Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım alacaklısı (bakıma muhtaç kişi) ile bakım borçlusu (bakım hizmetini üstlenen kişi) arasında kurulan özel bir anlaşmadır. Bu sözleşmeyle bakım alacaklısı, bir malvarlığını (genellikle bir taşınmazı) bakım borçlusuna devretmeyi taahhüt eder. Karşılığında bakım borçlusu da bakım alacaklısına yaşamı boyunca bakma, gözetme ve ihtiyaçlarını karşılama yükümlülüğünü üstlenir. Bu yönüyle ölünceye kadar bakma sözleşmesi, ivazlı (karşılıklı edimli) bir sözleşmedir ve amaç, yaşlılık veya hastalık döneminde bir kişinin bakımının güvence altına alınmasıdır. Sözleşme, Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olsa da aslında miras sözleşmesi niteliğindedir ve bu nedenle resmi şekilde yapılması geçerlilik şartıdır[1].
Bu sözleşmeyle bakım alacaklısı, hayatının geri kalanında bakım ve ilgiyi garanti altına alırken; bakım borçlusu da genellikle bir mal veya taşınmazın mülkiyetini elde eder. Halk arasında “tapuda bakım sözleşmesi” olarak da anılan bu uygulama, özellikle kimsesi olmayan veya mirasçılarıyla problem yaşayan yaşlı kişiler tarafından tercih edilebilir. Ancak, sözleşmenin geçerli olabilmesi için kanunun aradığı sıkı şartlar bulunmaktadır. Bu şartlar sözleşmenin taraflarından bağımsız olarak belirlenmiş geçerlilik ve şekil şartlarıdır. Aşağıda ölünceye kadar bakma sözleşmesinin taraflarını, geçerlilik ve şekil şartlarını, tapu devri işlemlerini, hangi durumlarda geçersiz sayılacağını ve mirasçıların haklarını tek tek ele alacağız. Ayrıca mirasçıların itiraz yolları olan muris muvazaası davası ve tenkis davası ile sözleşmenin feshi ve zamanaşımı sürelerini açıklayacağız.
İÇİNDEKİLER
- TARAFLARI KİMLERDİR?
- GEÇERLİLİK ŞARTLARI NELERDİR?
- ŞEKİL ŞARTLARI VE NOTER SÜRECİ
- TAPU DEVRİ NASIL YAPILIR?
- HANGİ DURUMLARDA GEÇERSİZ SAYILIR?
- MİRASÇILARIN İTİRAZ HAKKI
- FESİH ŞARTLARI VE DAVALAR
- MURİS MUVAZAASI SEBEBİYLE İPTAL
- TENKİS DAVASI VE SAKLI PAYLAR
- SIKÇA SORULAN SORULAR
- Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Tapuda Nasıl Gösterilir?
- Mirasçılar Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesini İptal Edebilir Mi?
- Bakım Borçlusu (Bakıcı) Ölürse Ne Olur?
- Bu Sözleşme İle Alınan Ev Hemen Satılabilir Mi?
- Bakım Sözleşmesi Kapsamında Devredilen Mal, Miras Bırakanın Tüm Malvarlığıysa Ne Olur?
- Sözleşme Yapılırken Sağlık Raporu Almak Zorunlu Mu?
- Bu Sözleşme Nedeniyle Hangi Davaları Kimler Açabilir?
TARAFLARI KİMLERDİR?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde iki asli taraf bulunur:
- Bakım Alacaklısı: Hayatının geri kalanında bakıma muhtaç olan ve bakım borçlusuna bir malvarlığı devretmeyi taahhüt eden kişidir. Genellikle yaşlı, hasta veya bakıma ihtiyacı olan kimseler bakım alacaklısı olur. Bu kişi, sözleşme sayesinde ölünceye kadar kendisine bakılmasını güvence altına alır.
- Bakım Borçlusu: Bakım alacaklısına ölünceye kadar bakmayı üstlenen kişidir. Çoğu zaman bakım borçlusu, bakım alacaklısının güvendiği bir akraba, yakın dost veya profesyonel bakıcı Bakım borçlusu, bu hizmeti karşılığında bakım alacaklısından bir taşınmaz veya malvarlığı kazanımı elde edecektir.
Sözleşmenin tarafları gerçek kişiler olmak zorundadır. Tüzel kişiler (şirket vb.) bu sözleşmenin tarafı olamaz. Tarafların ayırt etme gücüne sahip, ergin (reşit) ve sözleşmeyi kendi iradesiyle imzalayabilecek ehliyette olmaları gerekir. Küçükler veya kısıtlılar, yasal temsilcileri onay verse bile bu sözleşmede taraf olamaz çünkü sözleşme miras hukuku sonucu doğurur ve ölüme bağlı tasarruf niteliğindedir. Bakım alacaklısının, ileride kendisine bakacak kişiye malvarlığını devrettiği düşünüldüğünde, sözleşmenin kurulmasında tam bir güven ilişkisi olması gerektiği açıktır. Bu yüzden, uygulamada bakım borçlusu çoğunlukla bakım alacaklısının güvendiği bir yakını olmaktadır.
GEÇERLİLİK ŞARTLARI NELERDİR?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerli olabilmesi için 2025 yılı itibarıyla yürürlükteki mevzuata göre bazı esaslı koşullar bulunmaktadır:
- Resmi Şekilde Düzenleme: Türk Borçlar Kanunu md. 612 uyarınca, ölünceye kadar bakma sözleşmesi bir miras sözleşmesi şeklinde düzenlenmedikçe geçerli olmaz[2]. Miras sözleşmesi ise resmi vasiyetname şeklinde yapılması gereken bir ölüme bağlı tasarruftur. Yani sözleşme, ancak kanunda öngörülen resmî şekil şartına uygun biçimde yapılırsa hukuken geçerli kabul edilir. Bu resmi şekil, noterde veya sulh hukuk mahkemesinde, resmi senet düzenlenerek ve iki tanığın katılımıyla sözleşmenin imzalanması anlamına gelir[1]. Dolayısıyla, taraflar kendi aralarında sıradan bir yazılı sözleşme imzalarsa veya adi yazılı şekilde anlaşma yaparsa bu, kanunun aradığı şekli karşılamadığı için geçersiz sayılır.
- Devletçe Tanınmış Bakım Kurumu İstisnası: Kanun, bir istisna olarak, eğer sözleşme devletçe tanınmış bir bakım kurumu (huzurevi, bakımevi gibi) ile yapılıyorsa yazılı şeklin yeterli olacağını belirtmiştir[3]. Yani bakım hizmetini resmi olarak yetkili bir kurum üstleniyorsa, noter huzurunda yapılma şartı aranmaksızın, yazılı bir sözleşme ile anlaşma yapılabilir ve bu sözleşme de geçerli kabul edilir. Ancak bu durum bireyler arası sözleşmelerde geçerli değildir; yalnızca yetkili kurumların taraf olduğu sözleşmeler için bir kolaylık tanınmıştır.
- Tarafların Ehliyeti: Sözleşmenin taraflarının fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Bakım alacaklısının ayırt etme gücü olmalı ve neyi taahhüt ettiğini bilip anlayabilecek durumda olması şarttır. Eğer bakım alacaklısı yaşlıysa ve akıl sağlığıyla ilgili şüpheler varsa, sözleşme öncesinde doktor raporu alınması tavsiye edilir. Uygulamada, ileride sorun çıkmaması için bakım alacaklısının akli melekelerinin yerinde olduğuna dair sağlık raporu alınması yaygındır[4]. Zira, akli dengesi yerinde olmayan bir kişinin yaptığı ölünceye kadar bakma sözleşmesi butlanla (kesin olarak) hükümsüz sayılabilir.
- Sözleşmenin Konusu Olan Malvarlığı: Bakım alacaklısının, bakım borçlusuna devretmeyi taahhüt ettiği malvarlığı genellikle gayrimenkul (ev, arsa vs.) olmaktadır. Sözleşmeye konu malvarlığının mülkiyetinin bakım borçlusuna devredilebilir nitelikte olması şarttır. Örneğin, intifa hakkı gibi devredilemez haklar bu sözleşmeye konu olamaz. Uygulamada en yaygın örnek, yaşlı bir kimsenin evini veya arsasını bakımına karşılık bir yakınına bırakmasıdır.
- Mirasçı Atanmasını İçermemesi: Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bir mirasçı ataması içerse dahi miras sözleşmesi şeklinde yapılmak zorundadır. Genellikle bu sözleşme ile bakım borçlusu, bakım alacaklısının mirasçısı olarak atanmaz, bunun yerine belirli malvarlıkları üzerinde hak kazanır. Eğer sözleşmeye bakım borçlusunun mirasçı olarak atanması hükmü eklenirse, bu yine de aynı resmî şekil şartına tabidir.
Özetle, geçerlilik şartlarının başında sözleşmenin resmî şekilde yapılması gelir. Bu şart sağlanmadığında, sözleşme başlangıçtan itibaren geçersiz olacaktır. Ayrıca tarafların ehliyeti, sözleşme konusunun devredilebilir bir malvarlığı olması gibi genel sözleşme koşulları da geçerlilik açısından önemlidir.
ŞEKİL ŞARTLARI VE NOTER SÜRECİ
Resmî şekil şartı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi bakımından hayati önemdedir. Kanunen bu sözleşmenin resmî vasiyetname şeklinde yapılması gerektiğini belirttik. Peki uygulamada bu nasıl gerçekleşir?
Çoğunlukla taraflar, sözleşmeyi noter huzurunda düzenlerler. Noter sürecinde izlenen adımlar şöyledir:
- Sözleşme Metninin Hazırlanması: Taraflar veya avukatları, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin maddelerini hazırlar. Bu metinde tarafların kimlik bilgileri, sözleşme konusu malvarlığı, bakımın kapsamı (bakım borçlusunun yapacağı hizmetler), bakım süresi (ölünceye kadar), devredilecek malın ne zaman ve nasıl devredileceği ayrıntılı olarak belirtilir. Özellikle bakımın kapsamı (örneğin, barınma, yeme-içme, sağlık giderleri, temizlik, refakat gibi hususlar) net şekilde yazılmalıdır.
- Notere Başvuru: Hazırlanan metinle birlikte taraflar notere gider. Noter, her iki tarafa da sözleşmenin anlam ve sonuçlarını açıklar. Noter huzurunda en az iki tanık bulundurulması gerekir (miras sözleşmesi şeklinde işlem yapıldığı için). Noter, resmi senet şeklinde sözleşmeyi yazar.
- Resmi Senedin İmzalanması: Noter, düzenlediği resmi sözleşme metnini taraflara ve tanıklara okur. Taraflar ve tanıklar, huzurda metni imzalar. Noter de imzalayıp resmi mühür ile onaylar. Böylece sözleşme resmiyet kazanmış olur.
- Taraflara Suret Verilmesi: Noter, imzalanan sözleşmenin onaylı suretlerini taraflara teslim eder. Bu resmi belge, gerektiğinde delil ve tapu işlemleri için kullanılacaktır.
Noter süreci haricinde, kanun sulh hukuk mahkemesi hakimi huzurunda miras sözleşmesi yapılmasına da cevaz vermektedir. Ancak uygulamada noter yöntemi daha yaygındır. Sulh hakimliği huzurunda yapılırsa da yine benzer şekilde resmi senet düzenlenir ve tanıklar önünde imzalanır.
Şekil şartlarına uymamanın sonucu olarak, eğer ölünceye kadar bakma sözleşmesi adi yazılı şekilde veya sözlü olarak yapılırsa kesin olarak hükümsüzdür. Böyle bir durumda, örneğin yaşlı kişi evini devretmiş olsa bile ortada geçerli bir sözleşme olmadığından, yapılan devir işlemi muris muvazaası (mirastan mal kaçırma) iddialarına açık hale gelir. Mirasçılar, şekil şartına uyulmadığını öne sürerek tapu iptal ve tescil davası açabilirler[5].
Noter Masrafları ve Harçlar
Noterde yapılacak ölünceye kadar bakma sözleşmesi için tarafların ödemesi gereken bazı ücretler vardır. Noter ücreti sözleşmenin sayfa sayısına ve içeriğine göre değişebilir. Ayrıca, devir konusu bir taşınmaz ise sözleşmenin ardından tapu devri için tapu harcı ödenmesi gerekecektir (devir işlemi gerçekleştiğinde taşınmaz değerinin binde 20’si oranında harç alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı tahsil edilir). 2025 yılı için tapu harcı dışında yaklaşık 822 TL döner sermaye bedeli de alınmaktadır[6]. Bu harç ve masraflar konusunda tarafların önceden anlaşarak kimin ödeyeceğini kararlaştırmaları iyi olur.
TAPU DEVRİ NASIL YAPILIR?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin en önemli sonucu, bakım alacaklısına ait bir malvarlığının (çoğunlukla bir ev veya arsa) bakım borçlusuna devridir. Tapu devri işlemi, sözleşmenin nasıl ve nerede yapıldığına bağlı olarak farklı zamanlarda gerçekleşebilir:
- Tapuda Sözleşme Yapıldıysa: Eğer taraflar sözleşmeyi doğrudan Tapu Müdürlüğü’nde gerçekleştirmişlerse (yani resmi memur huzurunda bakım sözleşmesini yapmışlarsa), bakım alacaklısının taşınmazının mülkiyeti aynı anda bakım borçlusuna devredilir[7]. Bu durumda, tapu memuru sözleşmeyi resmi senet olarak düzenlerken tapu devrini de yapar. Yani bakım borçlusu, sözleşme imzalandığı anda tapuda yeni malik olarak tescil edilmiş olur.
- Noterde veya Mahkemede Sözleşme Yapıldıysa: Sözleşme noter veya sulh hakimi huzurunda yapıldıysa, tapu devri otomatik olarak gerçekleşmez[8][9]. Bu senaryoda, tarafların ayrıca Tapu Müdürlüğü’ne başvurarak devir işlemini tamamlamaları gerekir. Genelde sözleşmede, bakım alacaklısı taşınmazını bakım borçlusuna devretmeyi taahhüt eder ancak fiili devir için tapuda ayrı bir işlem yapılır. Bakım alacaklısı tapu işlemleri için vekâlet verebilir veya bizzat tapuya gider. Eğer bakım alacaklısı (malik) tapuya gidip devri gerçekleştirmekten kaçınırsa, bakım borçlusu mahkemeye başvurarak tapu iptal ve tescil davası açabilir[10]. Mahkeme, geçerli bir sözleşme olduğunu tespit ederse tapudaki mülkiyetin bakım borçlusuna geçirilmesine karar verir.
Tapu devri, devir alan bakım borçlusu açısından veraset vergisi doğurmaz, çünkü bu bir miras bırakma işlemi değil, sözleşmeye dayalı bir ivazlı devir sayılır. Ancak tapu devri sırasında alıcı bakım borçlusundan tapu harcı tahsil edilir (yukarıda bahsedilen oranlarda).
Yasal İpotek Hakkı: Türk Borçlar Kanunu md. 613’e göre, bakım alacaklısı haklarını güvence altına almak için devrettiği taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına sahiptir[11]. Bu, kanun koyucunun bakım alacaklısını, bakım borçlusunun iflası veya sorumsuz davranışı riskine karşı koruma yoludur. Bakım alacaklısı, taşınmazı devrettiği tarihten itibaren üç ay içinde tapu kaydına kendi lehine bir ipotek şerhi koydurabilir[12][11]. Böylece, bakım borçlusu taşınmazı başkasına satsa bile bakım alacaklısının alacağı ipotekle teminat altına alınmış olur. İpotek hakkının kanuni sürede kullanılmaması durumunda, ileride bakım borçlusunun edimini yerine getirmemesi halinde bakım alacaklısı alacağını güvenceye almakta zorlanabilir.
Tapu Devri ve Oturma Hakkı: Uygulamada bakım alacaklısı, taşınmazını hemen devretse bile kendi yaşam sonuna kadar o evde oturma hakkını saklı tutmak isteyebilir. Bu durumda sözleşmeye bir şart konularak bakım alacaklısına taşınmaz üzerinde ömür boyu intifa hakkı tanınabilir veya tapu devri sırasında tapu kütüğüne “bakım alacaklısı ölünceye kadar taşınmazda oturma hakkına sahiptir” şeklinde bir şerh konulabilir. Bu sayede, bakım borçlusu malik olsa bile bakım alacaklısı yaşadığı müddetçe evden çıkarılamaz.

ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ NASIL YAPILIR
HANGİ DURUMLARDA GEÇERSİZ SAYILIR?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin hukuken geçersiz sayılacağı durumlar, genellikle şekil eksikliği veya irade sakatlıkları ile ilgilidir:
- Resmî Şekle Uyulmaması: Yukarıda da belirtildiği gibi, sözleşme miras sözleşmesi şeklinde yapılmazsa baştan geçersizdir. Noterde veya sulh mahkemesinde yapılmadan, sıradan bir yazılı metinle yapılmış “bakım sözleşmeleri” hiçbir hukuki geçerlilik taşımaz. Mirasçılar veya ilgililer bu durumu ileri sürerek sözleşmenin hükümsüz olduğunu iddia edebilirler. Bu en sık rastlanan geçersizlik halidir.
- Bakım Alacaklısının Ehliyetsizliği: Sözleşme anında bakım alacaklısının temyiz kudreti yoksa (örneğin ileri düzey demans hastası ise veya akıl zayıklığı varsa) yaptığı sözleşme hukuken geçersizdir. Bu durumda bakım alacaklısının yasal temsilcileri veya mirasçıları, kişinin ehliyetsiz halde iken böyle bir sözleşme yaptığını kanıtlayarak sözleşmeyi iptal ettirebilirler. Bu sebeple, şüphe hâlinde sağlık raporu alınması önemlidir.
- Aldatma, Zorla İmzalama gibi İrade Bozuklukları: Eğer bakım alacaklısı, bakım borçlusunun hileli davranışları sonucunda bu sözleşmeyi imzalamışsa veya sözleşmeyi imzalarken korkutulmuşsa (tehdit edilerek) bu durumda da sözleşme geçersiz sayılabilir. İrade fesadı hallerinde genel hükümler uygulanır; aldatılan veya tehdit edilen bakım alacaklısı durumu öğrenmesinden/tehdidin kalkmasından itibaren bir yıl içinde sözleşmeyi iptal edebilir.
- Kanuna veya Ahlaka Aykırı Amaç: Sözleşmenin açıkça kanuna, kamu düzenine veya ahlaka aykırı bir amacı varsa geçersizlik söz konusu olur. Örneğin, bakım borçlusu bakım alacaklısına belirli mirasçılarını mirastan mahrum bırakma amacıyla aşırı koşullar dayatmışsa veya sözleşme görünüşte bakım gibi sunulup aslında gizli bir bağışlama amacı güdüyorsa, burada muris muvazaası veya kanuna karşı hile durumu olabilir. Böyle bir durumda sözleşme muvazaalı (danışıklı) işlemler kategorisinde değerlendirilerek mahkemece iptal edilebilir[13][14].
- Taraflardan Birinin Ölümü Halinde Durum: Bakım alacaklısı henüz sağken sözleşmenin geçersizliği tespit edilirse, tapu devri yapılmışsa bile geri çevrilebilir. Bakım alacaklısı ölmeden önce geçersizlik ileri sürülmez ve kişi vefat ederse, mirasçılar sözleşmenin geçersiz olduğunu öne sürüp yasal haklarına kavuşmak için dava açabilirler. Özellikle şekil eksikliği gibi durumlarda, mirasçılar doğrudan tapu iptal ve tescil davası açarak taşınmazın tekrar miras bırakanın adına dönmesini talep edebilir[5].
Özetle, şekil şartına uyulmaması en önemli geçersizlik sebebidir. Bunun yanı sıra, taraf ehliyeti ve irade bozukluğu gibi genel sözleşme geçersizlik nedenleri de aynen burada geçerlidir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi yaparken bu riskleri önlemek için noter sürecinin doğru işletilmesi, tarafların rızasının tam olması ve gerekiyorsa sağlık raporu alınması tavsiye edilir.
MİRASÇILARIN İTİRAZ HAKKI
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, miras hukuku açısından mirasçılarının haklarını etkileyen sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle mirasçılar, böyle bir sözleşmeden haberdar olduklarında veya miras bırakanın vefatıyla karşılaştıklarında çeşitli itiraz ve dava haklarına sahiptir. Mirasçıların itiraz haklarını başlıca şu başlıklarda ele alabiliriz:
- Sözleşmenin Geçersizliğini İddia Etme: Mirasçılar, yukarıda sayılan geçersizlik nedenlerine dayanarak sözleşmeye itiraz edebilirler. Örneğin, babalarının ölünceye kadar bakma sözleşmesini noterde yapmadığını, dolayısıyla geçersiz olduğunu ileri sürüp devredilen taşınmazın iadesini talep edebilirler. Keza, bakım alacaklısının (miras bırakanın) akıl sağlığının yerinde olmadığını iddia ederek sözleşmenin iptalini mahkemeden isteyebilirler. Bu tür durumlarda mirasçılar genellikle tapu iptal ve tescil davası açarak sözleşme nedeniyle devredilmiş mülkün yeniden miras bırakana döndürülüp, mirasın genel hükümlere göre paylaştırılmasını talep eder[15].
- Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma) İddiası: Eğer miras bırakanın, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla gerçekte karşılıksız kazandırma yapmak istediği, ancak bunu gizlemek için ölünceye kadar bakma sözleşmesini kullandığı düşünülüyorsa, mirasçılar muris muvazaası davası açabilirler. Örneğin, miras bırakanın bakım borçlusuna aslında hediye etmek istediği taşınmazı, diğer mirasçıları devre dışı bırakmak amacıyla sanki bir bakım akdi karşılığı veriyormuş gibi göstermesi muris muvazaasına girer. Mirasçılar böyle bir durumda tapu iptalini sağlayabilirler. Muris muvazaası davasında zaman aşımı bulunmaz, miras bırakan öldükten sonra mirasçılar her zaman bu davayı açabilir[5]. Bu itiraz hakkı, mirasçıların saklı paylarını korumak için en güçlü araçlardan biridir ve Yargıtay içtihatlarında da sıkça kabul görmektedir.
- Saklı Pay İhlali ve Tenkis Davası: Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile malvarlığını bakım borçlusuna devrederek mirasçılarının saklı paylarını ihlal etmiş olabilir. Saklı pay, kanunen belirlenmiş mirasçıların (örneğin çocuklar ve eş) mirastaki asgari yasal hakkıdır. Eğer devredilen mal nedeniyle miras bırakanın geriye kalan terekesi saklı payları karşılamaya yetmiyorsa, saklı payı eksilen mirasçılar tenkis davası açabilirler[20][21]. Tenkis davasında mahkeme, sözleşme nedeniyle mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini tespit ederse, bakım borçlusuna devredilen malın bir kısmının mirasçılara geri verilmesine karar verebilir[22][23]. Örneğin, miras bırakan tüm malını bakım borçlusuna bıraktıysa ve çocukları saklı pay alamıyorsa, çocuklar tenkis talep ederek haklarını alabilir. Tenkis davası, miras bırakanın ölümünden sonra 1 yıl içinde öğrenmeden itibaren ve her halükarda 10 yıl içinde açılmalıdır[24].
- Sözleşmenin Devamını Reddetme (Mirasçılara Geçiş): Bakım borçlusu (bakıcı) miras bırakandan önce vefat ederse, bakım alacaklısının bakım ihtiyacı sona ermediği için, kanunen bu borç mirasçılara geçer. Bakım borçlusunun mirasçıları, müteselsilen (hep birlikte) bakım alacaklısına bakmakla yükümlü hale gelebilirler[25]. Ancak bakım alacaklısı, kendisine bakacak kişilerin değişmesini istemeyebilir. Kanun bu durumda bakım alacaklısına, bakım borçlusunun ölümünden itibaren 1 yıl içinde sözleşmeyi feshetme hakkı tanımıştır[26][27]. Yani bakıma muhtaç kişi, bakım borçlusu öldükten sonra mirasçıların bakımını kabul etmeyip sözleşmeyi sona erdirip, malvarlığının geri iadesini talep edebilir. Bu da bakım alacaklısının bir nevi itiraz hakkıdır.
- Bakım Borçlusunun Yükümlülüğünü Yerine Getirmemesi: Eğer bakım borçlusu, sözleşme şartlarına uygun şekilde bakım görevini yerine getirmezse (örneğin gereken ilgiyi göstermez, bakım alacaklısını ihmal ederse), bakım alacaklısı veya ölümünden sonra mirasçıları sözleşmenin feshi ve devredilen malların iadesi için dava açabilir. Mirasçılar burada, bakım borçlusunun edimini yapmadığını, dolayısıyla sözleşmenin hükümsüz kaldığını ileri sürebilirler. Bu, doğrudan bir “itiraz hakkı” değil, sözleşmeden doğan bir hakkın dava yoluyla kullanılmasıdır.
Görüldüğü üzere, mirasçıların ölünceye kadar bakma sözleşmesine itirazları genellikle miras hukuku temelli davalar şeklinde olur. Miras bırakanın böyle bir sözleşme yapması mirasçıları tamamen çaresiz bırakmamaktadır. Muris muvazaası davası ile sözleşmenin muvazaalı olduğu ispatlanabilirse işlem tamamen iptal edilebilir. Tenkis davası ile saklı paylar korunabilir. Ayrıca genel hükümler uyarınca geçersizlik nedenleri varsa bunlar da ileri sürülebilir. Mirasçıların haklarının zedelenmemesi için bu davaların sürelerini kaçırmamak ve gerektiğinde hukuki destek almak önemlidir. (Benzer konular için örnek olarak Boşanma Davası Nasıl Açılır başlıklı makalemize de göz atabilirsiniz.)
FESİH ŞARTLARI VE DAVALAR
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, tarafların iradesiyle veya kanunda belirtilen bazı şartların gerçekleşmesiyle sona erdirilebilir (feshedilebilir). Fesih, genellikle sözleşmenin devamının çekilmez hale gelmesi veya taraflardan birinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumlarında gündeme gelir. Başlıca fesih halleri ve bunlara ilişkin davalar şunlardır:
- Tarafların Anlaşmasıyla Fesih: Taraflar her zaman karşılıklı rıza ile sözleşmeyi sona erdirebilirler. Örneğin bakım alacaklısı ve borçlusu, “artık bu sözleşmeyi uygulamayalım” diyerek anlaşırlarsa, aralarındaki sözleşmeyi feshedebilirler. Bu durumda devredilen malvarlığının iadesi ve tarafların durumlarının eski hâle getirilmesi gerekebilir. Anlaşmalı fesihte, tapu devri yapılmışsa taşınmazın geri iadesi için tapuda işlem yapılması veya gerekirse mahkeme kararı alınması gerekebilir.
- Önemli Sebeple Fesih (TBK m.617): Türk Borçlar Kanunu’nun 617. maddesi, ölünceye kadar bakma sözleşmesinde önemli sebepler varsa taraflara fesih hakkı tanır[28][29]. Önemli sebep, sözleşmenin devamını taraflardan biri için katlanılmaz hale getiren durumlardır. Örneğin, bakım borçlusu beklenmedik şekilde ağır bir hastalığa yakalanıp bakım hizmetini sunamaz hale gelirse veya bakım alacaklısı, bakım borçlusuna karşı kötü muamelede bulunursa, bu gibi durumlar önemli sebep sayılabilir. Önemli sebeple fesih hakkı, hakim kararıyla kullanılabilir. Mahkemeye başvuran taraf, sözleşmenin feshini ve varsa devredilen malların iadesini talep edebilir.
- Dengesizlik (İfa Güçlüğü) Nedeniyle Fesih: Taraflar arasındaki edimler sonradan aşırı ölçüde dengesiz hale gelmişse, kanun bakım borçlusuna sözleşmeden dönme hakkı tanır[28]. Örneğin, bakım borçlusu umduğundan çok daha uzun süre ve masraflı bir bakım yapmak zorunda kalmış ancak karşılığında aldığı mal değersiz kalmışsa, altı ay önceden bildirimle sözleşmeden dönebilir[29]. Bu hüküm, olağanüstü durumlarda dengeyi sağlamak içindir. Ancak uygulamada bu yol pek tercih edilmez; çünkü bakım borçlusu genelde sözleşmedeki malı elde etmek için bakım yükünü göze almıştır.
- Bakım Borçlusunun Ölümü: Bakım borçlusu vefat ederse, kural olarak sözleşme bakım alacaklısı yönünden sonlanmaz. Yukarıda değindiğimiz gibi bakım borçlusunun mirasçıları, bakım yükümlülüğünü üstlenmek durumunda kalır (miras hukuku kapsamında). Fakat bakım alacaklısı, bu yeni durumdan memnun değilse 1 yıl içinde sözleşmeyi feshedebilir[26][27]. Bu fesih hakkı bakım alacaklısına özeldir. Kullanıldığında, bakım borçlusunun mirasçıları devredilen malı geri vermek zorunda kalabilirler. Eğer bakım alacaklısı sözleşmeyi feshetmez ve mirasçılar 5 yıl boyunca bakım borcunu sürdürürse, bakım alacaklısı bakım almaya devam eder[25].
- Bakım Alacaklısının Ölümü: Eğer bakım alacaklısı (bakımı sağlanan kişi) vefat ederse, sözleşme amaca ulaştığı için kendiliğinden sona erer. Bu durumda bakım borçlusu, sözleşmede kararlaştırılan malı zaten almış durumdaysa, artık karşı tarafta kimse kalmadığı için sözleşme bitmiş olur. Bakım alacaklısının ölümüyle, onun mirasçıları bakım borçlusundan herhangi bir edim talep edemez, ancak saklı payları ihlal edilmişse tenkis davası açabilirler (yukarıda değinildiği gibi).
- Kanuni İptal (TBK m.615): Türk Borçlar Kanunu md. 615’e göre, eğer bakım alacaklısı bu sözleşme yüzünden kanunen bakmakla yükümlü olduğu kişilere karşı kendi yükümlülüğünü ifa edemez hale gelirse, bundan olumsuz etkilenen kişiler sözleşmenin iptalini talep edebilirler[30][31]. Örneğin, bakım alacaklısı bir anne olsun ve kanunen küçük çocuğuna bakmakla yükümlü iken tüm malını bir bakıcıya devretmiş olsun. Bu durumda çocuk mağdur olacaktır. İşte bu çocuk veya onun vasisı mahkemeye başvurup sözleşmenin iptalini isteyebilir. Bu iptal davası, üçüncü kişilerin koruması amacına yöneliktir ve sözleşmenin tamamen ortadan kaldırılmasına yol açabilir.
Fesih şartları gerçekleştiğinde izlenecek yol genellikle mahkeme davasıdır. Tarafların anlaşması hariç diğer tüm fesih ve iptal sebepleri için dava açılması gerekebilir. Bakım borçlusunun fesih talebi için veya önemli sebebe dayalı fesihlerde, Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava görülür. Mahkeme, hakkaniyete uygun bir çözüm bulmaya çalışır. Örneğin, fesih kararı verirse bakım borçlusunun aldığı taşınmazın iadesine karşılık yaptığı masrafların iadesini de kararlaştırabilir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshi ve iptali konularında hukuki destek almak çok önemlidir. Zira fesih halinde devredilen malların akıbeti, tarafların tazminat talepleri gibi konular karmaşık olabilir. Bu alan, miras hukuku ve borçlar hukuku kesişiminde özel uzmanlık gerektirebilir. Harbiye Hukuk Bürosu’nun miras hukuku ekibi de bu tür fesih ve iptal davalarında müvekkillerine profesyonel destek sunmaktadır.
MURİS MUVAZAASI SEBEBİYLE İPTAL
Muris muvazaası, miras bırakanın (muris) mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla üçüncü kişilerle yaptığı hileli işlemleri ifade eder. Bu işlemler, görünüşte geçerli bir sözleşme gibi sunulup aslında mirasçıların saklı paylarını veya miras haklarını bertaraf etmeyi hedefler. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi de, ne yazık ki, kötü niyetli bazı miras bırakanlar tarafından mirastan mal kaçırma aracı olarak kullanılabilir[34][35]. Örneğin, miras bırakan aslında oğluna bağışlamak istediği bir evi, diğer çocuklarını mirastan mahrum bırakmak için, oğlu ile arasında sanki bir bakım sözleşmesi varmış gibi göstererek devredebilir. Bu durumda gerçekte bir bakım ilişkisi yoksa ve sözleşme sırf diğer mirasçıları aldatma amacı güdüyorsa, işlem muris muvazaasıdır.
Muris muvazaasının varlığı halinde, mirasçılar tapu iptal ve tescil davası açarak sözleşme gereği yapılan devir işleminin iptalini talep edebilirler. Bu davada mirasçılar, sözleşmenin gerçek bakım amacı taşımadığını, tarafların gerçek iradelerinin taşınmazı bağışlamak olduğunu ispat etmeye çalışırlar. Muris muvazaasında ispat bakımından her türlü delil serbesttir; tanık beyanları, taraflar arasındaki yazışmalar, sözleşme öncesi veya sonrası para hareketleri gibi her türlü olgu kullanılabilir. Yargıtay, muris muvazaasının tespitinde bazı kriterler geliştirmiştir: İşlemin miras bırakanın ölümüne yakın yapılması, bedelsiz veya düşük bedelli gösterilmesi, miras bırakanın bakım ihtiyacının gerçekte olmaması gibi hususlar muvazaa emareleri olarak kabul edilmektedir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi tapuda resmi şekilde yapılmış olsa bile, eğer altında muvazaalı bir anlaşma varsa mahkeme bu sözleşmeyi iptal eder. İptal kararıyla birlikte, taşınmaz tekrar miras bırakanın adına döner ve mirasçılar arasında yasal miras paylarına göre paylaştırılır. İptal davası sonucunda bakım borçlusunun iyi niyetli olup olmamasına göre tazminat konuları da gündeme gelebilir; ancak genellikle muvazaada bakım borçlusu da muvazaanın tarafı olduğundan iyi niyet iddiasında bulunamaz.
Muris muvazaasına dayalı iptal davalarında zaman aşımı yoktur – miras bırakanın vefatından sonra mirasçılar herhangi bir süre sınırlamasına tabi olmaksızın bu davayı açabilirler[40][5]. Bu, muris muvazaası iddiasını mirasçılar için çok güçlü bir hak kılar. Örneğin, bakım alacaklısı 2000 yılında öldü ve mirasçıları o zaman dava açmadı diyelim; aradan 20 yıl geçse bile yeni öğrenilen bir bilgiyle muris muvazaası davası açılabilir.
Unutulmaması gereken, muris muvazaası iddiası öne sürülen her ölünceye kadar bakma sözleşmesinin gerçekten muvazaalı olmayabileceğidir. Eğer bakım borçlusu gerçekten yıllarca bakım hizmeti vermiş ve sözleşme karşılığı malı hak etmişse, ortada muvazaa yoktur. Mirasçıların sadece mal paylaşımını beğenmedikleri için muvazaa iddiasında bulunmaları sonucu değiştirmez. Mahkeme, gerçek bir bakım ilişkisi olup olmadığını kapsamlı şekilde değerlendirir. Gerçek bakım ilişkisi varsa ve sözleşme karşılığı makul ölçüde mal devri yapılmışsa, mirasçıların davası reddedilir.
Neticede, muris muvazaası hukukunun amacı, mirasçıların saklı paylarını korumak ve miras bırakanın gizli anlaşmalarla adaletsiz sonuçlar yaratmasını engellemektir. Eğer siz de miras bırakanın ölmeden önce yaptığı işlemlerin hileli olduğunu düşünüyorsanız, muris muvazaası davası ile hakkınızı arayabilirsiniz. Bu konuda detaylı bilgi için “Muris Muvazaası Davası ve Şartları” başlıklı makalemizi okuyabilir veya Harbiye Hukuk Bürosu’na danışabilirsiniz.
TENKİS DAVASI VE SAKLI PAYLAR
Türk Medeni Kanunu, miras bırakanın tasarruf özgürlüğünü saklı pay kurumu ile sınırlandırmıştır. Saklı pay, miras bırakanın altsoy (çocuklar, torunlar), anne-baba ve eş gibi yakın mirasçılara kanunen bırakmak zorunda olduğu asgari miras payıdır[41]. Miras bırakan, bu kişilerin saklı paylarını ihlal edecek şekilde ölmeden önce tasarruflarda bulunursa (bağışlar yapar, mal kaçırır, vs.), saklı payı zedelenen mirasçılara tenkis davası hakkı doğar[20][42].
Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri de, miras bırakanın mirasından önemli bir malvarlığının çıkmasına yol açtığı için saklı pay ihlaline sebebiyet verebilir. Özellikle bakım alacaklısı, toplam malvarlığının büyük kısmını bakım borçlusuna devrettiyse, geriye mirasçılar için yeterli değer kalmayabilir. Bu durumda saklı payı eksilen mirasçılar, miras bırakanın ölümüyle birlikte tenkis (indirim) davası açabilirler[22][23]. Tenkis davasında mahkeme, mirasçıların saklı paylarının ne oranda zedelendiğini hesaplar ve gerekirse bakım borçlusuna devredilen maldan bir kısmının mirasçılara verilmesine karar verir.
Örnek: Bir anne, tek evi olan dairesini kendisine bakan komşusuna ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle devretmiş olsun. Annenin geride mirasçı olarak bir kızı kalsın ve başka malvarlığı da olmasın. Bu durumda kızının saklı payı ciddi biçimde ihlal olmuştur (çünkü mirastan alması gereken pay kalmamıştır). Kızı, tenkis davası açarak evin kendi saklı payını karşılayacak kısmının adına tescilini talep edebilir. Mahkeme, evin değerinin yarısını kızına, yarısını bakım borçlusuna vermek gibi bir çözüme hükmedebilir (rakamlar varsayımsaldır, kanundaki saklı pay oranlarına göre hesap yapılır).
Tenkis davası miras bırakanın ölümünden sonra açılabilir; miras bırakan hayattayken açılamaz[43]. Davayı, saklı payı ihlal edilen yasal mirasçılar açabilir[44]. Davalı taraf ise bakım borçlusu (taşınmazı devralan kişi) olacaktır. Bu davada, miras bırakanın yaptığı ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerliliği tartışılmaz (yani sözleşme iptal edilmez), sadece tasarruf kısmı azaltılır. Mahkeme, bakım borçlusuna düşen maldan tenkis yaparak, mirasçıya eksik kalan payını verir.
Zamanaşımı: Tenkis davasında hak düşürücü süre, mirasçının saklı payının zedelendiğini öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve her hâlde miras bırakanın ölümünün üzerinden 10 yıl geçmekle sona erer[45][46]. Örneğin, mirasçı ölümü öğrendi ama mal kaçırıldığını 3 yıl sonra fark ettiyse, fark ettiği andan itibaren 1 yıl içinde davasını açabilir (ancak ölümün üzerinden 10 yılı aşmamış olmalıdır). On yıllık süre, miras hukukunda hak düşürücü süredür ve hakim tarafından resen dikkate alınır[47].
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bir yönüyle mirasçıların saklı paylarını dolaylı olarak azaltabilir. Ancak tenkis davası, mirasçıların bu kayıplarını telafi etmelerini sağlar. Tenkis davası açan mirasçı, dava sonunda genellikle parasal bir talepte bulunur (örneğin “saklı payıma tekabül eden şu miktar bedelin davalı tarafından ödenmesine” şeklinde). Mahkeme, taşınmazın aynen iadesine değil, çoğu zaman mirasçıya nakdi denkleştirme yapılmasına karar verebilir. Amaç, mirasçının alması gereken minimum hakkı almasını sağlamaktır.
Tenkis davası, muris muvazaası davasından farklıdır. Muris muvazaasında işlem tamamen iptal edilirken; tenkiste işlem korunur fakat sonuçları düzeltilir[48][49]. Örneğin muvazaa davasını kazanan mirasçı, tapuyu geri alabilirken; tenkis davasını kazanan mirasçı, tapu yine bakım borçlusunda kalmakla birlikte kendisi için para veya mal dengesi elde eder.
Harbiye Hukuk Bürosu olarak, saklı payların hesaplanması ve tenkis davası konularında uzman kadromuzla hizmet vermekteyiz. “Tenkis Davası Nedir?” başlıklı yazımızda da bu davaya ilişkin kapsamlı bilgilere ulaşabilirsiniz. Saklı payınızın ihlal edildiğini düşünüyorsanız, vakit kaybetmeden bir miras hukuku avukatına danışmanız, hak kaybınızı önlemek adına en doğru adım olacaktır.
ZAMANAŞIMI SÜRELERİ
Ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle ilgili olası dava ve taleplerde zamanaşımı/hak düşürücü süreler farklı konular için değişiklik gösterir:
- Muris Muvazaası Davası: Bu dava, yukarıda belirtildiği gibi bir hak düşürücü süreye tabi değildir. Miras bırakanın ölümünden sonra ne kadar zaman geçerse geçsin mirasçılar muris muvazaası iddiasıyla tapu iptal davası açabilirler[40]. Dolayısıyla muris muvazaasında zamanaşımı engeline takılma riski yoktur. Ancak uygulamada, aradan çok uzun süre geçtikten sonra açılan davalarda ispat güçlüğü artabilir; bu nedenle miras bırakanın ölümüne çok zaman bırakmadan harekete geçmek pratikte daha yararlıdır.
- Tenkis Davası: Türk Medeni Kanunu md. 571, tenkis davası için hak düşürücü süreyi düzenlemiştir. Buna göre tenkis davası açma hakkı, saklı payı zedelenen mirasçının durumu öğrenmesinden itibaren 1 yıl ve her halde mirasın açılmasından (miras bırakanın ölümünden) itibaren 10 yıl geçmekle düşer[24]. Bu süreler geçirildiğinde dava açılamaz. Örneğin miras bırakanın ölümünün üzerinden 11 yıl geçtiyse artık tenkis istenemez. Bu nedenle, mirasçıların ölümü takiben miras bırakanın sağlığında yaptığı işlemleri incelemeleri ve haklarını ihlal eden tasarrufları öğrenir öğrenmez dava açmaları gerekir.
- Geçersizlik İddiası ve Tapu İptal Davaları: Şekil noksanlığı veya ehliyetsizlik gibi sebeplerle tapu iptal ve tescil davası açmak isteyen mirasçılar için kanunda özel bir süre öngörülmemiştir. Bu, genel hükümlere tabi bir talep olduğundan, kazandırıcı zamanaşımı veya olağanüstü zamanaşımı gibi çok uzun süreler söz konusu olabilir. Ancak tapu iptal davaları genelde bir ayni hakkın tesisi niteliğinde olduğundan hak düşürücü süreye tabi değildir denebilir. Yine de miras bırakanın ölümünden itibaren 10 yıl gibi süreler geçerse, mirasçılar arasında zilyetlik hükümleri karmaşıklaşabilir. Güvenli tarafta kalmak için mirasçılar makul süre içinde dava açmalıdır.
- TBK 615’e Dayalı İptal Davası: Bakım alacaklısının nafaka yükümlülüklerini engellediği gerekçesiyle üçüncü kişilerin (örneğin bakım alacaklısının bakmakla yükümlü olduğu küçüğün) sözleşmenin iptalini istemesi durumunda, kanun açık bir süre belirtmemiştir. Bu tür iptal davasında da durum ortaya çıkar çıkmaz dava açılmalıdır. Mahkeme, sözleşmenin etkilerini değerlendirecektir. Özellikle küçük çocuklar söz konusuysa, onların ergin olmalarından itibaren 1 yıl gibi genel süreler gündeme gelebilir (hakkın ileri sürülmesi açısından). Bu gibi özel durumlarda uzman görüşü almak doğru olacaktır.
- Sözleşmenin Feshi ve Tazminat Talepleri: Önemli sebebe dayalı fesih davasında veya tarafların yükümlülüklerini ihlaline dayalı fesih davalarında, kanun belirli bir süre koymamıştır. Ancak fesih hakkının doğduğunu öğrenen tarafın makul süre içinde dava açması beklenir. Aksi halde hakkın kötüye kullanımı iddiasıyla karşılaşabilir. Örneğin, bakım borçlusu ağır bir sebepten dolayı fesih hakkına sahip olduysa, bunu yıllarca kullanmadan beklemesi halini mahkeme iyi niyetli bulmayabilir.
Özetle, muris muvazaası davaları zamanaşımı engeline takılmıyor, tenkis davaları ise 1 ve 10 yıllık sürelere tâbi. Mirasçılar haklarını korumak için bu süre kurallarına özellikle dikkat etmelidir. Birden fazla hukuki yolu aynı anda değerlendirmek gerekebilir: Örneğin, hem muris muvazaası hem tenkis iddiası birlikte ileri sürülebilir (terditli talepler). Harbiye Hukuk olarak, müvekkillerimize hak kaybı yaşamamaları için doğru zamanda doğru davayı açmaları hususunda yol göstermekteyiz.
Not: Ölünceye kadar bakma sözleşmesi kapsamında bakım alacaklısının kanuni ipotek hakkını kullanması için 3 aylık süresi olduğunu yukarıda belirtmiştik. Bu da sözleşmeyle ilgili önemli bir süre olup, bakım alacaklısı veya mirasçılar tarafından gözden kaçırılmamalıdır[12][11].
SIKÇA SORULAN SORULAR
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Tapuda Nasıl Gösterilir?
Tapuya, ölünceye kadar bakma sözleşmesi işlemi genellikle resmi senet olarak tescil edilir. Sözleşme eğer Tapu Müdürlüğü’nde düzenlenmişse tapu kütüğünün beyanlar hanesine bu durum not düşülebilir. Noterde yapılan sözleşme sonrasında ise tapuda devir gerçekleştirilirken, tapu memuru devrin bir ölünceye kadar bakma sözleşmesine istinaden yapıldığını belirtir. Ayrıca bakım alacaklısının kanuni ipotek hakkını kullanması halinde, bu da tapuya ipotek şerhi olarak işlenir. Yani tapu kayıtlarında, hem mülkiyet devri hem de varsa ipotek açıkça görülür. Bunun dışında tapu kütüğüne “ölünceye kadar bakma sözleşmesi vardır” şeklinde bir şerh konulması da uygulamada karşılaşılan bir durumdur.
Mirasçılar Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesini İptal Edebilir Mi?
Mirasçılar, miras bırakanın yaptığı ölünceye kadar bakma sözleşmesini doğrudan tek taraflı olarak “iptal” edemezler; ancak yukarıda anlatılan hukuki yollarla iptale yol açabilirler. Örneğin, sözleşmenin muvazaalı olduğunu ispat ederek mahkeme kararıyla iptal ettirebilirler veya saklı paylarının ihlal edildiğini göstererek tenkis yoluyla sözleşmenin sonuçlarını etkisiz hale getirebilirler. Ayrıca sözleşmenin kanuna aykırı şekilde (örneğin notersiz) yapıldığını gösterirlerse, zaten geçersiz olduğundan hükümsüzlüğünü tescil ettirebilirler. Dolayısıyla, mirasçılar tek başlarına “biz bu sözleşmeyi tanımıyoruz” diyerek iptal gerçekleştiremez; fakat mahkemeye başvurarak gerekli iptal veya tescil kararlarını alabilirler. Miras bırakan sağken, mirasçıların böyle bir sözleşmeye itiraz etme veya iptalini isteme hakkı yoktur; ancak miras bırakan öldükten sonra devreye girebilirler.
Bakım Borçlusu (Bakıcı) Ölürse Ne Olur?
Bakım borçlusunun ölümü, sözleşmeyi kendiliğinden sona erdirmez. Kanuna göre bakım borçlusunun ölümünden sonra onun mirasçıları, bakım alacaklısının bakımını 5 yıl süreyle birlikte üstlenmekle yükümlü olur[25]. Yani bakıma muhtaç kişiye, bakıcının mirasçıları (örneğin bakıcının eşi veya çocukları) bakmak durumunda kalır. Ancak bakım alacaklısı bu kişilerle devam etmek istemezse, ölüm olayından itibaren 1 yıl içinde sözleşmeyi feshedebilir[26]. Feshedilirse, devredilen malvarlığı bakım alacaklısına iade edilir (ya da mirasçılarına geri döner). Eğer bakım alacaklısı feshetmezse, bakımı üstlenen mirasçılar sözleşme şartlarını yerine getirmek zorundadır. 5 yılın sonunda, eğer bakım alacaklısı hâlâ yaşıyorsa durum değerlendirilmeli; genelde bu süreden sonra sözleşme hükümleri ve sorumluluklar tekrar gözden geçirilir (zira kanun koyucu 5 yıllık süreyle mirasçıları sorumlu tutmuştur). Bakım alacaklısı ölürse zaten sözleşme son bulur.
Bu Sözleşme İle Alınan Ev Hemen Satılabilir Mi?
Bakım borçlusu, ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle devraldığı evi prensip olarak hemen satabilir; zira tapuda artık o kişi malik olarak görünmektedir. Hukuken taşınmaz onun mülkiyetine geçmiştir ve satış kısıtlaması yoktur[50]. Ancak burada bakım alacaklısının yasal ipotek hakkı devreye girebilir. Eğer bakım alacaklısı tapu devri sonrası 3 ay içinde taşınmaz üzerine lehine bir ipotek koydurmuşsa, bakım borçlusu evi satsa bile ipotek kalır ve bakım alacaklısının hakları korunur[51][52]. Üçüncü kişi evi satın aldığında bu ipotekten haberdar olur. İpotek yoksa, üçüncü kişi bakım borçlusundan evi alabilir; ancak bu durumda bakım alacaklısının bakım borçlusuna karşı sözleşmeden doğan hakları (örneğin bakım yükümlülüğü) devam eder, sadece ev artık onun güvencesi olmaktan çıkar. Eğer bakım borçlusu evi satıp ortadan kaybolur ve bakım vermezse, bakım alacaklısı yine de sözleşmeyi feshedip bakım borçlusundan tazminat talep edebilir. Fakat pratikte, bakım borçlusunun devraldığı evi sözleşme süresince satmaması, taraflar arasında genellikle kararlaştırılır veya en azından beklenen bir davranıştır.
Bakım Sözleşmesi Kapsamında Devredilen Mal, Miras Bırakanın Tüm Malvarlığıysa Ne Olur?
Eğer ölünceye kadar bakma sözleşmesi, miras bırakanın neredeyse tüm malvarlığını (örneğin tek evini ve tüm birikimini) kapsıyorsa, geride mirasçılar için hiçbir şey kalmayabilir. Bu durumda mirasçıların saklı payları kesinlikle ihlal olacaktır[53][54]. Kanun böyle bir durumda mirasçılara tenkis davası yolunu açar. Sözleşme geçerli olsa bile mirasçılar, saklı paylarının aynen ifasını talep edebilirler. Mahkeme, bakım borçlusuna devredilen malın bir kısmının mirasçılara geçmesine hükmedebilir veya bakım borçlusunun mirasçılara ödeme yapmasına karar verebilir. Örneğin, malvarlığının tamamı devredildiyse Yargıtay çoğu zaman muris muvazaası olabileceğini de değerlendirir ve uygun durumda sözleşmeyi muvazaalı addeder. Yani miras bırakan tüm malını böyle devrettiyse, mirasçıların haklarını korumak için hukuk sistemi gereken çözümleri üretir: ya muvazaadan iptal, ya tenkis ile dengeleme yapılır[48][49].
Sözleşme Yapılırken Sağlık Raporu Almak Zorunlu Mu?
Kanunen, ölünceye kadar bakma sözleşmesi için sağlık raporu şartı yoktur. Noter işlemlerinde, tarafların beyanı esastır ve eğer noter, tarafın akli dengesinden şüphe duyarsa doktor raporu isteyebilir. Ancak özellikle bakım alacaklısı çok yaşlıysa veya zihinsel bir rahatsızlık geçmişi varsa, rapor almak çok faydalıdır[55][56]. Bu rapor, “kişinin hukuki işlem yapmaya ehil olduğunu” gösteren bir doktor raporu şeklinde olabilir. Rapor alınması, ileride mirasçıların “bizim annemiz bu sözleşmeyi imzaladığında ne dediğini bilmiyordu” şeklindeki iddialarının önüne geçer. Uygulamada noterden önce hastaneye götürülüp sağlık kurulu raporu alan kişiler vardır. Sonuç olarak mecburi değil, ama ileride oluşabilecek itilafları engellemek adına tavsiye edilen bir işlemdir.
Bu Sözleşme Nedeniyle Hangi Davaları Kimler Açabilir?
- Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma) Davası: Mirasçılar, sözleşmenin muvazaalı olduğunu düşünüyorsa, tapu iptal ve tescil talepli bu davayı açabilirler. Davalı, bakım borçlusu (tapuyu alan kişi) olacaktır. Tüm yasal mirasçılar (saklı paylı veya değil) bu davayı açma hakkına sahiptir[57][58]. Mirası reddeden, mirastan feragat eden veya mirastan çıkarılan kişiler ise dava açamaz[59].
- Tenkis Davası: Saklı payı zedelenen mirasçılar (örn. altsoy, eş) tarafından açılır[44][60]. Davalı yine taşınmazı alan bakım borçlusu olur. Bu davayla saklı paylar talep edilir.
- Sözleşmenin Geçersizliği (İptali) Davası: Bunu, miras bırakanın mirasçıları veya sözleşmeden menfaati etkilenenler açabilir. Örneğin, bakım alacaklısı sağken vesayet altına alınmışsa, vasi onun adına iptal davası açabilir. Ölümden sonra ise mirasçılar açabilir. Bu dava da tapu iptali şeklinde açılır.
- Fesih Davası: Bu, genelde bakım alacaklısı tarafından açılır (bakım borçlusunun yükümlülüğü ihlal etmesi gibi durumda). Bakım alacaklısı öldüyse, mirasçıları da “bakım borçlusu yükümlülüğünü yapmadı, o yüzden mal iade edilsin” diyerek dava açabilir. Ancak bakım alacaklısının yaşarken fesih davasını kendisinin açması esastır.
- Alacak/Tazminat Davaları: Sözleşme feshedildiyse veya iptal edildiyse, taraflar verdiklerini geri isteyebilir. Örneğin bakım borçlusu yıllarca bakım yapmış ama sözleşme iptal olmuşsa, genel hükümlere göre yaptığı bakım masraflarını mirasçılardan talep edebilir. Bu tür davalar da sözleşme sonrası ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklardır.
Her somut olayda, doğru dava türünün belirlenmesi önem taşır. Yanlış dava açmak zaman kaybına yol açabilir. Bu nedenle bu sözleşmeden kaynaklı anlaşmazlıklarda bir miras hukuku avukatına danışmak en doğrusu olacaktır.
Harbiye Hukuk Bürosu olarak, ölünceye kadar bakma sözleşmeleri konusunda hem danışmanlık hem de dava hizmeti vermekteyiz. Yukarıda anlattığımız hususlar genel bilgilendirme amaçlı olup, her olay kendi koşullarına göre değerlendirilmelidir. Eğer böyle bir sözleşme yapmayı planlıyorsanız veya miras bırakan yakınınızın yaptığı bir bakım sözleşmesine itirazınız varsa, ekibimizin deneyimli miras avukatı kadrosundan destek alabilirsiniz. Unutmayın, haklarınızı zamanında kullanmak ve doğru adımları atmak, miras hukukunda son derece kritiktir. Harbiye Hukuk’a danışarak hukuki konularda emin adımlarla ilerleyebilirsiniz.
[1] [2] [3] [4] [6] [7] [8] [9] [10] [11] [12] [13] [14] [20] [21] [22] [23] [25] [26] [27] [28] [29] [30] [31] [41] [42] [50] [51] [52] [53] [54] [55] [56] ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ VE ŞARTLARI – 1
https://www.harbiyehukuk.com/olunceye-kadar-bakma-sozlesmesi-ve-sartlari/
[5] [15] [40] [48] [49] MİRASTAN MAL KAÇIRMA NEDİR? MURİS MUVAZAASI – 2024
https://www.harbiyehukuk.com/mirastan-mal-kacirma-nedir-muris-muvazaasi/
[24] [43] [44] [45] [46] [47] [60] Tenkis Davası Nedir? – Harbiye Hukuk
https://www.harbiyehukuk.com/tenkis-davasi-nedir/
[57] [58] [59] MURİS MUVAZAASI DAVASI VE ŞARTLARI – 2024
https://www.harbiyehukuk.com/muris-muvazaasi-davasi-ve-sartlari/