Aile HukukuBoşanmada Kusur Sayılan Haller

Boşanma sürecinde tarafların sebepleri ve kusurlu sayıldığı durumlar/haller bulunabilmektedir. Bu durumlar şunlardır:

 

BOŞANMANIN ÖZEL SEBEPLERİ

  • Zina sebebiyle boşanma
  • Hayata Kast, Pek Kötü Muamele ya da Onur Kırıcı Davranış
  • Sebebiyle Boşanma
  • Küçük Düşürücü Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Boşanma
  • Terk Sebebiyle Boşanma
  • Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma

 

BOŞANMANIN GENEL SEBEPLERİ

  • Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Sebebiyle Boşanma
  • Anlaşmalı Boşanma
  • Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması

 

BOŞANMANIN ÖZEL SEBEPLERİ

BOŞANMANIN ÖZEL SEBEPLERİ

BOŞANMANIN ÖZEL SEBEPLERİ

Zina Sebebiyle Boşanma

  Eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken, karşı cinsten bir kişiyle isteyerek cinsi münasebette bulunmasıdır.Zinanın gerçekleşebilmesi için eşin isteyerek münasebette bulunması yani kusurlu olması gerekir. Zina mutlak bir boşanma sebebidir.İspat edildiği takdirde mahkeme boşanmaya karar verir.

Hayata Kast, Pek Kötü Muamele ya da Onur Kırıcı Davranış Sebebiyle Boşanma

TMK m. 162’ye göre   hayata kast, pek kötü ya da onur kırıcı davranış, mutlak, kusura dayalı bir özel boşanma sebebidir. Pek kötü ve onur kırıcı davlanışlara şu örnekler verilebilir:

  • Eşlerden birinin diğerini dövmesi,
  • Eve kapatması
  • Aç bırakması,

Normal olmayan cinsi münasebete zorlaması v.b. örnekler bunlardan birkaç tanesidir.

Küçük Düşürücü Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Boşanma

TMK m. 163/1 uyarınca; eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden dolayı onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir. 

Terk Sebebiyle Boşanma

   Terk, eşlerden birinin, evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirmemek amacıyla, isteyerek ve sürekli olarak ortak yaşamı terk etmesi ve haklı bir neden olmadan ortak yaşama dönmemesidir.( Zevkliler/Acabey/Gökyayla, Medeni Hukuk, s. 988.) 

   TMK 164’ye göre Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.

Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma

TMK m. 165 uyarınca; eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden

ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine

olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla akıl hastası olan eşe karşı boşanma davası açılabilir.

 

BOŞANMANIN GENEL SEBEPLERİ

BOŞANMANIN GENEL SEBEPLERİ

BOŞANMANIN GENEL SEBEPLERİ

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Sebebiyle Boşanma

TMK m. 166/1’e göre, evlilik birliği, eşlerin müşterek yaşamı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle  boşanmada eşlerin kusurlu olmasına bakılmaz. Dolayısıyla kusur olmaksızın eşlerden biri boşanma davası açabilir. Buradaki temel anlayış artık evlilik birlikteliğinin sürdürülemeyecek derecede duygu ve düşünce ayrılıklarının olmasıdır.

Anlaşmalı Boşanma

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz

Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması(Fiili Ayrılık)

Fiili ayrılık, TMK m. 166/4 hükmünde düzenlenmektedir. Buna göre; boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun müşterek yaşam yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılacaktır. Bu aşamadan sonra da eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilecektir.

 

İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

Yargıtay Kararı – HGK., E. 2017/2721 K. 2020/1038 T. 16.12.2020

‘’Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m.2). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.’’

Yargıtay Kararı – 2. HD., E. 2021/1300 K. 2021/2560 T. 23.3.2021‘’…Mahkemece taraflarca karşılıklı olarak açılan evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davalarında boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı kadının erkeği küçük gördüğü ve aşağıladığı, davalı-karşı davacı erkeğin ise kadına “Melek evlensin senden boşanacağım” dediği gerekçesiyle, tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemece erkeğin belirlenen ve kesinleşen kusurlu davranışı yanında, kadına ve ortak çocuk Melek’e fiziksel şiddet, ekonomik şiddet ve psikolojik şiddet uyguladığı, yine kadına hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Buna göre tarafların belirlenen ve gerçekleşen kusurları dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda erkeğin kadına nispeten ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.’’

Yargıtay Kararı – 2. HD., E. 2020/6184 K. 2021/781 T. 28.1.2021

‘’…Bölge adliye mahkemesi, davacı-karşı davalı erkeğe annesi ile birlikte kadının yaptığı ev işlerini, halini ve tavrını beğenmeyip eleştirdiği, küçümseyip manevi baskı kurduğu, kadının ortak çocuğa bakmasına müsaade etmedikleri, tartışma sonrası kadını dedesinin evine bıraktığı, dönmek isteyen kadını eve almadığı, bir gün sonra da kıyafetlerini dedesinin evinin bahçesine bıraktığı; davalı-karşı davacı kadına da kişisel bakımını yerine getirmediği ve eşine hakaret ettiği vakıalarını kusur olarak yükleyip boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğuna hükmetmiştir. Dosyanın tetkikinden, tarafların bölge adliye mahkemesi tarafından kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında, davalı-karşı davacı kadının birlik görevlerini yeterince yerine getirmediği anlaşılmıştır. Bu itibarla boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre; annesi ile birlikte kadını beğenmeyip eleştiren, küçümseyip manevi baskı kuran, kadının ortak çocuğa bakmasına müsaade etmeyen, tartışma sonrası kadını dedesinin evine bırakarak dönmek isteyen kadını eve almayan ve bir gün sonra da kıyafetlerini dedesinin evinin bahçesine bırakan erkek ile kişisel bakımını yapmayan, eşine hakaret eden ve birlik görevlerini yeterince yerine getirmeyen kadın eşit kusurludur. Bu itibarla, erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğuna hükmedilmesi doğru bulunmamış ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.’’

      Yargıtay Kararı – HGK., E. 2017/2721 K. 2020/1038 T. 16.12.2020

‘’…Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin bir ve ikinci fıkraları;

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.

  1. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.’’

Yargıtay Kararı – 2. HD., E. 2021/488 K. 2021/1608 T. 23.2.2021

 ‘’…Bölge adliye mahkemesince her ne kadar, taraflar arasında yaşanan son olaylarda kadına yüksek sesle bağıran, kadına hakaret eden ve kadını istemediğini yanından gitmesini istediğini söyleyen erkeğin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle kadının birleşen boşanma davasının kabulüne karar verilmiş ise de; toplanan delillerden erkeğe yüklenen “Hakaret” vakıasına yönelik tanık Hacı Hasan beyanının yer ve zaman unsuru içermediği, bu tanığın beyanında geçen hakaret eyleminin tarafların barışarak tekrar bir araya geldikleri Şırnak’ta bulundukları süre zarfında meydana gelip gelmediği anlaşılamadığı gibi davacı-davalı erkeğin kadına yönelik “Hakaret” eylemi nedeniyle hakkında Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığınca “Kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verildiği, bu nedenle ispatlanamayan bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, erkeğe bölge adliye mahkemesince yüklenen diğer kusurlar yönünden ise tanık beyanlarının tarafların barışıp bir araya geldikleri ve erkeğin görev yaptığı Şırnak ilinde otelde birlikte yaşadıkları son dönemlere ilişkin olmadığı gibi soyut ve kadından aktarıma dayalı beyanlar olduğu, bu nedenle bu vakıaların da erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, sonuç olarak tarafların biraraya gelerek karşılıklı olarak önceki olayları affetmeleri nedeniyle affedilen en azından hoşgörü ile karşılanan vakıaların af kapsamında kalıp sonrası dönem için ise erkeğin ispatlanan herhangi bir kusurunun tespit edilemediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, erkeğin boşanmayı gerektiren kusurlu bir davranışı kanıtlanamadığından davalı-davacı kadının birleşen boşanma davasının da reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.’’

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak Gerekli alanlar işaretlendi *

Yorum Yap