Uyarma cezasının iptaline ilişkin emsal yargı kararları başlıklı makalemizi okumadan önce Devlet memurlarına verilecek disiplin cezalarından uyarma cezasına ilişkin yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Bu yazımızda itiraz ve dava dosyalarınıza sunabileceğiniz uyarma cezasının iptaline ilişkin emsal Danıştay kararlarını değerlendirmelerinize sunuyoruz.

Alt ceza uygulaması ile verilen uyarma cezasının cezaya konu eylemlerin sübut bulmadığı gerekçesiyle iptaline ilişkin Danıştay 2. Daire Başkanlığının 2021/3607 E. 2022/2756 K. Sayılı kararı:

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN YARGILAMA SÜRECİ:

Dava Konusu İstem : Samsun Emniyet Müdürlüğü emrinde 3. sınıf emniyet müdürü olarak görev yapan davacı, hakkında yürütülen soruşturma sonucunda, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 13. maddesinde yer alan “Görevin takdir ve yerine getirilmesinde hoşgörü veya savsaklama göstermek” fiili nedeniyle kınama cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de, indirim hükmünü içeren 15. madde uyarınca uyarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin … günlü, … sayılı İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle dava açmıştır.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ

İdare Mahkemesinin temyize konu kararıyla; soruşturma dosyası ile dava dosyasında yer alan tüm bilgi ve belgelerin incelenmesinden; AT’ye yapılan yumruklu saldırı olayının gerçekleşme süreci ve şekli göz önünde bulundurulduğunda, adliye içi ve adliye dışı tedbirlerden sorumlu olduğu tespit edilen davacının, bu konuda ihmalinin bulunduğu, görevin takdir ve yerine getirilmesinde savsaklama göstermek fiilini işlediği sonucuna varıldığından, geçmiş hizmetleri ve olumlu sicilleri de değerlendirmek suretiyle bir alt ceza olan uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği;

öte yandan, davacı tarafından 09/04/2010 tarihli görev emir yazısında sorumluluğunun 25’er polis memurundan oluşan iki çevik kuvvet grubunu belirlenen alanlarda teçhizatlı olarak görev almalarını sağlamaktan ibaret olduğu ve bu nedenle adliye içi ve dışı tedbirlerinden sorumlu olmadığı iddia edilmiş ise de;

12/04/2010 günü … Ağır Ceza Mahkemesinde yapılacak duruşmayla ilgili alınacak tedbirlere ve görevlendirmelere ilişkin İl Emniyet Müdürlüğünün 09/04/2010 tarihli yazısında, davacının çevik kuvvet şube müdürlüğünden, amirli 25 polis memuru ile koridorlarda (adliye içi), amirli 25 polis memuru ile bina çevre emniyetinde (adliye dışı) teçhizatlı olarak görevlendirildiğinin görülmesi karşısında, söz konusu görevlendirmenin adliye içi ve adliye dışı tedbirlerini kapsadığı açık olduğundan, anılan iddiaya itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN KARARIN İNCELENMESİ VE GEREKÇE

Dava dosyasının incelenmesinden; Muş ili, … ilçesi merkezinde, 15/04/2009 tarihinde meydana gelen olaylara ilişkin görülen davanın, … Cumhuriyet Başsavcılığının … günlü, … sayılı yazıları ile kamu güvenliğinin sağlanması yönünden başka bir yer ağır ceza mahkemesine naklinin talep edilmesi üzerine,

… Dairesinin 05/02/2010 tarihli kararı ile davanın … Ağır Ceza Mahkemesine naklinin yapıldığı, bu konuda … Ağır Ceza Mahkemesinin E:… esas sayılı dosyası kapsamında yazılan 06/04/2010 tarihli yazıyla Samsun İl Emniyet Müdürlüğünden, söz konusu davanın hassasiyeti ve toplumsal olaylara mahal verilmemesi amacıyla gerekli güvenlik tedbirlerinin hassasiyetle alınmasının istendiği, … günlü, … sayılı “Emniyet Tedbirleri” konulu yazıyla; İstihbarat, Foto Film, Trafik Denetleme Şube Müdürlüklerinin üzerlerine düşen görevleri yapacaklarının belirtilmesinden sonra,

çevik kuvvet şube müdürlüğünü vekaleten yürüten davacının sorumluluğunda Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünden amirli 25 polis memurunun koridorlarda, 25 polis memurunun bina çevre emniyetinde teçhizatlı olarak görev alacaklarının ve mevcut bariyerleri intikal ettirerek sorumlu müdürün uygun göreceği şekilde yerleştirecekleri, bu konuda adliye içi tedbirlerden şube müdürü H.E’nin, adliye dışı tedbirlerden M.A. vasıtasıyla İl Emniyet Müdür Yardımcısı M.C.I’nın,

İl Emniyet Müdürüne karşı sorumlu olduğu, kapatılan DTP’nin eski genel başkanı AT’nin Samsun Adliyesinde çıkışı sırasında yaptığı basın açıklamasının ardından aracına binmek isterken bir kişinin yumruklu saldırısına uğradığı ve bu konuda gerekli güvenlik önlemlerinin alınmadığı iddiası ile ilgili olarak yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen 06/08/2010 tarihli raporda davacı ile birlikte sekiz personel hakkında,

Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 13. maddesinde yer alan “Görevin takdir ve yerine getirilmesinde hoşgörü veya savsaklama göstermek” fiili kapsamında kınama cezası teklif edildiği, dava konusu … günlü, … sayılı İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla, davacı ile birlikte M.A., Y.G., O.O.’nun geçmiş hizmetlerinin ve sicillerinin olumlu olması da göz önünde bulundurularak bir alt ceza uygulanmak suretiyle uyarma cezası cezalandırılmasına, M.E., R.E., M.C.I. ve H.E. hakkında ceza tayinine mahal olmadığına karar verilmesi üzerine temyizen bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN TEMYİZE KONU KARARA İLİŞKİN HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Ceza muhakemesi hukuku ve disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. Disiplin hukuku, kurumun iç düzenini korumayı amaçlayan ve bunun için kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine yönelik olarak uygulanacak yaptırımları ve bu yaptırımların uygulanmasındaki usul ve esasları düzenleyen bir hukuk alanıdır. Bazı hâllerde kamu görevlisinin fiili, ceza hukuku kapsamında suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin hukuku yönünden de sorumluluk gerektiren bir mahiyet taşıyabilir.

Disiplin suçuna ve ceza yargılamasına konu eylemlerin aynı olduğu hâllerde disiplin soruşturmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda, fiilin sübutuyla ilgili olarak ceza mahkemesinin ulaştığı kanaate saygı gösterilmesi ve bunu sorgulayacak ifadelerin kararlarda kullanılmaması gerekmektedir (AYM, 02/07/2020 günlü, Başvuru No:2016/13566 sayılı karar).

Olayda, davacının ceza yargılaması sonucunda … Sulh Ceza Mahkemesinin … günlü, E:… , K:… sayılı kararıyla; dosya kapsamında alınan 18/01/2013 bilirkişi raporu ile 08/04/2013 tarihli ek rapor alındığı ve anılan raporlar kapsamında sorumlu olarak İl Emniyet Müdür Yardımcısı M.C.I’ya kusur izafe edildiği; diğer sanıkların kusurlu olmadıklarının değerlendirdiği, davacının görevini ihmal suçunu işlediğine dair sabit bir husus bulunmaması gerekçesiyle beraatine karar verildiği ve söz konusu kararın 20/06/2013 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.

UYARMA CEZASININ İPTALİ GEREKTİĞİNE İLİŞKİN BOZMA GEREKÇESİ

Uyuşmazlıkta, ceza mahkemesi kararında da belirtilen tespitler karşısında disiplin cezasına konu fiilin gerçekleşme şekline göre, davacının ihmalinden ve/veya savsaklamasından söz edilemeyeceği, davacının sorumluluğunun çevik kuvvet şube müdürlüğü kapsamında amirli 25 polis memurunun koridorlarda, 25 polis memurunun bina çevre emniyetinde teçhizatlı olarak görev almalarını sağlamak ve mevcut bariyerleri intikal ettirerek sorumlu müdürün uygun göreceği şekilde yerleştirmek olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda, dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler ile ceza yargılaması sonucunda verilen kararda yer alan tespitler dikkate alındığında, atılı fiilin davacı nezdinde sübuta ermediği anlaşıldığından, davaya konu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.

Disiplin cezasına konu eylemlerin açıkça ortaya konulmaması nedeniyle belirlilik ilkesine aykırılıktan dolayı uyarma cezasının iptaline ilişkin Danıştay 12. Daire Başkanlığının 2021/3747 E. 2021/4642 K. Sayılı emsal kararı:

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: Tokat İlinde öğretmen olarak görev yapan davacının, Bakanlıklar arası Ortak Kültür Komisyonu’nun kararı ile Türkiye Cumhuriyeti Paris Büyükelçiliği nezdinde Türkçe ve Türk Kültürü Dersleri öğretmeni olarak görevlendirildiği dönemde temsil yeteneğini kaybettiği ileri sürülerek ‘Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak’ fiilini işlediğinden bahisle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/1-A-(e) maddesi uyarınca uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … tarih ve … sayılı

Paris Büyükelçiliği Eğitim Müşavirliği işleminin iptali ile bu işlem nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık 20.000,00 TL manevi tazminatın davalı idarece ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:

… İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla; disiplin cezasına dayanak son savunma istem yazısında disiplin cezasına konu fiil veya fiillerin açıkça ortaya konulmamış olması nedeniyle, disiplin hukukuna hakim olan ilkelerden belirlilik ilkesine aykırı olarak tesis edildiği ve bu durumun işlemin hukuka uygunluk denetiminin yapılmasını da olanaksız kıldığı, dolayısıyla anılan disiplin cezasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı;

öte yandan, davalı idare tarafından, son savunma istem yazısında yer alan eksiklikleri tamamlamak suretiyle davacı hakkında yeni bir işlem tesis edilebileceğinin de açık olduğu; davacının tazminat istemine gelince, olayda dava konusu işlem sebebiyle davacının tazmini gereken manevi bir zarara uğraması söz konusu olmadığından tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, davacının tazminat isteminin ise reddine karar verilmiştir.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN BÖLGE İDARE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:

 … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla davacının istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar verilmiştir. Davacı tarafından, anılan kararın temyiz edilmesi üzerine, …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:… sayılı kararıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinde sayılan temyize tabi davalardan olmadığından, kesin olarak verilen karara karşı temyiz başvurusunda bulunulması mümkün olmadığı gerekçesiyle davacının temyiz isteminin incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

  1. Davacının temyiz isteminin reddine,
  2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle temyiz isteminin incelenmeksizin reddine ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve Esas sayılı kararının ONANMASINA,

İkamet edilen ilin izinsiz terk edilmesi nedeniyle verilen uyarma cezasının, cezaya konu hükmün yürürlükten kaldırılması nedeniyle iptali kararının onanmasına ilişkin Danıştay 8. Daire Başkanlığının 2021/171 E. 2021/3112 K. Sayılı kararı:

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava, Yükseköğretim Kurumunda iç denetçi olarak görev yapan davacının, … tarih ve …, … sayılı İç Denetim Raporunda tespit ettiği usulsüzlüklerden bir kısmı ile ilgili olarak ayrı bir rapor düzenlemediği ve ayrıca 17-20 Nisan 2009 tarihlerinde il dışında gerçekleştirilen eğitim seminerine İç Denetim Birim Başkanının izni olmadan katıldığı, böylelikle ikamet ettiği ili izinsiz terk ettiğinden bahisle, geçmiş olumlu hizmetleri de dikkate alınmak suretiyle Yükseköğretim Kurumları Yönetici Öğretim Elemanları ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 4/a maddesi uyarınca tevhiden uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … tarihli ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ

İdare Mahkemesince; davacının, … tarih ve …, … sayılı İç Denetim Raporunda tespit ettiği usulsüzlüklerden bir kısmı ile ilgili olarak ayrı bir rapor düzenlememesine ilişkin fiili yönünden davacının görevinin gereği olarak usulsüz olduğunu tespit ettiği hususu inceleme raporu ile üst yöneticiye bildirmiş olmasının, disiplin cezası verilmesini gerektirecek nitelikte bir eylem olmadığı; davacının ikamet ettiği ilin hudutlarını izinsiz terk etmesine yönelik fiili yönünden ise davacıya isnat edilen fiilin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda disiplin cezasını gerektirir fiil olmaktan çıkarıldığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Davacının ikamet ettiği ilin hudutlarını izinsiz terk etmesine yönelik fiilin incelenmesi;

Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan, 21/08/1982 tarih ve 17789 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin ‘Aylıktan Kesme’ başlıklı 8. maddesinin (g) fıkrasında; “İkamet ettiği ilin hudutlarını izinsiz terk etmek” fiili aylıktan kesme cezasını gerektiren eylemlerden sayılmış olup 29/01/2014 tarih ve 28897 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesinde; Disiplin Yönetmeliği’nin 8. maddesinin (g) fıkrasının yürürlükten kaldırıldığı hükme bağlanmıştır.

Bu itibarla, dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Yönetmelik hükmünün daha sonra yürürlüğe giren Yönetmelik değişikliği ile yürürlükten kaldırılması nedeniyle, uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için öncelikle davacının disiplin cezası ile cezalandırılması gerektiği belirtilen fiiline hangi Yönetmelik hükmünün uygulanması gerektiği hususunun karara bağlanması gerekmektedir.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN LEHE HÜKMÜN UYGULANMASINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesinde yer alan “işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz.

Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar. Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” yolundaki hüküm failin lehine olan kanunun uygulanması ilkesini düzenlemektedir.

UYARMA CEZASININ İPTALİ GEREKTİĞİNE İLİŞKİN BOZMA GEREKÇESİ

Ceza hukuku kökenli bir ilke olan lehe olan hükmün uygulanması ilkesi; işlendiği zamanın hukuki normları uyarınca suç sayılan bir fiil, sonradan yürürlüğe giren bir düzenleme ile suç olmaktan çıkarılmış bulunuyorsa veya sonradan yürürlüğe giren düzenleme, suçun işlendiği zaman mevcut olan düzenlemeye göre suçlunun lehine ise, sonraki normun daha önce işlenmiş olan fiillere uygulanmasını öngörmektedir. İdari işlemlerin yargısal denetiminin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yapılması idare hukuku ilkelerindendir.

Bu anlamda, idari işlem niteliğindeki disiplin yaptırımının da tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yargısal denetiminin yapılması gerekmekte ise de ilke olarak suç ve cezadan lehe olan normun uygulanması kuralının disiplin cezaları yönünden de geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir. Dolayısıyla, fiilin işlendiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan mevzuat ile daha sonra yürürlüğe giren mevzuat hükümleri farklı ise, disiplin cezası ile cezalandırılacak olan kişilerin lehine olan mevzuat hükmünün dikkate alınması gerekmektedir.

Bu durumda, yukarıda belirtilen Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesi ile davaya konu işlemin dayanağı olan “İkamet ettiği ilin hudutlarını izinsiz terk etmek” fiilinin aylıktan kesme cezasını gerektirir eylemlerden sayılmasını düzenleyen Yönetmelik hükmünün yürürlükten kaldırılması nedeniyle, hukuki dayanaktan yoksun kalan dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. uyarma cezasının iptaline ilişkin emsal yargı kararları.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN KARAR SONUCU:

İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddiyle … İdare Mahkemesince verilen ve hüküm fıkrası itibariyle hukuka uygun bulunan kararın yukarıda belirtilen açıklama ile ONANMASINA,

Kılık Kıyafet Yönetmeliğine aykırılık nedeniyle verilen uyarma cezası ile birlikte düzenleyici işlemin de iptalinin istendiği davada Danıştay 2 ve 12 Daireleri müşterek kurulunun kısmen ret, kısmen iptal kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca onanmasına ilişkin 2020/3395 Esas 2021/627 sayılı Kararı:

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: Adnan Menderes Havalimanı Elektronik Müdürlüğünde elektronik teknisyeni olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/A-(g) maddesi uyarınca uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … tarih ve … sayılı işlem ile dayanağı 25/10/1982 tarih ve 17849 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren

(16/07/1982 tarih ve 8/5105 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı) Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine İlişkin Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde (erkek personel için) yer alan “…Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur. Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz bakımlı ve taranmış olur…” ibaresinin iptali istenilmiştir. uyarma cezasının iptaline ilişkin emsal yargı kararları.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN DAİRE KARARININ ÖZETİ:

Danıştay On ikinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulunun 19/02/2020 tarih ve E:2017/1264, K:2020/1406 sayılı kararıyla;

Anayasa’nın 2., 5., 13., 49., 90., ve 124 maddeleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Ek 19. maddesi ve dava konusu Yönetmeliğin ilgili maddelerine yer verilerek,
Yönetmeliğin dava konusu 5. maddesinin (b) bendinde yer alan “…Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur… Saçlar, … temiz bakımlı ve taranmış olur…” ibareleri yönünden;

İdarelerin kendilerine tanınan düzenleme yetkisini Anayasa ve kanunlarla belirlenen sınırlar içinde kullanmasının gerektiği, bu kapsamda, kanuna dayanılarak idarelere tanınan yetki çerçevesinde erkek olan kamu görevlisinin kılık ve kıyafetiyle ilgili koşulların belirlendiği ve Yönetmeliğin 5. maddesinin (b) bendinde yer alan

“…Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur… Saçlar, … temiz bakımlı ve taranmış olur…” ibarelerinin idareye tanınan takdir yetkisinin sınırları içinde ve hizmet gereklerine uygun olarak hazırlandığı anlaşıldığından, dava konusu düzenlemenin belirtilen kısmında üst hukuk normlarına aykırılık bulunmadığı,

Yönetmeliğin dava konusu 5. maddesinin (b) bendinde (erkek personel için) yer alan “…Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir…” ibareleri yönünden;

İnsan haklarının, tüm insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlükler olduğu ve ırk, ulus, etnik köken, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği, bu hakları kullanmakta herkesin eşit olduğu, insan haklarının, bireylerin doğuştan sahip oldukları haklar oldukları için bireylerin dış görünüşleri, fiziksel özellikleri, hayat tarzı ve benzeri özellikleri nedeniyle ihlal edilmemesi gerektiği, doğuştan, yaratılıştan gelen ya da sonradan edinilen,

insanları ayırt edici bu özelliklerden dolayı diğer kişilerden daha aşağı oldukları yönünde bir algıya neden olabilecek yaptırımlar öngören her türlü hukuki uygulamanın, eşitsizliği ve ayrımcılığı meşrulaştıracağı,

Ayrımcılığın, nesnel ve makul bir gerekçe olmaksızın, konuyla ilgili olarak benzer durumda olan kişilere farklı muamelede bulunulması olduğu, aynı durumdaki kişilere farklı muamelenin, meşru bir amaca dayalı olmadığında ve izlenilen yol ile varılmaya çalışılan hedef arasında makul bir orantılılık ilişkisi kurulmadığında ayrımcılığın ortaya çıktığı,

Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk Devleti olduğunun belirtildiği, Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da belirtildiği üzere, hukuk devletinin eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda eşitliği gözeten, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendini yükümlü sayan Devlet olduğu,

Personel rejimi gibi sıkı kural ve şartlara tabi bir alanda, kamu görevini yürütmekle görevli kişilerin hak ve özgürlüklerine, herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak sınırlamalar getirilmesinin demokratik toplumda gerekli olabileceği, bu kapsamda kamu makamlarının, faaliyetin niteliği ve sınırlamanın amacına göre değişen geniş bir takdir yetkisinin bulunmasının doğal olduğu, ancak, eşitlik ilkesini zedeleyecek, ayrımcılığa neden olabilecek hususlar gündeme geldiğinde, bu alanlara yönelik müdahalelerin haklı olduğunun kabul edilebilmesi için, kamu makamlarınca ciddi gerekçelerin gösterilmesinin gerektiği,

Nitekim, Anayasa’nın 10. maddesinde yer bulan eşitlik ilkesine bakıldığında, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu anlaşılmakta ise de; maddedeki ifadeden, ayrımcılık temelleri “…ve benzeri sebeplerle” denilerek Anayasa koyucu tarafından açık uçlu bir ayrımcılık temeli bırakılarak, günün değişen koşulları karşısında ayrımcılığa yol açabilecek yeni bir durumun ortaya çıkması halinde, maddenin yaşayan ve dinamik bir şekilde yorumlanmasının ve içinin doldurulmasının önü açıldığı,

Yukarıda yer verilen Anayasa maddelerinde, herkesin ayrım gözetilmeksizin eşit olduğu, eşitlik hakkının yaşama geçirilmesini Devletin sağlayacağı, kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu, herkesin çalışma hakkının bulunduğu, bu hakların korunması, çalışma barışının sağlanması için gerekli tedbirleri Devletin alması gerektiğinin vurgulandığı, kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel arasında da bu tedbirlerin alınacağının kuşkusuz olduğu,

Bakılan uyuşmazlıkta, davacının erkek olduğu ve saçlarının anılan Yönetmelik’te belirtildiği gibi, kulağını kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde olmadığı, omuzlarından aşağı sarkacak şekilde uzun olduğu ve bu nedenle disiplin cezası aldığı; dava dilekçesinde, aynı statüde bulunan kadın personelin uzun veya kısa saçla kamu görevini ifa ettiklerini, saçlarının uzun olmaları nedeniyle çalışma hayatında herhangi bir aksaklığa neden olmadıklarını, söz konusu bu durumun

Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini vurgulamasına karşın davalı idarelerin savunma dilekçelerinde görüldüğü üzere, kamuda görev yapan erkek personelle ilgili bu kısıtlamanın gerekliliğiyle ilgili açıklama yapamadıkları,

davacının saçının uzun olmasının, mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği, davacının mesleği ya da kamu hizmetinin işleyişi üzerindeki etkisi ve risklerinin de açıklanmadığının görüldüğü, bu nedenle, davacı üzerindeki müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli gerekçe ortaya konulamadığından, müdahalenin demokratik toplumda gerekli olup olmadığı tartışmasını karşımıza çıkardığı,

Demokratik toplum düzeninin gereklerinden olmanın, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade ettiği, buna göre sınırlayıcı tedbirin, bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da başvurulabilecek son çare niteliğinde değilse, dava konusu düzenleyici işlemde olduğu gibi, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemeyeceği,

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Özpınar – Türkiye kararında (Başvuru No:20999/04 – Karar Tarihi:19.10.2010); bir yargıcın özel hayatında arkadaşlık ettiği kişiler ve giyim tarzı, aşırı makyaj yapması gibi iddialar ön plana çıkarılarak meslekten çıkarılmasıyla ilgili olarak, yargıçla ilgili iddiaların bu kişinin mesleğine icrasına etkisinin somut olarak ortaya konulamadığı hususuna vurgu yaptığı, Öte yandan, kamuda görev yapan personelin, özünde öncelikle birer birey oldukları, (statü rejimine uygun olduğu ölçüde) kendilerini dış görünüşleriyle, fiziksel özellikleriyle ifade edebilecekleri hususunun,

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin geniş olarak yorumladığı bir özgürlük olan ifade özgürlüğünü karşımıza çıkardığı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüne sağladığı korumanın yalnızca içerik açısından olmayıp, bilgi ve düşüncelerin dile getirildiği, iletildiği ve bunlara ulaşıldığı farklı biçim ve araçları da kapsadığı, benzer hususların Anayasa bakımından da geçerli olduğu, Anayasa Mahkemesinin de sıklıkla ifade ettiği gibi

Anayasa’da sadece düşünce ve kanaatlerin değil, ifadenin tarzları, biçimleri ve araçları da güvence altına alındığı, (Yüksek Mahkeme, bir kararında, cezaevinde yemek almamayı ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir). Somut olayda olduğu gibi, bireylerin kendilerini saçlarının veya favorilerinin uzun veya kısa olmasıyla ifade edebileceklerinin de unutulmaması gerektiği,

Bir düzenleyici idari işlemin, hiyerarşik olarak bağlı olduğu üst hukuk normlarında düzenlenen konuları, genel ve objektif kuralları açıkça içermesi gerektiği, üst hukuk normlarında açık bir düzenlemeye yer verilmediği durumlarda bir hakkın kullanımının engellenmesi ya da kısıtlanması sonucunu doğuran bir idari düzenleme yapılmasının hukuken mümkün olmadığı,

Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin ancak bu maddelerde belirlenen sebeplerin varlığı halinde özlerine dokunulmaksızın ve bu sebeplere dayalı olarak kanunla kısıtlanabilmesinin mümkün olduğu, bu kısıtlamaların ise, Anayasa’nın özüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağının yine Anayasa’da düzenlendiği,

Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere; dava konusu edilen Yönetmelik maddesinde, dayanağı Kanun’da yer almayan bu ibarelere yer verilmek suretiyle Kanun’un amacını aşan nitelikte bir düzenleme yapıldığı ve böylece dava konusu kuralın, dayanağı Kanun’a aykırı bir niteliğe dönüştüğü, dayanağı üst hukuk normunda herhangi bir kısıtlama ya da engelleme bulunmadığı halde söz konusu maddede yer alan bu belirlemenin, Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesi sonucunu doğuracağı,

Bu durumda, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde (erkek personel için) yer alan “Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz bakımlı ve taranmış olur…”

cümlesinde yer alan, “Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz saçlar kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir” ibaresinin yapılan açıklamalar uyarınca üst hukuk normlarına uygun olmadığı,

uyarma cezasının iptaline ilişkin emsal yargı kararları Disiplin cezasına ilişkin dava konusu bireysel işlem yönünden;

Devlet Hava Meydanları İşletmesi Adnan Menderes Havalimanı Elektronik Müdürlüğünde elektronik teknisyeni olarak görev yapan davacının, defalarca uyarılmasına rağmen saçlarını kestirmediğinden bahisle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (g) alt bendi uyarınca uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … tarih ve …sayılı işlemin dayanağı olan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğinin iptal edilen ibaresi nedeniyle artık davacının saçının omuzlarından aşağıya gelecek şekilde uzun olmasının disiplin suçu olarak değerlendirilmesinin hukuken olanaklı bulunmadığı,

Bu durumda, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin davacının disiplin cezası ile cezalandırılmasına esas alınan maddesinin hukuka aykırı bulunarak iptal edilmesi nedeniyle, hukuki dayanaktan yoksun kalan davacının uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu bireysel işlemde de hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, Dava konusu Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan (erkek personel için) “uyarma cezasının iptaline ilişkin emsal yargı kararları

…Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur… Saçlar, … temiz bakımlı ve taranmış olur” ibaresine ilişkin kısım yönünden davanın reddine, “Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir” ibaresine ilişkin kısmın ve davacının uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … tarih ve …sayılı işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:

Davalı idarelerden …tarafından, dava konusu düzenlemenin Devlet memurluğu statüsüne intisap edenlerin kılık ve kıyafetinin nasıl olacağına ilişkin bir standart getirdiği, aynı durumda istihdam edilen personelin uyması gereken kuralı hüküm altına aldığı, söz konusu düzenlemenin ne din ve vicdan hürriyetine, ne eşitlik ilkesine, ne de çalışma ve sözleşme hürriyetine halel getirmediği, söz konusu düzenlemenin hukuka aykırılığından bahsedilebilmesi için anılan düzenlemenin üst hukuk normlarına aykırılık unsuru taşıması ve farklı unvan veya kurum ayrımı gözetilmesinin gerektiği, oysa 657 sayılı Kanun’un Ek 19. maddesinde

“Devlet memurları, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin öngördüğü kılık ve kıyafet kurallarına uymak mecburiyetindedirler.”

hükmüne yer verilerek bu konuda düzenleme yapma yetkisinin tamamen idareye verildiği, Kanun’un anılan hükmünde kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin kılık ve kıyafetine dair hiçbir hükme yer verilmeyip, bu hususun bütünüyle diğer kanun, tüzük ve yönetmeliklere bırakılmış olması karşısında dava konusu hükmün üst normlarına aykırılığından söz edilemeyeceği;

… Genel Müdürlüğü tarafından, dava konusu düzenleyici işlemin kılık, kıyafet ile ilgili düzenleme bakımından üst hukuk normlarına aykırı olduğunu ileri sürmenin mümkün olmadığı, şayet ilgili mevzuat hükmünün iptaliyle yahut yürütmesinin durdurulmasıyla herhangi bir sınır, ölçü, şekil ve sınırlama tarifi olmadığında her personelin kendini düşünce ve bakış açısına göre değerlendireceği ve kurum içerisinde önemli boyutta düzensizliğe sebebiyet verileceği ileri sürülmektedir.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;

“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

  1. b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen kararın iptale ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın temyize konu bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

UYARMA CEZASININ İPTALİNE İLİŞKİN KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

  1. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddine,

2.Davanın kısmen reddine, kısmen iptale yönelik Danıştay On ikinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulunun 19/02/2020 tarih ve E:2017/1264, K:2020/1406 sayılı kararının temyize konu iptale ilişkin kısmının ONANMASINA,

 

Hakkınızda devam eden disiplin soruşturması halinde ya da soruşturma sonucu disiplin cezası verilmiş ise Harbiye Hukuk Bürosu ile iletişime geçerek idare hukuku alanında tecrübeli Avukat kadromuzdan hukuki destek alabilirsiniz.

                                                                                   Av. Mustafa MALKOÇ

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak Gerekli alanlar işaretlendi *

Yorum Yap