynına (mülkiyet hakkına) ilişkin davalarda Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) gereği taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkili kabul edilir. Ancak anlaşmalı boşanma protokolünden doğan bu tip uyuşmazlıklarda Yargıtay farklı bir yaklaşım benimsemektedir. Protokoldeki taşınmaz devri yükümlülüğü, doğrudan ayni haktan ziyade kişisel bir alacak hakkından kaynaklandığı için, dava aynı yerdeki bir tapu davası gibi değil, sözleşmeden doğan bir alacak davası gibi değerlendirilir. Bu sebeple genel yetki kuralı uygulanır. Yani, davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi yetkili sayılır. Taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde dava açılması bu durumda gerekli görülmez. Örneğin protokolde İstanbul’daki bir evin devri taahhüdü varsa, davalı eş Ankara’da ikamet ediyorsa, dava Ankara’daki yetkili mahkemede açılabilir.
ANLAŞMALI BOŞANMA SONRASI TAPU DEVRİ YAPILMIYORSA NE YAPILMALI?
Anlaşmalı boşanma davalarında, taraflar mal paylaşımı ve diğer konularda mutabakata vararak bir protokol imzalarlar. Bu protokolde, eşlerden birine ait taşınmazın diğer eşe devredileceği kararlaştırılmış olabilir. Ancak bazı durumlarda, boşanma davası tamamlandıktan sonra tapu devri gerçekleşmeyebilir. Peki böyle bir durumda ne yapılmalıdır?
TAPU DEVRİNİN NEDEN YAPILMADIĞI TESPİT EDİLMELİ
Öncelikle, tapu devrinin neden gerçekleşmediğini anlamak önemlidir. Çoğu zaman problem;
Protokoldeki ifadelerin belirsizliği,
Tapu dairesine gerekli belgelerin sunulmaması,
Karşı tarafın taahhüdünü yerine getirmemesi
gibi nedenlerden kaynaklanır.
Tarafların imzaladığı anlaşmalı boşanma protokolü, mahkemece onaylandığında ilam niteliğinde belge haline gelir. Bu nedenle tapu devri yapılmazsa, protokol doğrudan hukuki delil olarak kullanılabilir.
Eğer tapu devri gerçekleşmediyse, ilk aşamada karşı tarafla iletişim kurarak protokoldeki yükümlülüğünü yerine getirmesini talep edebilirsiniz. Bazı durumlarda teknik veya evrak eksikliğinden kaynaklı basit sorunlar olabilir. Tapu müdürlüğü ile görüşüp eksiklik varsa tamamlamanız gerekir. Ancak karşı taraf yükümlülüğünü yerine getirmemekte ısrar ediyorsa, bu durumda hukuki süreç başlatılması gerekir. Tapu devri yapılmıyorsa, Aile Mahkemesi’nin onayladığı boşanma protokolü dayanak alınarak tapu iptal ve tescil davası açılabilir. Bu dava, Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülür. Mahkeme, protokoldeki hükmü dikkate alarak taşınmazın yeni malik adına tesciline karar verebilir.
Bu süreçte, protokolün ve boşanma kararının kesinleşmiş olması, ayrıca gerekli belgelerin tam hazırlanması önemlidir. Tapu devri işlemi yapılmadığında açılacak dava, hem aile hukuku hem de gayrimenkul hukuku yönünden uzmanlık gerektirir. Bu nedenle, sürecin sağlıklı ilerlemesi ve hak kaybı yaşanmaması için mutlaka bir boşanma avukatı veya gayrimenkul avukatı ile çalışılması tavsiye edilir. Bir avukat, protokolün doğru yorumlanmasını sağlayacak, gerekli belgeleri hazırlayacak ve davayı takip ederek hakkınızı almanıza yardımcı olacaktır.
Anlaşmalı boşanma sonrası tapu devri yapılmaması, taraflar açısından ciddi mağduriyetlere yol açabilir. Böyle bir durumda, önce iletişim yoluyla çözüm aranmalı, sonuç alınamazsa tapu iptal ve tescil davası açılmalıdır. Bu süreçte profesyonel destek almak, hakkınızı en kısa sürede elde etmenizi sağlar.
PROTOKOLÜN DELİL DEĞERİ
Anlaşmalı boşanmada tarafların imzalayıp hakimin onayına sunduğu protokol, boşanma kararının bir parçası haline gelir. Daha sonra ortaya çıkan uyuşmazlıklarda bu protokol son derece güçlü bir delil olarak kabul edilir. Yargıtay kararlarında, hakim tarafından onaylanmış boşanma protokolünün adeta mahkeme içi ikrar (duruşmada yapılan kabullere benzer) niteliğinde olduğu vurgulanmaktadır. Bu yönüyle protokol, kesin ve bağlayıcı bir delil sayılır. Çünkü protokol, hakim huzurunda tarafların özgür iradeleriyle beyan ettikleri ortak mutabakatın ürünüdür. Bu nedenle, protokol tarafları bağlar ve daha sonra tarafların protokoldeki beyanların aksini iddia etmeleri hukuken son derece güçleşir.
Örneğin, protokolde belirli bir taşınmazın “kullanımının davacı eşe bırakılacağı” yazıyorsa, mahkeme bu ifadeyi değerlendirirken tarafların asıl niyetine bakar. Bu durumda Yargıtay, böyle bir maddeyi mülkiyet devri vaadi olarak değil, davacı lehine bir oturma hakkı (sükna hakkı) tanındığı şeklinde yorumlamıştır. Yani, protokolün lafzından ziyade gerçek irade dikkate alınmış ve o ifadenin taşınmazın mülkiyetini değil sadece kullanımını devretmeyi amaçladığı sonucuna varılmıştır. Bu örnek, protokolün delil değerinin yüksek olmakla birlikte, mahkemenin gerektiğinde protokol metnini yorumlayarak gerçekte neyin kararlaştırıldığını araştırdığını gösterir.
DAVA ŞARTLARI
Geçerli protokolün varlığı: Tapu iptal ve tescil davası açılabilmesi için öncelikle anlaşmalı boşanma sürecinde taraflarca imzalanmış ve hakim tarafından onaylanarak geçerli hale gelmiş bir protokol bulunmalıdır. Protokol, bir sözleşme olarak genel geçerlilik koşullarını taşımalıdır: İçeriği hukuka, ahlaka, kamu düzenine veya emredici hükümlere aykırı olmamalıdır (Türk Borçlar Kanunu m.27); taraflar fiil ehliyetine sahip olmalı ve iradeleri sakatlanmamış olmalıdır. Eşlerden biri protokolü yanılma, aldatma veya korkutma (tehdit) sonucu imzaladığını iddia ediyorsa, bu durum protokolün geçerliliğini etkileyebilir.
Ancak böyle bir irade sakatlığı iddiası boşanma hükmü kesinleştikten sonra artık bu tapu davasında dinlenmez. İlgili eşin, protokolün iptali için ayrı bir dava açması gerekir. Uygulamada, protokol onaylandıktan sonra boşanma kararı kesinleşene kadar (temyiz süresi içinde) tarafların protokolden cayarak davayı çekişmeli hale getirme imkanı bulunduğundan, protokolün geçerliliğine dair itirazlar çoğunlukla boşanma aşamasında gündeme getirilmektedir.
Hakim onayı ve kararın kapsamı: Anlaşmalı boşanma protokolü, ancak aile mahkemesi hakiminin uygun bulup onaylaması halinde hukuki sonuç doğurur. Hakimin onayından geçmemiş bir protokol tarafları bağlamaz ve tek başına tapu iptali-tescil davasına dayanak yapılamaz. Protokol, mahkemece onaylanmamışsa ve özellikle bir taşınmaz devrini öngörüyorsa, bu durumda taşınmaz devri vaadini içeren bir sözleşmenin noterde resmi şekilde yapılması koşulu devreye girer.
Yani, hakim onayı olmadıysa protokol sadece bir taşınmaz satış vaadi sözleşmesi hükmündedir ve kanunen geçerli olabilmesi için noter huzurunda düzenlenmiş olmalıdır. Aksi takdirde, şekil şartı eksik olan böyle bir anlaşmaya dayanarak tapu devri talep edilemeyebilir. Dolayısıyla dava açısından en kritik şart, protokolün boşanma kararı veren mahkemece onaylanmış ve hükmün eki haline gelmiş olmasıdır.
Hakimin onayına ek olarak, protokoldeki taşınmaz devrine dair hükmün boşanma kararının hüküm kısmında (sonuç bölümünde) açıkça yazılmış olması idealdir. Zira kararın hüküm fıkrasında yer alan ifadeler, ilam niteliğinde olup doğrudan icra edilebilirlik sağlar. Ancak uygulamada bazı hakimler, protokol hükümlerini kararın hüküm fıkrasına tek tek yazmayıp “protokol, taraflarca aynen kabul edilmiştir” şeklinde atıf yaparak karar verebilmektedir.
Bu gibi durumlarda Yargıtay, protokol hükümlerinin hükme aynen geçirilmeyişini tek başına davanın reddi sebebi yapmamaktadır. Örneğin 2024 tarihli bir kararında Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, boşanma ilamında protokole dair ifade bulunmamasının davalı eşe bir kurtuluş yolu olamayacağını, protokolün hakim tarafından uygun bulunduğuna dair kayıtların veya duruşmadaki beyanların bile taşınmazı devretme yükümlülüğünü doğuracağını açıkça vurgulamıştır. Yani protokol metninin mutlaka hüküm kısmında yer alması gerekmese de, kararın gerekçesinde veya tutanaklarda hakimin protokolü onayladığına dair unsur olması yeterli görülmektedir.
Özetle, davanın temel şartları bakımından: Geçerli (hakim onaylı) bir protokol bulunmalı, protokolde öngörülen taşınmaz devri borcu ifa edilmemiş olmalı ve protokol hukuken boşanma kararına entegre edilmiş olmalıdır. Bu koşullar mevcutsa, protokole dayalı tapu iptal ve tescil davası açılarak hak talep edilebilir.
MAHKEMELERİN DEĞERLENDİRME KISTASLARI
Anlaşmalı boşanma protokolüne dayalı tapu iptal ve tescil davalarında, mahkemeler şekil şartlarının ötesine geçerek bazı maddi değerlendirme kıstaslarını göz önünde bulundurur. Yargıtay kararlarından izlenebilen başlıca kriterler şunlardır:
- Tarafların Gerçek İradesi: Mahkeme, protokolde yazılı ifadelere harfiyen bağlı kalmaktan ziyade, tarafların asıl ve ortak niyetini ortaya çıkarmaya çalışır. Özellikle protokoldeki bir hükmün kapsamı tartışmalıysa lafzi yoruma takılmadan, tarafların boşanma sırasındaki beyan ve amaçlarına bakılır. Yukarıda verdiğimiz örnekte olduğu gibi, “taşınmazın kullanımı bırakılacaktır” ifadesinin mülkiyet devri anlamına mı yoksa sadece kullanım hakkı mı sağladığı yorum yoluyla belirlenir. Bu sayede mahkeme, protokolün amacını adil şekilde hayata geçirmeye çalışır.
- Dürüstlük Kuralı ve Muvazaa: Taraflar arasındaki işlemlerde dürüstlük ilkesi (TMK m.2) ve muvazaa (danışıklı işlem) yasağı önemli değerlendirme kriterleridir. Davalı eş, protokoldeki yükümlülükten kaçınmak için boşanmanın muvazaalı (danışıklı) olduğunu – yani eşlerin aslında mal kaçırmak amacıyla anlaşmalı olarak boşandıklarını – ileri süremez. Hukuk düzeni “kimse kendi muvazaasından yararlanamaz” prensibini benimser. Yargıtay, eşlerin kendi aralarındaki danışıklı boşanma iddialarını dinlenmez bulmaktadır. Benzer şekilde, davalı eş protokolle üstlendiği borçtan kurtulmak niyetiyle taşınmazı üçüncü bir kişiye devrettiğini savunsa dahi bu savunma da muvazaa yasağına takılır. Mahkeme, böyle bir devir işleminin gerçekten alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapılıp yapılmadığını inceler. Muvazaa (gizli anlaşma) tespit edilirse, hukuk düzeni muvazaalı işleme geçerlilik tanımaz. Özetle, davalı kendi hileli davranışını bahane ederek sorumluluktan kurtulamaz.
- Protokoldeki Şartların İncelenmesi: Bazı protokollerde, taşınmaz devri belirli bir şarta bağlanabilir. Örneğin “taşınmazın devri, üzerindeki kredi borcu bittiğinde gerçekleştirilecektir” gibi bir kayıt olabilir. Mahkeme, böyle bir şart varsa onun gerçekleşip gerçekleşmediğini titizlikle araştırır. Şart henüz gerçekleşmemişse, devir borcunun ifa zamanı gelmemiş demektir; bu durumda dava erken (vadeden önce) açılmış sayılabilir. Uygulamada Yargıtay, protokolde öngörülen koşul gerçekleşmeden açılan davalarda öncelikle şartın gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Dolayısıyla, protokolde bir ön koşul varsa davacı eşin öncelikle o koşulun yerine gelip gelmediğini değerlendirmesi, eğer gelmemişse beklemesi gerekebilir. Aksi halde dava reddedilebilir.
ÖZEL DURUMLAR
Uygulamada, anlaşmalı boşanma protokolünden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davalarında bazı özel durumlar ve tartışmalar ortaya çıkabilmektedir:
- Muvazaa İddiası: Yukarıda değinildiği gibi, davalı eşin kendi muvazaalı davranışına dayanarak sorumluluktan kurtulmaya çalışması hukukça korunmaz. Örneğin eşlerin yalnızca mal kaçırmak amacıyla danışıklı biçimde boşanma kararı alıp protokol düzenledikleri iddiası mahkemede dinlenmez. Aynı şekilde, protokoldeki yükümlülükten kurtulmak için davalı eşin taşınmazı üçüncü bir kişiye devretmesi de muvazaalı bir işlem olabilir. Uygulamada, eğer böyle bir üçüncü kişiye devir söz konusuysa davacı eş genellikle bu kişiyi de davaya dahil ederek satışın danışıklı (mış gibi) olduğunu ileri sürer. Mahkeme, işlemin gerçek bir satış mı yoksa danışıklı bir devir mi olduğunu araştırır. Sonuçta, muvazaalı olduğu saptanırsa üçüncü kişiye yapılmış satış işlemi geçersiz sayılabilir ve tapu kaydı iptal edilerek taşınmaz eşe devredilir.
- Üçüncü Kişiye Satış ve Terditli Talep (Bedele Dönüşüm): Bazı durumlarda davalı eş, protokolde devretmeyi taahhüt ettiği taşınmazı dava öncesinde gerçekten üçüncü bir kişiye satmış olabilir. Eğer bu satış iyi niyetli bir üçüncü kişiye yapıldıysa ve muvazaalı değilse, artık taşınmazı aynen geri almak çoğu zaman mümkün olmaz. Bu durumda davacı eş, dava dilekçesinde terditli (kademeli) talep ileri sürerek, tapu tescili mümkün olmazsa taşınmazın bedelinin ödenmesini isteyebilir. Uygulamada bu, aynı dava dilekçesinde “öncelikle tapu iptal ile tescile, bu talep kabul görmezse taşınmazın üçüncü kişiye devredildiği tarihteki rayiç (piyasa) değerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi” şeklinde taleple sağlanır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi de yakın tarihli bir kararında, protokole konu taşınmaz üçüncü kişiye devredilmişse mahkemenin taşınmazın rayiç değerini tespit ederek davacıya ödenmesine karar vermesi gerektiğini belirtmiştir. Bu yaklaşım, aynen tescil imkânsızlaştığında davacının mahrum kaldığı değerin tazmin edilmesini sağlar. Uygulamada avukatlar, taşınmazın başkasına devredildiğini öğrendiklerinde dilekçelerinde terditli talebe yer vererek müvekkillerinin haklarını güvence altına almaktadır.
- Taşınmaz Üzerindeki İpotek veya Haciz: Protokolde devri kararlaştırılan taşınmaz üzerinde ipotek, haciz gibi takyidatlar (kısıtlayıcı şerhler) bulunması da sık rastlanan bir durumdur. Kural olarak bu tür takyidatlar mülkiyetin devrine engel teşkil etmez. Yargıtay, taşınmazın üzerindeki ipotek varlığının tek başına devri imkânsız hale getirmeyeceğini, dolayısıyla mahkemenin sadece ipotek bulunduğu gerekçesiyle tapu tescil talebini reddedip yerine bedel ödenmesine hükmetmesini hatalı bulmuştur. Başka bir deyişle, taşınmaz ipotekli de olsa devredilebilir; ipotek yeni malik bakımından aynen devam eder. Bu sebeple, davacı eş sırf taşınmazda banka ipoteği var diye bedel talebine mahkum edilmemelidir. Mahkeme, mümkünse tapu iptal ve tescile karar vermeli; ipotek veya haciz gibi şerhler tapu kaydında kalmaya devam edecektir.
- Harç ve Masraflar: Tapu iptal ve tescil davaları, değeri yüksek taşınmazlarla ilgili olsa bile nispi harca tabi değildir. Aile hukukundan kaynaklanmaları ve boşanma ilamına dayanmaları nedeniyle maktu harç (sabit harç) ödenerek açılmaları gerekir. Yargıtay, protokole dayalı bu tür davaların kendine özgü niteliği nedeniyle maktu harca tabi tutulacağını içtihat etmiştir. Nitekim aile mahkemesinin protokole dayalı tapu tescil talebini değerlendirirken nispi harç uygulaması, Yargıtay tarafından bozma nedeni yapılmıştır. Bu nedenle, davayı açarken harcın sabit miktar üzerinden yatırılmasına dikkat edilmelidir. Davanın sonunda da karar, taşınmaz değeri üzerinden harçlandırılmamalıdır. Aksi bir uygulama halinde Yargıtay kararıyla düzeltileceği unutulmamalıdır.
SONUÇ
Anlaşmalı boşanma protokolünden doğan tapu iptal ve tescil davaları, boşanma protokolünün hukuki niteliğine ve boşanma yargılamasındaki yerine göre şekillenen özel tür davalardır. Protokol, aile mahkemesince onaylanıp boşanma kararının ayrılmaz parçası haline gelmişse, sonraki aşamada protokol hükümleri taraflar için bağlayıcıdır ve güçlü bir delil teşkil eder. Mahkemeler, şeklen geçerli protokollerde bile tarafların gerçek iradesini, dürüstlük kuralını ve hakkaniyeti göz önünde bulundurarak karar vermektedir.
Davanın aile hukukundan kaynaklanması nedeniyle görevli mahkemenin doğru tespiti (Aile Mahkemesi mi yoksa Asliye Hukuk mu olacağı) hayati önem taşır. Aynı şekilde, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yerine genel yetkili mahkemede dava açılabileceği unutulmamalıdır. Protokol onaylanmamışsa veya resmi şekle uygun değilse, ne yazık ki tapu devri için bu davayı açmak mümkün olmayabilir. Bu durumda ancak genel hükümler çerçevesinde boşanmada mal paylaşımı davası veya katkı payı alacağı gibi talepler değerlendirilebilir.
Neticede, anlaşmalı boşanma protokolü ile kararlaştırılan mal paylaşımı taahhüdünün yerine getirilmemesi halinde, protokole dayalı tapu iptal ve tescil davası etkin bir hukuki yoldur. Bu dava sayesinde eş, protokolde kendisine vaat edilen taşınmazı elde etmeyi veya mümkün olmuyorsa değerini tazmin almayı hedefler. Sürecin sağlıklı ilerlemesi için hem aile hukuku hem de gayrimenkul hukuku alanında deneyimli bir uzman desteği almak, hak kayıplarını önlemek açısından faydalı olacaktır.

Anlaşmalı Boşanma Protokolünden Kaynaklanan Tapu İptal ve Tescil Davası
SIKÇA SORULAN SORULAR
Anlaşmalı boşanma protokolünde kararlaştırılan mal devri yapılmazsa ne olur?
Eğer anlaşmalı boşanma protokolü ile bir malın (örneğin bir evin) belirli bir eşe verileceği kararlaştırılmış ve boşanma gerçekleştikten sonra diğer eş bu malı devretmemişse, protokole dayanarak tapu iptal ve tescil davası açılabilir. Bu dava ile mahkemeden, ilgili taşınmazın mevcut tapu kaydının iptali ve protokolde hakkı olan eş adına tescili talep edilir. Kısaca, protokoldeki mal paylaşımı mutabakatı yerine getirilmezse mağdur eş, mahkeme kararıyla bunu zorla uygulatabilir.
Tapu iptal ve tescil davası nedir?
Tapu iptal ve tescil davası, bir taşınmazın tapu kaydının geçersiz hale getirilip doğru kişi adına yeniden kayıt yapılması (tescil edilmesi) için açılan davadır. Boşanma protokolünden kaynaklanan durumlarda bu dava, protokol gereği devredilmesi gereken taşınmaz mülkiyetinin zorla karşı tarafa geçirilmesini sağlamaya yöneliktir. Örneğin protokolde evin kadına bırakılacağı yazıyorsa ancak koca evi devretmiyorsa, kadın bu davayı açarak tapu kaydının iptalini ve kendi adına tescilini talep eder.
Protokolden doğan tapu iptal davasına hangi mahkeme bakar?
Bu davaya kural olarak Aile Mahkemesi bakar. Çünkü anlaşmalı boşanma protokolü, aile hukuku kapsamındadır. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde dava, Aile Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesinde görülür. Ancak dikkat: Eğer protokol boşanma davasında hakime sunulmamış veya hakim tarafından onaylanmamış ise (yani boşanma ilamının eki değilse), artık aile hukuku sayılmaz. Bu durumda protokol, normal bir sözleşme gibi değerlendirileceğinden görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olacaktır.
Dava, taşınmazın bulunduğu yerdeki mahkemede mi açılmalıdır?
Genellikle taşınmaz davaları taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır; ancak anlaşmalı boşanma protokolü kaynaklı davalarda durum farklıdır. Yargıtay içtihatlarına göre, protokolden doğan tapu devri yükümlülüğü kişisel bir alacak hakkı niteliğindedir. Bu nedenle genel yetki kuralı uygulanır: Dava, davalı eşin yerleşim yerindeki aile mahkemesinde açılabilir. Yani taşınmaz örneğin farklı bir şehirde olsa bile, davalı nerede ikamet ediyorsa oradaki Aile Mahkemesi yetkili kabul edilir. Taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılması zorunlu değildir.
Boşanma protokolü hakim tarafından onaylanmazsa ne olur?
Hakim onayı olmadan protokol, boşanma hükmünün parçası haline gelmez. Bu durumda protokol, taraflar arasında sıradan bir anlaşma niteliğindedir ve aile mahkemesi kapsamında değerlendirilemez. Özellikle protokolde bir taşınmaz devri öngörülüyorsa, bu satış vaadi ancak noterde resmi şekilde yapılmışsa geçerli sayılır. Hakimce onaylanmamış ve noter şartını da taşımayan bir protokole dayanarak taşınmaz devri talep etmek mümkün olmayacaktır. Böyle bir durumda protokole dayalı tapu tescil davası açılamaz; eşin hakkını araması için genel hükümlere göre farklı bir dava (örneğin mal paylaşımı davası veya alacak davası) açması gerekebilir.
Protokoldeki taşınmaz devri bir şarta bağlıysa dava açılabilir mi?
Protokolde, taşınmaz devrinin belirli bir şart gerçekleştiğinde yapılacağı belirtilmiş olabilir (örneğin “evin devri, kredi borcu bitince gerçekleşecektir” gibi). Eğer böyle bir şart varsa, öncelikle bu şartın gerçekleşmiş olması gerekir. Şart henüz gerçekleşmedi ise, henüz devrin zamanı gelmediği için dava açmak erken olacaktır. Bu durumda mahkeme, davanın erken (vadesi gelmemiş bir alacak için) açıldığını değerlendirip reddedebilir. Bu nedenle, protokoldeki koşulun yerine gelip gelmediği kontrol edilmeli; şart gerçekleştiğinde dava açılmalıdır.
Eşim protokole rağmen taşınmazı başkasına sattı, ne yapabilirim?
Davalı eş, protokolde devretmeyi taahhüt ettiği taşınmazı boşanma sonrasında bir üçüncü kişiye satmış olabilir. Bu durumda iki ihtimal vardır:
- Eğer üçüncü kişiye satış işlemi sizin hakkınızı engellemek amacıyla danışıklı yapıldıysa (muvazaalı satış), dava dilekçenizde üçüncü kişiyi de dahil ederek bu satışın geçersiz olduğunu ileri sürebilirsiniz. Mahkeme satışın muvazaalı olduğunu tespit ederse tapu iptali yapıp taşınmazı yine sizin adınıza tescil edebilir.
- Eğer satış gerçekten iyi niyetli bir üçüncü kişiye yapılmışsa ve iptali mümkün görünmüyorsa, bu durumda dava dilekçenizde alternatif talep olarak taşınmazın bedelini isteyebilirsiniz. Mahkeme, taşınmazın satış tarihindeki piyasa değerini hesaplayıp bu tutarın size ödenmesine karar verebilir. Böylece, taşınmazı aynen alamazsanız dahi parasal karşılığını talep edebilirsiniz.
Taşınmaz üzerinde ipotek varsa tapu iptal davası açılabilir mi?
Evet, taşınmazın üzerinde banka ipoteği veya haciz gibi şerhler bulunması davayı açmaya engel değildir. İpotekli bir taşınmaz, ipoteğiyle birlikte devredilebilir. Mahkeme, ipotek var diye tapu tescil talebini reddetmemelidir. Bu durumda karar verilirse, taşınmaz ipotekli haliyle yeni malik adına tescil edilir; ipotek hakkı alacaklı lehine tapuda kalmaya devam eder. Yani ipotek, o malın devrine mani olmaz. Siz tapuyu aldıktan sonra da ipotek borcu ödenene dek ipotek sürer. Özetle ipotek veya haciz, davayı kazanıp tapuyu almanıza tek başına engel teşkil etmez.
Tapu iptal ve tescil davasında harç ne kadardır?
Bu dava, bir mal paylaşımı anlaşmazlığından doğduğu için maktu harç ile açılır. Yani davayı açarken taşınmazın değeri üzerinden yüksek bir harç ödemezsiniz; sabit (nispeten düşük) bir başvuru harcı ödenir. Aynı şekilde, davayı kazandığınızda karar için nispi harç hesaplanmaz. Örneğin evin değeri çok yüksek olsa bile, dava aile hukuku kaynaklı olduğu için harç maktu olacaktır. (Güncel maktu harç tutarları her yıl belirlendiğinden, avukatınıza veya mahkeme veznesine danışarak o yılki tutarı öğrenebilirsiniz.) Kısaca bu dava, normal bir tapu davası gibi değerlendirilmeyip anlaşmalı boşanmanın devamı sayıldığından cep yakan harçlar söz konusu değildir.
Bu davayı açmak için bir süre sınırı var mı?
Boşanma protokolünden kaynaklanan tapu devri yükümlülüğü için kanunda özel bir hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Ancak genel olarak, protokole dayalı talepler 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olabilir. Yani eşiniz protokoldeki yükümlülüğü yerine getirmediyse, en geç 10 yıl içinde tapu iptal ve tescil davasını açmanız tavsiye edilir. (Türk Borçlar Kanunu’na göre sözleşmeden doğan borçlarda zamanaşımı genellikle 10 yıldır.) Boşanma kararınız kesinleştikten sonra mümkün olan makul bir süre içinde harekete geçmek hak kaybını önlemek açısından en iyisidir. Çok uzun süre beklenip dava açılmazsa, karşı taraf zamanaşımı itirazında bulunabilir. Bu nedenle, protokol uygulanmadığında vakit kaybetmeden yasal yollara başvurmak önemlidir.
Anlaşmalı boşanma protokolü ile normal mal paylaşımı davası farklı mı?
Evet, farklıdır. Anlaşmalı boşanma protokolü, boşanma sırasında tarafların mal paylaşımı da dahil her konuda uzlaşıp bunu yazılı hale getirmesidir. Bu protokol hakimin onayıyla hüküm haline gelir ve boşanma sonrası aynen uygulanması beklenir. Protokol uygulanmazsa yukarıda anlattığımız özel tapu tescil davası açılır.
Boşanmada mal paylaşımı davası ise (mal rejimi tasfiyesi davası olarak da bilinir) anlaşmalı boşanma olmadığında veya protokolde kararlaştırılmayan mal talepleri için açılan ayrı bir davadır. Mal paylaşımı davasında eşler arasındaki edinilmiş mallar genel hükümlere göre paylaştırılır; bu dava nisbi harca tabidir ve daha kapsamlı bir hesaplama süreci içerir. Özetle, protokol varken işler daha kolay ve protokole göre yürür; protokol yoksa mal paylaşımı için ayrı bir dava süreci gerekir. Her iki durumda da Aile Mahkemesi görevli olmakla birlikte, protokole dayalı davalar daha spesifik ve protokol şartlarıyla sınırlıdır.

