Ceza HukukuSAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI

Savunma hakkının kısıtlanması, ancak ölçülülük ilkesine uygun olarak ve yargılamanın adil olmasını tehlikeye atmayacak şekilde mümkündür. Savunma hakkı, bireylerin adil yargılanma hakkının temel taşlarından biridir. Anayasal güvenceler ve uluslararası sözleşmelerle korunan bu hak, herkesin mahkemede kendini etkili bir şekilde savunabilmesi için zorunlu olan prosedürel bir haktır. Ancak, bazı durumlarda, bu hak yeterince sağlanamayabilir veya kısıtlanabilir. “Savunma Hakkının Kısıtlanması” konulu bu yazıda, savunma hakkının önemi, kısıtlanma koşulları ve bu kısıtlamaların bireylerin yargılanma sürecine etkileri ele alınacaktır.

SAVUNMA HAKKI NEDİR?

Savunma hakkı, bireylerin yargı sürecindeki temel haklarından biridir ve adil yargılanma ilkesinin vazgeçilmez bir parçası olarak kabul edilir. Anayasal düzeyde güvence altına alınmış olan bu hak, bireylerin mahkeme karşısında kendini etkili bir şekilde savunabilmesi için gerekli olan tüm araçlara erişimini içerir. Bu haklar arasında avukat yardımından yararlanma, delil sunma, tanık dinletme ve ifade özgürlüğü gibi unsurlar bulunur.

Savunma hakkının kısıtlanması, ancak ölçülülük ilkesine uygun olarak ve yargılamanın adil olmasını tehlikeye atmayacak şekilde mümkündür. Örneğin, yargılama sürecinin hızlı ve etkili işlemesi için belirli sınırlamalar getirilebilir, ancak bu sınırlamalar savunma hakkının özüne dokunmamalıdır. Ayrıca, savunma hakkının kullanımı sırasında diğer bireylerin haklarına zarar vermemesi de önemlidir.

Savunma hakkı, hukuk devleti ilkesinin temel taşlarından biri olduğu için, herhangi bir kısıtlama, demokratik toplum düzeninin gereklilikleri çerçevesinde ve yargılamanın adil olmasını sağlayacak şekilde dengelenmelidir. Bu denge, bireyin haklarını korurken toplumun genel çıkarlarını da gözetir ve hukukun üstünlüğünü temin eder.

CEZA YARGILAMASINDA SAVUNMA HAKKI

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.10.1979 tarihli kararı, savunma hakkının ceza yargılamasının temel bir parçası olduğunu ve yargılamanın her aşamasında sanığa bu hakkın tanınması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu karar, savunma hakkının sadece yargılamanın başında değil, aynı zamanda delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi ve karar aşamasında da sanığın lehine kullanılabilmesi gerektiğini belirtir. Adil yargılanma hakkı, hem ulusal hem de uluslararası hukukta korunan temel bir haktır ve her bireyin savunmasını etkili bir şekilde yapabilmesi için gerekli olan yasal güvenceleri içerir.

Ceza muhakemesi kanunu kişinin bizzat kendini savunabilmesinin imkanını tanımıştır. Buna göre sanık yargılamada hazır bulunabilir, serbestçe söz alarak konuşabilir, yazılı ve sözlü olarak beyanlarda bulunabilir, kendisine yönelen suçu öğrenebilir, deliller ileri sürüp bu delillerin toplanmasını talep edebilir, delilleri tartışabilir, verilen kararlara karşı kanun yollarına başvurabilir. Sanık, savunma hakkı kapsamında görülecek tüm iş ve işlemleri gerçekleştirme hakkına sahiptir.

Sanığa ceza muhakemesi kanunu ve diğer mevzuat ile tanınan tüm haklar bu bağlamda savunma hakkı kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte olup sanık bu haklarını kullanmakta serbesttir. Sanık savunma hakkını bizzat kendisi kullanabileceği gibi müdafi ile de kullanabilir. Kamusal savunma ancak müdafi ile gerçekleştirilebilir.

Ceza yargılaması anlamında savunma, suç işlediği iddia edilen kişinin, ona yüklenen suçu işlemediğini veya iddia edildiğinden daha az cezayı hak ettiğini ya da bazı yasal nedenlerle cezalandırılmaması gerektiğini yetkili organ önünde ileri sürmektir. Savunma, suçlama içeren iddiaya karşı sanığın yararına olarak yürütülen, onu fiili ve hukuki açıdan korumayı amaçlayan faaliyetler bütünüdür. Bu anlamda müdafi, savunma görevini yasalar gereğince üzerine alan ve ceza soruşturması ve kovuşturması organları nezdinde sanığı savunan kişidir müdafi, yargılama faaliyetinin savunma ayağında yer alan şüpheli/sanığın yardımcısı olan avukattır. Müdafi, yargılama faaliyetinin savunma ayağında yer alan şüpheli/sanığın yardımcısı olan avukattır.

Ceza yargılamasında müdafi, sanığın haklarını korumak ve savunmasını etkili bir şekilde yapmak için çeşitli yetkilere sahiptir. İşte müdafiye tanınan bazı temel yetkiler:

  • Müdafinin Dosyayı İnceleme ve Belgelerden Örnek Alma Yetkisi: Müdafi, yargılama dosyasını inceleme ve dosyadaki belgelerden örnek alma hakkına sahiptir. Bu, savunmanın delilleri değerlendirmesi ve strateji geliştirmesi için önemlidir.
  • İşlemlerin Bildirilmesini İsteme Yetkisi: sanığa bildirilen işlem ve kararların müdafiye de bildirilmesi gerekmektedir. Sadece sanığa bildirim yapılması yeterli değildir.
  • Yargılama İşlemlerinde Hazır Bulunma Yetkisi: Müdafinin bulunmasının açıkça yasaklanmadığı bütün işlemlerde bulunma hak ve ödevi vardır. Müdafinin bulunma yetkisini kullanabilmesi için sanığın ilgili işlemde bulunması aranmamaktadır
  • Soru Sorma Yetkisi: Vekil sıfatı ile duruşmaya katılan avukat, sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya katılmış olan diğer bütün kişilere duruşma disiplinine uygun olmak kaydıyla ve doğrudan doğruya soru sorabilir.
  • Sanıkla Görüşme ve Yazışma Yetkisi: Sanıkla iletişim tüm süreçte özgürce ve denetime tabi olmadan gerçekleştirilebilmelidir. Müdafinin sanık ile iletişiminin engellenmesi, denetlenmesi, kayda alınması, yazışmalarının denetlenmesi gibi her türlü davranış savunma hakkının kullanılmasını ihlal eder.
  • Kanun Yollarına Başvurma Yetkisi: Müdafinin yargılama sonlanana kadar süren yetkilerinden biri, kanun yoluna başvurma yetkisidir.

SAVUNMA HAKKININ KAPSAMI

Savunma hakkının kapsamı, ceza hukukunda sanığın adil bir yargılama süreci içinde haklarını kullanabilmesi için sağlanan geniş bir haklar bütünüdür. Savunma hakkı, aşağıdaki hakları bünyesinde barındırır:

  1. Yargı mercileri huzurunda kendisini savunma: Sanığın, mahkeme huzurunda suçlamalarla ilgili olarak kendini savunma hakkıdır.
  2. Müdafi yardımından yararlanma: Sanığın, avukat yardımı alarak savunmasını yapma hakkıdır. Maddi imkanı yetersizse devlet tarafından avukat atanabilir.
  3. Susma hakkı: Sanığın, suçlamalara karşı açıklama yapmama veya sadece belirli soruları yanıtlama hakkıdır.
  4. Soru sorma hakkı: Sanığın, tanıklara, bilirkişilere ve diğer ilgili kişilere soru sorabilme hakkıdır.
  5. Aleyhine olan işleme katılmama hakkı: Sanığın, kendi aleyhine olabilecek yargı işlemlerine katılmama hakkıdır.
  6. Tercümandan yararlanma hakkı: Sanığın, mahkeme dilini anlamadığı veya konuşamadığı durumlarda tercüman yardımı alma hakkıdır.
  7. Delillerin toplanmasını isteme hakkı: Sanığın, lehine olabilecek delillerin toplanmasını talep etme hakkıdır.
  8. Duruşmada hazır bulunma hakkı: Sanığın, kovuşturma sırasında mahkeme huzurunda bizzat hazır bulunma hakkıdır.
  9. Kanun yoluna başvurma hakkı: Sanığın, mahkeme kararlarına karşı itiraz etme ve üst mahkemelere başvurma hakkıdır.

Bu haklar, adil bir yargılama sürecinin sağlanması ve sanığın savunma yapabilmesi için esastır.

Anayasası’nın 36. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3 maddesi, savunma hakkının temel unsurlarını ve bu hakların nasıl kullanılacağını belirtir. Savunma hakkı, temel bir hak olarak kabul edilir ve her aşamada dikkate alınması gereken bir yargısal hak olarak görülür.

SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI ŞARTLARI

AY m.36’da  herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olabileceğini iddia ve savunma hakkına sahip bulunduğu düzenlemektedir.

Kanun hükmü savunma hakkının kısıtlanması hallerine örneklendirme yapmamıştır. Bu durumda hangi durumların savunma hakkının kısıtlanması kapsamında olacağı mahkeme kararlarıyla tespit edilmiştir. Bir hükmün savunma hakkı kısıtlanmış olduğundan bahisle hukuka aykırı kabul edilebilmesi için 4 şartın birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir:

  1. Kısıtlamanın Hükmü Etkilemesi: Savunma hakkının kısıtlanması, mahkeme kararını etkileyebilecek önemli bir durum olmalıdır.
  2. Kısıtlamanın Sanık Aleyhine Olması: Kısıtlama, sanığın aleyhine olacak şekilde değil, yargılamanın adil bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla yapılmalıdır.
  3. Kısıtlamanın Mahkeme Kararıyla Gerçekleşmesi: Herhangi bir kısıtlama, yargı mercilerinin kararıyla ve hukuki prosedürlere uygun olarak gerçekleştirilmelidir.
  4. Kısıtlamanın Kovuşturma Aşamasında Gerçekleşmiş Olması: Kısıtlama, yargılamanın kovuşturma aşamasında gerçekleşmiş olmalıdır.

Örneğin, sanığın yokluğunda duruşma yapılması gibi durumlar, CMK madde 195 uyarınca mümkündür, ancak bu da belirli koşullar altında ve istisnai bir durumdur. Savunma hakkının kısıtlanması, 5271 sayılı CMK’nin 289/1-h maddesi gereğince mutlak bozma nedeni sayılmaktadır ve bu nedenle, savunma hakkının kısıtlanması durumunda verilen kararlar hukuka aykırı olacaktır.

SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI OLARAK DEĞERLENDİRİLEN DURUMLAR

Savunma hakkının kısıtlanması, adil yargılanma ilkesinin ihlali anlamına gelir ve Türk Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) gibi uluslararası hukuk metinleri tarafından korunan temel haklardır. İşte savunma hakkının kısıtlanması olarak değerlendirilen bazı durumlar:

  • Duruşmada Bulunma Hakkının İhlali
  • Müdafiden Yararlanma Hakkının İhlali (CMK m. 149, 150)
  • Sanığa Ek Savunma Hakkı Tanınmaması (CMK m. 226)
  • Susma Hakkının İhlali
  • Soru Sorma Hakkının İhlali (CMK m. 181, 201)
  • Tercümandan Yararlanma Hakkının İhlali (CMK m. 202)
  • Delillerin Toplanmasını İsteme Hakkının İhlali (CMK m. 207
  • Savunmayı Hazırlamak İçin Gereken Zaman ve Kolaylıklara Sahip Olma Hakkının İhlali
  • Duruşmaların Kayda Alınması ve Basın Yayın Organlarında Yayınlanması

SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI VE KANUN YOLLARINDA DENETİMİ

Savunma hakkının kısıtlanması ve kanun yollarında denetimi, ceza yargılamasında son derece önemli bir konudur. Türk hukuk sisteminde, savunma hakkının kısıtlanması istisnai durumlarda ve belirli şartlar altında mümkün olabilir. Bu tür kısıtlamalar, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle korunan temel haklara müdahale edebileceği için, yargısal denetim altında tutulur.

Kanun yollarında denetim, savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığını kontrol etmek için kullanılan yasal mekanizmalardır. Bu denetim, özellikle istinaf ve temyiz süreçleri sırasında gerçekleştirilir. İstinaf, bir alt mahkemenin kararının, üst mahkeme tarafından gözden geçirilmesi işlemidir. Temyiz ise, Yargıtay’ın bir kararı inceleyip onaylaması veya bozması sürecidir.

Savunma hakkının kısıtlanması, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 289/1-h maddesi gereğince mutlak bozma nedeni sayılmaktadır. İlgili maddede, temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması durumunda hukuka kesin aykırılık var sayılacağı belirtilir. Bu madde, savunma hakkının kısıtlanmasının, hükme etki edecek nitelikte ve derecede olması halinde, temyiz merciinin artık bunların bozmayı gerektirip gerektirmediğini araştırma ve takdir yetkisi olmadan, hükmün bozulması gerektiğini ifade eder. Bu tür bir kısıtlamanın varlığı, yargısal denetim mekanizmaları tarafından dikkatle incelenir ve değerlendirilir.

ADİL YARGILANMA İLKESİ VE SAVUNMA HAKKI

Adil yargılama ilkesi, bireylerin yargı sürecinde eşit ve adil bir muamele görmelerini, iddia ve savunmalarının karşılıklı ve dürüst bir şekilde yapılmasını garanti altına alır. Bu ilke, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye’nin de dahil olduğu uluslararası insan hakları normları tarafından güvence altına alınmıştır.

Savunma hakkı ise, bir suçla itham edilen kişinin, kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda adil bir şekilde yargılanabilmesi için gerekli olan tüm hakları kapsar. Bu haklar arasında, suçlamaların niteliği ve sebebinden haberdar edilme, savunmayı hazırlamak için gerekli zaman ve imkanlara sahip olma, bizzat savunma yapma veya bir avukat yardımından yararlanma gibi haklar bulunur.

Adil yargılama ilkesi ve savunma hakkı, yargı sürecinin her aşamasında, özellikle de ceza yargılamalarında, bireylerin temel haklarının korunmasını sağlar. Bu ilkeler, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılması, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma, yargılamanın aleni olarak yapılması, hakkaniyete uygun yargılama yapılması ve suçsuzluk karinesine riayet edilmesi gibi kriterlere dayanır

Adil yargılama ilkesi ve savunma hakkı, yargı sürecinin her aşamasında gözetilmesi gereken temel ilkelerdir ve herhangi bir nedenle sınırlandırılmaları, yargılamanın adilliğini ve hukukun üstünlüğünü zedeleyebilir. Bu nedenle, savunma hakkının kısıtlanması durumunda, kanun yolları aracılığıyla bu durumun denetlenmesi ve gerekirse düzeltilmesi önemlidir.

SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI VE İHLALİ YARGITAY KARARI

Yargıtay’a göre, savunma hakkı; yargı organları nezdinde kendini savunma, avukat yardımından yararlanma, soru sorma, susma, aleyhine olan işleme katılmama, tercümandan yararlanma, delillerin toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma, kanun yoluna başvurma gibi hakları ifade eder.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun (YCGK) 2019/544 sayılı kararı, sanığın savunma hakkının kısıtlandığına ve bu durumun Anayasa ile uluslararası sözleşmelere aykırı olduğuna işaret etmektedir. Kararda, sanığın sorgusunun yapılmadan ve sadece müdafisinin dinlenilmesiyle mahkûmiyet kararı verilmesinin, adil yargılanma hakkını ihlal ettiği belirtilmiştir. Bu, duruşmanın yüz yüzelik ve sözlülük ilkelerine aykırıdır ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde güvence altına alınan hakların ihlaline yol açmıştır. Bu karar, savunma hakkının ne kadar önemli olduğunu ve adil bir yargılama sürecinde sanığın sorgusunun zorunlu bir parça olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca, bu tür bir ihlalin, yeniden yargılama yapılmasını gerektirebileceğine dikkat çekmektedir.

Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 2021/4492 Esas, 2021/20267 Karar sayılı dosyasında, sanığın savunma hakkının ihlal edildiğine ve bu durumun bozmayı gerektirdiğine karar verilmiştir. Bu kararda, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 231/5 ve 231/11 maddeleri ile 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/2 ve 21 maddeleri çerçevesinde, sanığın bilinen en son adresine tebligat çıkarılması ve bu tebligatın ulaşmaması durumunda adres kayıt sistemindeki (MERNİS) adresine tebligat yapılması gerektiği belirtilmiştir. Ancak, sanığa usulsüz tebligat yapılarak savunma hakkının engellendiği ve bu durumun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesine aykırı olduğu ifade edilmiştir.

Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 2020/20155 Esas, 2021/14285 Karar sayılı dosyasında, yabancı uyruklu ve Türkçe bilmeyen bir sanığın tercüman atanmaksızın sorgusunun yapılmasının savunma hakkını kısıtladığına ve bu durumun bozmayı gerektirdiğine karar verilmiştir. Bu karar, adil yargılanma hakkının önemli bir parçası olan tercüman aracılığıyla savunma yapma hakkının, anlaşılır bir dilde ifade edilmesinin gerekliliğini vurgulamaktadır. Sanığın kendini ifade edebilmesi ve savunma hakkını tam anlamıyla kullanabilmesi için, anadilinde veya anlayabileceği bir dilde sorgulanması ve savunma yapması esastır. Bu karar, dil engeli nedeniyle savunma hakkının kısıtlanmasının, yargılamanın temel ilkelerine ve insan haklarına aykırı olduğunu göstermektedir.

SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI NEDENİYLE ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU

Savunma hakkı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Temel haklar ve ödevler” bölümünde yer alan 36. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, “herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanarak yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”. Savunma hakkı, suçlamalarla karşı karşıya olan bir kişinin savunmasını yapabilmesi için gerekli olan bir dizi hakları içerir ve bu haklar, adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturur.

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasıyla yapılabilir. Savunma hakkının kısıtlanması, bu ihlallerden biri olarak görülebilir ve bireyler, savunma haklarının yeterince sağlanmadığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilirler. Anayasa’nın 148. maddesi, bireysel başvuru hakkını düzenlemekte ve bu hakkın kullanılmasına ilişkin şartları belirlemektedir. Bireysel başvuru, olağan kanun yollarının tüketilmesinin ardından, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınmış hakların ihlal edildiği iddiasıyla yapılır. Başvuru süresi, kesin kararın tebliği veya öğrenilme tarihinden itibaren 30 gündür.

Anayasa Mahkemesi, geçmişte savunma hakkının ihlali ile ilgili kararlar vermiş ve bu ihlallerin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına hükmetmiştir. Bu kararlar, adil yargılanma hakkının önemli bir parçası olan savunma hakkının korunmasına yönelik önemli adımlardır.

SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Anayasa Mahkemesi, savunma hakkının, ceza yargılamasının her aşamasında dikkate alınması gereken ve Anayasa ile uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınan bir hak olduğunu vurgulamaktadır. Savunma hakkının geniş bir kavram olduğu ve hangi hallerde kısıtlandığının tespiti konusunda dikkatli olunması gerektiği belirtilmektedir.

Savunma hakkının kısıtlanması ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin önemli kararlarından biri, 28 Ocak 2021 tarihinde Metin Duran’ın başvurusu üzerine verilmiştir. Bu kararda, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli kararın tebliğ edilmemesi savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine hükmedilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 22/11/2023 tarihli ve 2021/38824 başvuru numaralı kararında ise zorunlu müdafi atandığından sanığın haberdar edilmemesi ve bu nedenle savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiği iddiası ele alınmıştır.

Bu tür kararlar, savunma hakkının kısıtlanması durumunda verilen kararların hukuka uygun olmayacağını ve temel haklar arasında yer aldığını göstermektedir. Ayrıca, savunma hakkının kısıtlanması, sanığın ceza yargılamasındaki en önemli haklarından biri olarak kabul edilmekte ve bu hak, yargısal makamlarca her aşamada gözetilmelidir.

SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI NEDENİYLE AİHM’E BİREYSEL BAŞVURU

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6/3 maddesine göre, bir suç ile itham edilen herkes savunma hakkı bağlamında aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

  • Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek.
  • Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak.
  • Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek.
  • İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek.
  • Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.

AİHS ile tanınan yukarıdaki hakların kısıtlanması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru yapılabilir. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlal edildiği iddiasıyla bireylerin, grupların veya hatta devletlerin başvurabileceği bir mahkemedir. Savunma hakkının kısıtlanması, adil yargılanma hakkının bir parçası olarak kabul edilir ve bu hak, Sözleşmenin 6. maddesi ile korunmaktadır.

Bireysel başvuru sürecinde, öncelikle ulusal mahkemelerde hukuki yolların tükenmesi gerekmektedir. Ulusal mahkemelerdeki tüm kanun yolları tükendiğinde ve yargı kararları kesinleştikten sonra, bireyler AİHM’e başvuru yapılabilir. AİHM’e başvuru, kesinleşen kararın tebliğinden itibaren 6 ay içinde yapılmalıdır. Başvuruda savunma hakkının kısıtlandığına dair somut deliller ve yerel mahkeme kararları gibi belgelerin sunulması önemlidir.

AİHM, savunma hakkının kısıtlanması ile ilgili başvuruları inceleyerek, bu hakkın ihlal edilip edilmediğine karar verir ve ihlal tespit edilirse, uygun gördüğü tazminat ve diğer tedbirleri belirleyebilir. Ayrıca, AİHM kararları, Türkiye için bağlayıcı nitelikte olup, ihlalin sonuçlarının giderilmesi amacıyla ulusal hukuk düzeninde gerekli düzenlemelerin yapılmasını gerektirebilir.

SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASINDA AVUKATIN ÖNEMİ

Savunma hakkının kısıtlanması, ceza yargılamasında çok önemli bir konudur ve avukatın rolü bu süreçte hayati öneme sahiptir. Savunma hakkı, şüpheli ve sanıkların yanı sıra toplumun tüm bireylerini ve adaletin gerçekleştirilmesinden sorumlu olan devleti de ilgilendirir. Zira ceza yargılamasının amacı, iddia ve savunmanın değerlendirilmesi sonucunda doğru ve gerçekle uyumlu bir kararın alınmasını sağlamaktır.

Bu bağlamda, avukatın savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak için sanığın yanında yer alması ve yargılama sürecinde aktif bir rol oynaması gerekmektedir. Avukatın varlığı, sanığın adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri olarak kabul edilir ve bu hak Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ile de güvence altına alınmıştır.

SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI

SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI

SIKÇA SORULAN SORULAR

Savunma hakkı ne demek?

Savunma hakkı, bir suçla itham edilen her bireyin, yargı organları önünde kendini savunma, avukat yardımından yararlanma, soru sorma, susma, aleyhine olan işleme katılmama, tercümandan yararlanma, delillerin toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma ve kanun yollarına başvurma gibi hakları ifade eder. Bu haklar, sanığın adil bir yargılama sürecinde kendini etkili bir şekilde savunabilmesi için gerekli olan temel haklardır ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınmıştır.

Kanun önünde kendini savunma hakkı nedir?

Kanun önünde kendini savunma hakkı, bir suçla itham edilen her bireyin sahip olduğu temel bir haktır. Bu hak, yargı organları önünde bir davanın tarafı olan kişinin kendini savunma, avukat yardımından yararlanma, soru sorma, susma, aleyhine olan işleme katılmama, tercüman hizmetinden yararlanma, delillerin toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma ve kanun yoluna başvurma gibi hakları içerir.

Savunma hakkının kısıtlanması mutlak bozma sebebi mi?

Evet, savunma hakkının kısıtlanması mutlak bozma sebebi sayılmaktadır. Savunma hakkı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınmıştır. Bu güvenceler nedeniyle, herhangi bir sebep ileri sürülerek savunma hakkının kısıtlanması mümkün olmayacaktır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 289. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendine göre, savunma hakkının sınırlandırılması mutlak bozma nedeni olarak kabul edilir.

Ek savunma hakkı hangi durumlarda verilir?

Ek savunma hakkı, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 226. maddeye göre, iddianameyle yargılama konusu yapılan olaya dair suç vasfının değişmesi veya sanık aleyhine daha fazla ceza veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirine hükmedilmesini gerektiren bir halin ilk defa duruşmada ortaya çıkması durumunda sanığa tanınan bir haktır. Bu hallerde, sanığa ek savunma hakkı tanınmadan mahkumiyet kararı verilemez. Ayrıca, suç vasfının değişmesi, cezanın arttırılması veya cezaya ek olarak güvenlik tedbiri uygulanmasını gerektiren hallerde de sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır.

Davada savunma yapılmazsa ne olur?

Davada savunma yapılmaması durumunda, mahkeme delilleri ve mevcut durumu dikkate alarak kararını verecektir. Genellikle, sanığın savunma yapmaması, mahkemenin sanığın lehine olan şüpheleri değerlendirmesini zorlaştırabilir ve bu da sanığın aleyhine sonuçlar doğurabilir. Ancak, her durumun kendi özel koşulları vardır ve mahkeme, adaletin sağlanması için tüm yönleri dikkate almakla yükümlüdür. Savunma hakkı, yargılamanın temel bir parçasıdır ve sanığın savunmasını yapması, mahkemeye olayın tam bir resmini sunma fırsatı verir. Eğer bir ceza davasında sanık savunma yapmazsa, mahkeme yine de kanuni süreci takip ederek, eldeki kanıtlar ve tanıkların ifadeleri doğrultusunda bir karara varacaktır.

Hakim karşısında nasıl savunma yapılır?

Savunma yaparken, öncelikle sakin ve saygılı bir tutum sergilemek önemlidir. Hakim karşısında, sunacağınız savunmanın net, anlaşılır ve olaylarla desteklenmiş olması gerekmektedir. İddialara karşı kanıtlarınızı, şahit ifadelerinizi ve hukuki argümanlarınızı açıkça ortaya koymalısınız. Bu süreçte, bir avukatın rehberliği ve temsilciliği, savunma sürecinin etkin ve düzgün bir şekilde yürütülmesi için çok önemlidir.

Sanığın savunması alınmadan karar verilebilir mi?

Sanığın savunması alınmadan karar verilmesi, genellikle mümkün değildir. Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) göre, sanığın sorgusu yapılmadan ve savunması alınmadan hüküm verilmesi, ancak belirli şartlar altında ve sınırlı durumlarda mümkündür. Örneğin, CMK’nın 195. maddesine göre, suç yalnızca adli para cezasını veya müsadereyi gerektiriyorsa ve sanığa usulüne uygun şekilde tebligat yapılmışsa, sanığın yokluğunda duruşma yapılabilir ve karar verilebilir. Ancak, toplanan delillere göre mahkumiyete ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılırsa sanığın yokluğunda sorgusu yapılmadan ve savunması alınmadan karar verilmesi mümkün değildir.

Her durumda, sanığın savunma hakkının korunması esastır ve yargılama sürecinde bu hakkın kullanılabilmesi için gerekli tüm koşulların sağlanması gerekmektedir. Eğer bir sanık, savunma yapma hakkından mahrum bırakılırsa, bu durum hukuki sürecin meşruiyetini ve adil yargılanma hakkını zedeleyebilir.

Savunma hakkının sınırları nelerdir?

Savunma hakkı, bir kişinin kendini adil bir yargılama sürecinde savunabilmesi için temel bir haktır. Ancak, bu hakkın sınırları vardır ve ölçülülük ilkesi çerçevesinde kısıtlanabilir. Savunma hakkının sınırları, demokratik bir toplumda kabul edilebilir ölçüde olmalı ve bu hakkın özünü ortadan kaldırmamalıdır. Temel olarak, savunma hakkı; susma hakkı, kendi aleyhine delil sunmama, dosya inceleme, müdafiden yararlanma, tercümandan yararlanma, soru sorma, savunma delillerini toplanmasını talep etme ve duruşmada hazır bulunma gibi hakları kapsar.

Savunma hakkının kısıtlanması HMK

HMK’ya göre, savunma hakkı, adil yargılanma hakkının bir parçası olarak görülür ve bu hakkın kısıtlanması, ancak özel durumlarda ve belirli şartlar altında mümkündür. Örneğin, mahkeme sürecinde tarafların eşitliği, hakkaniyet ve hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde, savunma hakkının kullanımı dengelenir.

Savunma hakkı Anayasa’da nasıl düzenlenmiştir?

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda savunma hakkı, “Temel haklar ve ödevler” bölümünde 36. madde ile düzenlenmiştir. Anayasa’nın bu maddesine göre, herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanarak yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Bu, temel bir hak olarak kabul edilir ve savunma hakkının verilmemesi veya sınırlandırılması durumunda verilen kararlar hukuka aykırı olacaktır.

Mahkemede savunma teknikleri nelerdir?

Mahkemede savunma teknikleri, avukatların müvekkillerini etkili bir şekilde temsil etmelerini sağlayan stratejilerdir. Bu teknikler arasında delil ve tanık incelemesi, masumiyet karinesinin vurgulanması, hukuki argümanların ustaca kullanılması ve gerektiğinde anlaşma veya uzlaşma yollarına başvurulması yer alır. Avukatlar, bu teknikleri kullanarak müvekkillerinin haklarını korur, suçlamaları çürütür ve adil bir yargılanma sürecinin sağlanmasına katkıda bulunurlar.

Hukuk davalarında savunma hakkı nedir?

Hukuk davalarında savunma hakkı, bireylerin mahkemede adil bir şekilde yargılanmalarını sağlayan temel bir haktır. Bu hak, kişinin iddialarını sunma, kanıtlarını ortaya koyma ve mahkemenin karar verirken bu bilgileri dikkate almasını içerir. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan bu hak, yargılamanın her aşamasında tarafların eşit muamele görmesini ve adaletin gerçekleşmesini temin eder.

AİHS’te savunma hakkı nasıl düzenlenmiştir?

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 6. maddesi, adil yargılanma hakkını ve özellikle savunma hakkını düzenler. Bu maddeye göre, suçla itham edilen herkesin; suçlamalar hakkında detaylı bilgi alma, yeterli zaman ve imkanlarla savunmasını hazırlama, mahkemede kendini savunma ve tanıkları sorgulama hakkı gibi asgari haklara sahiptir. AİHS, bu hakların demokratik bir toplumda gerekli olduğunu ve bireylerin adil bir yargılanma sürecine tabi tutulmalarını teminat altına alır.

CMK savunma hakkı

Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) kapsamında savunma hakkı, sanığın adil bir yargılama süreci içinde kendini savunabilmesi için gerekli olan temel haklardan biridir. CMK’nın 226. maddesi, suç vasfının değişmesi veya sanık aleyhine daha ağır bir ceza veya güvenlik tedbirine hükmedilmesini gerektiren durumlarda sanığa ek savunma hakkı tanır. Bu, sanığın yeni suç vasfına göre savunmasını hazırlayabilmesi ve yeni deliller sunabilmesi için önemlidir. Ayrıca, CMK’nın genel prensipleri, sanığın suçlamaları anlama, yeterli zaman ve imkanla savunmasını hazırlama, mahkemede kendini savunma ve tanıkları sorgulama hakkını içerir. Bu haklar, adil yargılanma hakkının temel unsurlarından olup, sanığın mahkeme sürecinde eşit ve adil bir şekilde muamele görmesini sağlamak için vardır.

Disiplin soruşturmasında savunma hakkının kısıtlanması

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 130. maddesine göre, devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Ayrıca, memura savunma yapması için yeterli süre verilmesi ve savunma hakkından vazgeçmediği sürece bu hakkın korunması gerekmektedir. Eğer disiplin soruşturmasında savunma hakkı yeterince sağlanmazsa, verilen disiplin cezası işlemine karşı iptal davası açılabilir. Bu, memurun adil bir süreçte savunma yapabilmesi için önemli bir güvencedir.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak Gerekli alanlar işaretlendi *

Yorum Yap