İmar ve çevre hukuku şehirleşme sürecinde önemli bir rol oynar ve çevresel etkilerin en az seviyeye indirilmesi amacıyla çevre koruma ve sürdürülebilirlik gibi temel alanlarda hem bireyleri hem de toplumu ilgilendiren düzenlemeler getirir. İmar planlarından çevre kirliliğine kadar geniş bir yelpazeye yayılan bu alandaki düzenlemeler şehirlerin gelişimini ve çevrenin korunmasını sağlamak için belirli uygulamalar ve cezai yaptırımlar öngörmüştür. Bu yazıda imar ve çevre hukukunun temel unsurlarını ele alırken bir yandan da imar ve çevre hukuku alanında karşılaşılan hukuki meseleleri ele alacağız.
Randevu Alın
İmar ve Çevre Hukuku Hakkında Yazılarımız
İMAR HUKUKU NEDİR? TANIMI VE KAPSAMI
İmar hukuku bir arazi veya arsa üzerinde yapılması planlanan resmi ya da özel yapıların kullanım amaçlarını ve türlerine göre hangi özelliklere sahip olması gerektiğini belirleyen kurallar olarak tanımlanabilir. İmar hukuku dalı kamu veya özel sektöre ait tüm yapılaşma faaliyetlerini kapsar ve düzenlenen alanlarda çevre ve sağlık koşullarını uygun yapılaşmayı hedefler.
İmar planları yapılaşmanın hangi bölgelerde yoğunlaşacağını ve nasıl şekilleneceğini belirleyerek fiziksel çevrenin insan ve aile yaşamına uygun hale getirilmesi, toprağın en verimli şekilde kullanılması ve şehirlerin estetik değerlerinin artırılması gibi amaçları içerir. Kapsadığı alanının büyüklüğüne ve de hedeflerine göre imar planları bölge planları ve imar planları olarak ikiye ayrılırken imar planları ise detaylarına göre nazım planları ve uygulama imar planları şeklinde ikiye ayrılır.
İMAR PLANLARI VE İMAR UYGULAMALARI
İmar planları, imar uygulamasına yönelik parselasyon çalışmalarını gerçekleştirerek kentsel gelişim ve dönüşüm projelerini hayata geçirerek bu süreçte kültürel sosyal ve ekonomik altyapının oluşturulmasına zemin hazırlar ve kadastral parseller imar mevzuatına uygun şekilde düzenlenir. Tevhit, ifraz gibi yöntemlerle imar parselleri oluşturulur. İmar parselleri, imar adaları içinde yer alan kadastro parsellerinin, İmar Hukuku, imar planı ve ilgili yönetmeliklere uygun şekilde düzenlenmiş haline verilen ismidir.
Ayrıca imar planları yalnızca mevcut uygulamaları temellendirmekle kalmayıp aynı zamanda ilgili bölgeye dair geleceğe yönelik imar faaliyetlerinin hukuki süreçlerinde bir yol haritası sunarak planlama ve uygulama arasındaki bağlantıyı kurar ve uzun vadeli kentsel gelişim hedeflerini destekler.
İmar uygulaması ise özel mülkiyete ve kamuya ait taşınmazların çevresel, kültürel ve ekonomik kriterlere göre düzenlenmesini amaçlayan idari süreçtir. Bu idari süreç kentsel gelişim ve şehir planlamasının temelini oluşturur. İmar uygulamaları şehirlere sürdürülebilir bir yaşam alanı kazandırırken insanların temel ihtiyaçlarını şehir sınırları içinde karşılamalarını sağlar.
Şeffaf ve öngörülebilir imar uygulamaları toplumsal fayda yaratır ve yatırımcılar için güvenli bir alan oluşturur. Ayrıca imar uygulamaları kalabalık şehirlerde yaşam alanlarını düzenler ve tarla gibi arazileri yapılaşmaya uygun hale getirir. Nitelikli imar uygulamaları şehirlerin gelişmesine katkı sağlarken kötü tasarlanmış uygulamalar toplumsal sorunlara ve imar hak kayıplarına sebep olabilir.
ÇEVRE HUKUKU NEDİR? AMACI VE İLKELERİ
Çevre hukuku toplumsal gelişmelerle doğrudan ilişkilenen ve hukuk sisteminde kendine özgü bir yeri olan alandır. Anayasada çevreye özel bir vurgu yapılır. Anayasanın 56.maddesine göre “Herkes sağlıklı ve dengeli biri çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi koruma, çevre sağlığını geliştirme ve çevre kirliliğini önleme hem devletin hem de vatandaşların görevidir.” Bu yükümlülük hem devletin hem de vatandaşların sorumluluğundadır.
Çevre hukukunun temel amacı, çevrenin korunmasıdır. Anayasamız ve Çevre Kanunu, çevrenin iyileştirilmesi, geliştirilmesi ve kirliliğin önlenmesi gibi hedeflerle bu amacı destekler ve pekiştirir.
Çevre hukukunda yer alan ilkeler, çevre hukuku uygulamalarının gelişimine katkı sağlar, ortaya çıkan sorunlara çözüm getirir, yenilikçi yapıyı güçlendirir ve yasama süreçlerine yön verir. Çevre hukukunun ilkeleri şu şekildedir:
1.Önleme
2.İş birliği ve eşgüdüm
3.Entegrasyon
4.Katılım
5.Kirleten öder
6.İhtiyattır.
Çevre sorunlarının çözümünde çevre hukuku, önemli bir araçtır. Bu bağlamda, çevre hakkı kavramı ortaya çıkar. Çevre, tüm insanları ilgilendiren bir konu olduğu için çevre hakkı, bir insanlık hakkıdır. Türk Anayasası’nın 56. Maddesinde çevre hakkı, sağlık hakkıyla birlikte düzenlenmiş olup madde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu, devlete vatandaşlara çevre sağlığını koruma, çevreyi geliştirme ve kirliliği önleme gibi yükümlülükler getirir.
Yaşama hakkı, negatif statü hakkı olarak tanımlanabilir; yani devletin kimseyi öldürmemesi, yaralamaması ve başkalarının zarar vermesine engel olması gerektiği anlamına gelir. Bu hak, sağlıklı ve temiz bir çevrenin sağlanmasını da kapsar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, çevreyi yaşama hakkının bir parçası olarak kabul etmektedir. Bu nedenle, devletler çevreyi koruma konusunda sadece negatif değil, pozitif yükümlülüklerini de yerine getirmek zorundadır. Bu süreçte, devletlerin etkili çevre politikaları geliştirmesi ve ekolojik gerçekleri dikkate alması gerekmektedir.
İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ DAVALARI VE SÜREÇLERİ
Geçmişte hazırlanan imar planları, günümüz ihtiyaçlarını karşılamadığı zaman, bunu aşmak için yeniliklere ihtiyaç duyulur ve ihtiyaca yönelik yenilikler, imar planı tadilatları yoluyla yapılır. İmar planı değişikliği, hem özel hukuk kişilerini hem de tüzel kişileri bağlayıcı hukuki sonuçlar doğurur. İmar planı değişikliği için belirli şartlar gereklidir:
- Yeterli plan müellifinin bulunmaması
- Şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırılıklar
- İmar planı tadilatı ile tek bir alanda fonksiyonel değişiklik yapılarak plan bütünlüğünün bozulması
- Yeni yapılan veya değiştirilen imar planlarının üst ölçek planlara uymaması
- İmar planı değişikliğine ilişkin usul kurallarına uyulmaması
- Resmi kurum alanlarındaki yatırımcı görüşlerinin alınmaması
- Eşdeğer alan ayrılmaması
İmar planı, düzenleyici bir idari işlemdir ve birçok Danıştay kararında da bu durum vurgulanmıştır. İdari işlemler, idarenin takdir yetkisiyle değiştirilebilir ancak imar planı değişikliği, bazı şartlara ve mevzuatta belirlenen sınırlamalara tabiyken imar planı değişikliği genellikle istisna olarak kabul edilir. Ancak esas olan planlamanın değiştirilmesidir.
Hukuk devleti ilkesine göre idari işlemlerin hukuka uygunluğu yargı denetimine tabidir. İmar planı değişiklikleri de bu denetim kapsamındadır ve idari yargı tarafından incelenir. İdarelerin mevzuata aykırı olarak imar planı değişikliği yapması halinde bu değişiklikler mahkemelerde görüşülür.
İmar planı değişikliğine karşı hakları ihlal edilmiş olan kişiler veya ilgili tüzel kişiler dava açabilir. İtiraz süresi imar kanununa göre 1 ay süreyle yapılabilirken itirazın reddedildiği durumda dava açma süresi başlar. İmar planı değişikliği ile ilgili dava açma süresi 60 gündür ve tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar.
İMAR KİRLİLİĞİ VE KAÇAK YAPILAR
İmar kirliliğine neden olma suçu, belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi alanlarda, İmar Hukukuna aykırı yapı inşası veya altyapı hizmetlerinin sağlanması yoluyla işlenir. İmar kirliliğine neden olma suçu, Türk Ceza Kanunu (TCK) 184. Maddesi altında “Çevreye Karşı Suçlar” başlığıyla düzenlenmiş olup topluma zarar verdiği için mağduru toplumdur.
İmar kirliliği suçu unsurları şu şekildedir:
- Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı bina yapmak (TCK m. 184/1),
- Ruhsatsız inşaatlara altyapı bağlantısı sağlanmasına izin vermek (TCK m. 184/2),
- Yapı kullanma izni alınmamış binalarda sanayi faaliyeti yapılmasına izin vermek (TCK m. 184/3).
Mevzuata aykırı, yapı ruhsatı alınmamış ya da yapı ruhsatı alınmış olmasına rağmen imara uygun olmayan yapıya kaçak yapı denir. Yapı ruhsatiyesi, bina inşası veya tadilatı için idari otoritelerden alınan bir izindir. TCK 184. Maddesinin birinci fıkrası, yalnızca belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerlerdeki binaları kapsar.
Bina inşaatına esaslı tadilat yapılması, yapının taşıyıcı sistemini değiştirmemesi veya alan artışı sağlamaması halinde ruhsatsız yapılabilir ama taşıyıcı unsurların değişmesi veya yapının kullanım amacının değiştirilmesi imar kirliliği suçuna yol açar. Binanın kullanım durumu, suçun oluşumunu etkilemez; ancak ruhsata aykırı kullanımda bu suç uygulanmaz.
KAMULAŞTIRMA VE KAMULAŞTIRMA DAVALARI
Kamulaştırma, devletin kamu yararını gerekçe göstererek, bir kişinin özel mülkiyetindeki taşınmazı rızasına başvurmadan alması işlemidir. Kamulaştırma yapacak olan idare, taşınmazın bedelini ödeyerek, o mal üzerinde hak sahibi olur.
Kamulaştırma işleminin gerçekleştirilebilmesi için belirli şartların varlığı gerekir. Bu şartlar:
- Kamulaştırma sadece yetkili idare tarafından yapılabilir.
- Kamulaştırma için bir kamu yararı bulunmalıdır.
- Kamulaştırma konusu özel mülkiyete ait bir taşınmaz olmalıdır.
- Kamulaştırılan taşınmazın bedeli peşin olarak ödenir.
- Kamulaştırma, yasal esaslara göre yapılır.
Şeklindedir.
Kamulaştırma süreci, adli ve idari yargı aşamalarından oluşur. Kamulaştırmaya ilişkin davalar
1.Bedel tespiti,
2.Tescil davası
3.İptal davası olarak açılabilir.
Adli yargı aşamasında, taşınmazın bulunduğu yerin asliye hukuk mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılır. Bu süreç, İmar Hukuku ve çevre hukuku kanunları ve içtihatlarına uygun şekilde işletilmelidir. Adli yargı sürecinin tamamlandıktan sonra idari yargı aşamasında iptal davası açılabilir. İptal davası asliye hukuk mahkemesinde görülen bedel tespiti davası için bekletici mesele oluşturur ve idari yargıdaki yürütmenin durdurulması kararı alınabilir.
KENTSEL DÖNÜŞÜM SÜRECİ VE DAVALARI
Kentsel Dönüşüm, şehrin bir bölümünün, bir yaşam alanının veya ciddi anlamda şehrin büyük bir kısmının bir proje kapsamında yıkılarak yerine yeni bir yaşam alanının inşa edilmesidir şeklinde kısaca söylenebilir. Kentsel dönüşümde temel amaç, olası deprem ve diğer çeşitli afetlere karşı olan risklerin belirlenmesi, bu risklere yönelik adımlar atılması, afetlerle karşılaşıldığında bu afetlerin getireceği tahribatı minimuma indirmektir. Kentsel dönüşüm her şeyden önce kamusal bir proje olmakla birlikte çok ciddi araştırmalara tabi tutulması gerekir.
6 Şubat 2023 günü yaşanan depremler, ülkemizin bir deprem ülkesi olduğunu bizlere oldukça acı bir şekilde hatırlatmış, kentsel dönüşüm gibi afetlere karşı önlem alma açısından da bilhassa sınıfta kaldığımızı göstermiştir. Bu nedenle kentsel dönüşüm ve diğer önlemler ivedilikle alınmalı, yurttaşlarımızın can ve mal güvenliğini en etkili şekilde sağlanmalıdır.
Konuyla ilişkili olarak daha detaylı bilgi için “Riskli Yapılarda Kentsel Dönüşüm Süreci“ ve “Kentsel Dönüşüm Nedir?” başlıklı yazılarımızı inceleyebilirsiniz.
Risk tespiti raporları idari işlem niteliğindedir. 2709 sayılı T.C Anayasası m.125/1’e göre yapı malikleri, riskli yapı tespitine yönelik yaptıkları itirazın reddine ilişkin karara veya doğrudan risk tespitine karşı idari dava açabilirler. Ayrıca riskli alan tespitine ilişkin karar Cumhurbaşkanı tarafından alındığından bu karara karşı açılan davalarda ivedi yargılama usulü uygulanacaktır.
Dava açma süresi yapılmış olan idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün olarak belirtilmiştir.
Taşınmazlara ilişkin olarak açılacak idari davalarda İYUK m.34/1 ile özel yetki şartı getirilmiştir. İlgili hükme göre taşınmaz mallara ilişkin açılan idari davalarda yetkili mahkeme, taşınmazın bulunduğu yer idare mahkemesidir.
Riskli alan kararı ise Cumhurbaşkanı kararı ile alınır. 2575 sayılı Danıştay Kanunu m. 24/1’de Cumhurbaşkanı kararlarına karşı açılacak davalarda Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak görevlendirildiği belirtilmiştir. Kısacası riskli alan tespitine karşı açılan iptal davalarında görevli ve yetkili mahkeme Danıştay’dır.
Cumhurbaşkanı tarafından alınan riskli alan kararının bir sonucu olarak diğer idari makamlarca yapılan işlemlere uygulama işlemi denir. Uygulama işlemlerine karşı açılacak olan davalarda görevli mahkeme idare mahkemesi, yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
ÇEVRE HUKUKUNDA TAZMİNAT VE SORUMLULUK DAVALARI
Çevreye verilen zararlardan dolayı çevre hukuku çerçevesinde açılacak olan tazminat davaları, genel anlamda çevre kirliliği veya doğal kaynakların kirletilmesi sonucu oluşan zararları tazmin etmeyi amaçlar. Çevre hukuku davaları unsurları:
- Zararı veren tarafın kusuru
- Meydana gelen zararın boyutu
- Meydana gelen zararda sorumluluğun kimde olduğudur.
Çevre hukuku kapsamında sorumluluk davaları, çevreyi kirleten veya doğal dengeyi bozan eylemlerde bulunan kişi ya da kuruluşların sorumluluğunu belirler. Bu sorumluluk, çeşitli çevre hukuku ilkeleri ile belirlenir:
- Kirleten Öder İlkesi: Çevreye zarar veren kişi ya da kuruluş, bu zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
- Sorumluluk Türleri: Çevre suçlarına yönelik sorumluluk, cezai sorumluluk ve idari sorumluluk olarak iki şekilde olabilir. Ayrıca, çevre kirliliği sonucu ortaya çıkan zararlardan dolayı haksız fiil sorumluluğu da söz konusu olabilir.
- Sürekli Sorumluluk: Çevreye verilen zarar bazen geçici olmayıp, uzun vadede çevresel tahribata yol açabilir. Bu durumda, zarar veren kişi veya kuruluş, zararın süregeldiği her an sorumlu tutulabilir.
HAVA, SU VE TOPRAK KİRLİLİĞİ DAVALARI
Hava, su ve toprak kirliliği çevreye zarar veren kirletici maddelerin atmosfere, su kaynaklarına ve topraklara karışmasıyla ortaya çıkar ve de çevre ve sağlık problemlerine yol açabilir. Çevre hukuku kirliliği engellemeyi amaçlayan yasal düzenlemelere sahiptir. Bu sebeple kirliliğe yol açan kişi ve kuruluşlara karşı çeşitli hukuki yollarla dava açılabilir. İlgili davalar genellikle çevreyi kirleten faaliyetleri durdurma, zararın tazmini, kirleticiye karşı cezai yaptırımlar gibi sonuçlar doğurur.
ÇEVRE HUKUKUNDA MÜEYYİDELER VE CEZAİ YAPTIRIMLAR
Türk Ceza Kanunu’nda, çevreyi kirleten veya zarar veren faaliyetlerle ilgili cezai yaptırımlar düzenlenmiştir. İlgili bazı düzenlemeler şunlardır:
- Çevreyi Kirletme Suçu (TCK Madde 181): Hava, su veya toprak kirliliğine neden olan kişilere hapis veya adli para cezası verilebilir.
- Taksirle Çevreyi Kirletme (TCK Madde 182): Çevreye zarar veren bir eylem dikkatsizlikle yapılmışsa, daha hafif cezalar uygulanabilir.
- Çevreyi Tehlikeye Atma: Tehlikeli maddelerle yapılan çevre suçlarına daha ağır cezalar uygulanabilir.
- Haksız Zenginleşme (TCK Madde 232): Çevreyi kirletenler, kirlettiği çevreyi temizlemek için yapılan harcamalardan kazanç elde edemez.
Çevreyi korumaya yönelik düzenlemeler belirli cezaları öngörmüştür. Bu cezalar genellikle para cezası veya hapis cezası şeklinde belirlenmiş olsa da çevreyi kirleten kişi veya kurumlar için ceza türleri şunlardır:
- Hapis Cezası: Çevreye zarar veren eylemler sonucunda, suçun türüne göre, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilebilir.
- Para Cezası: Çevreyi kirletenlere, çevre zararının büyüklüğüne ve suçun ciddiyetine göre ağır adli para cezaları uygulanabilir.
- Faaliyet Durdurma: Çevreye zarar veren kişi veya kurumların faaliyetlerini durdurmaları istenebilir. İlgili kurumlardan alınacak idari izinler, belirli bir süre askıya alınabilir veya iptal edilebilir.
ÇEVRE KORUMA KANUNU KAPSAMINDA İDARİ DENETİM
Çevre koruma kanunu kapsamında yapılan idari denetimler, çeşitli yönetmelikler ve düzenlemelerle desteklenir. Bu kanuna bağlı olarak çevreyi kirleten faaliyetleri izlemek ve denetlemek amacıyla çıkarılan başlıca yönetmelikler şunlardır:
YÖNETMELİK | AÇIKLAMA | DENETİM ALANLARI VE ÖZELLİKLERİ |
ÇEVRE DENETİMİ YÖNETMELİĞİ | Çevre kirliliği yaratan faaliyetlerin denetimi için olan esasları belirleyen yönetmeliktir. | · Çevre denetim görevlilerinin yetkileri · Kirletici faaliyetlerin kontrolü · Denetim sonuçlarına göre müeyyideler |
ATIK YÖNETİMİ YÖNETMELİĞİ | Atıkların yönetimi toplanması taşınması ve yok edilmesi ile ilgili düzenlemeleri barındırır | · Atık üreticilerinin ve taşıyıcılarını denetleme Atıkların çevreye zarar vermeden yönetilmesi · İzin alma ve raporlama zorunluluğu |
SU KİRLİLİĞİ KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ | Su kaynaklarını kirleten faaliyetlerin kontrolü ile ilgili yönetmeliktir. | · Sanayi ve tarım faaliyetlerinin denetimi · Su kirliliği yaratabilecek faaliyetlerin takip edilmesi · Su kirliliği limitlerinin aşılmaması için takibinin yapılması |
HAVA KALİTESİ YÖNETMELİĞİ | Hava kirliliğine neden olan kaynakların belirlenmesini ve takibini sağlar. | · Sanayi tesislerinin emisyonları · Taşıma faaliyetlerinin hava kirliliği üzerindeki etkilerini araştırılması · Emisyon ölçümleri ve raporlamaları |
TEHLİKELİ ATIKLARIN YÖNETİMİ YÖNETMELİĞİ | Tehlikeli atıkların çevreye zarar vermemesi için nasıl yönetileceğinin belirlenmesi. | · Tehlikeli atıkların sınıflandırılması ve yönetimi · Atıkların depolanması, taşınması ve yok edilmesine yönelik denetimler · İzin ve izlenebilirlik |
ÇEVRE DENETİMİ VE İZİNLER YÖNETMELİĞİ | Çevreye zarar verebilecek faaliyetlerin hizmet tabi olması ve denetlenmesi. | · Çevre izni alınması gereken faaliyetler · Çevre izni ve denetim raporlarının kontrolü · İzin alınmayan faaliyetlere ilişkin ceza yaptırımlarının uygulanması |
GÜRÜLTÜ KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ | Gürültü kirliliği yaratan faaliyetlerin denetimini sağlama. | · Sanayi inşaat ve taşıma faaliyetlerinin gürültü seviyelerinin belirlenmesi · Belirlenen limitlerin üzerindeki gürültü için öngörülmüş olan cezaların uygulanması |
ÇEVRE CEZALARINA İTİRAZ USULLERİ
Çevre cezalarına itiraz 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 25.maddesine göre cezanın tebliğinden itibaren en geç 30 gün içerisinde idare mahkemesine yapılmalıdır. Ancak bu itiraz cezanın tahsilatını durdurmayacaktır.
Ödeme süresi idari para cezalarının düzenlendiği diğer özel kanunlarda belirtilen sürelerle belirlenir. Özel kanunlarda ödeme süresi belirtilmeyen idari para cezaları Kabahatler Kanunu’nun 26.maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmelidir.
İMAR VE ÇEVRE HUKUKU AVUKATI OLARAK VERDİĞİMİZ HİZMETLER
Harbiye Hukuk Bürosu olarak imar ve çevre hukuku alanında uzmanlaşmış avukatlarımızla müvekkillerimize etkili ve çözüm odaklı hizmetler sunuyoruz. İmar planlarına aykırılık, inşaat izinleri, çevre kirliliği davaları ve çevre cezalarına itiraz gibi konularda hukuki danışmanlıkla temsil sağlıyoruz.
SIKÇA SORULAN SORULAR
İmar Hukuku Konuları Nelerdir?
İmar hukuku şehirleşme ve yapılaşma süreçlerini düzenleyen bu süreçleri düzenlerken hakları ve yükümlülükleri belirleyen bir hukuk dalıdır. İmar hukuku, imar planları, inşaat ruhsatları, yapılaşma, bölgeleme ve yapı denetimi gibi konuları içerir.
İmar Hukuku Neleri Kapsar?
İmar hukuku, imar planlarının hazırlanması ile yapı ruhsatlarının verilmesi, yapılaşmanın denetlenmesi, çevre düzeni, şehircilik planlaması ve inşaatlara ilişkin düzenlemeleri içerir
İmar Planına Karşı Kimler Dava Açabilir?
İmar planına karşı dava açabilecek kişiler doğrudan etkilenmiş olan kişiler veya çevresel etkilerden zarar görebilecek kişilerdir
Çevre Hukukunun Temel İlkeleri Nelerdir?
Çevre hukukunun temel ilkeleri önleme, iş birliği ve eşgüdüm, entegrasyon, katılım, kirleten öder ve ihtiyattır.
Çevre Hukukunun Amacı Nedir?
Çevre hukukunun amacı Doğal kaynakları koruyarak insan sağlığını güvence altına almak çevre kirliliğini önlemek ve ekosistemlerin sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Bu şekilde çevreye duyarlı bir toplumun oluşması sağlanır.
Çevre Hukuku Hangi Hukuk Dalına Girer?
Çevre hukuku kamu hukuku dalıdır hatta idari hukuku idari yargı ve ceza hukuku ile sıkı bir ilişki içindedir.
Çevre Kirletenleri Kime Şikâyet Edilir?
Çevreyi kirletenler yerel belediyelere, Çevre, Şehircilik Ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na veya Çevre Ve Şehircilik İl Müdürlüklerine şikayet edilebilir.
Kentsel Dönüşüm Olması İçin Şartlar Nelerdir?
Kentsel dönüşüm olması için aranan şartlardan öncelikli olan alanın riskli yapı olarak tespit edilmiş olmasıdır ayrıca ilgili yerel yönetim kentsel dönüşüm projeleri hazırlamalı ardından bu projeler halkın rızasıyla ve devletin desteğiyle ilgili kanun ve yönetmeliklere uygun olarak uygulanmalıdır.